2016 Yazılarından Seçmeler-4
Bu 2016 yılındaki son yazımız. Bu yazıda, önce kısa bir bu yılı
değerlendirmemiz, sonrasında da bu yılki bazı yazılardan derleme bir kolaj
yapmak istiyoruz izninizle…
2016 yılı ömrüm boyunca yaşadığım en acı yıldır. Kendi adıma
söylemiyorum. Ben yatalağım ama emekli maaşım var, sıcacık evdeyim
elhamdülillah. Milletçe zor bir yıl geçirdik. Kaç kez bu son olsun dedik, bit
artık 2016 dedik.
Bendeniz özelde sevdiklerim sağlıklı ve mutlu olduklarında mutlu
oluyorum. Fakat gerçek anlamda ülkemiz huzurlu olduğunda, herkes gibi çok huzurlu
oluyorum.
Bütün yıl boyunca güzel ülkemizde 20’den fazla patlama ve terör
eylemlerinde yüzlerce şehit verdik. Sırf hain darbe girişiminde ise, 250’den
fazla insan şehit oldu.
2016 hem islam alemi, hem Türkiye’miz için çok zor geçti. İnşallah
2017 güzel geçer.
Bu yıl 53 yazı yazdık, Her pazartesi yeni yazı yayınlamaya Allah
ömür verdiğince devam etmek istiyoruz. Bu yılın son yazısını dörde böldük
sıkılmadan okunsun diye…
Pazartesiden Perşembeye yayınlayacağız. Şimdi, bu 53 yazının sadece
bazılarından yaptığımız kısa kısa alıntıların 4. bölümünü paylaşmak istiyoruz,
Buyrun:
Kıyıya
Vuran Bebek Cesedinin Anlamı Nedir? (10 Ekim 2016)
Sevgili Gönül dostlarımız, bu yazıda size Youtube’da izlediğim bir
sohbetin özetini yazmak istiyorum. Sohbeti araştırmacı Uğur Akkafa bey
yapmaktadır.
Sohbetin konusunu yazıyı okuyunca anlayacaksınız inşallah… Özeti
aynen aktarıyorum:
Arkadaşlar, öldükten sonra diriliş meselesi çok önemli. Hani
kumsalda bir çocuk cesedi vardı, yüzüstü yatıyordu. Tahmin ediyorum hepinizin
ruh dünyası altüst oldu.
Hepimiz çok üzüldük, zalimlere kızdık, belki ağladık ama bu olayı
aşabilmenin tek yolu ‘Ahirete İman’dır. Benim şefkatim çok fazladır. (Sanırım gençken ablasının ölümüyle başlamıştır.) Eğer ahirete imanım olmasaydı, kesinlikle ben
delirmiştim.
Bu hadiseyi, Ahirete iman gözlüğüyle, Allah’ın ‘olaylara böyle bak’
demesiyle çözebilirsiniz. Ahiret cihetiyle bakmazsak, inanılmaz kötü bir
hadisedir.
Ama ahiret gözlüğü bize ne diyor; Ebedi bir hayat var. O görmüş
olduğunuz çocuk direk cennete gitti. O, zerre miktar dahi sıkıntı çekmeden
gitti.
Peki, kumsalda gördüğünüz nedir? O kumsalda gördüğünüz, o bebeğin
dünyada kullanmış olduğu elbisesidir. O bebeğin asıl varlığı ruhu direk cennete
gitti.
Bazen sorular geliyor. Madem Allah bu kadar merhametli, neden o
çocuğun ölümüne müsade ediyor?
Ölüm bizim sandığımız gibi dehşetli bir hadise değildir. O bebek
masum, günahsızdı. Bu dünya zindanından gül bahçesi başka diyarlara gitti.
Kumsaldaki gördüğümüz o çocuk değil, elbisesidir. Cesetler,
ruhların terk ettiği elbiselerdir. Ahirete iman gözlüğüyle bakmazsak korkunç
bir hadise olarak görürüz.
Ahirete iman çok çok önemli. Bir insanı bu hayatta en mutlu eden
şey, bence ebedi bir hayatın olduğunu bilmek, öğrenmektir.
Yani beni hayata bağlayan şey, ebedi bir hayatın varlığını bilmek
oluyor. Yani yok olmak yok, ben toprağın altına girmeyeceğim.
MAÇTA ZAMANI BOŞA GEÇİRMİYORUM (17 Ekim 2016)
Mutasavvuf Yazar Osman Nuri Topbaş Hocaefendi şöyle der:
“Hakikati idrak etmiş bir insanın bu dünyada boşa
geçirecek bir an’ı yoktur.”
Vaktim boşa geçmesin diye bolca sohbet dinliyor ve
süzülen bilgileri hayat tecrübelerimle harmanlayıp blog sayfam için yazılar
yazıyorum.
Önceden (2003) Ligtv’ye üyeydim, israf diye kapattırdım,
kitaptan okumuşsunuzdur.
Maç izlemeyi severim ama Şimdilerde maç izlerken şunları
yapıyorum.
1-) Maç izlerken Sesi kısıp akıllı telefonumdan youtube
yada radyo sohbeti açıp dinlerim.
2-) İzlerken sesi kısıp zikir yaparım. Salavat, La ilahe
illallah, Tevbe Estağfirullah…
Dostlar, dünyaya birkez geliyoruz, ölüm yaklaştı, biraz
sevap biriktireyim.
Nasılsa kabirde bol bol uyuyacağım inşallah.
Sevgili Dostlar, eğer tatmadıysanız, NAMAZA başlamanızı
ve gerçek huzura kavuşmanızı çok içten niyaz etmekteyiz. Çünkü herkesi çok seviyorum.
Elbette, Ahirette mükafatı çoook fazladır, ama inşallah
dünyada da, O kadar çok huzur bulacaksınız ki, tatmış biri olarak, inanın bana…
Ama nefis ve şeytan namazı bıraktırmak çok uğraşacaktır.
Onlarla inatlaşın.
Zaten inat duygusu, haram ve günahlara girmeme, ibadetten
uzaklaştırmak isteyen nefis ve şeytana karşı inat edelim, diye verilmiştir.
Şeytan ve nefsimize
mağlup olmamak için şimdi hemen namaza başlayalım.
Başlayalım ki namazın
manevi zevkini tadalım...
Eğer namaz kılmasını bilmiyorsanız,
internetten "abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, beş vakit
namazın kılınışı" konularını inceleyebilirsiniz....
Haydi bunca nimet veren Cenab-ı
Allah’a teşekkür için namaza başlamaya .....
Allah hepimizi cennetine
koysun İnşallah. (Amin)
2-GERÇEK AŞK (7 Kasım 2016)
Bu hikayeyi Antalya’da ziraat mühendisi olan Facebook arkadaşım
Hülya Keleş hanımefendi anlattı.
Hülya hanımın çalıştığı işyerinde altın kalpli ziraat teknisyeni
bir kız varmış. Klima teknisyeni efendi bir oğlanla nişanlanmışlar.
Nişandan bir süre sonra, oğlan klima takarken 6. Kattan düşmüş.
Ölmemiş ama hastanede doktor felç kalacaksın, demiş.
Kızın akrabaları, at nişanı, ömür boyu sakat birine bakılır mı,
demişler.
Kız, asla!, demiş. Ben, kötü günde, iyi günde seninle olacağım,
diye ona söz verdim. Benim başıma da gelebilirdi. Ben onu gerçekten seviyorum,
demiş.
Hülya hanım, kız işlerini bitirip hergün 15’te izin alır, hastaneye
giderdi, dedi.
Oğlana sevgiyle büyük moral vererek iyileşeceğine inandırmış.
Hergün koluna girerek hemşireler gözetiminde ona saatlerce fizik tedavi
yaptırmış.
Birkaç yıl içinde oğlan tekrar yürümeyi başarmış. Kızla
evlenmişler. Çocukları olmuş. Şimdi çok mutluymuşlar elhamdülillah. Allah o
kızdan razı olsun, gerçek aşk budur.
Allah aşklarını cennette de daim eylesin.
Bu hikayeyi dinleyince bir anda kendi hikayem aklıma geldi. Hiç
tanımadığım bu kıza hayranlık duydum ve nişanlısı için mutlu oldum.
VESİLE OLMUŞUM (21 Kasım 2016)
Aydın Kaynarca bey sık sık ziyaretime gelir sağolsun. Geçen yıl
sohbet ederken (Eylül
2015), neden
kitap yazdığımı anlattığım son yazımdaki hadisi açıkladım.
Peygamber Efendimiz SAV buyurur ki:
“İnsan ölünce amel defteri kapanır, üç şey bunun dışındadır.
Kendisine dua eden evlat, sadaka-i cariye (okul, hastane, köprü, cami, çeşme, vs. faydalı eser yaptıran) , yararlanılan ilim/eser bırakan (kitap, öğrenci yetiştirmek, vs) , bunların amel defteri kapanmaz,
mezarında da sevap gelmeye devam eder. ”
Aydın bey dostum, işte acizane elimden gelen sadece kitap yazmak,
dedim.
O gün dostum Aydın Kaynarca bey, bendenizden örnek almış ve bir
hayır işi yaptırmaya karar vermiş. Bunu bana bir yıl sonra şimdi açıkladı. (Ekim 2016)
Celal dostum, sen ne güzel kitap yazdın, blog sayfanda yazılar
yayınlıyorsun, benim gibi yazılarından eminim nice etkilenenler vardır, dedi.
Bu hayır işine sen vesile oldun, Allah senden razı olsun, dedi; gerçekten çok
mutlu oldum.
Aydın bey tutumludur, israfı hiç sevmez ama iyilik, hayır işinde
çok cömerttir.
Rahmetli halası Fethiye teyzenin isteği ile pek çok fakir kız
çocuklarını okuttu ve hala burs alan öğrenciler var. Allah razı olsun.
Geçenlerdeki ziyaretinde Aydın bey resimler gösterdi ve “Sen vesile
oldun memleketim Bilecik’te ihtiyacı olan iki ayrı okula kütüphane ve konferans
salonu yaptırdık, dedi.
YILANLAR OLMASA FARELER
ÇOĞALIR (5 Aralık 2016)
Kainat, Allah’ın izniyle her
an bi faaliyet halindedir.. Güneş, Ay, Bitkiler, Hayvanların hepsinin vazifesi
vardır ve dolaylı da olsa, hepsi eşrefi mahluk olan insana hizmet etmekteler.
Mesela, yılanlar ve tilkiler
temizlik işçisidir. Eğer yılan ve tilki olmasa heryeri fare basardı. Fareler
zararlı böcekleri yer, o böcekler sinek yer, sinek mikrop yer gibi uzar gider,
yani hepsi insana hizmet ediyorlar.
Babam İsa Çelik anlatmıştı;
Doksanlarda Trakya’nın bir köyünde yılanlar azalmış. Babam ve arkadaşları
Sondaj kuyusu açmak için gittiği köylerde karavanda kalırlardı. Bir gün
kahvaltı bezini silkemek için karavandan çıkmış.
Sofra bezini çırpmamla
birlikte düşen kırıntıları kapmak için yüzlerce fareler üşüşüverdi, dedi.
Yetkililer araştırmışlar ve olayın kaynağını bulmuşlar: Anız yakmak.
Çiftçiler tarlada ekini
biçtikten sonra kalan sapları yakınca, yani anız yakınca, tarladaki bütün uğur
böcekleri de yanmış. O uğur böcekleri ürüne zarar veren süne yumurtalarını yerlermiş.
Bu sefer süneler çoğalmış,
mahsule çok zarar vermiş. Sonuçta ziraat uçağıyla ilaçlama yapmışlar. Zehirli
ilaç bazı kuşları da öldürmüş. Ölü kuşları yiyen tilki ve yılanlar ölmüş.
Doğanın dengesi bozulmuş ve fareler çoğalmış.
Babam 6 ay sonra aynı köye
gidince ortalıkta hiç fare görememiş ve sormuş. Bir sabah köye sis çöktü ve
bütün fareler öldü, demişler. Çünkü sis’te fareler nefes alamıyormuş.
İnsan, doğanın dengesini
bozuyor ama Allah yine de merhamet edip düzeltiyor.
GARİPLERE NE MUTLU (19 Aralık 2016)
Ağlamak Güzel Bir Kalbin İşaretidir.
Bir insan ağlayabiliyorsa ,
hüzünlü kalbi vardır, çünkü o gariptir.
"Vücudu bu dünyada gurbette olan kimse "Garib"
sayılmaz;
aksine Garib;
GÖNLÜ teninde Garib olan ve
başı gönlünde Garib olan kimsedir."
Hazret-i Ebû'l Hasan
Harakânî
Efendimizin SAV dediği gibi:
GARİPLERE NE MUTLU...
***
Evet 2016 hem islam alemi, hem Türkiye için çok zor geçti. İnşallah
2017 güzel geçer.
Allah hepimize sağlık huzur başarı versin.
Celalin Penceresinden