Allah Bize Kaldıramayacağımız
Yük Yüklemez
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Bu hafta bendenize
hem teselli, hemde endişe veren bir ayeti paylaşacağız:
O AYET
Bahsettiğim ayet Bakara suresinin 286. Ayetinde
geçen bir cümledir. Bakara suresinin 285 ve 286. Ayeti Amenerrasulü olarak
meşhur ayetlerdir ve Miraç’ta bizzat Cenabı Hak Efendimize SAV vasıtasız
bildirmiştir.
Bakara suresi 286. Ayette fakiri etkileyen cümlenin
arapça okunuşu ve üç farklı meali şudur:
“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ
vus’ahâ”
(BAKARA SURESİ, 286. AYET)
*** “Allah,
hiç kimseye güç yetireceğinden daha fazlasını yüklemez.”
*** “Allah
hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.”
*** “Allah
her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar.”
Bu ayet bana teselli veriyor, şöyleki; Ben
yattığım yerde taşa teyemmüm abdestiyle namaz kılıyorum. Benim ancak buna gücüm
yetiyor.
Allah bana mahşerde neden alnını secdeye koymadın
diye sormayacak, çünkü ayette güç yetiremeyeceğimiz şekilde yükümlü
olmayacağımızı bildiriyor.
Mesela elli kilo olan bir halterci düşünün. Bu
halterci yüz kilo olan haltercilerin kaldıracakları yükle mesela 200 kilo
halter kaldırmakla yarıştırılmaz.
Bu ayeti ibadet noktasında evet güç
yetireceklerimizle sorumluyuz ama birde şöyle anlıyorum. Ben bu hastalığa
sabırda güç yetirebilirimki, Allah bu hastalığı bana vermiş.
Birde şeker hastasıyım, hergece insülin iğnesi
oluyorum.. Şeker hastalığımdan dolayı sık sık idrarım geliyor ve babam ördekle
yaptırıyor. Babam da ben de bu hastalıklara sabredebilirizki Allah bize vermiş.
Babamla beraber çözümler arayıp sabrediyoruz.
Mesela ben 18’den sonra hiç sıvı içmiyorum. Babam yatırırken iç çamaşırıma eski
bir havlu ve üzerine poşet koyuyorki kaçırırsam çamaşırım ıslanmasın.
Bu ayeti birde şöyle düşünüyorum. Şahit olduğumuz
ihtiyaçlıları Allah karşımıza çıkarmasının nedeni ona yardıma gücümüzün
yetmesidir.
2013 yazında Ereğli Ulu Camisi avlusunda yanımdaki
akülü sandalyedeki fakir amcanın torunuyla konuşmasını duymuştum. Cüzdanımdan
para çıkarıp avucuna sıkıştırdım. Bugünlük ekmek paranız benden olsun, kalanı
torununa harçlık ver amca, demiştim.
İçten gelerek Allah senden razı olsun yeğenim,
demişti.
PARAYI DÜŞÜRDÜNÜZ
Geçen Face’de benzer bir hikaye görmüştüm:
Sinema tarihinin en ünlü komedyeni Charlie Chaplin (1889-1977)
bir röportajında şöyle der;
Küçük bir çocukken babamla bir sirk şovunu izlemeye gittik. Bilet
sırasında uzun bir kuyruk vardı ve önümüzde anne-baba ve 6 çocuktan oluşan bir aile vardı.
Fakirlik hallerinden
belliydi, elbiseleri eski ama temizdi. Çocuklar sirkten bahsederken çok mutlu görünüyordu.
Onların sırası gelince, babaları gişeye geçti ve bilet fiyatını sordu. Gişe çalışanı ona bilet fiyatını söyleyince adam kekelemeye başladı ve dönüp karısının kulağına birşeyler fısıldadı.
Mahcubiyet yüzünden kolayca okunuyordu.
Birden babam cebinden 20
Dolar çıkardı ve yere attı. Sonra da eğilip yerden aldı ve adamın omzuna dokunarak şöyle dedi;
“Paranız düştü beyefendi..”
Adam babama baktı ve gözleri dolarak “Teşekkür ederim efendim” dedi.
Onlar içeri girdikten sonra babam
beni elimden çekti ve kuyruktan
çıktı. Çünkü babamın adama verdiği 20 Dolardan başka parası yoktu.
O günden beri babamla gurur
duyuyorum ve o 2 dakika benim hayatımda izlediğim en güzel şovdu. O gün izleyemediğim sirk şovundan eminim daha güzeldi.
BU BANA OSMANLI
NEZAKETİNİ HATIRLATTI
Bu hikaye bana Osmanlı’daki zerafeti hatırlattı.
Rahmetli alim Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendinin bir radyo sohbetinde
dinlemiştim:
Birisi camide iki kişinin konuşmalarına şahit
oluyor ve adamın maddi olarak zor durumda olduğunu farkediyor. Camiden çıkışta
arkasından gidiyor, sokakta adamı durduruyor:
Beyefendi bu altını düşürdünüz buyrun, diyor.
Adamın nezakatine çok güzel bir karşılık veriyor. Altını kabul ediyor ve teşekkür
ederim bu yere düşen sizin kalbiniz, diyor.
İNTERNETTE O
AYETİN AÇIKLAMASI
Bu
ayette söz konusu edilen ve bizim “yük yüklemez” diye tercüme ettiğimiz
kelimenin Arapçası “la yükellifu”dur. Teklif kavramı, üstten gelen bir
emir doğrultusunda kişinin yapması gereken bir görevdir. İslam’da “Efâl-i
mükellefîn” denilen
fiiller olarak adlandırılmaktadır.
O
halde ayette söz konusu olan, “tekâlif-i diniye” denilen
dinî görevlerdir.
Ayetin açık manası şudur:
“Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir teklif yapmaz/bir
görev yüklemez.”
Nitekim
İbn Abbas bu ayeti şöyle tefsir etmiştir:
Ayette
söz konusu edilen yükümlüler Müslümanlardır. Allah onlara din işlerini
kolaylaştırmıştır.
“Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez.”(Bakara, 2/185),
“Din konusunda, size hiçbir zorluk da yüklemedi.”(Hac, 22/78),
“Onun için gücünüz yettiğince Allah’a karşı gelmekten
sakının.”(Tegabun,
64/16)
mealindeki ayetlerden de bu
manayı anlamak mümkündür.
ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ BAŞIMIZA GELEN MUSİBET
BELALARDAN KORKMAYALIM.
BİZ BUNA SABRA GÜÇ YETİREBİLİRİZKİ ALLAH
GÖNDERİYOR…
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder