26 Mart 2014 Çarşamba

Yaratan Rabbimizin adıyla okumak


Yaratan Rabbimizin adıyla okumak

 

Hepimiz 610 yılında peygamberimize SAV Hira mağarasında gelen ilk vahyin ”Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (ALAK suresi, 1. ayet) olduğunu biliyoruz. Ama bu ne demektir diye tefekkür ettk mi?

 


Tefekkür etmek düşünmek demektir. Ama kuru düşünce değil, tefekkür o konuda derin, anlamlı ve inceden inceye düşünmek demektir.


Tefekkür, varlıklara Allah namına bakmaktır. Tefekkür, dört türlü olur:

1- Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek, Ona inanıp Onu sevmeye sebep olur.

2- Onun vaat ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur.

3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.

4- Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan utanmaya sebep olur. Allahü teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever.

 

Şu ayet, tefekkürle ilgili bir kısım esaslara işaret eder:


“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece gündüzün peşpeşe gelişinde, akıl sahipleri için ayetler (deliller, ibretler) vardır. Onlar, ayakta iken, otururken ve yanlarına uzandıklarında Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. ‘Ya Rabbena, Sen bunları boşuna yaratmadın, Seni tenzih ederiz. Bizi cehennem azabından koru’ (derler). (Âl-i İmran Sûresi, 190-191)

 

Baştaki ayeti araştırdık ve tefekkür ettik. Yaratan Rabbinin adıyla oku’yu acizane nasıl anladığımızı anlatacağız izninizle...

 

Ayette okunacak şeyin ne olduğu açıkça belli değildir. Ancak Kur’an’ı bütün olarak düşünürsek anladığımız şudur:

 

Allah’ın yarattığı kitap olan kâinat kitabını yani yaratılış düzeni ve o düzeni anlatan her şey ile Allah’ın indirdiği kitap yani Kur’ân’ın okunması gerektiğidir.

 

Yapabiliyorsanız sürekli düşünün. Çünkü, bir saat tefekkür bir yıl nafile ibadetten üstündür, diyor Efendimiz SAV... Güneşin nasıl dünyayı aydınlatıp ısıttığı, Soframıza gelen meyve, sebzelerin toprak, su, hava, güneşle nasıl oluştuğu bir tefekkür konusu mesela...

 

Ben 41 yıldır yiyorum, dünyadaki bırakın hayvanları, bütün insanlara nasıl rızık yetiştirildiği, üstelik dünya nüfusu sürekli artarken...

 

Ben çocukken hesap yapardım. Biz büyüyünce bize iş kalmaz, derdim. Çalıştım, emekli oldum, hala o konuda eleman azmış. Bunlar birer tefekkür konusu...

 


 
Birde Yaratan Rabbinin adıyla oku emrini şöyle anlamak gerek. Çok kitap okumalıyız hem de çok, fakat ne okuduğumuzu seçeceğiz. Faydasız, boş, batıl, nefsani,  şeytani şeyleri okumamalıyız.

 

Edebi eserleri, şiir, roman, öykü, biyografi, tarih dine aykırı olmamak üzere çok okumalıyız. Geçen Face’de biri, ateist bir yazarın yazdığı eşcinsellik romanını ağır eleştirdi ki haklıdır.

 

Peygamber Efendimiz SAV buyuruyor ki:

"Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Tirmizî, Daavât, 68)

 

Yaratan Rabbinin adıyla oku emrine göre düşünmek, herşeyi Allah’ın yarattığı bir mektup nazarıyla tefekkür etmektir. Buna kainata Kuran gözlüğünden bakmak diyoruz.
 
 

 

 
Eskiden bu düsturu uygulayan müslümanlar bütün ilimlerde çok ilerlemişlerdir. BUYRUN OKUYUNUZ :

 


 

Eskiden sadece Kuran’ı duvara asmıyor, aynı zamanda ayetler ışığında bol bol tefekkür ediyorduk ve bakıp özeneceğimiz yaşayan çok güzel örnek alimler vardı.

 

Günümüzde gençlerimizin bu konuda en büyük problemi örnek alacağı şahsiyetlerin olmaması... Gençlerimizin çoğu futbolculara, dizi oyuncularına hayranlık besliyorlar.

 

Ben hidayetimden önce gençken arabesk dinlerdim. Ferdi Tayfur hayranıydım. O müzikle daha stresim artıyor ve hastalığım ilerliyordu.

 

On yıl önce Türk sanat müziği dinlemeye başladım. Huzur buldum. Bu yüzden herhafta bir TSM şarkısı yayınlıyorum. Ve Ertuğrul Erkişi hayranlığım başladı. Dindar, ahlaklı, işinde mahir, etkili sesi ve besteleriyle gerçek bir sanatçı...

 

Diğer bir isim de, hakkında üç yazı yazdığım değerli radyocu Talha Bora Öge nam-ı diğer Gölge’dir. İkisi de beş vakit namazı ve edepli konuşmaları ile çok güzel örnek oluyorlar.

 



( Enbiya suresi 10. ayet )
"Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır.    Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?"





 

 


Peygamberimiz bir gün Eshâbıyla beraber giderken, yol kenarında boş oturan bir kimsenin önünden, selâm vermeden geçti. Dönüşünde aynı kimseye, aynı yerde yine rastladılar. Bu defa Peygamberimiz ona selâm verdi.

Bu olay Eshâbı kiramın dikkatini çekti.  “Yâ Resûlallah! Giderken selâm vermediniz, şimdi selâm verdiniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamberimiz, “Giderken bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu. Elindeki çöple yeri eşeliyordu,
 
 (Sanırım tefekkür ediyordu) Bir meşguliyeti vardı. Onun için selâm verdim” buyurdu.
 

 

 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder