29 Ekim 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 37 – Faniye Takılıp Kalan Ölümsüz Aşka Ulaşamaz


Mesnevi Okumaları – 37 – Faniye Takılıp Kalan Ölümsüz Aşka Ulaşamaz


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.


Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.


Şimdi yine sözü çok uzatmadan 37. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:





SENİN YANINDA SANA HASRETİM


Bir âşıkın sevgilisinin yanında aşk mektubu okumaya kalkışması, sevgilinin de bu hâli "beğenmemesi.


® Bir kişiyi, sevgilisi yanına çağırdı, karşısına oturttu. O da tuttu, daha önce sevgilisine yazdığı mektubu cebinden çıkardı, okumaya başladı.


® O mektupta aşkla yazılmış beyitler vardı. Övgüler, medh u senalar vardı. Feryâdlar, sızlanışlar, şikâyetler, yanışlar, yalvarışlar vardı.


® Sevgilisi dedi ki: "Eğer bu yazdıkların benim içinse, birbirimize kavuştuğumuz şu değerli zamanda bunlarla uğraşmak, bunları okumak ömrü tüketmektedir.


® Şu anda ben senin yanındayım, karşındayım; sen mektup okuyorsun. Bu davranış âşıklık belirtisi değildir."


® Âşık; "Evet;" dedi. "Sen benim yanımdasın, karşımdasın ama ben istediğim zevki, dilediğim gibi sende bulamıyorum!


® Şimdi sana kavuşmuşum, senin yanındayım ama seni bulamıyorum. Geçen sene sende gördüğüm hâli, tatlılığı, güzelliği göremiyorum. Sanki senin yanında sana hasretteyim.



FANİ GÜZELLİKLERE TAKILIP KALAN İLAHİ AŞKA ULAŞAMAZ


© Ben geçen sene senin güzelliğinin çeşmesinden tertemiz, tatlı bir su içmiştim. Gözümü, gönlümü o su ile tazelemiştim.


© Şimdi çeşmeyi görüyorum ama, su yok. Yoksa suyumun yolunu yol kesen bir haydut mu kesti?"131


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:


131 Bu beyitlerde Hz. Mevlâna, Hakk'ta yok olmayan, fena mertebesine ulaşamayan âşıkın tam manâsıyla benlikten kurtulamadığını, nefsânî arzulardan yakasını sıyıramadığını anlatıyor.


İbn-i Farız hazretlerinin meşhur Kasîde-i Tâ'iyyesi'nden alınan bu beyitler şu hâli çok güzel anlatmaktadır:


Sen bende fânî olmadıkça, beni seviyor olamazsın ve benim suretim sende tecellî etmedikçe, sen fena bulamazsın. O hâlde, seviyor gibi görünmeyi bırak ve kalbini başka bir yöne çevir ve bu şekilde hatâyı kendinden uzaklaştır."


© Sevgili; "Öyle ise," dedi, "Ben senin sevgilin değilim. Ben Bulgar şehrindeyim; sen ise, Kotu’indesin.132


Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:


132 Bulgar: Ural Dağlan'nın güneybatısındaki ovada kurulmuş bulunan ve Bulgar Türkleri'nin başkentliğini yapmış olan ve güzelleri ile ün kazanmış bir şehir. Kotu oraya çok uzaklarda bulunan bir belde olarak bilinir.


© Ey yiğit! Sen bana değil, benim aşkımdan doğan hâle ve manevî zevke âşıksın. Hâlbuki hâl geçici bir şeydir; her zaman elde bulunmaz.


© O hâlde senin istediğin sevgili bütünü ile ben değilim. Bende senin istediğin, aradığın şeyin bir kırıntısı, küçük bir cüz'ü var.


© Ben senin için sevgili değil, sevgilinin evi gibiyim. İstek ve sevgi nakde, yâni paraya karşı olur; paranın saklandığı sandığa değildir.133


Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:


133 Bu hikâyede hangi iş olursa olsun, zevkine dalmayıp, sözü ile geçinen kişilerin hâllerine işaret edilmektedir. Ziya Paşa'nın; "Âyînesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz." mısraı buraya uygun düşer.


Bu hikâyede çok derin mânâlar gizlenmiştir. Şöyle ki: Âşık, Hakk sevgisine ulaşınca, o sevgi vasıtasıyla ona çeşitli hâller gelir; gönlü uyanır, hiç kimsenin almadığı manevî zevki alır. Aşk; ona gönül verir, onu kendisine dost edinir.


Şiirde demek istiyor ki: "Sen, fânî güzelliklere takılıp kaldığın, gerçek varlığın nakdini, cevherini göremediğinden beri, ben senin sevgilin değilim. Değişik hâllerle karşına çıkan fânî görüntülere takılıp ölümsüz olan gerçek sevgiliyi bulamadığın için, esas merkezden, kaynaktan gelen sevgiden mahrum kalmışsın."


Hikâyede geçen nakd-para; manevî zevklerin getirdiği hâlleri, heyecanları gösteriyor. Aşk ise; ilâhî sevginin sembolüdür. Sandık da, sevgili değil de sevgilinin evidir.



DÜŞÜNCELER


Mesnevi’nin 3. Cildindeki bu hikayelerde Hz Mevlanamız benim yıllar önceki halimi anlatmış. Bende bir güzele aşıktım ve onun yanında ona hasrettim. Sonra Kuran Meali okudum beşeri aşktan ilahi aşka geçtim elhamdülillah. Bu hikaye için Allah ondan razı olsun.


Geçtiğimiz yıllarda beşeri aşktan ilahi aşka geçen bir genç kızı anlatmıştım. Müsait zaman okuyabilirsiniz:




Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.


Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.

Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.



Celalin Penceresinden


22 Ekim 2018 Pazartesi

Hikaye: Sadaka Belayı Önler


Hikaye: Sadaka Belayı Önler


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.




Bu hafta size yazdığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Bu hikayeyi dinlediğim yaşanmış olaylardan derleyerek kurguladım. Rabbim kıssadan hissenizi ziyade eylesin.



SADAKA BELAYI DEF EDER


Ali bey arabasıyla işten eve dönüyordu. Aklına eşinin istediği siyah hırka gelince yolda gördüğü ilk AVM’ye girdi. Biran önce alıp iftarda evde olmak istiyordu.


Mağazaya girip aradığı şeye bakarken birşeye kulak misafiri oldu:


Belediyenin Temizlik görevlisi olduğu kıyafetinden belli olan fakir bir adam, yanındaki yedi-sekiz yaşlarındaki kızıyla konuşuyordu.


Kız: Baba şu elbise çok güzel, bayramda giyeyim nolur alalım.

Adam: Alamayız kızım, çok pahalı, o kadar paramız yok.


Ali bey küçük kızı sevindirmek istedi. Adama yaklaştı. Kızı duymayacak şekilde fısıldadı:


Ali bey: Az önce kulak misafiri oldum; izin verirseniz ben bu elbiseyi kızınıza bayram hediyesi olarak vermek istiyorum. Avucuna 100 TL sıkıştırdı, lütfen alın, kasada ödersiniz. Benim çıkmam gerek, iftara yetişeceğim.


Adam: (da kısık sesle) Allah sizden razı olsun beyefendi. Yalnız elbise 80 TL. Fazla verdiniz.


Ali bey: Kalanı kızınıza bayram harçlığı verin inşallah, benimde o yaşta kızım var.


Ali bey küçük kıza bir öpücük kondurdu. Hırkayı ödeyip evine doğru yola çıktı.


İş çıkışı saati olduğundan trafik epey yoğundu. Herkes iftara yetişmeye çalışıyordu.


Trafik yoğundu ama hızlı akıyordu. Araçlar birbirlerini yakın takip ediyorlardı.


Derken zincirleme bir trafik kazası yaşandı. Ali bey öndeki araca çarpmamak için frene yüklendi. Önündeki arabaya çarpmadan durabildi. Arkadan gelen araçta ona çarpmadan durmuştu çok şükür.


Arabasından inip kazayı inceleyince şaşırıp kaldı. Kazada sekiz araç birbirine çarpmıştı. Çok şükür ölü ve yaralı yoktu, maddi hasar vardı.


Ali beyin şaşırdığı şey şuydu; Önünde dört araç tost gibi birbirine girmişti. Arkadaki dört araçta tost gibi birbirine girmişti. Buna rağmen Ali bey sanki görünmez zırhla korunmuştu.


Sabah bir dostundan gelen Cuma SMS mesajını hatırladı ve içten Elhamdülillah, dedi.


“Az sadaka çok belayı def eder ve sadaka ömrü uzatır.”(Hadisi Şerif)


Aralarından çıkıp yoluna devam etti ve iftara evine yetişti.


******




Rabbim yaşanmış bu kıssadan hissenizi ziyade eylesin…


Yazımızı sadaka hakkındaki Hadisi Şerifler ile bitiriyoruz:



SADAKA İLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLER


(Gizli açık çok sadaka verin ki, rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olun ve duanız kabul edilsin.) [İbni Mace]

(Hastalarınızı sadakayla tedavi edin. Sadaka, her hastalığı ve belayı defeder.) [Beyheki]

(İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin.) [İbni Sünni]

(İyilik ömrü artırır, sadaka günahları giderir ve kötü ölümden korur.) [Taberani]


(Sadaka verenin rızkı artar ve duası kabul olur!) [İbni Mace]


(Sıkıntılarınızı sadakayla önleyin.) [Deylemi]

(Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]


(Sadaka 70 çeşit belayı önler. Bunların en hafifi cüzzam ve barastır.) [Hatib]

(Sadaka şeytanın belini kırar.) [Deylemi]

(Sıkıntılarınızı sadakayla önleyin.) [Deylemi]

(Gizli verilen sadaka, Allah'ın gazabını söndürür.) [Beyheki]

(Sırf Allah rızası için sadaka verene, kıyamette Allahü teâlâ, "Ey kulum, sen benim rızamı gözettin, ben de seni hakir etmem ve vücudunu Cehenneme haram kılarım. Haydi, Cennete istediğin kapıdan gir" buyurur.) [Deylemi]

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün!
Sahabeler:
−Ya Rasulallah! Kimin? dediler....
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ana babasına, ikisinden birine yahut her ikisine birden ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyen kimsenin.”
(Müslim 2551/9, Buhari Edebü’l-Müfred 21)
BEN SADECE DUA EDEREK ONLARA HİZMET EDEBİLİYORUM ELHAMDÜLİLLAH.
Ankara Sincan Fatih - 15 Ekim 2018

(Sadaka vermede acele edin; çünkü bela, sadakayı geçemez.) [Taberani, Beyheki]


(Sevabı Müslüman ana babasına niyet edilerek verilen sadakanın sevabı, onlara da gider, kendi sevabından da bir şey eksilmez.) [Taberani]

(Sadaka olarak verilen bir parça ekmek, Allah katında Uhud dağı kadar büyür.) [Taberani]
 



Celalin Penceresinden


15 Ekim 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 36 – Bütün Dinlerin Özü Birdir


Mesnevi Okumaları – 36 – Bütün Dinlerin Özü Birdir

 

Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.

 

Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.

 


Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.

 


Şimdi yine sözü çok uzatmadan 36. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:

 

 

BÜTÜN DİNLERİN ÖZÜ BİRDİR

 

Ayrı ayrı yanan kandillerden hep aynı ışık gelir!

 

© Etrafa solgun ışıklar saçan bu kandiller ile, içindeki yağı yakan fitil başkadır. Yâni ayrı ayrı maddelerden yapılmıştır. Fakat ışığı, verdiği aydınlık birdir. Başka aydınlık değildir; ötelerden gelen ışıktır. Yâni Allah'ın ışığıdır, Allah'ın nurudur!

 

© Eğer içlerinde yağ yanan kandillere bakacak olursan, gerçeği anlayamaz, şaşırır kalırsın. Çünkü onların, aynı ışığı etrafa yaydıkları hâlde sayı ları bir değildir, ikilik vardır.

 

© Fakat ayrı ayrı yanan kandillerden gelen aynı ışığa, aynı nura bakarsan, ikilikten de, sonu olmayan sayıdan da kurtulursun,

 

® Ey varlığın özü olan insan! Mümin ile ateşe tapanın, Yahudi'nin ayrılığı, aykırılığı hep bakış ve görüş yüzündendir. Mânâya değil de şekle, surete bakmaktan ileri gelmiştir.

 

© Yâni, dinlerin dış yüzleri, 'suretleri, şekilleri, ibâdet tarzları, mâbedleri ayrıdır ama, hakîkatları birdir. Bir kısmı Allah'ın takdir buyurduğu hidâyet yolundadır, bir kısmı dalâlet yolundadır. Her iki yol da, Hakk'ın çizdiği yoldur.102

 


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

102 Al-i İmrân Sûresi'nin 19. âyeti; "Allah'ın indinde, Allah'ın katında din; İslâm'dan ibarettir!" diye buyurmaktadır. Gerçekten, Hz. Âdem'den bizim sevgili Peygamberimiz Efendimiz'e kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri din birdir. Hepsi de Allah'ın varlığını ve birliğini bildirmişlerdir. Aralarındaki cüz'î farklar zamanın îcabı ve ümmetlerin istidadı dolayısıyledir.

 

Fakat Yahudiler olsun, mecûsîler olsun bu nükteyi farkedemediklerinden sapıklığa düşmüşlerdir. Bu sapıklığa düşüş de Hakk'ın takdiridir. Ziya Paşa merhum bu hakikati sezmiş de; "Birdir nazar-ı Hakk'ta mecûsî ile müslümân." Demiştir.

 

 

İMAN NURU İLE AYDINLANAN HAKİKATI KAVRAR

 

Filin nasıl bir hayvan olduğu ve şekli hususunda ihtilâf edilmesi.

 

® Bir fil karanlık bir ahırda bulunuyordu. Hindliler onu halka göstermek için getirmişlerdi.

 

© Fili görmek için o karanlık yere bir çok kişi toplanmıştı.

 

© Karanlıkta fili gözle görmeye imkân olmadığı için, herkes ellerini sürüyor, o şekilde onu anlamaya çalışıyordu.

 

® Meraklılardan birinin eline filin hortumu geçti. O adam; "Fil bir oluğa benziyor!" dedi.

 

® Başka birinin eli filin kulağına dokundu. Fil ona yelpazeye benzer zanmnı verdi.

 

® Birisi elini filin ayağına sürdü. O adam da; "Filin şeklini direk gibi gördüm." dedi.

 

© Birisi de elini filin sırtına koyduğu için; "Bu fil taht gibidir." dedi.

 

© Böylece herkes filin bir yerine dokundu; neresine dokundu ise, onu nasıl sandı ise, fili ona göre anlatmaya çalıştı.

 

© Onların sözleri; dokunuşları, sanışları yüzünden birbirine aykırı düştü. Birisi ona "dal" dedi, öbürü "elif adını taktı.

 

® Eğer onların her birinin elinde bir mum, yâni hidayet nuru bulunsa idi, sözlerindeki ayrılık, aykırılık olmazdı.

 

® Duygu gözü, elin avucuna benzer. İnsanın avucu, filin her tarafını birden kavrayabilir mi?

 

 

DÜŞÜNCELER

 

Mesnevi’nin 3. Cildindeki bu hikayelerde Hz Mevlanamız bize iki şey öğretti. Bütün dinlerin özünde Allah’ın varlığı ve birliğine inanmak vardır. Allah’ın varlığı dünyevi duygu ve gözlerle asla anlaşılmaz, iman nuru ile bakan görür.  Allah ondan razı olsun.

 

Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

 

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.

Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.

 

 

Celalin Penceresinden