Hz. Ali’de
görüşürüz
Başlıktaki sözü sevgili Efkan Vural hocam fakirinize her hafta
söylüyor. Bunun hem batıni, hem de zahiri manası var. Yani hem anlaşılan anlamı, hem de derin iç anlamı...
Efendim, Allah, bendenizi,
zorlu geçen bir çalışma hayatının ardından, nihayet 2010’da emekliliğe
ulaştırdı. Temmuz 2010’da engelli
kadrosundan emekli oldum hamdolsun...
Evde boş oturup TV
izlemekle sıkılıp yoruluyorum. Rabbimizin bir Kuran ayetinde dediği gibi,
kendimi yeni bir işe verdim ve sıkılmak bir yana vaktin ne çabuk geçtiğini
anlamıyorum...
“Evet,
her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. O halde (bir iş ve ibâdeti) bitirip
boşaldın mı, hemen (ikinci bir iş ve ibâdete) başlayıp yorul. Hep Rabbine
yönel, O’na yaklaş! ” (İnşirah suresi, 6,7,8. ayet)
Evet
aslında bu çift maaşlı bir iş :) İşim haftada iki yeni yazı yazmak ve
değerli yazıları arşivlemek. Acizane şu ana kadar 228 yazımızı yayınladık. Ayrıca
sevdiğim yazılar isimli diğer blogumuzda
1280’in üzerinde beğeniyle okunan yazı ve hikayeler yayınladık.
Aslında demem o ki; insan
boş boş oturmakla, sürekli yatmakla dinlenemiyor. Kendinize bir hobi edinin. Yazı, şiir yazmak, ağaç dikmek, çiçek
yetiştirmek, bir müzik enstrümanı çalmak, vs gibi...
Geçen şöyle bir söz
okudum; yukarıdaki ayette geçen, Rabbimizin, o halde bir işi bitirince, hemen
başka bir işe başla, tavsiyesinin hikmetini, yani gizli nedenini anladım:
“İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni
bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür durur.” (İbn-i Haldun)
Merak ettiniz nasıl çifte
maaş diye, dimi? Birincisi, Allah
yazılarımdan dolayı inşallah sevap maaşı veriyor. Yazılardan etkilenip namaza
başlayan ve günaha tövbe edenler oluyor...
Bazen böyle mailler
alıyoruz. İkincisi, aldığım emekli
maaşımı sanki yazılar için aldığımı kabul ediyorum ve iki yıldır yazı yayınlamayı
hiç aksatmadım.
Evet konuya dönersek,
babam emekli olduktan sonra, beni her
hafta Cuma namazına götürüyor. Camiye girerken ıslak bezle tekerlekli
sandalyemin tozlanan tekerlerini siliyor. Allah
ebediyyen razı olsun.
Naçizane bendeniz, her
Cuma sabahı, cep telefonumun rehberindeki 100’ün üzerinde sevdiğim dostlarıma,
Hayırlı cumalar mesajı gönderiyorum. Ve ayrıca üç candostumu telefonla arıyorum.
Bu üç dostumu önceki
yazılarımda anlatmıştım. Birincisi Efkan
Vural hocamdır. Ve diğer dostlarım Ali Kırmızıgül bey ve Aydın Kaynarca beydir.
Efkan Vural hocam
mahallemizdeki bir lisede yöneticidir.. Hocam,
okulunun yanında cami olmasına rağmen, sırf beni görüp muhabbet etmek için
arabasıyla, her hafta Hz. Ali camiine gelir. Allah razı olsun hocam, sizi çok
seviyorum.
İşte Cuma sabahları
telefondaki görüşmeyi bitirirken “Celal,
hadi hayırlı cumalar, Hz. Ali’de görüşürüz” , der. Yani, Hz. Ali
camisinde Cuma namazında buluşuruz, demek istiyor.
Birkaç hafta önce Aydın
Kaynarca bey dostum fakirinizin ismini yazdırdığı bir Fenerbahçe forması hediyesiyle
bize ziyarete geldi. Allah razı olsun O
gün, Aydın beyle beraber Fenerbahçe formasıyla Cuma namazına gittik.
Hz. Ali camisinin
Trabzon’lu genç imamı biz kapıdan girerken oradaydı. Beni görünce; o formayla kıldığın namaz kabul olmaz ama
:) , diye takıldı, gülüştük.
Cuma namazından çıkınca
Efkan hocam, Aydın bey, babam ve ben ayaküstü biraz sohbet ettik. Sohbet sonunda Efkan hocam okula dönmek
için müsade istedi ve şunu dedi:
“Dünyada Hz. Ali’de toplandığımız gibi,
inşallah cennette de Hz. Ali’de buluşuruz. Burada muhabbet ettiğimiz gibi,
Allah cennette de Hz Ali’nin sarayında buluşup sohbet, muhabbet etmeyi nasip
etsin... Dolayısıyla inşallah Peygamber Efendimizle de SAV görüşürüz. Hz. Ali (RA)
O’nun damadı ya... “
(Batıni
manası)
AMİN...
AMİN... AMİN...
Celalin
Penceresinden