26 Eylül 2016 Pazartesi

Bu Takım bu FB’yi yener


Bu Takım bu FB’yi yener

 

Bu yazımızda geçtiğimiz haftalardaki üç olaya kısa kısa değinmek istiyoruz. İlerde arşiv olur inşallah.

        
Bayram sonrası kadim dostum Mustafa Alkaş ve oğlu Mert ziyaretimize geldi. 16 Eylül 2016

1-) HASTA YATAĞI İLE RAHATLADIK

 

Canım Babacığım İsa Çelik’in fedakarca desteği ve büyük sabır ile onaltı sene tekerlekli sandalyede çalıştım ve 2010’da Karel Elektronik’ten elektronik baskı devre kart tasarım teknikeri olarak engelli kadrosundan emekli oldum elhamdülillah.

 

Allah’a olan sevgimizin derecesini belirlemek için, yani aslında bazı kullarının sonsuz hayat cennetteki derecelerini artırmak için Rabbimiz, müslümana son nefesine kadar musibetler gönderir, ta ki sabretsin ve sevap kazansın.

 

Fakat şunu da bilmek gerekir ki, Cenab-ı Allah’ın imtihan yoluyla bizleri denemesine, bilmesine hiç ihtiyaç yok. Yüce Yaratıcı yarattığı kulun ne olduğunu daha ruhlar alemindeyken bilir.

 

İmtihan, biz aciz kullar için gerekli. O, sadece hiç kimseye haksızlık yapılmadığını anlamamızı, görmemizi, bilmemizi ister.

 

[Bu bilgiler, son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yönüyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin  “Aşk Bir Davaya Benzer” kitabından derlenmiştir.]

 

Çok şükür, Allah beni seviyor. Hamdolsun Mart 2011’de şeker komasıyla yirmi gün yoğun bakımda yattım, onbeş gün babamla serviste kaldık. Sonra bir ayda evde yattım.  

 

İşte komada ve evde, o iki aylık sırtüstü yatmam ile kıl dönmesi oluşmuş. Ancak ağrılar dayanılmaz olunca anlaşıldı ve Kasım 2012’de Kıl Dönmesi ameliyatı oldum hamdolsun.

 

Yaranın geç kapanması ile yedi-sekiz ayda hiç yataktan kalkamadım elhamdülillah. Haziran 2013’ten beri ise günde en fazla beş saat oturabiliyorum, hemen ağrı başlıyor.

 


Ancak yatakta oturma pozisyonuna babam ve annemin desteğiyle gelebiliyorum. Yıllarca, beni omuzlarına elimi atarak yürütmelerinden dolayı boyun fıtığı oluşmuştu.

 

Ben bu yazıları onlar beni her sabah kahvaltı için oturtunca yazıyorum. Ağrıyınca yine onların yardımıyla uzanıyor ve namazları yatarak kılıyorum.

 

Akşam yemeği için tekrar oturtmaya çalıştıklarında çok yoruluyorlardı. Hatta bazen kaldırmalarını istemiyordum.  Annem yattığım yerde kaşıkla yediriyordu.

 

Evet onlar epey yaşlandı, artık çabuk yoruluyorlardı. Üzülüyordum.

 

Yaz dönemi kaldığımız memleketimiz Konya Ereğli’de babam kalpten rahatsızlanınca araştırdık, hasta yatağı almaya karar verdik. Ankara’ya dönünce babam anjiyo oldu.

 

Bayram sonrası 19 Eylül 2016 akşamı yatağı getirip kurdular. İki motorlu hasta yatağının kumandasında dört buton vardır. Ayak tarafını ve baş kısmını indirip kaldırmak için…

 


Artık kendim kumanda ile oturuma gelebiliyor, ağrı başlayınca hemen yatırabiliyorum.

 


Bunu nasip eden Rabbimize binlerce hamdolsun. Çok şükür bugünüme…

 

2-) PARALİMPİK OLİMPİYAT OYUNLARI

 

7-21 Eylül 2016 tarihleri arasında Brezilya’nın Rio kentinde paralimpik olimpiyatlar yapıldı. Türkiye’yi 79 engelli sporcu temsil etti. 9 madalya kazandık.

 


Wikipedia’dan kopyaladığımız tanımın ardından çok kısa birkaç yorum yazmak istiyoruz.

 

Paralimpik Oyunlar, çeşitli engelli gruplarından sporcuların katıldığı çok sporlu etkinliktir. Orijinalindeki "paralympic" kelimesi; İngilizce, engelli anlamına gelen "paralyzed" ve "olympic" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir.

 

Yaz ve Kış Paralimpik Oyunları o dönemki Olimpiyatların hemen ardından yapılır. Tüm Paralimpik Oyunları Uluslararası Paralimpik Komitesi tarafından yönetilir.

 

Paralimpik Oyunlar 1948'deki az sayıda II.Dünya Savaşı İngiliz eski askerlerinin toplanmasıyla başladı, 2008'de uluslararası ikinci büyük spor yarışması haline gelmiştir.

 

Paralimpik atletlerle Olimpiyatlarda yarışan atletler aynı şartlarda mücadele etmelerine rağmen Paralimpik Oyunlarla Olimpiyat Oyunları arasına büyük bir bütçe farkı vardır. 1988 Seul Yaz Oyunları ve 1992 Albertville Kış Oyunlarından bu yana Paralimpik Oyunlar Olimpiyat Oyunları ile aynı tesislerde yapılmaktadır.

 

Maçları TRT Spor TV canlı verdi. Bazı yarışlar ağlattı, bazıları ders verdi.

 

4x400 metre tekerlekli sandalye yarışındaki dört kızımız beni ağlattı. Yarışmada 4. Olduk ama o çabayla zorlanıp tekerlekleri çevirmelerini, empati yaparak düşününce ağladım.

 


Hayret ettiğim bir başka spor ise, Gözleri bağlanmış –az görenle çok gören eşitlensin diye sanırım- görme engelli erkek milli futbol takımımızdı, gerçekten harikaydı.

 

Empati yapalım, Gözünüzü kapatın, etrafınızda dönün, ben kesinlikle yönümü bulamam.

 

Helal olsun, o halde çalım atarak kaleye gidip gol atıyorlar. Topun içindeki zil sesini takip ederek adeta topu görüyorlar. Anlamadığım konu neden kalede kalecinin olduğuydu… Zaten kale küçücük ve görmeden vuruyorlar topa…

 


Brezilya – Türkiye görme engelli futbol maçı olduğu akşam 11 Eylül 2016 Cumartesi, taraftarı olduğum Fenerbahçe’nin de maçı vardı. Kendi evimizde Bursaspor’a son anlarda 1-0 yenilmiştik.

 

Ligde 3. Haftaydı ve yeni hocamızla henüz galibiyet görmemiştik.

 

NtvSpor TV’de maçın skorunu takip edip maç bittikten sonra TRT Spor’u açtım. Görme engelli takımları maç yapıyordu. Brezilyalı oyuncular görmeden harika çalımlar atıyorlardı.

 

O an Twitter’ı açtım, FB’ye kızgınlıkla;

 

“Şu anda TRT Spor’da görme engelli milli maçımız var. Bu Brezilya vallahi FB’yi yener :)” diye tweet atmıştım.

 

3-) TARIK AKAN ÖLDÜ

 

Ben haber izlemiyorum. Hergün şehit haberi, ortadoğu’daki zulüm gören müslümanlar…

 

16 Eylül Cuma sabahı uyandığımda radyodan duyduğum haber ve Face’den okuduğum paylaşımlarla değişik duygular hissettim.

 

Üzüldüm. Tarık Akan vefat etmişti. Mavi boncuk filmindeki sahne beni hep hüzünlendirmiştir. 

 

Emel Sayın ve Tarık Akan bir masada oturmaktalar. Emel Sayın Tarık Akan’ın gözlerine bakarak “Yalnız benim için Bak yeşil yeşil” şarkısını söylüyor.

 


Bana hep, ilahi aşka yükselmeme vesile olan o aşık olduğum yeşil gözlü kızı hatırlatır.

 

Tarık Akan hakkında ölümünün ardından iyi ve kötü çok söz söylendi. Güzel yürekli insan güle güle ve islam düşmanı adam öldü, vs. deniyordu.

 

Bendeniz hakkında internetten epey araştırdım, videolar izledim.

 

Tarık Akan gerçekten çok güzel yürekliydi. Çok nazik ve mütevaziydi. Bilenler azdı, O, okul yaptırdı, kitap yazdı, kendi cebinden belgeseller çekiyor ve hiç dokunmadan gelirini derneğe bağışlıyordu.

 


Müslüman daima Hüsn-ü Zan ile olaylara bakmalıdır, yani hep olumlu düşünmelidir.

 

O, Şimdikiler gibi topluma şehvet ve kötü alışkanlık, suça teşvik gibi, bilinçaltımıza gizli mesajlar veren filmlerde asla oynamadı. Özellikle 1980 sonrası -şimdilerde TV’lerde pek oynamıyor- toplumsal sorunlara parmak basan güzel mesajlar veren filmler çekti.

 

Evet güzel gönüllü insanın ölüm sebebi akciğer kanseriydi. Allah kalbine bakmıştı.

 

"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz.

Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar."

 

(Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)

 

İmanlı kullar için Hastalık, sabun gibi günah kirlerini yıkar, temizler. İnşallah Allah’a imanı vardır ve günahları temizlenmiş olarak Rabbimize kavuşmuştur.

 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder