9 Şubat 2014 Pazar

Neden sünnete uymalıyız


Neden sünnete uymalıyız

 

Üniversitede yurtta kalırken başka şehirde bulunan sevdiğim kızla mektuplaşırdık. Bir gün okuldan yurda gelince, posta kutusunda ondan gelen mektubu görünce çok sevindim.

 

Yurtta boş bir odaya çıktım. Mektubu okudum ve inanamadım. Defalarca hece hece okudum. Yıllardır sevdiğim ilk aşkım, o ilk sevdiğim benden ayrılmak istiyordu.

 

Ayrıntıları Hayatımı Anlattığım Kitabım’dan okuyabilirsiniz. Sonuçta ayrıldık ve tam yirmi iki yıldır (2014) onu görmedim. Ama bu sürede ona benzeyen hangi kızı görsem kalbim o sevgiyle heyecanlanırdı...

 



Şimdi bununla sünnetin ne alakası var dediniz eminim. Kurduğum bağlantıyı anlatacağım.

 

Efendim hatırlarsınız Nedir bu emanet? isimli yazımda, Rabbimizin yaratırken bize emanet olarak verdiği şeyin ENE olduğunu anlatmıştım. O yazıyı buradan okuyabilirsiniz:

 


 

İşte ENE’yi kullanarak, ayrıldığım o aşık olduğum kıza benzeyen hangi kızı görsem kalbimde duyduğum o heyecan ile kıyaslayıp bu meseleyi anlayacağız. Dediğim gibi ENE’yi kullanarak...

 

Peygamberimizin SAV yaptığı, konuştuğu, hal ve hareketlerinin tamamına sünnet diyoruz. Öyleyse hayatı boyunca yaptığı her şeye sünnet diyebiliriz.

 

Yani kısaca sünnete uymak demek, O’na benzemek demektir. Neden sünnete uyuyoruz? Çünkü O’nun gibi yaşamak için. Bu ise bizi, Allah’ın sevdiği kulları içerisine sokar.

 

ENE niçin verilmişti. Biz o enaniyet ile bir kıyas yapıyorduk. Yani mesela içimdeki evladıma şefkat duygumdan, Allah’ın nasıl sonsuz merhametli olduğunu kıyas ediyordum. Ene, aslında bir ölçü birimiydi. Hatırladınız değil mi?

 

İşte şimdi o ENE dürbünü ile bakarak demeliyiz ki: Ben nasıl ki ona benzeyen her kızı görünce heyecanlanıyorsam, Allah’ta habibine benzeyen her kuluna heyecanlanır.

 

Allah’ın bizi habibine benzetmesi, sureten değil, siretendir. Sireten yani kalbimiz, gönlümüz, hal ve davranışlarımız O’na SAV benzesin. Peygamberimiz SAV Allah’ın habibidir, yani sevgilisidir. Allah’ın en sevdiği kulu O’dur SAV...

 

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin” (Al-i İmran suresi, 31) mealindeki ayette, Allah’ın sevgisini kazanmak için Hz. Muhammed’e SAV uymanın zorunlu olduğuna vurgu yapılmıştır.

 

Bundan anlaşılıyor ki, Allah Hz. Muhammed’in SAV ahlakını, gidişatını, tarzını seviyor ve insanları ona uymaya davet ediyor.

 

Mesela, yemeği sağ elle yemek, dişleri temizlemek, ayakta yemek yememek gibi. Ancak sünnet kelimesini geniş anlamıyla aldığımız da; Peygamberimizin SAV yaptığı her şeyi içine alır.

 

Bu durumda, Allah’ın istekleri ve yasakları da sünnetin içinde yer alır. Mesela, Peygamberimiz SAV namaz kılmış mı? Evet. Öyleyse namaz kılmak ta bir sünnettir.

 

Muhammedi ahlaka sahip olan, yani sünnete ittiba eden kimse, Allah’a habibini hatırlattığı için büyük sevaplar kazanır inşallah......

 

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: "Men temesseke bi sünnetî ınde fesadi ümmetî felehû ecrü mieti şehid" (Hadis-i Şerif Darimi, Mukaddime: 49; et-Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat: 4:215; ed-Deylemi, el-Müsned: 2:345.)

 

Yani, "Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse (yapışırsa), yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir."

 

İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı kendine âdet eden, günlük yaptığı işleri ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.

 


Bu hadisten murat, bir bütün olarak Hazreti Peygamber'in SAV sünneti iken, bazen sanki bir tek sünneti yapmak yüz şehit sevabı kazandırır, zannedilmektedir. “Bir sünnete uymak” ile “Sünnete uymak” çok farklı şeylerdir.

 

Böyle bir zamanda Peygamberimizin SAV yolunda giden ve insanları bu hidayet yoluna davet eden Müslümanların büyük sevaplara nail olacakları bu hadis-i şerif ile müjde verilmiştir.

 

Bununla beraber, o dehşetli zamanda misvak kullanmaktan, yeme içme adabına varıncaya kadar her bir sünnetin, yüz şehit sevabı vermese de, normal zamanlara nisbetle ayrı bir önem kazanacağı da muhakkaktır.

 

Peygamber Efendimiz SAV ümmetin fesada uğradığı, ahir zaman fitnesinin toplum hayatının her kademesinde kendini bütün dehşetiyle hissettirdiği o çetin zamanda, İslamı bir bütün olarak yaşamanın zorluğunu şöyle dile getirirler:

 

"Öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki emredilenin onda birini terkeden helâk olur. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, emredilenin onda birini yapan kurtulacak."



 
 
 


Allah hepimizi Peygamber Efendimizin SAV mübarek izinden giden bahtiyar kullarından eylesin.

 

 


 

Celal’in Penceresinden


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder