12 Ocak 2013 Cumartesi

Siz de bunun için mi Cuma’ya gitmiyorsunuz?


Siz de bunun için mi Cuma’ya gitmiyorsunuz?

 

Emekli olduktan sonra şeker koması gibi bir çok rahatsızlık yaşadım. Allah anne babamdan razı olsun bana bebek gibi bakıyorlar. Sürekli eve hapis değilim hamdolsun. Mayıs 2012 de Ankara’dan erkek kardeşime Şanlıurfa’ya gittik. Torunları yani yeğenlerimi çok özlemiştik.

 

Babam emekli olduktan sonra beni tekerlekli sandalyemle girişi kolay olan camilere Cuma namazlarına götürüyor sağolsun. Cuma günü Şanlıurfa’da namaza gitmek istedik. Yengem girişi düz olan camiyi tarif etti.

 

Babam beni seyyar rampa yaptırdığı geniş arabamızla camiye getirdi. Gerçekten girişi düz olduğu için kolayca camiye girdik. Camiye girerken tozlanan tekerleri, babam getirdiği nemli bezle güzelce sildi.

 

O sırada caminin imamı yanımıza geldi. Asık suratla bize söylenmeye başladı:

-“Kardeşim bu arabayla buraya girilir mi? Tuvalete falan giriyorsunuz…”

Babam:

-“Hocam bu sandalyeye sadece evin içinde biniyor. Arabadan camiye girene kadar tozlanan tekerleri sildim. Zaten hemen kapının yanında kılacak.”

İmam söylenerek gitti. Bizde cumayı kılınca hemen çıktık. Ki normalde Cuma namazını uzun kılar ve çok dua ederdim.

 

Cem Karaca'nın sağlığında anlattığı anısında diyor ya: “Yedi yaşlarında camiye gittim. Dizimde ağrı olduğu için bir ayağımı uzatmıştım. Birden yaşlı bir adamın ayağıyla ayağıma vurmasıyla irkildim. Sonra haşin bir ifadeyle 'utanmıyor musun, Allah'ın evinde ayağını uzatmış oturuyorsun, kalk' gibi sözlerine muhatap oldum. Kalktım ve ancak yetmiş sene sonra camiye dönebildim.” Ben de malesef Urfa’da bulunduğumuz diğer Cuma günü namaza gitmedim.

 

Şimdi bu olumsuz tutum, bana bu olaydan bir ay önceki iyi davranışı hatırlattı. Ülkemizde hamdolsun çok değerli hocalar da var.

 

Nisan 2012 de kız kardeşimgilin yaşadığı Çorum’a gitmiştik. Perşembe akşam enişteme yarın Cuma namazı için uygun düz girişli bir cami var mı? Dedim. Eniştem Cuma öğlen ben okuldan gelince evin yakınındaki camiye gideriz, inşallah avluda kılabilirsin, dedi.

 

Cuma, babam tekerlekli sandalyeyi iterek evin yakınındaki camiye geldik. Fakat hutbe dışardan duyulmuyordu, hoparlör kapalıydı. Eniştem imama  gidip durumu anlatınca imam camiden çıkıp yanımıza geldi, tebessüm ederek bize:

 

-Şehrimize hoş geldiniz. Olur mu dışarıda kılmak? Lütfen camiye buyrun, dedi. Babam, hocam merdiven var deyince cemaatten dört beş kişi çağırdı. Beni, hocanın ve cemaatin de desteğiyle tekerlekli sandalyemi elleşerek kaldırarak beş altı basamak çıkartıp caminin kapısına bıraktılar. Allah razı olsun.

 

Babam bezi çıkarıp tekerleri silmeye başlayınca hoca, amca bi dakika dedi. İçeriden bir seccade getirdi. Amca bu eski bir seccadedir, namaz kılınmıyor, bunu tekerlerin altına serelim, dedi.

 

O sırada ben babamdan bir selpak istedim. Hoca duydu ve amca dur dedi. İçeri gitti bir tomar peçete ve ıslak mendil getirdi. Babam, Allah senden razı olsun hocam, dedi. Hoca gülümseyerek gitti.

 

Bir ay içinde iki Cuma namazı, iki farklı yaklaşım. Allah bütün hocalarımızdan razı olsun. Hepsinin niyeti iyi, fakat keşke daha yumuşak sözlerle gönülleri fethetseler.

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder