31 Mart 2014 Pazartesi

Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği) şarkısı - 5


Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği) şarkısı - 5

 

Ve inşallah bundan sonra her Salı “Haftanın (Türk Sanat Müziği) TSM şarkısı” diye bir şarkının mp3 dosyasını, youtube adresini ve o şarkının sözlerini paylaşacağım.

 

*** Bu haftanın (Türk Sanat Müziği)  şarkısı:  Unutturamaz seni hiçbir şey

 

Haftanın şarkısını dinlerken aşağıdaki yazıyı da okuyabilirsiniz :

 


 

 

***

 

Evet 2003’te hidayetimden sonra hayatımda yaptığım değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğim stresimi artıran arabesk müziğini bıraktım.

 

On yıldır sanat müziği dinliyorum hamdolsun. (2014) İnternetten indirerek binlerce şarkılık bir TSM arşivi yaptım. TSM dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.

 

Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor musunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Ereğli’ye giderdik. Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem, radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik. O nağmeler hem ruhuma, hem gönlüme işlendi.

 

TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir ülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi amaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makam ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.

 

   TSM dinleyicileri genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara karıştığı hiç görülmemiştir.

 

   İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bol bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, ama arabaya binince radyodan veya CD’den bir TSM müziği açalım. Kulakları bu nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına rücu ederler inşallah.

 

***

 

*** Bu haftanın şarkısı:  Unutturamaz seni hiçbir şey

 

Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben
Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem
Bir sisli hazan kesilir ruhum eğer görmezsem
Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem

 


Beste: Ekrem Güyer
Güfte: Ekrem Güyer
Makam: Nihâvend

 

Müzehher Özerinç ile Ekrem Güyer Ankara Radyosu’nda çalışırken tanışırlar. Arkadaşlıkları önce aşka, sonra da evliliğe dönüşür. Ekrem Güyer bir gün udunun tellerine vururken sadece sevdiği kadını düşünür ve onun için bu besteyi hazırlar.

 

Funda Arar – Unutulsam da ben (konser kaydı)

 


 

 

*** Bu şarkıyı da dinleyip ağladığım çok oldu. Yine ‘Hayatımı Anlattığım Kitabım’ dan bir bölüm kopyalamak istiyorum:

 

   Aslında dünya sevgi ve aşk için yaratılmış. Sevgisiz dünya içinde yaşanmaz harabe bir ev gibidir. Ben o kıza aşık olduğum zaman onu ulaşılmaz bir melek gibi düşünürdüm.

O’nun yaşadığı şehre gittiğimde “Canım Konya’da sıkı giyin, üşütme. Sen derslerine ağırlık ver. Beni düşünme. Ben ikimiz içinde bol bol düşünürüm...” demişti. Bu sözleriyle beni daha da kendisine bağlıyordu.

 


 

 

 

 


 

 

30 Mart 2014 Pazar

Futbol oyundur


Futbol oyundur

 

   Eski çağlarda gladyatör döğüşleri vardı. Romalılar dev stadyumlar ve tiyatrolar inşa etmişlerdi. İnsanlar günlük yaşantılarının sıkıntılarını ve streslerini bu tür faaliyetlere giderek atıyorlardı.

 

   Günümüzde ise hayata heyecan katan futbol var. Bir an için düşünelim, futbol denen bir oyun yok. Hayat ne sıkıcı olurdu.  

 


   Bayanları duyar gibiyim. Ah ne demezsin :) O zaman bayanlara da diyeceğim, siz de bir an için televizyonda hiçbir dizi film olmadığını düşünün.

 

  Eğer futbol olmasaydı, toplumsal isyanlar çıkar, intiharlar artardı.

 

  Günlük hayatın yoğun temposundan, stresli iş sıkıntısından , futbol maçlarını seyrederek rahatlamaya çalışıyoruz. 

 

Fenerli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Trabzonlu olsun, sporun amacı toplumu rahatlatmaktır.

 

   Toplumsal muhabbeti canlı tutmaktır. Genelde bayram ziyaretlerinde halhatırdan sonraki konu futboldur. Nolacak bu Fenerin hali?

 

   Biz takım kurup bozsak ta, kimse bizi duymuyor olsa da, hiç olmazsa arada muhabbet oluyor.

 

   Aynı takımın taraftarları bir amaç için birleşiyor. Hele milli maçlarda bütün ülke tek yürek oluyor. Tıpkı milli mücadele gibi...
 

 

  Ben Fenerbahçeliyim, Sürekli yenilsek veya sürekli yensek veya her sene şampiyon olsak hayat çok sıkıcı olurdu.

 

Geçen yıl son saniye şampiyonluğu Galatasaraya kaptırdık, inanın hiç üzülmedim. (Bu yazıyı galiba 2008 de yazmıştım.)

 

  Galatasaraylı kardeşim sevindiği için sevindim. Spor dostluk ve kardeşliktir diye boşuna söylenmiyor...Çevreme karşı güya üzülmüş göründüm, sadece bana takılsınlar, muhabbet olsun istedim :) Bazıları inanmaz :)

 

  Küfürbaz ve olay çıkaran taraftarlar, futbolun bir oyun olduğunu unutuyorlar.

 

Hiç dikkat ettiniz mi? Maçları anlatan spikerler, sürekli bunun bir oyun olduğunu hatırlatıyorlar:

 

   "oyunun 22. dakikası... , oyuna Ahmet giriyor... " Lütfen bunun bir oyun olduğunu unutmayalım.

 
Gs-Kay maçı köyden indim şehire filminden - gayseri ııııh ııh :)

   Bilgisayarda maç yaparız, yeneriz veya yeniliriz ama ertesi gün hatırlamayız...

 

Biz dahi öyle olmalıyız...

 

 

 


 

 

 

26 Mart 2014 Çarşamba

Yaratan Rabbimizin adıyla okumak


Yaratan Rabbimizin adıyla okumak

 

Hepimiz 610 yılında peygamberimize SAV Hira mağarasında gelen ilk vahyin ”Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (ALAK suresi, 1. ayet) olduğunu biliyoruz. Ama bu ne demektir diye tefekkür ettk mi?

 


Tefekkür etmek düşünmek demektir. Ama kuru düşünce değil, tefekkür o konuda derin, anlamlı ve inceden inceye düşünmek demektir.


Tefekkür, varlıklara Allah namına bakmaktır. Tefekkür, dört türlü olur:

1- Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek, Ona inanıp Onu sevmeye sebep olur.

2- Onun vaat ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur.

3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.

4- Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan utanmaya sebep olur. Allahü teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever.

 

Şu ayet, tefekkürle ilgili bir kısım esaslara işaret eder:


“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece gündüzün peşpeşe gelişinde, akıl sahipleri için ayetler (deliller, ibretler) vardır. Onlar, ayakta iken, otururken ve yanlarına uzandıklarında Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. ‘Ya Rabbena, Sen bunları boşuna yaratmadın, Seni tenzih ederiz. Bizi cehennem azabından koru’ (derler). (Âl-i İmran Sûresi, 190-191)

 

Baştaki ayeti araştırdık ve tefekkür ettik. Yaratan Rabbinin adıyla oku’yu acizane nasıl anladığımızı anlatacağız izninizle...

 

Ayette okunacak şeyin ne olduğu açıkça belli değildir. Ancak Kur’an’ı bütün olarak düşünürsek anladığımız şudur:

 

Allah’ın yarattığı kitap olan kâinat kitabını yani yaratılış düzeni ve o düzeni anlatan her şey ile Allah’ın indirdiği kitap yani Kur’ân’ın okunması gerektiğidir.

 

Yapabiliyorsanız sürekli düşünün. Çünkü, bir saat tefekkür bir yıl nafile ibadetten üstündür, diyor Efendimiz SAV... Güneşin nasıl dünyayı aydınlatıp ısıttığı, Soframıza gelen meyve, sebzelerin toprak, su, hava, güneşle nasıl oluştuğu bir tefekkür konusu mesela...

 

Ben 41 yıldır yiyorum, dünyadaki bırakın hayvanları, bütün insanlara nasıl rızık yetiştirildiği, üstelik dünya nüfusu sürekli artarken...

 

Ben çocukken hesap yapardım. Biz büyüyünce bize iş kalmaz, derdim. Çalıştım, emekli oldum, hala o konuda eleman azmış. Bunlar birer tefekkür konusu...

 


 
Birde Yaratan Rabbinin adıyla oku emrini şöyle anlamak gerek. Çok kitap okumalıyız hem de çok, fakat ne okuduğumuzu seçeceğiz. Faydasız, boş, batıl, nefsani,  şeytani şeyleri okumamalıyız.

 

Edebi eserleri, şiir, roman, öykü, biyografi, tarih dine aykırı olmamak üzere çok okumalıyız. Geçen Face’de biri, ateist bir yazarın yazdığı eşcinsellik romanını ağır eleştirdi ki haklıdır.

 

Peygamber Efendimiz SAV buyuruyor ki:

"Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Tirmizî, Daavât, 68)

 

Yaratan Rabbinin adıyla oku emrine göre düşünmek, herşeyi Allah’ın yarattığı bir mektup nazarıyla tefekkür etmektir. Buna kainata Kuran gözlüğünden bakmak diyoruz.
 
 

 

 
Eskiden bu düsturu uygulayan müslümanlar bütün ilimlerde çok ilerlemişlerdir. BUYRUN OKUYUNUZ :

 


 

Eskiden sadece Kuran’ı duvara asmıyor, aynı zamanda ayetler ışığında bol bol tefekkür ediyorduk ve bakıp özeneceğimiz yaşayan çok güzel örnek alimler vardı.

 

Günümüzde gençlerimizin bu konuda en büyük problemi örnek alacağı şahsiyetlerin olmaması... Gençlerimizin çoğu futbolculara, dizi oyuncularına hayranlık besliyorlar.

 

Ben hidayetimden önce gençken arabesk dinlerdim. Ferdi Tayfur hayranıydım. O müzikle daha stresim artıyor ve hastalığım ilerliyordu.

 

On yıl önce Türk sanat müziği dinlemeye başladım. Huzur buldum. Bu yüzden herhafta bir TSM şarkısı yayınlıyorum. Ve Ertuğrul Erkişi hayranlığım başladı. Dindar, ahlaklı, işinde mahir, etkili sesi ve besteleriyle gerçek bir sanatçı...

 

Diğer bir isim de, hakkında üç yazı yazdığım değerli radyocu Talha Bora Öge nam-ı diğer Gölge’dir. İkisi de beş vakit namazı ve edepli konuşmaları ile çok güzel örnek oluyorlar.

 



( Enbiya suresi 10. ayet )
"Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır.    Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?"





 

 


Peygamberimiz bir gün Eshâbıyla beraber giderken, yol kenarında boş oturan bir kimsenin önünden, selâm vermeden geçti. Dönüşünde aynı kimseye, aynı yerde yine rastladılar. Bu defa Peygamberimiz ona selâm verdi.

Bu olay Eshâbı kiramın dikkatini çekti.  “Yâ Resûlallah! Giderken selâm vermediniz, şimdi selâm verdiniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamberimiz, “Giderken bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu. Elindeki çöple yeri eşeliyordu,
 
 (Sanırım tefekkür ediyordu) Bir meşguliyeti vardı. Onun için selâm verdim” buyurdu.
 

 

 


 

24 Mart 2014 Pazartesi

Haftanın TSM şarkısı - 4


Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği)  şarkısı - 4




Acıyla söylenmiş sözler ya da bestelenmiş ezgiler, bir de öyküsünü biliyorsak daha bir derinden etkiler insanı…

 

Türk Sanat Müziği şarkılarından hikayelerini bildiğimiz bazılarını sizler için araştırdık.

 

Ve inşallah bundan sonra her Salı “Haftanın (Türk Sanat Müziği) TSM şarkısı” diye bir şarkının mp3 dosyasını, youtube adresini ve o şarkının sözlerini paylaşacağım.

 

*** Bu haftanın (Türk Sanat Müziği)  şarkısı:  Şimdi uzaklardasın  

 

Haftanın şarkısını dinlerken aşağıdaki yazıyı da okuyabilirsiniz :

 


 

 

***

 

Evet 2003’te hidayetimden sonra hayatımda yaptığım değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğim stresimi artıran arabesk müziğini bıraktım.

 

On yıldır sanat müziği dinliyorum hamdolsun. (2014) İnternetten indirerek binlerce şarkılık bir TSM arşivi yaptım. TSM dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.

 

Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor musunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Ereğli’ye giderdik. Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem, radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik. O nağmeler hem ruhuma, hem gönlüme işlendi.

 

TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir ülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi amaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makam ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.

 

   TSM dinleyicileri genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara karıştığı hiç görülmemiştir.

 

   İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bol bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, ama arabaya binince radyodan veya CD’den bir TSM müziği açalım. Kulakları bu nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına rücu ederler inşallah.

 

***

 

*** Bu haftanın şarkısı:  Şimdi uzaklardasın

 

Şimdi uzaklardasın, gönül hicrânla doldu
Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayâl oldu
Sevda bahçelerinin çiçekleri hep soldu
Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayâl oldu

Beste: Zeki Müren
Güfte: Zeki Müren
Makâm: Sûzinak




Ahmet Selçuk İlkan, Zeki Mürenin şiirini seslendiriyor, ve İhsan Güvenç Şimdi Uzaklardasın=

 

 

 

*** Bu şarkıyıda dinleyip ağladığım çok oldu. Yine ‘Hayatımı Anlattığım Kitabım’ dan bir bölüm kopyalamak istiyorum:

 

      Onu ilk gördüğüm o an, hedefe kilitlenen bombalar gibi gözlerimi ondan ayıramadım. O bana baktığı anda ise elektriği gözlerimi çarptı ve başımı öne eğdim. O güzel gözler beni attı bu derin sevdaya. Onunla türk filmlerindeki gibi bir bahaneyle konuştum ve tanıştık. İlahi aşkın filizi gönlüme ekildi ve artık bundan sonra kiminle konuşsam hep ondan bahsederdim. Her an onu düşünürdüm.

 

     Onu görmek için hayaller kurarak yaz tatilini beklerdim. Farklı şehirlerde olmamız bu aşkı daha da güçlendirdi. Aşk özlemektir. Televizyonda bir türk aşk filmi izlesem ağlardım. Onu düşünürken iki gün yemek yemesem açlık hissetmezdim. Hep arabesk aşk şarkıları dinlerdim. Dünyayı toz pembe ve güzel görürdüm.

 



 

 

Celalcelik@gmail.com    Ankara  ( Konya-Ereğli )

 


 

 

23 Mart 2014 Pazar

En Büyük İsraf


En Büyük İsraf

 

Hepimiz malum israfın haram olduğunu biliyoruz. Bu yazıyı israf hakkında radyodaki bir sohbetten etkilenerek yazmaya karar verdik.

 

Acizane bendeniz engelli olmama rağmen, üstelik haftanın altı günü yatakta olmama rağmen (sadece Cuma namazı için çıkıyoruz) fazla kilolu değilim. Yazının sonunda sebebini yazacağız.

 


Radyoda değerli kamil insan Ömer Tuğrul İnançer hocam bir anısını nakletti. 80'lerde Tuğrul hocam bir fabrikada yöneticilik yapmış.

 

İşyerinin yemekhanesinde ekmekler masalara dört parçada dağıtılıyormuş. Ve insanlar çeyrek ekmekleri hep yarım bırakıyormuş. Kalanlar ise çöpe gidiyormuş.

 

Tuğrul hocam ekmekleri dilimletmiş. %20 tasarruf olmuş. Hatta fırıncıdan tehdit almış. Ben çalışırken de sadece ekmek değil, çok yemeklerin de çöpe gidişine şahit oldum.

 
Google’da israf hakkında araştırırken şöyle ayet ve hadisler buldum.


“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsrâ Suresi, 29. Ayet)


“Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi, 31. Ayet)


Peygamberimiz SAV şöyle buyuruyor: “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” (Tirmizî, Bir 41, .IV, .343. )


Peygamberimiz SAV şöyle buyuruyor: “Her istediğini yemen israftandır.” (İbn Mace, Et’ime, 51).




“Bir defasında Hz. Peygamber (asm) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu.



Resûlullah (asm), (onun suyu aşırı kullandığını görünce);

"Bu israf nedir?" diye sordu.

Sa’d de, "Abdestte de israf olur mu?" dediğinde Hz. Peygamber (asm) de

“Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile.” şeklinde cevap verdi.” (Ebu Davud, Cihad, 21, c.III, s.27.)

 

Televizyonda ızgara üzerinde pişirilen bir sucuk gördüğümüzde, saatin kaç olduğunu önemsemeden mutfağa koşan da biziz, sokakta yürürken kokusuna dayanamayıp, önümüze geleni alan da...


İrademize hâkim olamadık ve sınır tanımaz bir şekilde yedik! Bu da kaçınılmaz sonu beraberinde getirdi. Hâlbuki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) sünnetlerine biraz olsun riayet edersek, kilo ve kilonun sebep olduğu sağlık problemleriyle uğraşmak zorunda kalmayız.


Peygamber Efendimiz SAV birçok hadis-i şerifte günde iki öğün ve az yemenin, doymadan sofradan kalkmanın, lokmaları ağza göre almanın ve iyice çiğnedikten sonra yutmanın önemine değiniyor.


Günümüzde bu sünnetlere az riayet edildiğinden olsa gerek herkes soluğu ya diyetisyenlerde ya da çeşitli sağlık problemleri yüzünden doktorlarda alıyor.


Efendimiz döneminde doktora ihtiyaç duyan çok az kişi varmış. 'Tıbbi Nebevi'de bununla ilgili olay şöyle nakledilir:


Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Peygamber Efendimize hizmet için bir doktor göndermiş. Bu doktor, Efendimizin yanında uzun süre kalmış ve hastaları tedavi etmek için beklemiş. Fakat tedaviye çok az kişinin ihtiyacı olduğunu görünce geri dönmek için izin istemiş.
 

 

Peygamber Efendimiz de SAV, az hastalanmanın sebebinin, 'ashabın iyice acıkmadıkça yemek yememesi ve yemekten tam doymadan kalkması' olduğunu söylemiş.
 
 
Hareketsizim ama neden kilo almıyorum?


Şimdi bırakın az yemeyi günde 7-8 öğün yemek yediğimiz bile oluyor. Fakat bilimsel araştırmalar günde en fazla 3 öğün yenilmesini tavsiye ediyor. TOKKEN YEMEK İSRAFTIR.

 

Evet ben sürekli hareketsiz yatmama rağmen fazla kilolu değilim. Çünkü biz Efendimizin SAV üç tavsiyesini uyguluyoruz.

 

1. Günde iki öğün yeriz. 2. Acıkmadıkça sofra hazırlamayız. 3. Tam doymadan yani henüz yemeye iştahımız varken bırakırız.

 

Sabah 9-10 arası bir dilim ekmek, peynir ve zeytinle, şekersiz çayla hafif bir kahvaltı yaparız. Öğlen namazından sonra saat 13-14 arası açlığı bastıracak minik bir ara öğün yeriz.

 

Bisküvi ve meyve gibi... Çünkü bir de şeker hastasıyım, şekerim düşüyor. Saat 17 gibi bir dilim ekmek, bir tas çorba ve bir kap yemek yiyerek doymadan akşam yemeğinden kalkarız. Ama tabakta yemek artırmayız. Artan yemekleri asla dökmeyiz.

 

Ben şöyle düşünür, huzur bulurum. Celal, bu dünyadaki bütün nimetler, cennetteki nimetlerin gölgesinin gölgesidir. Celal, eğer sen Allah’ın izniyle cenneti kazanırsan o böreklerin, köftelerin, baklavaların... asıllarını bol bol yiyeceksin.

 

Tabi israf deyince sadece yemek konusunu işledik. Aslında en büyük israf ZAMAN İSRAFIdır. Altından kıymetli ömür dadikalarımızı neler için israf etmiyoruz ki...

 

Diziler, maçlar, filmler, alışveriş merkezleri...  Sadece Facebookta geçirdiğimiz zaman kadar bile, düşünerek Türkçe Kuran meali okusak dinimizin birçok inceliklerini öğrenirdik.


Şu imtihan dünyasında en kıymetli sermayemiz zamandır. İyi veya kötü bir iş yaparken, saatimizin saniyesine bakarak zamanın çok hızlı geçtiğini daha iyi anlarız.

 

İslam’ı yaşamak ve hayata hakim kılmak için, zaman, bizlere bir emanet ve fırsat olarak verilmiştir. İmam Râzi şöyle nakleder:

 

“Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin. Onun bu sözünü duyunca, bu söz: Asr suresinin anlamıdır” dedim.

 

İnsana verilen ömür, bir buz gibi erimektedir.  

Eğer bunu ziyan eder veya yanlış yere harcarsa, insanın hüsranına neden olur.

 

 

 

Celalcelik@gmail.com    Ankara  ( Konya-Ereğli )