30 Ekim 2017 Pazartesi

Kızgın Yağa Su Dökme


Kızgın Yağa Su Dökme

 

Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…  

 

Bugün Sevgili Mevlevi Yazar Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın tekrar tekrar tefekkür ederek okuduğum “Aşk Terk Etmez” isimli kitabından alıntı yapmak istiyoruz.

 

Kendisinden izin alarak yazıda kitaptan alıntılar yaptık. Çok teşekkür ediyoruz.

 


Fakiriniz size H. Nur Artıran’ın “Aşk Terk Etmez” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kitabı fakir gibi cümleleri tekrar tekrar okuyacağınızdan eminim inşallah.

 

Siyer tarihinde “İfk Hadisesi” denilen olay var. İnternetten araştırabilirsiniz. Hz. Ebubekir’in biricik kızı, Peygamber Efendimizin SAV eşi Hz. Aişe annemize iftira atmışlardı.

 

İftira atanlar arasında hayatını Hz Ebubekir’in yardımıyla sürdüren biri vardı. Hz Ebubekir bu nankörlük karşısında “Birdaha yardım yaparsam ona… “ şeklinde yemin etti. Sonra ayet indi…

 

Aşağıda geçen ayetin iniş sebebi hikayesini sevgili Hayat Nur Artıran Hocamızdan dinlemiştim. Aralık 2016’da Ankara Sincan’daki Hz. Mevlana konulu etkinlikte anlatmıştı.

 


Rabbimiz, Affetmenin bu derecede olmasını istiyor demekki, dedim. Ve o gün karar verdim, kendimi yapılan haksızlıklar karşısında muhatabımı affedip hoşgörmeye alıştırmaya çalışıyorum.

 

Sanırım merak ettiniz bu sınırsız affetmeyi; buyrun yazımızı okumaya başlayalım:

 

KIZGIN YAĞA SU DÖKME!

 

Hz. Mevlânâ, kin, öfke ve benzeri duygular içindeyken yapılması gerekeni bir cümlede özetleyerek “Kızgın yağa su dökme” demiştir. Çünkü kızgın yağa su dökmek etrafı kirletmekten başka bir işe yaramaz.

 

İşin zahiri böyle ise batıni boyutunu çok daha derin tefekkür etmek gerekir. Cenâb-ı Hakk Taha suresinin 43 ve 44. ayetlerinde Hz. Musa’ya şöyle buyuruyor:

 

“Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler ve korkar.” Firavun’un küfür ve inkârının had safhayı aştığı ayetlerle sabit.

 

Cenâb-ı Hakk böyle birine büyük peygamberlerinden birini gönderiyor, “Firavun azdı ama yine de ona yumuşak bir üslup içinde doğruları anlat” diye buyuruyor.

 

Hiç şüphesiz tüm Müslümanlar; Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’ya hitaben söylenmiş olan bu sözlerin muhatabıdır. O halde benzer durumlarda üzerimizde farz olan böyle bir yaklaşım tarzıdır.

 

Küfr ü inkârda en azgın olanlara dahi yumuşak bir üslup, kavl-i leyyin… Ayet gereği muhatabımız Firavun dahi olsa, tavrımız bu ölçüde olmak zorunda. Çünkü insan psikolojisini etkileyecek, müspet tesir edecek yegâne sebep zarif, samimi bir üsluptur.

 

Düşmanı dost yapmanın yolu düşmanca tavırlar sergilemek yerine, kötülüğe iyilikle cevap vermektir. Yarattığı kulu bizden daha iyi bilen Rabbimiz böyle emir buyurmuş.

 

Cenâb-ı Allah’ın emri böyleyken ne yazık ki tam aksi davranışlar sergileyenler çoğunlukta. Peygamber’in izinden gittiğini düşünen ve uyarıcılık görevini yapanların dahi elde kılıç, dilde kurşun gidiyor, önüne gelen bundan nasibini alıyor.

 

Elbette eğri olanı düzeltmek, doğruyu söylemek gerek fakat bu yapılırken de kırmamak, dökmemek, dikkat ve hassasiyet gerek. Özelikle tümüyle toplumsal olan konularda, kamuyu ilgilendiren durumlarda bu dikkat ve hassasiyet çok daha fazla önem arz etmektedir.

 

Diken üstünde yalınayak yürüyor gibi dilimize dikkat etmemiz gerekir. Ayrıca Muhammed ümmetine, dolayısıyla insana yakışan bağışlayıcı, affedici olmak değil midir?

 

Daha evvel arz edildi. Vahşi için ayet indirip “Allah’tan ümit kesilemez”, Allah herkesi bağışlar diyen Yüce Rabbimiz, âlemlere rahmet olan bir Efendimiz var. Seven sevdiğine benzer. Affeden affedilir, bağışlayan bağışlanır, bizim de Rabbimize, Efendimiz’e, manevi büyüklerimize karşı nice ayıp kusur ve eksiklerimizi gören bilen var.

 


Hiç şüphesiz kendi kusurlarımızdan dolayı mahcup olmak, başkalarını hoş görmeye, affetmeye vesile olacaktır.

 

NANKÖRÜ BİLE AFFET

 

Affedici bağışlayıcı olmanın nasıl sınırsız olduğunu Nur suresi 22. ayette yakin olarak görmek mümkün.

 

“İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

 

Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi konunun önemini şeksiz şüphesiz gözler önüne seriyor. Peygamber Efendimiz zamanında, Hz. Aişe validemize dil uzatılmış, ona hakaretlerde bulunulmuştur. Ve bunu yapan kişi, Aişe validemizin babası Hz. Ebubekir Efendimiz’in yardımlarıyla hayatını sürdürmektedir.

 

Bu kişi, maddi manevi her açıdan muhtaç ve borçlu olduğu ulu bir şahsiyetin kızına, Peygamber Efendimiz’in eşine hakaret ederek nankörlük yapmıştır. Yalan söylemiş, iftirada bulunmuştur.

 

Bunun üzerine Hz. Ebubekir Efendimiz şöyle düşünür: “Ben ki bu insana yardımda bulunma konusunda sınır tanımadım. Ona her zaman cömert davrandım, sevgi ve saygı içinde oldum. Fakat o tüm bunlara karşılık nankör çıktı.

 

Benim kızıma, Hz. Peygamber’in eşine iftiralarda bulundu” diyerek o güne kadar yaptığı yardımları kesmeye karar verir. Bunun üzerine yukarıda arz edilen ayet nazil olur.

 

Çünkü Hz. Ebubekir Efendimiz, “Bir daha sana yardım edersem…” şeklinde yemin etmiştir. Bu ayet her açıdan oldukça önemlidir. İftiraya uğrayan; Hz. Peygamber’in eşi ve Hz. Ebubekir’in kızıdır.

 

İftira eden, Hz. Ebubekir’den yardım gören, onun desteğiyle ayakta duran biridir. Bir daha asla yardım etmeyeceğim diye yemin eden Hz. Ebubekir’dir. Hadisenin içinde olanlar bunlar ama Allah yine de affı ve bağışlamayı emrediyor, yardımların devamını istiyor.

 

Bu durum gerçekten insanı derinden etkiliyor, affetme, bağışlama konusunda hiç sınır olmadığı aşikâr oluyor. İnsanın en zayıf noktası evlattır. Komşuya taş atılır, susarsın. Anne ve babaya taş atılır, susarsın. Kendin taşı yersin, yine susarsın.

 

Ama evlat söz konusu olduğunda… Anne ve baba susmayı, sabırlı olmayı beceremez. Bir de konu; şan, şeref, namus meselesidir. İnsanın en zayıf taraflarıdır bunlar.

 

Her şeye rağmen Cenâb-ı Allah bağışlamayı, affetmeyi, yardımların devamını diliyor.

 

Evet, bu değişmez uyarı hepimiz için ve her konuda geçerlidir. Kişinin ayıp ve kusurları karşısında da, meselenin içtimai yönüne bakan kısmında da ölçü bu ayet-i kerime çerçevesinde olmak durumundadır.

 

H. Nur Artıran – Aşk Terk Etmez kitabından alınmıştır.

 

******

 

HZ EBUBEKİR AFFEDİP YARDIMA DEVAM ETTİ

 

İftiranın başını Abdullah b. Übey çekmiş, bir iki erkek ile Peygamberimiz’in eşi Zeyneb bint Cahş’ın, Hz. Âişe’yi kıskanan kız kardeşi Hamne de, bu çirkin iftiranın yayılmasına sebep olmuşlardı.

 

Erkeklerden biri, Hz. Ebû Bekir’in halasının oğlu olup kendisine devamlı yardımda bulunduğu Mistah idi. İddianın iftiradan ibaret olduğu kesinleşince Hz. Ebû Bekir, bu nankör yakınına artık yardım etmeyeceğine yemin etti.

 


Bu âyet nâzil olunca da, “Vallahi Allah’ın beni bağışlamasını arzu ederim, bunu her şeye tercih ederim” diyerek yeminini bozdu ve yardıma devam kararı aldı.

 

İslâm ahlâkında “kötülüğe karşı iyilikle muamele etmek” kuralı vardır. Fıtratı, temel insanlık nitelikleri bozulmamış insanları ıslah etmenin, kötü yoldan çevirmenin, yeniden erdemli topluluğa katmanın yollarından biri de budur.

 

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 63

 
Astsubay Canım kardeşim Faik Çelik iyi ki Ankara'ya tayin istedi. Babacım yaşlandı, hasta ve yorgun.
Üç günde bir gelip abisini tuvalete götürüyor.
Her hafta ise, saç sakal abisini banyo yaptırıyor. Allah yüzbin kere razı olsun...

AFFEDİLMEK İÇİN HEP AF YOLUNU TUTALIM İNŞALLAH.


 

Celalin Penceresinden

 

 

23 Ekim 2017 Pazartesi

Dünyada en çok Türk taraftarı olan takım


Dünyada en çok Türk taraftarı olan takım

 

Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…  

 

Bu haftaki yazımızda bir futbol takımından bahsedeceğiz. Bu takımın 35 milyon Türk taraftarı var. Takım hakkında bilgi vermeden önce, bunu yazmak nereden aklıma geldi, kısaca bahsedeyim.

 

13-15 Ekim 2017 haftasonu kardeşim Faik, ailesi ve annem babamı Çorum’a götürdü. Yeni doğum yapan kızkardeşim Berrin’in oğlunu görmeye gittiler. Gözleri arkada değildi.

 
Haftasonunu bana ayıran sevgili dostum Aydın Kaynarca bey her sabah güler yüzüyle güne güzel başlamamı sağlıyor, Allah razı olsun.

Haftasonu benimle birlikte bizde dostum Aydın Kaynarca bey kaldı. Hertür ihtiyacımı karşıladı Allah razı olsun. Cumartesi akşam komşularımız Tolunay bey, Cihat bey ve Efkan Vural hocam ziyarete geldiler.

 

Beş erkek sohbet ederken konu futbola geldi. Aydın bey hepimize bir soru sordu. Dünyada en çok Türk taraftarı olan takım hangisidir, dedi.

 

Hepimiz Türk takımıdır diye düşündük, Aydın beyin sıkı Fenerbahçeli olduğunu bidiğimiz için, Fenerbahçe mi dedik doğal olarak.

 

Aydın bey bu takım bizim ligimizde değil, yurtdışında dedi. Bildiğim kadarıyla Fenerbahçe’nin 25 milyon taraftarı vardı, demekki bundan da çoktu.

 

Aydın bey bizi merakta bırakmadı, İran liginde oynayan futbol takımı “Tractor Sazi”

 

Aydın bey takımı nerden duyduğunu şöyle açıkladı. TV’de bir yarışma programında bu soruyu sordular, yarışmacı bilemedi Tractor Sazi takımını.

 


Bende hemen Youtube’dan Tractor Sazi diye arattım ve izlediğim 11 dk’lık video ile çok duygulandım, tüylerim diken diken oldu, dedi. Aydın bey anlatırken Tolunay bey videoyu buldu ve 11 dk nefessiz izledik ve şaşırdık.

 

Dünyada en çok Türk taraftara sahip olan takım: Traktör Sazi (11 dk)

 


 

Şimdi internetten bulduğumuz bazı bilgileri özetle paylaşmak istiyoruz:

 

DÜNYADAKİ EN ÇOK TÜRK TARAFTARI OLAN TAKIM

 

Dünyanın en çok Türk taraftara sahip kulübü ne Fenerbahçe ne de Galatasaray...

 

"Türkiye'de en çok hangi takımın taraftarı var?" sorusu oldukça popüler.  Bu soru özellikle Fenerbahçe ve Galatasaraylılar arasında büyük bir iddia konusu.

 

Ancak Dünyada en çok Türk taraftara sahip olan kulüp ne Fenerbahçe ne de Galatasaray. 

 

Hürriyet'in verdiği habere göre bu kulüp, İran'daki Türklerin takımı olarak bilinen Traktorsazı Tebrizi. Renkleri kırmızı beyaz olan kulübün yaklaşık 30 milyon taraftarı var ve her maçını 80 bin kişiye oynuyor.

 


Traktörsazi Tebrizi, İran'ın Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin başkenti Tebriz'de kuruldu. Renkleri "Kırmızı-Beyaz" olan futbol kulübün lakabı ise Kırmızı Kurtlar. 

 


Traktorsazi taraftarları, takımlarını İran'ın 'Barcelona'sı olarak da adlandırılıyor. 

 


 

ÜMİT ÖZAT ANLAŞMIŞ

 

En son Süper Lig ekiplerinden Gençlerbirliği'ni çalıştıran deneyimli teknik adam Ümit Özat, İran Pro Lig ekiplerinden Tractor Sazi FC takımıyla anlaştı. 17 Eylül 2017

 

BİR YANLIŞ ANONS DAHA

 

Tractor Sazi Tebrizi takımı 2015 yılında Fenerbahçe’nin kısa şampiyonluk sevincinin aynısını yaşamış 120 bin taraftarı önünde. Yukardaki Youtube videosunda ayrıntılı anlatıyorlar, izleyebilirsiniz.

 


Taraftar ise bilerek yanlış anons yaptırılıp şampiyonluklarının engellendiğini düşünmüş ve olaylar yaşanmış. Ntv sitesinde şöyle yazıyor:

 

Renkleri kırmızı-beyaz, lakapları 'kızılkurtlar' ve Azeri-Türk nüfusunun yaşadığı Tebriz'in takımı Tractor Sazi'nin İran yönetimi tarafından kasıtlı olarak şampiyon yapılmadığını öne süren taraftarlar internette İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani aleyhine "Hasan Ruhani'ye kırmızı kart" kampanyası başlattı. İran Spor Bakanı ise olayın soruşturulması talimatı verdi.

 


 
Geçen haftaya teşekkür olarak annem Konya'nın meşhur Arabaşı'sını yaptı. Konya'lı değil ama Aydın bey çok seviyor bu lezzeti. (20 Ekim 2017)

Tebriz denince aklıma ilahi aşk geliyor. Hz. Mevlana ile Şems-i Tebrizi Hazretlerinin yaşadığı ilahi aşk.  Bilmiyorum ama aklıma takıldı, acaba Şems-i Tebrizi de Türk müydü?

 

Yazımızı Şems-i Tebrizi Hazretlerinin bazı güzel sözleriyle bitirmek istiyoruz:

 

ŞEMS-İ TEBRİZİ HAZRETLERİNİN GÜZEL SÖZLERİ

 

* Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin Hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını.

 

* Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil… Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol; Silenlerden değil…

 

* Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.

 

* Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.

 

* Ey İnsan kaf dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma…her şeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.

 

* İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden.

 

* İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir.

 

* Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım. Kalakalmışım.

 

* Sanmayasın ki; aşk akıl işidir. Gül ki her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder. Kimini de dikeniyle irşad eder.

 

* Kalp ruha der ki: Ben severim, aşık olurum;ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir: Sen yeterki sev.

 

* Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara. Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık. Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz? Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de.

 

* (Hz. Mevlana’ya) Kır kalemin ucunu. Bundan sonraki yolculuğumuz aşk yolculuğudur. Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın.

 

* Anladım ki: İnsanlar; Susanı korkak. Görmezden geleni aptal. Affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki; biz istediğimiz kadar hayatımızdalar… Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar…

 

* Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? O zaman güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü; Her insan ölecek yaşta…

 

* Hayata tepeden bakarsan insanların sadece tepesini görürsün. Hayata daima insanlarla aynı mesafeden bak. O zaman insanların hem yüzünü, hem kalbini görürsün.

 

* Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan; bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir.

 


* Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun. Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?

 

* Bir kişi Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa Allah da onu başkasına muhtaç etmez.

 

* Musikinin ritminde bir sır saklıdır; eğer onu ifşa etseydim dünya alt üst olurdu.

 

* Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin. Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben.

 

* Mühim olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir; Mühim olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.

 

* Her şey çok olunca ucuzlar; Edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar.

 

* Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın.

 

* Eğer Allah seni bana yazmışsa, benden kaçışın yok! Lakin kader seni benden almışsa, ağlamaya lüzum yok.

 

* Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

 

* Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın, ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.

 

* Bil ki güneşe bakmaya cesareti olmayan gölgede kalmaya, gölgeyi ışık sanmaya mahkumdur.

 

* Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; Nerden geldiğini unutmaması için.

 

* Şeytanda insandaki özelliklerin birisi hariç hepsi vardır. Şeytanda eksik olan tek nimet Aşk…Şeytanın insanı çekememesi aşksızlığındandır.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

16 Ekim 2017 Pazartesi

Sessizliğin Adı Neydi?


Sessizliğin Adı Neydi?

 

Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…  

 

Efendim, başlıktaki sorunun cevabı aşağıdaki yazıda geçiyor. Bu yazıyı yazan yıllar önce TV’de namazla ilgili anlatımlarını ilgiyle dinlediğim iyi kalpli engelli Gülseren Mirici.

 

Mayıs 2015’te sevgili Efkan Vural hocam ve üç öğrencisi Engelliler Haftası dolayısıyla ziyaretime gelmişlerdi. Ben onlara Gülseren Mirici’den esinlendiğim şu şeyi uygulamıştım.

 

Gençler lütfen bir ayağa kalkar mısınız, şimdi oturun, dedim. Kaç saniye tuttu. Ben yirmi yıldır hasretim buna ve beni saldalyeden ayağa kaldırıp klozete oturtmak için babam belime kemer bağlayıp kendi icadı vinç sistemi ile kaldırıyor.

 


Babamın belime kemer bağlayıp vinçle kaldırma videosu: (1.5 dk - 2012’de kiloluymuşum)


 

Halinize ne kadar şükretseniz azdır, çok çok şükredin, dedim.

 

Şimdi bu güzel yazıyı okuyalım, sonrasında Gülseren Mirici hakkında bilgi vereceğiz:

 

SessİzlİĞİn Adı - Gülseren MİRİCİ

 

Oturduğum koltuktan evim de dolaşan insanı seyrederim bazen. Sadece dolaptan bir bardak almak için bedenin kaç şekle girdiğini seyrederim. Dolabın kapağını açmak için kaç kas harekete geçiyor. Ete kemiğe bürünen insanş ufacık bir kıpırdayışında kaç kasın hareket ettiğinin farkında bile olmuyor. Aklından geçeni yapıyor ya, oluveriyor ya herşey o an... Herşey oluveriyor ya...

 

Hareketsiz bedenimi harekete geçiren akülü bir arabam var. Bana uzağı yakınlaştıran yakını uzaklaştıran, dört tekeri bir motoru olan akülü arabam var. Çocukluğumda evimize alamazdık akülü arabamı. Evimizin merdivenleri beni bir nebze engelsizleştiren arabamın evimize girmesine engeldi. Her çocuk gibi ben de geceleri bir hırsızın eve girmesinden korkardım.. Hayır hayır, eve girmesinden değil, hırsızın bodrum katına gitmesinden korkardım. Elim ayağım bodrum katındaydı Hırsız arabamı çalmaz değil mi Allah'ım, diye sorardım sessizce.

 

Büyüdüm, kaç araba eskidi bozuldu , kaç araba yeniledim.. Bir gün işten çıktıktan sonra aileme uğramaya karar verdim. Ailemin kapısına gelince elim ayağım olan akülü arabamı kapının önüne park edip kardeşimin yardımıyla eve girdim. Biraz muhabbetten sonra kardeşime arabama binmem de bana yardımcı olması için rica ettim.

 


Kardeşim her zamanki gibi önce arabamı hazır hale getirmek için arabamın yanına gitti. Telaşla yanıma gelip yine bir çocuğun arabamla oynayıp ayarlarını karıştırdığını söyledi. Bir değil, iki değil, üç değildi artık... Arabama oturup ayarlarını düzelttikten sonra, bu sefer bu çocuğu bulmalıyım" diyerek mahalleyi gezmeye başladım.

 

Evin biraz ilerisinde oynayan çocuklar gördüm. Yanlarına gidip onlarla oynadıkları oyun hakkında sohbet etmeye başladım. Birbirimizle birazcık kaynaşıp samimi olduktan sonra size bir şey sorabilir miyim dedim. Soru sormama izin verdiler. Arabam ilerdeki kapının önünde duruyordu bir çocuk arabamın ayarlarıyla oynamış. Arabamla oynayan çocuğu gördünüz mü" dedim. Sessizlik... Aralarındaki bir kız çocuğu merakla "ne yapacaksın abla?" diye sordu.

 

"Ona çikolata vereceğim" dedim. Erkek çocuk parmağını kaldırdı, ben oynadım dedi. Çocuğa baktım. Ona ben oynadım dedirten neydi? Arabamla oynamasına karşılık olarak alacağını sandığı çikolata mı? Oyuncak araba sandın bu arabayı değil mi, diye sordum.

 

Kız çocuğu cevap vermekte ondan daha aceleciydi. Hayır abla o hep oynuyor senin arabanla, istersen babasına söyle dedi. Erkek çocuk sessiz kaldı. "Annen nerede?" dedim. "Annem yok" dedİ. SessİzLİğİnİn adı belkİ de annesİzlİktİ. Yutkundum.

 

"Yanıma yaklaşır mısın" dedim. Yaklaştı. Ona baktım, gözlerine... Yanından uzaklaştım biraz ve "beni yanına çağırır mısın" dedim. Çocuk şaşkın şaşkın baktı yüzüme. "Yanıma gelir misin abla" dedi. Bacaklarımı değil, arabamın direksiyonunu hareket ettirerek yaklaştım.

 

Saniyelere bir dua sığdırdım. Rabbime dilimi çözmesi, göğsümü genişletmesi ve beni bu çocuğa anlaşılır kılması için dua ettim. Senin yanına sadece bu arabayla yaklaşabiliyorum, ailemi sadece bu arabayla ziyaret edebiliyorum, sadece bu arabayla yürüyebiliyorum ve sadece ben bu arabanın ayarlarını biliyorum. Senin ayaklarınla da sadece sen yürüyebiliyorsun.

 

Arabamın akülü oyuncak araba olmadığını bilseydin arabamın ayarlarıyla oynamazdın değil mi? Şimdi öğrendin. Bir daha oynamazsın değil mi? "Oynamam abla; söz" dedi. Çocuğun yanından ayrıldım. Annemin evine hızla döndüm ve evden bir paket çikolata aldım. Söz vermiştim ya... Arabamla oynayana çikolata verecektim. Çikolata ile çocuğun yanına gittim, "Al bu senin, ama arabam´la oynadığın için değil, arabamla bir daha oynamayacağına söz verdiğin için sana çikolata veriyorum" dedim ve ordan ayrıldım.

 

Ertesi hafta yine ailemi ziyarete gittiğimde çocuk bahçede oturuyordu. Ona selam verdim. Çocuk sevinerek "Abla sen merak etme ben burda arabanın bekçisi olurum kimseyi dokundurmam" dedi. O günden sonra ailemi her ziyarete gittiğim de çantama bir paket çikolata alıyorum.

 

******

 

GÜLSEREN GÜMÜŞ VEFAT ETTİ

 

Gülseren Mirici benle aynı yaşıt. 1973 doğumlu. Gülseren kardeşim engelleri aşmış bir insan. Aşık olmuş, sonuna kadar bakacağına söz veren sağlıklı gençle evlenmişler.

 


Sonra boşanmışlar ve kızlık soyadını alarak Gülseren Gümüş olmuş.

 

Gülseren kardeşimin eşiyle tanışmasını yıllar önce bir gazetenin internet sayfasından kopyalamıştım. Sevdiğim yazılar bloğumda yayınladım. Müsait vakit okuyabilirsiniz:

 


 

Evet sessizliğin adı annesizlikti. İyi kalpli Gülseren kardeşim Afrika’da ve yaşadığı şehir Duisburg’da yetimler yararına pekçok kurs ve kermesler düzenlemiş.

 


Almanya'nın Duisburg kentinde bedensel engelli olmasına rağmen Güldeste Derneğini kurarak pekçok hayırlı işlere imza atan, üç kitap yazan Gülseren Gümüş 2013’de Almanya’da vefat etti ve memleketi Trabzon’da toprağa verildi. Allah rahmet eylesin.

Anneciğim ve Babacığım torunları Nuriye İrem (15) , İsa (10) , Ceren (9) , Azra (6) , Kaan (bir aylık) ile birlikte Çorum Sungurlu'da. 14 Ekim 2017

Yeğenlerim İsa, Azra, Ceren
 


Kızkardeşim 12 Eylül 2017 günü doğum yaptı. Bu haftasonu kardeşim Faik annemi ve babamı Çorum'a bebek görmeye götürdü. Sevgili can dostum Aydın Kaynarca bey haftasonu benimle kaldı, ihtiyaçlarımı karşıladı, ve güzel vakit geçirdik. Allah razı olsun dostum iyi ki varsın. (13-15 Ekim 2017)

Maçlar, filmler izledik. Dostum Aydın beyden Allah yüzbin kere razı olsun, yemek, çay, yatağa oturtma, gibi her tür ihtiyacımı karşıladı, annemi aratmadı. Annem ve babam için tatil gibi oldu. Özellikle yeni doğum yapan ve babama çok düşkün olan kızkardeşim Berrin bayram yaptı.

Cumartesi gece komşularımız Tolunay bey, Cihat bey ve Efkan Vural hocam oturmaya geldiler. Beş erkek güzelce sohbet ettik, çay ve çiğköfte ile güzel vakit geçirdik. Sohbet baldan tatlıdır.


Allah hepimize hayırlı bereketli ömürler versin inşallah.

 

 

Celalin Penceresinden