Dua ederken
dikkat!
(9
Kasım 2014) Geçen Pazar sabahı TRT Haber kanalında, İnci Ertuğrul’la
Haber Tadında programının konuğuydu. Şampiyonluk
maçında aldığı bir tekme ile bacağı kırılmıştı.
Ağrılarına rağmen maçı
bırakmamış, dövüşmeyi sürdürmüştü. Sonunda Sırp rakibini yenerek hayalini gerçekleştirmiş, Türk bayrağını
göndere çektirip istiklal marşını dinletmişti.
Maç esnasında ayağını
hissetmiyordu fakat bütün bir yılın emeğini düşündü. Çünkü hocası onu, tüm bir sene boyunca bayrağımızı göndere çektirme
hayalleriyle çalıştırmıştı.
Kırık ayağıyla dövüşüp
Kick-Boks Avrupa şampiyonu olmuştu. Evet genç milli sporcu kızımız Yeliz Koblay şampiyonaya hazırlanırken hep
aynı duayı etmişti ve duası kabul olmuştu.
Kırık ayağıyla rakibine tekme bile atan Koblay, "Ben hep dua ettim. 'Allah'ım ne
olursun bacağım kırılsın ama yeter ki şampiyon olayım' derdim. Nitekim de final
maçında başıma geldi.”
Hayaline kavuşan Yeliz, maç biter bitmez sırtına
aldığı bayrağı yere sererek secdeye
kapandı.
Şampiyonluk maçına çıkmadan önce artık daha
dikkatli dua edeceğini de gülümseyerek anlatan Yeliz Koblay, "Artık akıllandım, dualarımı ona göre
yapacağım" dedi.
Yeliz'e attığım tweet'i böyle yanıtladı |
Yeliz’in
kabul olmuş bu duası, dedemiz Osmanlı’nın
3. padişahı Murat Hüdavendigar’ın (1359-1389) duasını hatırlattı:
Murad
Hüdavendigar, Kosovaya geldiğinde, düşman ordusunun kendi ordusundan kat kat üstün
olduğunu, arazinin son derece rüzgarlı ve tozlu, rüzgarın da düşman tarafından
estiğini görür. Bu iki mahzuru, askerlere ve kumandanlara sezdirmez.
O gece sultanın gözüne uyku girmemiş, sabaha kadar ibadet etmiş, gözyaşları dökmüş, İslam ordusunun küffar karşısında muzaffer olması için Cenab-ı Hakk'a şu şekilde niyaz etmiştir:
"Ya İlahi! Mevlam! Bunca kerre hazretin duamı kabul ettin. Beni mahrum etmedin. Ne olur gene duamı kabul eyle! Bir yağmur verip, bu zulumatı ve gubarı (tozu) def edip alemi nurani kıl, ta ki kafir askerlerini rahat görüp, yüz yüze cenk edeyim! Ya İlahi! Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi aciz kulunum. Benim fikrimi ve esrarımı sen bilirsin. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen halis ve muhlis senin rızanı isterim.”
"Ya
Rabb! Beni bu Müslümanlara kurban eyle! Tek bu mü'minleri küffar eline mağlup
edip helak eyleme! Ya İlahi! Bunca nufüsun katline beni sebep eyleme! Bunları
mansur ve muzaffer eyle! Bunlar için ben canımı kurban ederim. Tek sen kabul
eyle! Asakir-i İslam için teslim-i ruha razıyım. Tek bu mü'minler ruhuna benim
ruhumu feda kıl! Evvel beni gazi kıldın, ahir şehadeti nasip kıl! Amin!"
Sultan Murad Han'ın bu duasından sonra çok
geçmeden rahmet bulutları gelip Kosova sahrası üzerine boşandılar. Rüzgar dindi,
toz sindi, göğün yüzü açıldı. Büyük bir muharebeden sonra Allah'ın yardımı ile Osmanlı askerleri, Haçlıları perişan etti, düşman
kaçmaya başladı.
Bu büyük zafer üzerine Sultan Murad Han, RABB'ine
şükretti. Gaza meydanında dolaşırken
sinsi bir saldırı sonucu ağır yara aldı. Duasının kabul olduğunu görmenin
huzuruyla bir kaç saat sonra şehadet şerbetini içti.
Acaba Murad Han başka türlü dua etse kabul olmaz
mıydı? Allah’ın herşeye gücü yeter, mutlaka kabul olurdu fakat bu tür dualar riyasız, çıkarsız ve de daha bir samimi oluyor.
Benim dünya makamında, sarayında gözüm yok;
Allah’ım tek derdim Sen’in adını güneşin doğup battığı her yere duyurmak, demek
istedi. O yüzden o duayı etti.
Geçen radyoda rahmetli Prof. Dr. Mahmud Esad
Coşan Hocaefendi’den (1938-2001) dinledim. Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat
edin. Yanımızda sözlemizi kaydeden melekler vardır, amin derler, dedi.
Mesela
kadın çocuğuna bağırıyor, dikkat et düşeceksin veya dikkat et bardağı
kıracaksın... Bazen çocuk düşüyor, neden? Dua etti kabul oldu.
Halbuki
dikkat et düşmeyesin, kırmayasın, gibi sözlerle konuşmak gerek.
Ama bakın yanlış dua eden birini Peygamber
Efendimiz SAV nasıl uyarıyor:
Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü SAV müslümanlardan zayıflıktan kuş yavrusu kadar kalmış hasta bir kimseyi ziyaret etti. Efendimiz SAV ona:
"Sen Allah'a herhangi bir şeyle dua
ediyor, yahut sadece Allah'tan bir şey istiyor muydun?" dedi.
Evet, ben:
-Allahım! Bana Ahirette bir ceza verecek isen
o cezayı bana dünyada ver, diye dua ediyordum, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü
SAV:
"Sübhanallah! Ona takat getiremezsin (yahut senin buna gücün yetmez) sen: Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, Ahirette de iyilik ver ve
bizi ateş azabından koru! diye dua etsen ya" buyurdu.
Müteâkiben o hasta için Allah'a dua etti,
Allah da şifasını verdi. (Sahih-i Müslim, 4853.)
Celalin
Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder