9 Şubat 2014 Pazar

Neden sünnete uymalıyız


Neden sünnete uymalıyız

 

Üniversitede yurtta kalırken başka şehirde bulunan sevdiğim kızla mektuplaşırdık. Bir gün okuldan yurda gelince, posta kutusunda ondan gelen mektubu görünce çok sevindim.

 

Yurtta boş bir odaya çıktım. Mektubu okudum ve inanamadım. Defalarca hece hece okudum. Yıllardır sevdiğim ilk aşkım, o ilk sevdiğim benden ayrılmak istiyordu.

 

Ayrıntıları Hayatımı Anlattığım Kitabım’dan okuyabilirsiniz. Sonuçta ayrıldık ve tam yirmi iki yıldır (2014) onu görmedim. Ama bu sürede ona benzeyen hangi kızı görsem kalbim o sevgiyle heyecanlanırdı...

 



Şimdi bununla sünnetin ne alakası var dediniz eminim. Kurduğum bağlantıyı anlatacağım.

 

Efendim hatırlarsınız Nedir bu emanet? isimli yazımda, Rabbimizin yaratırken bize emanet olarak verdiği şeyin ENE olduğunu anlatmıştım. O yazıyı buradan okuyabilirsiniz:

 


 

İşte ENE’yi kullanarak, ayrıldığım o aşık olduğum kıza benzeyen hangi kızı görsem kalbimde duyduğum o heyecan ile kıyaslayıp bu meseleyi anlayacağız. Dediğim gibi ENE’yi kullanarak...

 

Peygamberimizin SAV yaptığı, konuştuğu, hal ve hareketlerinin tamamına sünnet diyoruz. Öyleyse hayatı boyunca yaptığı her şeye sünnet diyebiliriz.

 

Yani kısaca sünnete uymak demek, O’na benzemek demektir. Neden sünnete uyuyoruz? Çünkü O’nun gibi yaşamak için. Bu ise bizi, Allah’ın sevdiği kulları içerisine sokar.

 

ENE niçin verilmişti. Biz o enaniyet ile bir kıyas yapıyorduk. Yani mesela içimdeki evladıma şefkat duygumdan, Allah’ın nasıl sonsuz merhametli olduğunu kıyas ediyordum. Ene, aslında bir ölçü birimiydi. Hatırladınız değil mi?

 

İşte şimdi o ENE dürbünü ile bakarak demeliyiz ki: Ben nasıl ki ona benzeyen her kızı görünce heyecanlanıyorsam, Allah’ta habibine benzeyen her kuluna heyecanlanır.

 

Allah’ın bizi habibine benzetmesi, sureten değil, siretendir. Sireten yani kalbimiz, gönlümüz, hal ve davranışlarımız O’na SAV benzesin. Peygamberimiz SAV Allah’ın habibidir, yani sevgilisidir. Allah’ın en sevdiği kulu O’dur SAV...

 

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin” (Al-i İmran suresi, 31) mealindeki ayette, Allah’ın sevgisini kazanmak için Hz. Muhammed’e SAV uymanın zorunlu olduğuna vurgu yapılmıştır.

 

Bundan anlaşılıyor ki, Allah Hz. Muhammed’in SAV ahlakını, gidişatını, tarzını seviyor ve insanları ona uymaya davet ediyor.

 

Mesela, yemeği sağ elle yemek, dişleri temizlemek, ayakta yemek yememek gibi. Ancak sünnet kelimesini geniş anlamıyla aldığımız da; Peygamberimizin SAV yaptığı her şeyi içine alır.

 

Bu durumda, Allah’ın istekleri ve yasakları da sünnetin içinde yer alır. Mesela, Peygamberimiz SAV namaz kılmış mı? Evet. Öyleyse namaz kılmak ta bir sünnettir.

 

Muhammedi ahlaka sahip olan, yani sünnete ittiba eden kimse, Allah’a habibini hatırlattığı için büyük sevaplar kazanır inşallah......

 

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: "Men temesseke bi sünnetî ınde fesadi ümmetî felehû ecrü mieti şehid" (Hadis-i Şerif Darimi, Mukaddime: 49; et-Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat: 4:215; ed-Deylemi, el-Müsned: 2:345.)

 

Yani, "Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse (yapışırsa), yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir."

 

İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı kendine âdet eden, günlük yaptığı işleri ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.

 


Bu hadisten murat, bir bütün olarak Hazreti Peygamber'in SAV sünneti iken, bazen sanki bir tek sünneti yapmak yüz şehit sevabı kazandırır, zannedilmektedir. “Bir sünnete uymak” ile “Sünnete uymak” çok farklı şeylerdir.

 

Böyle bir zamanda Peygamberimizin SAV yolunda giden ve insanları bu hidayet yoluna davet eden Müslümanların büyük sevaplara nail olacakları bu hadis-i şerif ile müjde verilmiştir.

 

Bununla beraber, o dehşetli zamanda misvak kullanmaktan, yeme içme adabına varıncaya kadar her bir sünnetin, yüz şehit sevabı vermese de, normal zamanlara nisbetle ayrı bir önem kazanacağı da muhakkaktır.

 

Peygamber Efendimiz SAV ümmetin fesada uğradığı, ahir zaman fitnesinin toplum hayatının her kademesinde kendini bütün dehşetiyle hissettirdiği o çetin zamanda, İslamı bir bütün olarak yaşamanın zorluğunu şöyle dile getirirler:

 

"Öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki emredilenin onda birini terkeden helâk olur. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, emredilenin onda birini yapan kurtulacak."



 
 
 


Allah hepimizi Peygamber Efendimizin SAV mübarek izinden giden bahtiyar kullarından eylesin.

 

 


 

Celal’in Penceresinden


 

 

5 Şubat 2014 Çarşamba

"Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı?”


"Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı?”


Bugünkü yazımda her Perşembe gecesi dinlediğim Yasin Suresinden bahsedeceğim.


Neden dinlediğim dedim, çünkü arapça Kuran’ı yeni öğrenmeye başladım, biraz zorlanarak heceliyorum. O yüzden şimdilik radyodan dinliyorum.


Çalıştığım yıllarda Perşembe geceleri yatmadan önce Youtube’dan kabe imamının okuduğu Türkçe Altyazılı Yasin suresini dinleyerek aynı anda türkçe mealini okurdum.  

 


Uzun yıllar boyu her Perşembe gecesi dinleyip okudum. Hatta neredeyse Yasin’in Türkçe mealini ezberledim. Şimdi ise radyodan dinlerken okuduğu ayetin mealini hatırlıyorum.

 

 
 
 

Şimdi emekliyim, ama geçen yıl kıl dönmesi ameliyatı olduğum için, artık uzun süre oturamıyorum. O yüzden cep telefonumun alarmını kurdum. Her Perşembe 22:00 de çalıyor.

 

Diyanet Radyo’da her hatfa güzel sesli bir hocadan Yasin-i Şerif dinliyorum hamdolsun. Radyoda sure bitince 3-4 dk edilen duaya da amin diyorum.  Diyanet Radyo Ankara 94.6 Mhz
 

 

Şimdi sizlere Yasin suresinden birkaç ayeti ve hatırlattıklarını anlatmadan önce Peygamber Efendimizin SAV Yasin suresinin fazileti hakkındaki sadece birkaç Hadis-i Şerifini paylaşmak istiyorum:
 
  • * “Kur’ân-ı kerîmdeki bir sûre, okuyana şefaat eder, dinliyenin affına sebep olur, âhırette korktuğundan emin olur. Bu Yâsin sûresidir."
  •  
  • “Şeytanlar, Yasîn sûresinden ve bir de Haşr sûresinin son kısmı ile Mu’avvizeteyn sûrelerinden kaçarlar.”
  •  
  • “Her gece Yasîn sûresini okuyan kimse, muhakkak sûrette şehid olarak ölür.”
  •  
  • “Cuma geceleri Yasîn sûresini okuyan kimse, Allahü teâlânın magfiretine kavuşmuş halde sabahlar.”
  •  
  • “Yasîn okuyunuz. Onda on bereket vardır. Aç okursa, doyar. Çıplak okursa, giyinir. Bekâr okursa, evlenir. Korkan okursa, emin olur. Mahzun okursa ferahlar. Misafir okursa, seferde yardım görür. Kayıp bulunur. Hasta okursa şifâ bulur. Ölü üzerine okunursa azabı hafifler. Susayan okursa, suya kavuşur.”
  •  
  • “Kur’an’ın kalbi Yasin-i Şerif’tir. Kim onu Allah rızasını talep ederek ve ahiret sevabı için okursa, Allah onun günahlarını magfiret eder. Onu ölülerinizin üzerine okuyunuz.”
 

 

Yasin suresi Kuran-ı Kerim’in 36. suresidir. 83 ayettir. Yazının sonunda Yasin suresinin Türkçe mealini okuyabilirsiniz. Bu 83 ayetin bazı ayetlerini okuyunca şunları düşündüm:

 

Mesela Yasin suresi 12. ayette Rabbimiz buyuruyor ki:

 

12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.

 

Yani gayet anlaşılması kolay. Rabbimiz yaşarken yaptığımız ibadetlerin sevaplarını kaydettiğini önceden yapıp gönderdikleri sözüyle ilan ediyor. Devamında bıraktıkları eserleri yazarız, diyor.

 

Evet ben öldükten sonra kabrime sevap gelmeye devam etmesi için tabi yine Allah’ın izniyle blog sayfasında yazılar yayınlıyorum hamdolsun... İnşallah okuyanlar olumlu etkilenirler, böylece bıraktıkları eserleri yazarız ayetince sevap defterim kapanmaz... 
 


 

Mesela yine Yasin suresindeki bir ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor:

 

52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.

 

Bu ayette Rabbimiz bize şu sahneyi bildiriyor. Kıyametten sonra bütün ölüleri yeniden dirilttiğinde, Kuran’daki ayetleri inkar edip, ahireti yalanlayıp, hayat sadece bu dünyadan ibarettir diyenlerin, yeniden dirilince tüh, ah, vah bize deyip pişmanlıklarını dile getiriyor.

 

68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?

 

Bu ayeti yine dikkatli okuyalım, Allah insanları, yaşlanınca hayatı tersine döndürüyor, çocukluğu gibi güçsüz, yine bebek gibi bakıma muhtaç, dişsiz yaptığını anlatıyor.

 

Onun için bu fani dünyaya bağlanmayalım, aklımızı çalıştıralım. Allah, çok fazla yaşlanıp da elden, ayaktan düşürmeden emanetini teslim alsın. Muhtaçlık gerçekten çok zor...

 

Yine, Yasin suresinin bu üç ayetinde Rabbimiz buyuruyor ki:

 

77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?

78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.

79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."

 


Gayet açık bir dille anlatmış Rabbimiz... Evet bu hakikati Çantacı Necmi Abi diye bilinen 76 yaşındaki amcamız şu anısında çok güzel anlatmış. Boş vaktinizde mutlaka izleyiniz, 3 dakikalık gülerek izleyeceğiniz bir sohbet...

 


 

 

Peygamber (sav) şöyle buyurdu; “Kim bir gecede, Allah rızası için Yasin’i okursa günahları af olunur.”

 

Mümkünse cep telefonlarımızın alarmını her Perşembe 22:00 ye kuralım. Diyanet Radyodan veya yazının başındaki youtube adresinden Yasin-i Şerifi dinleyelim. Birkaç ay sonra Yasin okununca ayetleri manasıyla düşüneceğiz inşallah...

 

Yasin suresi hakkında herşey bu sitede: Hatta latin harflerinden de okuyabilirsiniz:

 


 

 


 

Celal’in Penceresinden


 

 

 

*****

 

 

Yasin Suresi Meali

1 - Yâsîn.
2-3 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi
4 - Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."
18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."
19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."
22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."
26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."
28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.
37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği zaman,
46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.
49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.

 

2 Şubat 2014 Pazar

Hıristiyan arkadaşım beni müslüman yaptı


Hıristiyan arkadaşım beni müslüman yaptı

 

Evet yanlış okumadınız. Hıristiyan birinin arkadaşını nasıl müslüman yaptığını öğreneceğiz ve inşallah şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz...

 

Ben yazılarımda genelde önceki yazılarıma atıflar yaparım. Bu yazıda daha önce iki yazımda anlattığım hergün dinlediğim Radyo7’deki Talha Bora Öge Bey’in programındaki Hayatınızın Dönüm Noktası bölümüne telefonla bağlanan dinleyicinin konuşmasını anlatacağım.

 

O programı anlatan yazılarım şunlardı, eminim hatırladınız:

 



 

Talha Bora Öge’nin programını herhafta dinliyorum. Herkes telefonla bağlanıp hayatının değiştiği olayı anlatıyor ve belki de dinleyicinin biri etkilenip hayatına yeni karar alabiliyor.

 

İşte 20 Ocak Pazartesi günü İngiltere’den bağlanan gurbetçi bir bayanın anlattığı hayatının dönüm noktası beni düşüncelere sevketti ve bu yazıyı yazma kararı aldım. Dedi ki:

 

“Ben yıllar önce bir sebeple İngiltere’ye gelip bir ofiste çalışmaya başladım. Bir gün sohbet sırasında hıristiyan bir arkadaşımın söyledikleri benim hayatımın dönüm noktasıdır.

 

Bana ‘Sen nasıl müslümansın. Bizim gibi açık giyiniyorsun, bara geliyorsun. Bizden hiç farkın yok.’ dedi. Ben hemen okullarda öğrendiğim dini bilgilerle islamın, namazın, orucun güzelliğini anlattım. Baktım etkilenmediler, sustum, çünkü ben yaşamıyordum ki...

 

İşte o konuşmadan sonra çok düşündüm. Dinimi öğrenmeye ve kapanmaya karar verdim. Şimdi namaz kılıyor ve Kuran okuyorum elhamdülillah. Yani Talha bey hıristiyan arkadaşım beni müslüman yaptı.”  

 


Aslında benim yorum yazmama gerek yok sanırım. Sokaklardaki, alışveriş merkezlerindeki gençlerimiz, hatta çalıştığımız ofisler ile biz çoktan müslümanlığı unutmuşuz.

 

Geçtiğimiz haftalarda bir gün, Talha Bora Öge kardeşim, yine bir dinleyici ile konuşurken yayında bir alarm sesi duyuluyor. Önce bir sessizlik oluyor. Sonra Talha bey diyor ki:

 

“Yayına bağlananlar, işte şu olay oldu, ben namaza başladım, diyor, ben de maşallah deyip tebrik ediyorum. İşte ben de naçizane namazımı eda ediyorum.

 

Ben telefona namaz vakitlerinde alarm çalan bir uygulama yükledim. Bu çalan ikindi namazı alarmıydı. Özür dilerim yayına başlarken telefonu kapatmayı unutmuşum”

 

Bu anlattığım olay yılbaşından önceydi. Şimdi bu yazıyı yazarken yine Radyo7’de 14-17 arası Talha Bora Öge’nin Gölge sizlerle programını dinliyorum. (21 ocak 2014) Az önce yayına bağlanan bir dinleyici dedi ki:

 

“Ben Mersin’de sizi, bir tekstil atölyesinde kulaklıkla dinliyorum. (Yukardaki konuşmayı hatırlatıp) Geçenlerde yayında çalan alarmın ikindi namazı için olduğunu söyleyince, ben kendimden utandım.

 

Talha bey bunca radyo programları, gösteriler, seyahatler, kitap, albüm, işler arasında namaza vakit buluyor, ben kılmıyorum, yazık bana dedim ve iki hafta önce beş vakit namaza başladım ve Kuran okumayı öğrenmeye başladım.”
 

 

Bu müjde bize !

 

Cebrail aleyhisselam, 2 rekât namaz kılmış, bu 2 rekât namazı kılması tam 4 bin ahiret senesi sürmüş. Sonra, (Yâ Rabbi, kâinat yaratıldığından beri acaba böyle namaz kılan başka bir kulun var mı?) demiş. Allahü teâlâ buyurmuş ki:

 

- Ahir zamanda gelecek olan ümmet-i Muhammed’den, Habibimin ümmetinden bir kulum, 2 rekât namaz kılacak, hatayla, kazayla, her türlü düşüncelerle ve kaç rekât kıldığını bilmeyerek kılacak. Onların birkaç dakikada kıldığı 2 rekât namaz, senin 4000 senede kıldığın namazdan daha makbul olacak.

 

- Yâ Rabbi, neden onların namazları bu kadar kıymetli olacak?

 

- Çünkü onlar, düşmanımı yıkarak huzuruma gelecekler. Sende düşman yok ki! Dünya sevgisinden uzaklaşacaklar, nefislerinin şerrinden kurtulmaya çalışacaklar, şeytanın vesvesesine aldanmayıp, Allahü ekber diyecekler(İmam-ı Gazali, Mişkat’ül Envar)

 

Allah hepimizi bu müjdeye nail olan, NAMAZI hakkıyla kılan salih kullarının içine dahil etsin.

 

 


 

Celal’in Penceresinden