Hayatı Mucize Gibi Yaşamak
20 yaşında genç bir delikanlı otobüsün camına elini dayamış bakarken birden bire
heyecanla bağırmaya başladı;
-Baba, baba, bak arabalar, arabaları görüyor musun, bizle
geliyorlar, bak şunlar da karşımızdan geçiyorlar.
Babası gülümsedi ve merhametle saçını okşadı evladının. Genç bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra birden bağırdı.
-Bulutlar baba, bulutlar ne kadar harika,
sanki bizimle beraber gidiyorlar gibi.
Baba yine gülümseyerek oğlunu izledi. “Baba ağaçlar… “dedi heyecan ile
delikanlı. “Baba bak onlar hep geride kalıyor, ne kadar çok sıra sıra, sanki bize el sallıyorlar”. dedi.
Arkada oturan bir adam, bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki;
Babanın omzuna dokunarak, çok bilmiş bir tavırla; ”Beyefendi oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisiniz. Problemi var herhalde.” dedi.
Baba adama doğru geriye dönerek; “Oğlum zaten iyi bir doktordan geliyor. Oğlum doğuştan kördü ve yeni ameliyat oldu,
bu gün gözleri açıldı, ameliyat sonrası bu gün dışarıdaki ilk günü,” dedi…
******
İşte
böyle, Şu fani hayatta herkesin bir hikayesi var. Ne çabuk yargılıyoruz
insanları ve ne çabuk tanılar konuyoruz değil mi?
Artık
sabır diye bir şey, anlayış kalmamış insanlarda. Maalesef ki bu durum sözde
okumuş aydın gözüken yada geçinen kesimde çok daha fazla.
Rahatsız
olma rahatsızlığına yakalanmışlar da haberleri yok. O kadar ileri gitmiş ki bu
durum insanların en meşru mazeretlerine , herkesin başına gelebilecek
durumlarına bana ne diyebilecek kadar ön yargılı ve bencilleşmiş insanlar.
O kadar
hızlı kararlar veriyoruz ve umursamıyoruz ki, insanların yaşadığı hikayeler
bizim için pek önemli olmuyor. Şuraya ne yazarsak ne söylersek değişen bir şey
yok sonu “bana ne” ile bitiyor ve arkasından yorumlar ve akıl verme devresine
geçiliyor.
*********
HERŞEY MUCİZE
Bu hikayeyi internetten kopyaladım. Hikayenin
sonundaki ***’lar içindeki yorumlar doğru fakat eksik. Bence hikayede asıl
vurgulanmak istenen şey, hayatta herşeyin mucize oluşudur.
Ben Friedreich Ataksisi denilen dengesiz yürüme
ile başlayan bir gen hastasıyım. Şu an yatalak engelliyim.
Ben yirmi yaşıma kadar yürürken dengemi
kuramazdım. 5-6 adım düz gittikten sonra sarhoş gibi sağa sola yalpalardım.
Çocukluğumdan beri insanların nasıl olupta düz
yürüdüklerine şaşırırdım. Bence yürümek bir mucize. Ayakta sallanmadan durmak
mucize. Yürüdüğünüze hiç şükrettiniz mi?
Kardeşimle tekerlekli sandalyemde altı ayda bir
dışarı çıkarım. Geçen yaz Ereğli’deyken parka gittik. Aman Allah’ım o çiçeklere
hayran oldum. İpek gibi desenli guller
yapraklar hangi fabrikada dokundu, bu güzel kokuyu ve rengi şu toprak mı verdi,
şu arı nasıl uçuyor?
Cıvıldaşan kuşlar, parlayan güneş, garsonların
dökmeden çay taşıması, herşey mucize…
Sonra elinde baston görme engelliyi görünce,
bütün bunları görebildiğim için ağlayarak Allah’a şükrettim. Babamın astımı
var, nefesi zor alır. Sık sık terler bu yüzden.
Ereğli’nin temiz havasını içime çektim, nefes
alıp verebilmeme çok şükrettim.
Evet dostlarım HAYATTA HERŞEY MUCİZE, fakir gibi
sık sık içiniz coşarak “Elhamdülillah” deyin. Şükretmek huzur veriyor. Yaşamak
herşeye rağmen çok güzel.
Ben Einstein’in sözündeki gibi, hayatı mucize gibi
yaşamayı tercih ediyorum.
“Hayat iki şekilde
yaşanır: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da herşey birer mucizeymiş gibi…”
Albert Einstein
Eğer insan, bu
nimetleri kendisine verenin Allah olduğunu bilir ve O’na şükrederse, Yüce Allah
bunun karşılığında kendisine daha fazla nimet vereceğini vaadetmiştir.
“Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi)
artırırım ve andolsun, eğer nankörlük
ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir”. (İbrahim Suresi, 7.ayet)
Celalin Penceresinden