23 Mart 2014 Pazar

En Büyük İsraf


En Büyük İsraf

 

Hepimiz malum israfın haram olduğunu biliyoruz. Bu yazıyı israf hakkında radyodaki bir sohbetten etkilenerek yazmaya karar verdik.

 

Acizane bendeniz engelli olmama rağmen, üstelik haftanın altı günü yatakta olmama rağmen (sadece Cuma namazı için çıkıyoruz) fazla kilolu değilim. Yazının sonunda sebebini yazacağız.

 


Radyoda değerli kamil insan Ömer Tuğrul İnançer hocam bir anısını nakletti. 80'lerde Tuğrul hocam bir fabrikada yöneticilik yapmış.

 

İşyerinin yemekhanesinde ekmekler masalara dört parçada dağıtılıyormuş. Ve insanlar çeyrek ekmekleri hep yarım bırakıyormuş. Kalanlar ise çöpe gidiyormuş.

 

Tuğrul hocam ekmekleri dilimletmiş. %20 tasarruf olmuş. Hatta fırıncıdan tehdit almış. Ben çalışırken de sadece ekmek değil, çok yemeklerin de çöpe gidişine şahit oldum.

 
Google’da israf hakkında araştırırken şöyle ayet ve hadisler buldum.


“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsrâ Suresi, 29. Ayet)


“Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi, 31. Ayet)


Peygamberimiz SAV şöyle buyuruyor: “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” (Tirmizî, Bir 41, .IV, .343. )


Peygamberimiz SAV şöyle buyuruyor: “Her istediğini yemen israftandır.” (İbn Mace, Et’ime, 51).




“Bir defasında Hz. Peygamber (asm) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu.



Resûlullah (asm), (onun suyu aşırı kullandığını görünce);

"Bu israf nedir?" diye sordu.

Sa’d de, "Abdestte de israf olur mu?" dediğinde Hz. Peygamber (asm) de

“Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile.” şeklinde cevap verdi.” (Ebu Davud, Cihad, 21, c.III, s.27.)

 

Televizyonda ızgara üzerinde pişirilen bir sucuk gördüğümüzde, saatin kaç olduğunu önemsemeden mutfağa koşan da biziz, sokakta yürürken kokusuna dayanamayıp, önümüze geleni alan da...


İrademize hâkim olamadık ve sınır tanımaz bir şekilde yedik! Bu da kaçınılmaz sonu beraberinde getirdi. Hâlbuki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) sünnetlerine biraz olsun riayet edersek, kilo ve kilonun sebep olduğu sağlık problemleriyle uğraşmak zorunda kalmayız.


Peygamber Efendimiz SAV birçok hadis-i şerifte günde iki öğün ve az yemenin, doymadan sofradan kalkmanın, lokmaları ağza göre almanın ve iyice çiğnedikten sonra yutmanın önemine değiniyor.


Günümüzde bu sünnetlere az riayet edildiğinden olsa gerek herkes soluğu ya diyetisyenlerde ya da çeşitli sağlık problemleri yüzünden doktorlarda alıyor.


Efendimiz döneminde doktora ihtiyaç duyan çok az kişi varmış. 'Tıbbi Nebevi'de bununla ilgili olay şöyle nakledilir:


Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Peygamber Efendimize hizmet için bir doktor göndermiş. Bu doktor, Efendimizin yanında uzun süre kalmış ve hastaları tedavi etmek için beklemiş. Fakat tedaviye çok az kişinin ihtiyacı olduğunu görünce geri dönmek için izin istemiş.
 

 

Peygamber Efendimiz de SAV, az hastalanmanın sebebinin, 'ashabın iyice acıkmadıkça yemek yememesi ve yemekten tam doymadan kalkması' olduğunu söylemiş.
 
 
Hareketsizim ama neden kilo almıyorum?


Şimdi bırakın az yemeyi günde 7-8 öğün yemek yediğimiz bile oluyor. Fakat bilimsel araştırmalar günde en fazla 3 öğün yenilmesini tavsiye ediyor. TOKKEN YEMEK İSRAFTIR.

 

Evet ben sürekli hareketsiz yatmama rağmen fazla kilolu değilim. Çünkü biz Efendimizin SAV üç tavsiyesini uyguluyoruz.

 

1. Günde iki öğün yeriz. 2. Acıkmadıkça sofra hazırlamayız. 3. Tam doymadan yani henüz yemeye iştahımız varken bırakırız.

 

Sabah 9-10 arası bir dilim ekmek, peynir ve zeytinle, şekersiz çayla hafif bir kahvaltı yaparız. Öğlen namazından sonra saat 13-14 arası açlığı bastıracak minik bir ara öğün yeriz.

 

Bisküvi ve meyve gibi... Çünkü bir de şeker hastasıyım, şekerim düşüyor. Saat 17 gibi bir dilim ekmek, bir tas çorba ve bir kap yemek yiyerek doymadan akşam yemeğinden kalkarız. Ama tabakta yemek artırmayız. Artan yemekleri asla dökmeyiz.

 

Ben şöyle düşünür, huzur bulurum. Celal, bu dünyadaki bütün nimetler, cennetteki nimetlerin gölgesinin gölgesidir. Celal, eğer sen Allah’ın izniyle cenneti kazanırsan o böreklerin, köftelerin, baklavaların... asıllarını bol bol yiyeceksin.

 

Tabi israf deyince sadece yemek konusunu işledik. Aslında en büyük israf ZAMAN İSRAFIdır. Altından kıymetli ömür dadikalarımızı neler için israf etmiyoruz ki...

 

Diziler, maçlar, filmler, alışveriş merkezleri...  Sadece Facebookta geçirdiğimiz zaman kadar bile, düşünerek Türkçe Kuran meali okusak dinimizin birçok inceliklerini öğrenirdik.


Şu imtihan dünyasında en kıymetli sermayemiz zamandır. İyi veya kötü bir iş yaparken, saatimizin saniyesine bakarak zamanın çok hızlı geçtiğini daha iyi anlarız.

 

İslam’ı yaşamak ve hayata hakim kılmak için, zaman, bizlere bir emanet ve fırsat olarak verilmiştir. İmam Râzi şöyle nakleder:

 

“Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin. Onun bu sözünü duyunca, bu söz: Asr suresinin anlamıdır” dedim.

 

İnsana verilen ömür, bir buz gibi erimektedir.  

Eğer bunu ziyan eder veya yanlış yere harcarsa, insanın hüsranına neden olur.

 

 

 

Celalcelik@gmail.com    Ankara  ( Konya-Ereğli )

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder