Mesnevi Okumaları - 15
Sevgili gönül dostlarımız,
Bu 15. Yazımızda okuduğumuz bazı anlamlı güzel beyitleri paylaşmak
istiyoruz:
NEFSE İYİ BAKMAK
Bir sûfî seyahate çıktı. Döne dolaşa bir gece bir tekkeye konuk
oldu.
Sûfînin bir hayvanı vardı. Onu ahıra bağladı. Kendisi dostlarla
sofanın başköşesine geçti oturdu.
O dostları ile murakabeye vardı. Hakk'ın huzuru önünde gönlünü bir
defter gibi açtı.
Sûfînin defteri harflerin yazılması için değildir. Sûfînin kar
gibi bembeyaz gönülden başka defteri yoktur.
Mesnevi tercümesinde Rahmetli Şefik Can dedemiz dipnotunda
“murakabe” yi açıklıyor:
Dervişin yol arkadaşları ile
yahut yalnız olarak, diz çöküp gözlerini kapayarak Allah'tan başka gerçek
varlık olmadığını düşünmesine ve kendini tamâmiyle Allah'a vermesine, gönlünde
manen Allah'ı bulmasına "murakabe" denir.
Bilgin kişinin azığı, kalemden meydana gelen eserler, kitaplar ve
onlardaki bilgilerdir. Sûfînin azığı nedir? Hakk yolunda yürürken bıraktığı
ayak izleri.
Yazı uzamasın diye Şefik Can dedemizin hikaye hakkında verdiği
bilgiyi paylaşıyoruz:
Bu hikâyede Hz. Mevlâna, bir
sûfî, hizmetçi, bir de sûfînin eşeğinden bahsetmektedir. Sûfî Allah yolunda
yürüyen bir dervişin sembolüdür. Hizmetçi, tekkenin işlerini gören bir kişiyi,
sûfînin eşeği de nefsi temsil etmektedir.
Bir hadis-i şerifte;
"Nefsin senin merkebindir, yâni binek hayvanındır. Ona iyi bak, ona
tatlılıkla muamele et." diye buyrulmaktadır.
Nefse iyi bakmak, ona
tatlılıkla muamele etmek, Nefs-i Emmâre'yi okşamak onu azdırmak diye
anlaşılmamalıdır. Nefse iyi bakmak, onu felâkete götürecek, cehenneme sokacak
kötü hareketlerden sakınmaktır. Hz. Âdem "Nefsime zulm ettim." dediği
zaman, bu mânâyı kast etmiştir.
İBADET, İLAHİ AŞKLA YAPILIRSA HAKİKİ İBADET OLUR
Sûfî, bir avcı gibi avın peşine düşmüştür. Misk ceylanının ayak
izlerini görmüştür. Onu izlemeye koyulmuştur.
Bir zaman ceylanın ayak izleri işe yarar. Ondan sonra da, ceylanın
göbeğinin kokusu ona kılavuz olur.
O, adım atmaya şükreder de yol alırsa, sonunda o, adım atma ve yol
alma yüzünden muradına ulaşır.
Misk kokusunu duyup bir konaklık yol almak, o kokuyu duymaksızın
yüz konaklık yol almaktan, dönüp dolaşmaktan daha iyidir.
Şefik Can dedemiz iyi ki dipnotlar yazmış, Allah razı olsun, der
ki:
Misk kokusu, ilâhî aşkın
feyzini, heyecanını manevî ve rûhânî zevki temsil etmektedir. Manevî zevk
duymadan, zoraki yapılan ibâdetin gerçek bir ibâdet olmadığı bildirilmektedir.
ALLAH’TAN GELEN HERŞEYE RAZI OLAN KEMALE ERER
Eğer sen ona "bir" diyen kişi isen, "Hakk
meydanında Allah birdir." diyorsan onun çevgeni önünde bir top ol, dön,
yuvarlan; o meydanda toz kopar, onun kazasına rıza göster.
Top, pâdişâhın eliyle vurulur yuvarlanırsa o vakit doğru, kusursuz
bir top olur.
Yâni sâlik, bu âlemde Hakk'ın kazasına belâsına tahammül eder.
Ondan zevk alırsa o vakit kâmilleşir.
Çengen, polo oyunundaki topa kurulan golf sopasıdır. Bunu bilince
beyit anlaşılıyor.
SEN BİR DÜŞÜNCEDEN İBARETSİN, DÜŞÜNCELER TOHUMDUR
Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibaretsin; Ondan başka neyin varsa
kemiktir, kıldır.
Eğer düşüncen, manevî varlığın gül ise, sen de gül bahçesisin;
diken ise, külhana atılacak odun gibisin.
Eğer gül suyu gibi latîf isen, hoş kokuyorsan, insanlar şeni
başlarına, yanaklarına sürerler; eğer sidik gibi pis kokuyorsan dışarıya
atarlar.
Hz. Mevlana “İnsan düşünceden ibarettir, gerisi et, kemik, kıldır.”
Diyor.
Yeryüzünde şu an yaşayan Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran
Hanımefendi bir TV sohbetinde dinlemiştik:
İnsan topraktan yaratılmıştır. Her düşünce bir tohumdur. Her
düşünce beden toprağına ekilir. Ne ekersen onu biçersin.
Hz. Mevlana, eğer ayağına diken battıysa, günün birinde sen
ekmişsindir. Eğer sana gül verdilerse, onun tohumunu da sen ekmişsindir, der.
Zaten biliyorsunuz Peygamber
Efendimiz SAV:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman
etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olmazsınız. " , der.
Sevgili Peygamberimiz SAV, İslam'a göre her işin başı ve ahiretin
yegane geçer akçesi olan iman ile sevgi
arasındaki bağı en çarpıcı biçimde bu hadisinde dile getirmiş
bulunmaktadır.
Afüvv (Affedici) ve Gaffar (tövbe edenin günahlarını
affedip örten) olan Cenab-ı Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmalı ve biz imanlı
müslümanlara da yakışan affetmektir.
Muhabbetimizi
engellemek isteyen şeytana fırsat verip sevindirmemeliyiz. Vesveseye, zanna
asla kapılmamalı, hep iyi, olumlu düşünmeli, herşeyi hayra yormalıyız.
İyi
geçinmek ibadettir. İyi geçinmek için görmezden gelip hata örtücü olmalıyız.
Aslında daha yazacak çok şey var fakat yazı çok
uzadığı için burada bitiriyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder