26 Kasım 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 39 – Hz. Mevlana’nın Namaz Tarifi


Mesnevi Okumaları – 39 – Hz. Mevlana’nın Namaz Tarifi


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.




Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.


Şimdi yine sözü çok uzatmadan 39. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:



NAMAZA BAŞLARKEN NEDEN ALLAHUEKBER DERİZ?


Dakûkî hazretlerinin Yedilere imam oluşu.


© Dakûkî, namaz kıldırmak için onların önüne geçti. O yedi velî, adaş bir kumaş gibi idi, Dakûkî de o kumaşın sırması oldu.


© O mânâ pâdişâhları saf olup, o meşhur imama uydular.


© Onlar tekbîr getirip namaza girince, kurban gibi bu dünyadan çıkıp gittiler.244


244 Kesilen kurban, nasıl şu fena âleminden ayrılırsa, onlar da öyle oldular.


® Ey imam, namaza başlarken Allahuekber demenin mânâsı şudur: "Allah'ım, biz senin huzurunda kurban olduk."


© Kurban keserken Allahuekber dersin işte, öldürülmeye lâyık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir.245


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:


245 Bir hadîste beyân buyurulduğu üzere, Peygamber Efendimiz kurban kestikleri vakit; (Bismillahi ve'llâhu ekber..) "Ben hakîkaten yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah'a dosdoğru çevirdim. Ben müşriklerden değilim, benim namazım, kurbanım, hayatım ve memâtım Allah içindir." buyururlardı.


Bu duayı namaza duracakları vakit de ederledi. îşte onun için Hz. Mevlâna da "Namaza başlarken 'Allahu ekber' demek haki katte nefsi kesmek için tekbîr getirmektir." diyor.


® O esnada beden İsmail, can da Halîl İbrahim gibidir. Can, bu semiz bedenin hevâ ve hevesini kesmek için tekbîr getirince


© Beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda "Bismillahirrahmanirrahîm" demekle kurban olur gider.



NAMAZDA KIYAM (ayakta durmak) NEYE BENZER?


© Namaz kılanlar, kıyamette olduğu gibi, Allah'ın huzurunda saflar hâlinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar.246


Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:


246 Büyük safîlerden Ebû Saîd Harrâz hazretlerine; "Namaza nasıl durulur?" diye sormuş lar. O da; "Kıyamette, Allah'ın huzurunda çıkıp duracağın gibi. Öyle bir duruş ki, senin ile onun arasında tercüman bulunmayacak.


O sana bakacak ve soracak, sen de ona cevap vereceksin ve öyle bir pâdişâhlar pâdişâhının huzurunda bulunduğunu bileceksin." diye buyurmuş.


© Namazda gözyaşı dökerken ayakta durmak, kıyamet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allah'ın huzurunda ayakta durmağa benzer.



NAMAZDA RÜKU VE SECDE NE ANLAMA GELİR?


© Cenâb-ı Hakk; "Sana verdiğim bu kadar mühlet içinde ne yaptın?. .Ne kazandın, ve bana ne getirdin?" diyecek.


© Ömrünü ne ile, ne işlerle, ne gibi ibâd      etlerle, ne iyilikler yaparak harcadın, bitirdin? Sana verdiğim rızkı, kuvveti, gücü ne ile yok ettin?


© Gözünün nurunu nerede tükettin? Beş duygunu nerelerde kullandın?


© Gözünü, kulağını, aklını, irâdeni, bileğini, arşa ait olan bütün bu kuvvetlerini, neye, nerelere harcadın da onlara karşılık, bu dünyada neyi satın aldın?


© Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onları sana ben bağışladım; onlar ne oldular?"


© Allah'ın huzurunda bunun gibi derde dert katan yüz binlerce haberler, suâller gelir.


© Namazda kıyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanır, utancından iki büklüm olur rukûa varır.


© Utancından ayakta durmağa gücü kalmaz, rukûda: "Subhâne rabbiye'1-azîm" diyerek Allah'ın noksan sıfatlardan berî olduğunu söyler.


© Sonra o kula Hakk'tan ferman gelir; "Başını kaldır da sorulan sorulara . cevap ver." denir.


© Kul utana utana başım rukûdan kaldırır; fakat, dayanamaz; o günahkâr, utancından yine yüz üstü yere kapanır.


® Ona tekrar; "Secdeden başını kaldır da, yaptıklarından haber ver." diye ferman gelir.


© O bir kere daha utanarak başını kaldırır ama, dayanamaz yine yılan gibi yüz üstü düşer.


© Cenâb-ı Hakk; "Tekrar başını kaldır da söyle, yaptıklarını kıldan kıla, birer birer senden soracağım" diye buyurur.



NAMAZDA SAĞA SOLA SELAM VERMENİN ANLAMI NEDİR?


© Allah'ın heybetli hitabı, onun ruhuna te'sir ettiği için, ayakta duracak gücü kalmamıştır.


© Bu ağır yük yüzünden ka'deye'varır, dizleri üstüne çöker. Cenâb-ı Hakk ise; "Haydi söyle, anlat." diye buyurur.


© "Sana nimet vermiştim, nasıl şükrettiğini söyle; sana sermaye vermiştim, onunla ne kâr elde ettiğini göster."


© Kul yüzünü şağ tarafına döndürür, peygamberlerin rûhlarma ve meleklere selâm verir.


© Onlara niyazda bulunur da der ki:' "Ey mânâ pâdişâhları, bu kötü kişiye şefaat edin, bu günahkârın ayağı da, örtüsü de çamura battı."


© Peygamberler selâm veren kula, derler ki: "Çare ve yardım günü geçti, gitti. Çare dünyada olabilirdi, orada hayırlı işler yapmadın, ibâdet etmedin, öğünler geçti.


® Ey bahtsız kişi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kırma."


© Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarından yardım ister, onlar da ona; "Sus." derler.


® "Ey efendi, biz kimiz ki sana yardım edelim, elini bizden çek de kendi cevabını Allah'a kendin ver." derler.


® Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çare bulamayınca, o çaresiz kulun gönlü, yüz parça olur.


® O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duaya başlar.


© "Allah'ım, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve âhir kulunun başını vuracağı, sığınacağı sensin; senin rahmet ve mağfiretine son yoktur."


© Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla...


© Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yâni namazdan manen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey. öğrenememiş kuş gibi, Allah'ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.



DÜŞÜNCELER


Mesnevi’nin 3. Cildindeki bu hikayede Hz Mevlanamız, Kuran ayetlerince belirtilen mahşerde insanların inceden inceye dünya nimetlerinden sorguya çekilmelerinden hareketle, çok ibretler veren bir namaz tarifi yaptı, Allah ondan razı olsun.


Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

 
Kandilimi çiçek göndererek kutlayan sevgili Hayat Nur Artıran Hocamızın sevenlerine ve beni de aralarına kabul ettikleri için özellikle kıymetli öğretmen Sevcan Vatansever hanım'a çok teşekkürler.
Rabbim razı olsun. 
Hayatımda ilk kez çiçek aldım. - 19 Kasım 2018

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.

Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.



Celalin Penceresinden


Herhafta olduğu gibi bu yazımızda 7 sitede yayınlanmıştır. İkisi şunlardır:

 

19 Kasım 2018 Pazartesi

Halimize Şükredelim


Halimize Şükredelim


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.




Bu hafta size halime neden şükrettiğimi yazdım, dileyen nefsimle beraber hisse alsın.


Fakat öncesinde bugün 19 Kasım 2018. Hicri 12 Rebiülevvel 1440. Efendimizin SAV doğum günü. Başlıktaki yazıya geçmeden önce, güzel bir yazı paylaşmak istiyoruz:



Peygamber Efendİmİze (sav) NİÇİn Ümmî Denİldİ?


Ümmî, lügat mânâsı olarak “Anasından nasıl doğmuşsa öyle kalan, okuma yazma bilmeyen” demektir.


Fakat Efendimizin (sav) hayatı incelendiğinde görülecektir ki dedesi Abdülmuttalip ve kendisini büyüten amcası Ebû Tâlib bulundukları dönemde ticaretle uğraşan ender şahsiyetlerdendi.




Amcasının yanında büyüyen Efendimiz (sav) de 9 yaşından itibaren amcasıyla birlikte her zaman ticaretin içinde oldu. Her şeyde olduğu gibi ticari hayatında da dürüst olduğundan dolayıdır ki kendisine “Muhammed-ül Emin” denmişti.


Ayrıca, bilindiği üzere Hz. Hatice Annemiz de, kervanlarla Mekke’den Şam’a, Yemen’e, Bağdat’a çeşitli mallar taşıyan büyük bir ticaret kervanının sahibiydi. Günümüzün deyişiyle uluslararası ticaret yapan, dönemin en tanınmış, saygın hanımefendilerinden biriydi.


Evlendikten sonra tüm ticari işlerinin takibini Efendimizin (sav) yönetimine bıraktı. Hiç okuması yazması olmayan, hesap kitap bilmeyen bir kişinin uluslararası ticaret yapması mümkün müdür?


Ayrıca İlâhî Kudret tarafından her konuda en mükemmel şekilde yetiştirilen Kâinatın Efendisi (sav) nasıl cahil olur? Efendimize (sav) ümmî denmesi yerinde ve çok doğrudur. Fakat bu ümmîlik herkesin anladığı gibi “okuması yazması olmayan, cahil” demek değildir.


Bu tümüyle yanlış, eksik, gafilâne bir anlayıştır. Bilindiği üzere, Kur’ân-ı Kerîm, Nur dağındaki Hira mağarasında, Kadir gecesi bir anda inmiştir. Söz konusu dağla ilgili şöyle bir menkıbe vardır:


Nur dağının tepesinde her zaman bir ateş yanar, etrafa ışıklar saçarmış. Uzun çöl yolculuğunda yolunu kaybeden herkes o ışığa göre yolunu bulur, kurda kuşa yem olmaktan kurtulurmuş.


Tepesinde hiç sönmeyen bir ışık olup etrafı sürekli aydınlattığı için de adına  Nur dağı denmiş. Farklı bir bakış açısıyla; Nur dağı Peygamber Efendimizin (sav) nurdan bedenidir. Hira mağarası mübarek gönlüdür.


O nedenle ki Hz. Mevlânâ “Kadir gecesi Senin Nurdan yaratılmış vücudundur” demiştir. İşte Efendimizin (sav) Kadir gecesi gibi kıymetli olan Nurdan bedenine Kur’ân-ı Kerîm bir anda inmiş ve daha sonraki 23 yıl boyunca, yeri geldikçe insanlara açıklanmıştır.


Kur’ân tümüyle ledün ilmidir. Ledün ilmi de okuyarak öğrenilmez. Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla ehline öğretilir. Dolayısıyla da sadece ehlinden öğrenilir. Bildiğiniz üzere Cenâb-ı Hakk Hz. Âdem’i yarattı ve ona tüm isimleri de bizatihi kendisi öğretti.


Elbette tüm muhtevası ledün ilmi olan Kur’ân-ı Kerîm de, Kâinatın Efendisinin gönlüne Cenâb-ı Hakk’ın kudret eliyle nakşedildi. O hiçbir şeyi kendiliğinden söylemedi; ne söylediyse Hakk’tan aldı, Halk’a verdi. Tüm sözleri Hakk kelamıydı.


Kendiliğinden hiçbir şey söylemediği için de ÜMMÎ olarak anıldı.


(Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Aşk Bir Davaya Benzer isimli kitabından alınmıştır. )



NEDEN MUTLU VE HUZURLUYUM?


ÇOK MUTLUYUM, HUZURLUYUM. Halime binlerce ELHAMDÜLİLLAH !
ÇÜNKÜ, Annemi, babamı görebiliyorum. Müzik dinleyebiliyorum.


Ağrım sızım yok, kalbim ciğerim, böbreğim kısaca FA hastalığım dışında sağlıklıyım.
Müslüman, Savaşsız Özgür ülkedeyiz, hertür nimetler bol bol.


Elim kolum kısmen sağlıklı,
(güç ve denge ayaklara nispeten az daha iyi) annem önüme getirince yemeğimi kendim yiyebiliyorum, çayımı kendim içebiliyorum. Tad alabiliyorum elhamdülillah.


Allah’a şükür zengin değilim, gaflette değilim, dert sahibiyim.


Dengesizlik hastalığım FA'yı çok seviyorum, ona sabredip şükrettiğim için, ahirette cennetten umutluyum inşallah. O benim mahşerde Allah’a olan aşkımın şahidi olacak inşallah.


Beş vakit namaz, ve tüm ibadetlerimi yaptığım için, sonsuza kadar yaşayacağımız cennetteki derecemin yüksek olmasını umuyorum inşallah. Yani iman nimetim var elhamdülilah.


Ev, araba, laptop, akülü sandalye, internet, akıllı telefon, TV, doğalgaz, ÇAY,  ....


Saymaktan aciz olduğum nimetlerim için binlerce ELHAMDÜLİLLAH. Çok şükür bugünüme... 


Allah bugünümüzden geri koymasın inşallah.

 
Efkan Vural ile - Konya Ereğli İvriz 2012

Sahip olduğum bunca nimetlerin şükrünü yapamazken, birtek yürüyemediğim için isyan edersem, bırakın isyanı üzülsem bile NANKÖRLÜK, VEFASIZLIK etmiş olurum.


Mutluluk nedir biliyor musunuz? Allah’ın takdirine rıza göstermektir.


Ben hergün böyle içimden gelerek samimi şükrediyorum. Ve Cenabı Allah’ta nimetlerini sağnak sağnak yağdırıyor elhamdülillah. Çünkü buyurmuş ki;


“Ve düşünün ki: Rabbiniz şöyle ilan buyurdu: ‘Eğer şükrederseniz, Ben nimetlerimi daha da artırırım, ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım pek şiddetlidir!’ "

(İbrahim suresi, 7. ayet)


********


Şükür ve sabırla ilgili küçük bir kıssa ile yazımızı bitirelim:



Yeğenim İrem, annem ve ben Eryaman Optimum AVM'de sinemada Müslüm Baba filmini izledik - 17 Kasım 2018

Filmi bana tavsiye eden arkadaşım sevgili Hülya Keleş Hanım filmin düşündürdüklerini şöyle yazmıştı:
"
* Atalardan gelen bir kader planı içinde dünyaya  geliyoruz. Tüm bunlar yaşandı ise yaşanması gerekiyormuş,.Işin iç yüzünü kader planını ancak Yüce Allah bilir.

*En zor şartlarda dahi mücadele ve iyi niyet var ise, her zaman kaderini şekillendirme imkanı var,.Ilahi yardım her an devrede..Burada ilahi yardımın en güzel örneği Müslüm'e ustası tarafından gelen yardım.

*çocukluk travmaları ile baş edebilmek çok zor,.Insanin tüm yaşamında yakasını bırakmıyor..Buldugu küçük bir delikten sürekli içeri sızıyor. 

*Öldürmeyen Allah öldürmüyor. Her şey O'nun elinde...Acaba bu kadar sert uyarılar hangi yanlışını düzeltmek için gelmiştir diye düşündürdü.

*Akil ve bilim ile  Her şey bitti dendiği anda dahi insan kalbi ve inanci ile kendisini tekrar yaratıp eskisinden daha başarılı dahi olabiliyor,.Olmaz denen (sahne alamazsin) oluyor. Öldü denen diriliyor. Sanırım birşeyleri anlatabilmek için defalarca şans veriliyor.

*O cehennem içinde şöhret para sevdiği kadın ve bir-çok ilahi rahmet yağmaya devam ediyor.

*Alkol olmasa çok daha mükemmel olurmuş diye düşündüm.

Kötü bir babaya sahip ve baba olmaktan korkan bir insan Allah'ın yardımı ile tüm insanlığın babası olabiliyormuş. Her şey mümkünmüş. Ruhu şad olsun inşallah temizlenmiş, Hakkin rahmetine kavuşmuştur.🙏
"



Hİfa Hatun


Medine’de güzelliği dillere destan olan bir kadın vardı. Adı Hifa olan bu hatun, Resulullah efendimizden Cennete götürecek ibadetin ne olduğunu sordu. (Önce evlenmek gerekir. Evlenen dinin yarısını korur) cevabını alınca, Hifa Hatun, (Kendime denk olan hiç kimse göremedim. Ancak siz, kimi uygun görürseniz, ona razıyım) dedi.


Resulullah efendimiz, (Yarın mescide ilkönce gelen zat ile evlendireyim) buyurdu. Hifa hatun da razı oldu.

Sabah oldu. Mescide gelen zat, hem fakirdi, hem de fiziki yönden de güzel değildi. Siyaha yakın, zayıf biri olan Süheyb idi. Hifa ise, güzel olduğu kadar da zengin ve her bakımdan mükemmel idi. Allahü teâlânın takdirine razı oldu. Nikahları kıyıldı.


Süheybin düğün yemeği verecek parası olmadığı gibi, gelini götürecek bir yeri de yoktu. Hifa hatun, ona mal ve ev verdi. Hifa, Süheyb için bir nimet, Süheyb de Hifa için bir mihnet demekti.

Gerdek gecesi, (Cennete öyle yüksek dereceler var ki buraya ancak sabreden ve şükredenler girer) hadis-i şerifindeki müjdeye kavuşmak için ikisi de, (Nimete şükür ve mihnete sabır için geceyi ibadetle geçirmeye) karar verdi.


Cebrail aleyhisselam gelip durumu Resulullah efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamın bildirdiklerini anlatınca, Hazret-i Süheyb, sevincinden başını secdeye koyup, (Ya Rabbi eğer beni affetmişsen, yeni bir günaha girmeden, canımı al) diye dua etti.


O anda vefat etti. Peygamber efendimiz, (Şu anda Hifa hatun da vefat etti) buyurdu. İkisinin kabrini yanyana kazdılar. Biri nimete şükretmişti, diğeri de mihnete sabretmişti.


******




Mevlid Kandiliniz mübarek olsun. Allah dualarınızı Kabul etsin inşallah.



Celalin Penceresinden


12 Kasım 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 38 – Sabır Her Gamı Kederi Giderir


Mesnevi Okumaları – 38 – Sabır Her Gamı Kederi Giderir

 

Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.

 

Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.

 


Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.

 

Şimdi yine sözü çok uzatmadan 38. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:

 

 

LOKMAN’IN SABRI

 

Lokman'ın sabrı

 

® Lokman; tertemiz, nurlu yüzlü Dâvud (a.s.)'ın yanına gitmiş, onun demirden halkalar yaptığını görmüştü.198

 

Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

198 Lokman Sûresi'nin 11-12. âyetlerinde adı geçen Hz. Lokman hakkında çeşitli rivayetler var. Hz. Davud'un veziri olduğunu söyleyenler de var. Peygamber mi, değil mi tam anlamıyla bilinemiyor. Bazıları onun simsiyah bir köle olduğundan söz ederler.

 

Bir gün Hz. Davud'un zırh yaptığını görmüş. Ne olduğunu bilmediği hâlde beklemiş, sormamış. Hz. Dâvud zırhı bitirdikten sonra; "Güzel bir harb elbisesi oldu." diye açıklayınca, müşkilini hâlleden Hz. Lokman'ın;

"Sabr ve sükût (=konuşmamak), ne kadar büyük fazîlet ise, ondan faydalanan da o kadar azdır." dediği söylenir.

 

® O yüce pâdişâh, yaptığı çelikten halkaları birbirine takıyordu.

 

® Lokman, zırh yapma sanatını az görmüştü. Bu işe şaştı kaldı; vesveseleri de arttıkça arttı.

 

® "Acaba bu neye yarar? Kat kat halkalarla ne yapıyor? Kendisinden sorayım mı?" diye hatırından geçirdi.

 

® Sonra kendi kendine; "Sabretmek daha iyidir." dedi. "Çünkü sabır, insanı maksadına çabucak ulaştıran bir kılavuzdur.

 

® Bir şeyi sormayınca, o şey sana daha çabuk açılır. Sabır kuşu, bütün kuşlardan daha hayırlı uçar.

 

® Eğer sorarsan, istediğin daha geç hâsıl olur. Kolay bir şey, senin sabırsızlığa yüzünden zorlaşır.".

 

 

SABIR HER GAMI KEDERİ GİDERİR

 

® Lokman bir zaman sustu, seyretti. Hz. Dâvud da işini bitirdi.

 

® Sonunda, yaptığı zırhı sabırlı Lokman'ın karşısında giyindi.

 

© "Yiğidim!  Bu  zırh,  insanı  savaşta yaralanmaktan  koruyan bir elbisedir." dedi.

 

® Lokman; "Sabır, iyi bir şey; her yerde insana sığınak olur. Her gamı, kederi giderir." dedi.

 

® Ey filân! "Ve'l-asr Sûresi"nin sonunu dikkatle oku da gör: Allah; sabrı Hakk'la beraber andı, sabrı Hakk'a eş etti.199

 

Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:

 

199 Bu beyitte, şu mealdeki Asr Sûresi'ne işaret var: "İkindi vaktine andolsun ki, insan ziyandadır. Ancak inanan ve iyi işler, ibâdet ve iyilikler yapanlarla birbirlerine hakla, doğru söz söylemekle ve' sabretmekle tavsiyede bulunanlar müstesnadır."

 

Sabır hakkında bir çok âyetler bulunduğu gibi bir çok hadîsler de vardır. Birkaç hadîs alalım:

"Sabır güzeldir, fakat fakirlerde olursa daha güzel olur.",

"Kim kendini sabretmeye zorlarsa, Allah onu sabretmeye muvaffak kılar.",

"Sabır, imanın yarısıdır."

 

• Cenâb-ı Hakk, yüzbinlerce kimya, yâni tesirli, faydalı devalar yarattı, fakat insanoğlu sabır gibi faydalı bir deva görmedi.

 

 


DÜŞÜNCELER

 

Mesnevi’nin 3. Cildindeki bu hikayede Hz Mevlanamız sükut edip sabretmenin ne kadar güzel bir fazilet olduğunu ve sabredince neticeye daha çabuk ulaşacağımızı gösterdi, Allah ondan razı olsun.

 

Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

 
Üç kardeş - Celal Faik Berrin - Sincan Ankara 3 Kasım 2018

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.

Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.

 

 

Celalin Penceresinden