6 Şubat 2013 Çarşamba

Erkek kardeşim ve yengem


Erkek kardeşim ve yengem


"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir."

(Maide suresi, ayet 54)

 

Burada itikat (iman) itibarıyla dinden dönme değil, amel bakımından da dinden dönme bahis konusudur. Ayette Rabbimizin bahsettiği kavim, çok alimlere göre TÜRKLERdir.


Peygamber Efendimiz SAV Hadis-i Şeriflerinde; “Konstantiniyye (İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir” buyurmuşlardır. Biliyorsunuz, O güzel Kumandan Fatih Sultan Mehmet Han ve o güzel Asker ise Müslüman Türk ordusudur.

 

Güzel ahlak sahibi Türk insanı merhametlidir. Kendisine yapılan iyiliği unutmaz ve daha güzeliyle karşılık verir. Hataları bağışlayıcıdır ve alçakgönüllüdür. Verdiği sözü tutar ve antlaşmalarını harfiyen yerine getirir. Din ahlakına önem veren Türk ordusu da tarih boyunca muhatap olduğu tüm olaylarda barış yanlısı bir tutum izlemiştir. Anlaşmazlıkları öncelikle diyalogla çözmeye çalışmıştır. Fethettiği tüm topraklara barış getirmiştir. Bu yüzdendir ki Allahü Teala, peygamber ocağı Türk ordusunun inançlı, dürüst, çalışkan, merhametli her bir neferini ilahi yardımlarla desteklemektedir.

 

Erkek kardeşim Şanlı ordumuzda on sekiz yaşından sonra girdiği Uzman Çavuş sınavını kazanarak göreve başladı ve O da kızkardeşim gibi gittiği yerlerde ana baba desteği bulamadı. Çünkü ben ana babamı bağlıyordum ama O da, Berrin’im de hiç şikayet etmedi. Allah onlardan ebedi razı olsun. Hamdolsun Kardeşim Faik şimdi, Peygamber Efendimizin SAV övdüğü şanlı TÜRK ordusunda bir karakol komutanıdır.

 

Kardeşim Faik 1999 da ben aşırı depresyondan dolayı hastanede yatarken Şırnak’ta görevliydi. Ben hastanede, o ise operasyonlardaydı. Bana tekerlekli sandalyede olduğumdan sabırlı diyorlar ama kardeşimin sabrı benden az değildir. Gecekondu tarzı, fareli bir evde dört yıl kalmış. Telefonda hep iyi olduğunu söylüyordu ama kimbilir ne pişirip yiyordu. Çamaşır, ütü, çay, sıcak su, yakacak… o sıralar bekardı.

 

Allah kader planında Faik’ime hayırlı bir eş ve çocuklar yazmıştı. 2001 de bize sürpriz yaparak girdiği astsubaylığa geçiş sınavını kazandığını söyledi. Astsubaylık okulu Ankarada’ydı. Evet hayırlı eş yengem Değer’le evlenince bir yıl okulu bitene kadar bize yakın oturdular.

 

Bir yıllık astsubay okulunun bitmesine yakın Allah ilk yeğenim İrem’imi verdi. (2002) Hiç unutmam, İrem doğduktan iki ay sonra Dünya Kupası vardı. Türkiye futbolda dünya üçüncüsü olmuştu.

 

Canım kardeşim Faik'im mesleğine aşık, inançlı, merhametli, çalışkan, son derece dürüst bir Türk subayıdır. Kendisinin bazen başına gelen olayları, ben iman gözlüğü ile geniş açıdan düşününce Allah'ın yardımını net görebiliyorum inşallah.

 

Kardeşim Gaziantep’e tayin olduğunda yengem Değer (ikinci kez) sekiz aylık hamileydi. Kardeşim Faik, gece yarısı sancı başladığında görev yaptığı kasabadan Gaziantep şehir merkezindeki özel hastaneye götürmek için yola çıkıyor. Çünkü Gaziantep’te göreve başladığı bir aydır özel hastane hekimine kontrole götürmektedir.

 

Özel hastanenin doğum için istedikleri 1500 tl yi de hazırlamıştır. Gece Gaziantep’e giderken yol boyunca doktorun telefonunu yirmi kez arar. Fakat cevap vermez. (Doktor ertesi gün arar ve on sekiz cevapsız çağrı olduğunu ama duymadığını söyler. Doğum olmuştur bile…)

 

Kardeşim gece yol kapandığı için mecburi döndüğü istikamette yolu şaşırır. Zaten Gaziantep’te yenidir ve arkada yengem sancılıdır. Yolda devlet hastanesine gitmek için rastladığı bir gence yolu sorar. Genç, abi ben götürebilirim der ve arabaya biner. Gece yarısı hastaneye gelirler.

 

Sedyeyle hemen yengemi götürürler ve doğumhaneye sokarlar. Kardeşim bir-iki dakika sonra, onlara yolu tarif ederek hastaneye getiren genci hatırlar. Aşağı arabanın yanına gence teşekkür edip, taksi parası vermek için inince, bakmış ki genç kaybolmuş… Ben o gencin Hızır a.s olduğunu düşünüyorum.

 

Yeğenim İsa'm gece yarısı doğar. (2007) Kardeşim Faik doğum için ayırdığı 1500 tl nin yarısını önüne gelen doktor, hemşire, hastabakıcı, temizlikçi vs... dağıtmış.

 

Bir başka hadise: Kardeşim Faik arabasını yeni satmıştı. Babam hergün telefonda uyarıyordu. Oğlum noterden arabanın satışını yap, arkadaşın da olsa aman işini sağlama al, diyordu. Birgün Gaziantep’ten kardeşim aradı. Baba gözün aydın arabanın satışını yaptım, dedi. Babam, oğlum senin gözün aydın! sürekli endişe ediyordum, dedi.

 

Biz iki gün sonra Ankara’dan Gaziantep’e torunları ziyarete gittik. (2008) Biz oradayken telefon geldi. Aracınız ölümlü kaza yaptı dediler. Kardeşim, ben iki gün önce satışını yaptım deyince, peki tamam deyip kapattılar. Ben bu olayı, baba duasının yanısıra dürüst ve merhametli Türk askerine Allah'ın yardımı olarak da düşünüyorum.

 

Ben 2011 de şeker komasıyla yoğun bakıma kaldırılınca babam o sırada Ardahan’da karakol komutanı olan kardeşim Faik’e haber vermiş. Kardeşim kış günü gece arabasıyla onüç saat yolculukla Ankara’ya gelmiş. Fakat yoğun bakımda olduğumdan çok az görüştürdüler. Kardeşim yine de iki hafta kaldı ve torunlar anne babama moral vermiş. Yengem Değer’de ev işlerinde anneme yardım etmiş. Allah ikisinden de razı olsun.

 

Aslında yazıyı kısa tutmak için burada bitiriyorum. Yoksa Faik’im ve Değer’imi de yazmaya bu yazı yetmez. Allah onları hem dünyada, hem ahirette mutluluk versin. Allah çocuklarıyla beraber sağlıklı, hayırlı, bereketli uzun ömür versin.

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder