Kuran Allah’ın Sözü müdür?
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Bu hafta
size 2017’de Egemen Yayınlarından çıkan “İçimdeki Bitmeyen Özlem” isimli
kitabımızdan bir bölüm paylaşmak istiyoruz.
2003 yılında Kuranı Kerimin Türkçe mealini okumam
ve uygulamam sonucunda Allah hidayete erdirdi. 2006’da ise Allah beş vakit
namazla huzuruna kabul etti.
İki hafta önceki yazımızda Allah’ın varlığının
ispatını yazmıştık. =
Dinle ey nefsim! Allah, insanlara akıl denen cihazı
kendisini bulmamız için vermiştir.
Şimdi,
Kainatın içindekileri düşünelim. Milyarlarca galaksi var, herbirinde milyarlarca
gezegen var, birbirine çarpmadan milyonlarca yıldır çok hassas hesaplarla
dönerek ilerliyorlar.
Allah, dünyayı geceyi ve gündüzü oluşturmak için,
saatte 1670 km hızla kendi etrafında basket topu gibi döndürüyor. Mevsimleri
oluşturmak için ise, dünyayı aynı anda güneşin etrafında saatte 75 bin km hızla
döndürüyor. Çok ince hesaplarla…
Belgesellerden
izliyoruz. Zehirli bir uçan böcek milyonlarca yıldır bal yapıyor. Elsiz bir
böcek ipek yapıyor. Tavuğun tornası yok, tezgahı yok, okula gitmedi, milyonlarca
yıldır protein deposu aynı yumurtayı çıkarıyor.
Bizim ağzımızın tadını bilen birisi olmalı ki, salataya, çorbaya
sıksınlar diye limonu yaratmış. İhtiyacımız olan vitaminleri bilen birisi
olmalı ki, portakalı yaratmış.
Ayrıca, bizi de çok seviyor olmalı. Yarattığı portakalın rengi
gözümüzün, kokusu burnumuzun hoşuna gidiyor. Bizi seviyor ki, portakalı da elma
gibi yaratmamış, dilim dilim ambalajlamış ki, kabuğunu soyunca üstümüzü
batırmayalım…
İnsan,
kendi yaratılışındaki ve kainattaki mükemmel tasarımı düşününce, herşeyin bir
hikmetle yaratıldığını keşfeder.
Mesela bir telefon veya kitap bile kendi kendine
olamaz ise, nasıl oluyor da bu harika düzen, muhteşem varlıklar tesadüfen kendi
kendine olur.
Mesela hiç
düşündük mü? Herşeyin katı halinin kütlesi ağırdır. Neden suyun katı halinin
yani buzun kütlesi hafiftir.
Eğer buz
ağır olsaydı dibe çökerdi. Bütün okyanus buz tutardı. Bir kışta bütün balıklar
ölürdü. Engin merhametli Cenab-ı Allah buzu yukarı kaldırıyor ki, aşağıda yaşam
devam etsin.
Biz herşeyi
başımızdaki gözümüzle göremeyiz. Mesela telefondaki sesi kulak gözümüzle,
yemeğin tuzunu dil gözümüzle, çiçeğin kokusunu burun gözümüzle görürüz.
Allah’ın varlığını ise akıl ve kalp gözü ile
anlıyoruz. Başağrısını, elektriği, havadaki ses dalgalarını, mikropları vs.
gözle göremediğimiz gibi…
Allah tüm
dünyayı insan için yarattı. Yeryüzü sanki bir sofradır. Odunlar , (meyve
ağaçları) tabaklarında (dallarıyla), üzüm, elma, kiraz, şeftali, karpuz, muz
uzatıyorlar.
Bir ağaç
çamurlu su içer, bal gibi muz, kavun vs. verir. Mesela bir inek ot yer, su
içer, vitaminli süt veriyor...
Ayrıca eti,
sütü, derisi, faydalı ; dışkısı gübre oluyor, köylerde tezek olup sobada
yanıyor.
Peki insan
ne için yaratıldı? İnsanın eti yenmez, sütü yok, derisi işe yaramaz, saçından
çorap örülmez, kereste olmaz.
Mesela vücudumuz. Sindirim sisteminden boşaltım sistemine, kan
dolaşım sistemine, sinir sisteminden kas sistemine…
İncelediğimizde
bunun gibi çok ince hesaplarla kurulan karmaşık sistemler onu yapan üstün bir
aklı gösterir.
İşte, O
yaratıcıya Allah diyoruz.
*****
Sonrasını kitaptan kopyalıyoruz, buyrun okuyalım:
Dinlediğim sohbetlerin sonunda kurulan cümle, anlatılanların
haklılığını ispat ediyordu. Diyor ki:
Verilen bu Kuran ayetlerinde geçen hakikatlerin, 1400 sene önce
bilinememesi ve ancak günümüz teknolojisiyle anlaşılması, Kuran’ın Allah kelamı
olduğunu göstermez mi? .
*** Mesela;
*1- Öldükten sonra mahşerde yeniden dirilişle ilgili 1400 sene önce
yaşayanların ne demek istenmiş olabileceğini tam olarak anlayamadıkları ve
ancak günümüzde anlaşılan bir ayet:
"Evet,
Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya
kadiriz." (Kıyame
suresi, 4. ayet)
Günümüzde anlaşılmıştır ki, gelmiş geçmiş
milyarlarca insanın parmak izi farklı olup, parmak izi yani parmak ucu adeta
bir kimlik kartıdır.
*2- Kâinatın daima genişlediği gerçeği artık ilim ve bilim dünyasının
kabul ettiği bir ilmi buluştur. Buna Kur’an şu ayetiyle işaret etmektedir:
“Biz göğü
büyük bir kudretle bina ettik. Ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz.” (Zariyat suresi, 47. ayet)
*3- XX. asrın bir buluşu da her yıldız ve gök cisimlerin bir yörüngede
durduğu gerçeğidir. Bu duruma Kur’an şu ayetle işaret ediyor:
“Geceyi,
gündüzü, güneşi ve ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.” (Enbiya suresi, 33. ayet)
*4- Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi. Oysa Kur’an güneşin sabit
değil aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi
olduğunu söylüyordu. Ve asırlar sonra da ilim onu tasdik edecekti. Şöyle ki:
“Güneşte
kendisi için tespit edilen bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve
güçlü olan bilenin takdiridir.” (Yasin suresi, 38. ayet)
*5- Kur’an-ı Kerim'de evrenin yaratılışı şöyle açıklanır.
“ O gökleri ve yeri yoktan var edendir.” (En’am suresi, 101. ayet)
Bu ayet şimdiki ilim dünyasının ulaştığı son
nokta olan, tüm evrenin zaman ve mekân boyutlarıyla bir sıfırdan, büyük bir
patlamayla ortaya çıktığı (BigBang) gerçeğini, 1400 sene evvel haber vermiştir.
*6- 3000 yıl çürümeyen firavun cesedi
(İsrailoğullarını
denizi yararak geçirdik, Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere
onları
[yarılan denizde] takip etti. Firavun denizde boğulurken, “İsrailoğullarının
inandığından başka ilah olmadığına iman ettim, ben de Müslüman oldum” dedi.
Ona “Şimdi
mi inandın, daha önce isyan eden bir bozguncu idin” dendi. [Denizde boğulan Firavuna
Allahü teâlâ buyurdu ki:] Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin [denizdeki] cesedini [çürütmeden] çıkarıp [sahile] atacağız. Buna rağmen
insanların çoğu âyetlerimizden gafildir.) [Yunus suresi, 90-92.
ayetler]
Üç bin
seneden fazla bir zaman önce ölen bu Firavun’un cesedi, mumyalanmış olarak
değil, ibret-i âlem için mumyasız olarak çürümeden korunmuştur.
1881 yılında Mısır’da secde eder pozisyonda
bulunmuştur ve Londra’daki British Museum’da teşhir edilmektedir.
***
Bunlar
gibi yüzlerce mucize ayet vardır.
İnternetten araştırabilirsiniz.
1400 sene
önce kimsenin bilemediği ve günümüz ilmiyle anlaşılan bu gerçekler bize,
Kuran-ı Kerim’in, ancak gökleri ve yeri yaratan, herşeye hükmeden bir ZAT-ı
ZülCelal’in sözü olduğunu ispat eder.
Ki, bilim
geliştikçe henüz tam anlayamadığımız pekçok Kuran Ayetinin doğruluğunu
keşfedeceğiz ve imanımız daha da artacak inşallah. Zaman ihtiyarladıkça Kuran
gençleşiyor.
Kuran’ın
Allah’ın sözü olduğunu kabul ettiğimizde, Hz Muhammed’in SAV peygamberliğini ve
Allah’ın emriyle Kuran’ı Efendimize SAV indiren Cebrail’in AS ve dolayısıyla da
meleklerin varlığını otomatik tasdiklemiş oluruz.
Şimdi düşünelim; Oğlunuz, babanız veya sevdiğiniz
birine bile sigarayı bıraktırmak için belki yıllarca uğraşır, dil döker, kızıp
bağırır ama yine de bıraktıramazsınız.
Zaten tek
başına bir insanın, 23 yıl gibi çok kısa sürede, kız çocuklarını diri diri
gömen, içki, kumar, fuhuş bataklığındaki kaba, cahil insanları, huşuyla ibadet
eden ve karıncayı incitmez hale getirmesi,
Ve o
toplumdan bir devlet kurması, Allah’ın desteğini almadan mümkün mü? Bu konuda
biraz düşünürsek Hz. Muhammed’in SAV Allah’ın peygamberi olduğunu mantıken
anlayabiliriz.
Ve artık Allah’ın varlığına ve Kuran’a inanan bir
kişi, Allah’ın bildirdiği yasak ve emirlerini uygularsa inşallah Allah’ın sevgisini
kazanma yoluna girer.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder