31 Ekim 2016 Pazartesi

Bir Vefa Çınarı: Babam İsa Çelik - 1


Bir Vefa Çınarı: Babam İsa Çelik - 1

 

Babacığım İsa Çelik hastalığımın tedavisi olmadığını öğrendiğinde, 1993’te Trakya köylerinin birinde birgece karavan içinde soğuktan battaniyeye sarılır.

 

Ve yaşlı gözlerle şöyle dua eder:

 

“Allah’ım!, Sen bana kaderimde engelli evlat yazdıysan, Sana söz veriyorum, ne olursa olsun, ben ona ömrüm yettiğince bakacağım, sana söz veriyorum.”

 

Bu yazıda, çocuğu engelli oldu diye eşini ve engelli evladını bırakıp giden pekçok baba! ların olduğu günümüzde, engelli evladına ömrünü adayan vefakar garip babacığımın hayatındandan kesitler paylaşmak istiyorum izninizle…

 


Bu yazı dizisi dört bölümdür. Sıkılmadan okuyasınız diye dört kısma ayırdık.

 

Bugün Pazartesi 1. Bölüm, yarın Salı, Çarşamba ve Perşembe diğer bölümleri yayınlayacağız inşallah, yani bu hafta bu yazıyı bitirmiş olacağız:

 

1.BÖLÜM:

PALU BİR-İKİ

 

Babacığım Şeker Fab Gn Md Sondaj işleri başsondörlüğünden, daha çalışacakken beni işe götürüp getirmek için 53 yaşında 2001’de emekli oldu.

 

Yani Babam ve iş arkadaşları sürekli Türkiye'mizin onlarca vilayetindeki Şeker Fabrikalarında sondaj makinesi ile su kuyusu açıyorlardı.

 

Şeker fabrikalarından talep gelmediği durumlarda ise Anadolu ve Trakya'mızın köylerinde çiftçilere Sondaj makinesiyle su kuyusu açarlardı. Köylerde karavanlarda kalırlardı.

 


Yani, Sekiz ay gurbetteydi. Sadece kışın makinelerin bakımı için dört ay Ankara’daydılar.

 

Kupkuru topraklarda su çıkarttıkları için pek çok dua aldığına inanıyorum.

Bir keresinde şöyle demişti:

 

“İki sene önce su çıkardığımız bir köye yolum düştü. Baktımki etraf yemyeşil olmuş.”

 

Güzel ülkemizi ve insanımızı babam kadar iyi tanıyan yoktur. 81 ilimizden gitmediği sadece on vilayet kalmış. Tabi her gittiği yerde en az ongün kalırlarmış. Öyle çok anısı varki...

 

Babacım, Elazığ ve Erzincan’ın halkını çok beğenmiş. Çok iyi kalpli, çok misafirperver candan insanlar, diyor. Babam Elazığ’dayken birisi anlatmış, bize de anlatmış, gülüşmüştük. Şöyle:

 

Elazığ’ın Palu diye ilçesi var. Elazığ’dan oraya pek vasıta yok. Yetmişlerde kamyon kasasıyla gidip gelirlermiş. Heryerde olan uyanıklardan birisi bir kamyon kasasının önünde durmuş, bağırıyor.

 

Palu bir-iki, Palu bir-iki. Gelen köylüleri eliyle yardım edip kasaya doldurmuş, tabi binerken hepsinden ücretlerini almış. Son müşteri de binince kasanın kapağını kapatmış, devam et usta, demiş.

 

Biraz beklemişler ama hareket yok. Yolcular kamyon kasasından atlayınca şaşırmışlar. Birisi, ula bunun tekerleri yok; öbürü, ula bunun şoför mahalli yok… :) Dolandırıldıklarını anlıyorlar.

 

Meğer kamyon kasası, dört tane fıçı üstünde duran eski çıkma bir kasaymış. Şener    Şen’in Bilo’yu kamyon kasasında Almanya diye İstanbul’a getirmesi gibi, epey gülmüştük.

 

Bu tabi, Elazığ halkının kalbinin ne kadar temiz olduğunu, asla suizan etmediklerini gösteriyor. Anadolu köylüsü babam gibi daima Hüsnüzan sahibidir. Ben Türk olmakla gurur duyuyorum.

 

BABAMI TANIYAN MÜDÜR SAHİP ÇIKTI

 

Kızkardeşim okulunu bitirdiği yaz 2003’te öğretmen olarak Ankara’ya beş saat uzaktaki Çorum’un ücra bir ilçesine atandı.

 

Canım kardeşimin bir işi olmasına çok sevinmiştim, fakat bir yandan da endişeleniyordum.

 

Çünkü orada tanıdığımız yoktu ve annem babam beni bırakıp gidemiyorlardı. Hem engelliydim, hem çalışıyordum. Babam Şeker fabrikasından emekli olmuştu.

 

Kızkardeşime giderken, o ildeki yıllar önce beraber çalıştığı şeker fabrikası müdürü ile görüşmesini, durumunu anlatıp yardımcı olma imkanlarını sormasını sıkı sıkı tenbih etti.

 

Berrin, fabrika müdürüne durumu anlatınca hemen sahip çıkmış.

 

‘Kızım babana selam söyle, sen bizim kızımızsın, gözü arkada kalmasın’ demiş ve il merkezinde göreceği bir aylık eğitim süresince misafirhanede misafir etmiş.

 


Bu, babamın ve kızkardeşimin iyiliklerine Rabbimin bir ikramıydı hamdolsun…

 

ANNEMLE TANIŞMALARI

 

Babacığım İsa Çelik 1948 Konya Ereğli Kavuklar köyünde doğmuş. (Köy şimdi Karaman Ayrancı’ya bağlı)

 

Yıllar hızla geçmiştir.  Yıl 1968 ...

Çanakkale'de yiğitce savaşıp vatana tek gözünü hediye eden babamın ismini aldığı dedesi Gazi İsa dedem, eşi Topal Ebe’yi yalnız bırakalı yedi sene olmuştur. 

 

İsa dedem gibi yiğit bir anadolu köylü çocuğu olan babacım (İsa Çelik) askere gitmiştir. Artık evlenme çağı da gelmiştir. O askerdeyken aile meclisi toplanmış.

 

Ailenin büyüğü Topal ninenin önerisiyle, önceki şehit kocasından kalan hem yetim, hem öksüz torunu, saf köylü güzeli Nuriye’yi (annem) İsa’ya uygun görmüşler.

 

Tek sorun ise kız ve oğlanın birbirini görmesi ve beğenmesiymiş.

 



Meryem ninenin doğuştan kalça çıkığı varmış. Yalpalayarak yürüdüğü için köydeki lakabı Topal ebe imiş.  İsa, askerden izine gelince kendisine şoförlük yapmasını istemiş ve :

 

- “ Ese’m Torunum (köyde İsa yerine Ese derlermiş), ben artık epey yaşlandım. Beni ölmezden evvel tüm akrabalarımızı gezdir, helallik alayım oğul ”  demiş.

 

Annemin köyüne geldiklerinde, onyedi yaşındaki annem bostanda çapa yapıyormuş. Topal ebenin geldiğini duyan annem  “Anneciğim gelmiş” diye koşa koşa eve gelmiş.

 

Çünkü annesini hiç görmeyen annem, anne şevkatini anneannesi Topal ninede bulmuş. Küçükken Topal ninenin koynunda çok yatmış.

 

Evin önüne geldiğinde, avluda babamla bir süre bakışmışlar. O an Topal nine gülümsemiş ve içinden “olacak galiba bu iş” diye sevinmiş.

 

1.   Bölümün sonu… Devamı yarın…

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

24 Ekim 2016 Pazartesi

Dizi Film: Hacıya Soralım


Dizi Film: Hacıya Soralım

 

Toplumsal ahlakımız giderek bozuluyor. Bunda en büyük pay dizi filmlerde.

 

Dizi filmleri öyle yapıyorlarki, başına bir dakika baksanız kalkamıyorsunuz.

 

Rahmetli Cemil Meriç’in TV afyondur, dediği gibi beynimizi öyle uyuşturuyorki.

 

Sonrada oradaki haller, konuşmalar hayatımıza ister istemez yansıyor.

 

Acizane bendeniz genelde TV yerine radyoyu tercih ediyorum. Beynim uyuşuyor yoksa, sabah namazına rahat kalkabilmek için erken yatıyorum çünkü.

 


Bendenizin bu yazıyı okuyacak TV yapımcılarına acizane bir teklifim var.

 

ÖNERİM

 

Aşağıda anlatacağım şekilde bir dizi film yapılamaz mı?

 

Dizi filmimizin adı “Hacıya Soralım”, film bir işyeri ve evde geçiyor.

 

Karı kocanın okula giden kız ve oğlan iki çocuğu var. Kadın ve adam kültürlüdür ama dinden uzak yaşayan iki mühendistir.

 

Eskiden, Çocuklar Duymasın diye bir dizi vardı, aynen onun gibi…

 

Apartmanlarında birde, ak sakallı hacı amca ve kapalı tonton teyze komşuları vardır. Kadının ölmüş annesi, ölmeden evvel tek kızını çok sevdiği komşusu hacı teyzeye emanet etmiştir.

 

Dizi filmde her bölümde karı koca bazen iş, bazen ailevi, bazen çocuklarla ilgili bir sorun yaşarlar. Sorunlarını her zaman komşu amca veya teyzeye dökerler.

 

Emekli müftü hacı amca her bölümde Efendimizin SAV hayatından bir kesit anlatarak örnek almalarını sağlar.

 

EFKAN HOCAMDAN ESİNLENDİM

 

Allah’ın bana hidayetimle birlikte verdiği salih dostlardan birincisi, komşumuz ilahiyatçı öğretmen Efkan Vural hocamdı. Sık sık bize iner, çay sohbeti yapardık, Allah razı olsun.

 


Birçok konuda beni aydınlatırdı. Şimdi taşındılar ama yine de arada ziyaretimize gelir sağolsun. Evet, bu dizi film düşüncesinin esas kaynağı hocamın verdiği örneklerdi.

 

Örneğin, sanırım 2004’te birgün babacım işten getirdiğinde çok acıkmıştım. Annem yemek yapmamış, dünden kalan pırasayı ısıttı. Ben anneme sitem ettim:

 

Eh anne, komşuya gezmeye gideceğine bari bir kap yemek yapsaydın, dedim. Annem komşu teyze hastaymış, çağırdılar hepberaber geçmiş olsuna gittik, dedi.

 

Ben yinede söylendim ve sofraya küstüm, yemeyecem, dedim. Annem Efkan hocamın eşi Hatice hocama anlatmış durumu. Efkan hocamgil akşam bize çaya indiler.

 

Celal sofraya küsülmez, dedi. Peygamber Efendimiz SAV birgün aç halde eve geliyor. Ya Aişe yiyecek ne var, diyor. Hiçbişey yok cevabını alınca zaten ben de oruç tutmak niyetindeydim, diyor.

 

Düşündüm, Hocam haklısınız özür dilerim, dersimi aldım, bir daha asla böyle sitem yapmayacağım, dedim.

 

Efkan hocam, Celal tamam hatanı anladın, sorun kalmadı, dedi ve sonra eşi Hatice hanımın yapıp getirdiği poğaça ve keki çayla yememi söyledi ve olay tatlıya bağlandı.

 

DİZİDEN BİR SAHNE

 

Kadın adama sitem eder; bana birgün olsun çiçek getirmedin. Doğum günümü de unuttun zaten. Yoruldum artık, sen beni sevmiyorsun artık, der ve küser.

 

Adam, komşu hacı amcaya gider, fikir danışır. Hacı amca, birtürlü seni seviyorum cümlesini kuramıyorum, ama onu çok seviyorum, ne yapmalıyım, der.  

 

Amcamız ona, Kadınlar sevildiğini sıksık duymak ister, der.

 

Ona -ne bileyim- mektup yaz, sevgi mesajları çek, elbiselerinin ceplerine seni seviyorum bitanem diye notlar yaz, işten gelirken arada üç tane çikolata getir. Ona ve çocuklara…

 

Hacı Amcamız sonra, Efendimizden SAV örnek al evlat, diye adama şunu anlatır:

 


Hz. Aişe, Peygamberimizle (asm) yeni evlenmişti.

Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini…

Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle (asm) konuşmadan edemedi.

“Ey ALLAH’ın Resulü (asm), beni seviyor musun?”

“Evet, Ya Aişe, tabi seviyorum!”

... Hz. Aişe dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:

“Beni nasıl seviyorsun?”

Peygamberimiz (asm) sevgi şeklini tanımladı eşine:

“Kördüğüm gibi.”

Bu cevap Hz. Aişe’yi çok sevindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.

Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.

Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hz. Aişe sık sık sorardı:

“Ey ALLAH’ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?”

Peygamberimiz (asm), Hz. Aişe’yi memnun eden cevabı verirdi her defasında:

“İlk günkü gibi…”

 

Efendimizin SAV o kadar çok ibretli hadisi var ki… Belki 1000 bölüm dizi olur.

 

Allah tüm gençlerimize böyle güzel aşk nasip etsin.

 

Neden böyle bir dizi film olmasın?

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

17 Ekim 2016 Pazartesi

Allah’ın Sevgisine Nasıl Erilir?


Allah’ın Sevgisine Nasıl Erilir?

 

Bu yazıda -inşallah- Allah’ın sevgisine nasıl kavuştuğumuzu paylaşacağız.

 

Evet, kalpten Allah’ın sevgisini hissediyorum; Çünkü Rabbimden heran ilahi ipucu geliyor, çok zevkli bir hayat. Allah sizinle sürekli konuşuyor.

 

Yazıları yazarken, birine birşey diyeceğimde, birşey yaparken, eğerki neticesi olumsuz olacaksa, yapmamam, söylememem, yazmamam için, mutlaka Allah bir uyarı gönderir. Bendeniz bunlara ilahi ipuçları diyorum.

 

Defalarca şahidim, Uyarıyı dinlemezsem hiç iyi olmuyor. Bu uyarıların bazıları şunlar:

 

Tam o işi yapacakken, yazıyı yazdığımda veya tam konuşacakken aniden birşey oluyor, telefona mesaj geliyor, elektrik gidip geliyor, bilgisayar anlık kitleniyor, komşudan tıkırtı geliyor, cam açıksa bir kuş ötüyor, vs. daha çok…

 



Evet Rabbim beni seviyor, ne diyor Hadis-i Şerifte Cenab-ı Hak:

 

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:  "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:

"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."(Buhârî, Rikak 38.)

 

İlahi ipuçları gönderiyor. Çünkü Allah insanlarla olaylarla konuşur.

 

Biliyorsunuz ilk insan Hz Adem AS’ın oğlu Kabil, kardeşi Habil’i öldürmüştü ve cenazenin başında ne yapacağını bilememişti.

 

Allah, bir karga göndermiş, yeri eşelediğini görünce ne yapması gerektiğini anlamıştı.

 

“Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.” (Maide suresi, 31. ayet)

 

BAZI İBADETLERİM

 

İlahi ipuçları ile inşallah yaptığım zaman Allah’ın sevgisini kazandığımı düşündüğüm bazı ibadetlerden acizane örnek olması için bahsetmek istiyorum:

 



Bendeniz, beş vakit namaz ve ramazan orucunun dışında, (bu sene ramazanda hastalıklarımdan dolayı, ilk ve son gün, ptesi perş oruç tutabildim, geri kalan 20 gün fidye verdim), yani farzların dışında şunları yaparım:

 

Ekim’den başlayarak Mayıs’a kadar (önceden ptesileride) Perşembe günleri nafile oruç tutarım. Ayrıca kandil, aşure günü, arefe günü gibi özel günlerde de oruç tutmaktayım.

 

Nafile demek, boşuna demek değildir. Nafile ibadet, yapılması farz gibi emir olmayan, fakat yapıldığında çok sevap olup Allah’ın sevgisine erdiren ibadetlerdir.

 
Namazları sırtüstü yatarak Kabe TV'ye bakarak kılıyorum

Pazartesi ve Perşembe sabah namazlarına erken kalkar, namazı kılıp 250 kişilik dua listeme baklava yiyerek (ağlamak bana baklavadan lezzetli geliyor) uzun uzun dua ederim.

 

Uzun uzun baklavalı dua ediyorum, ki kabul olunan çoktur.

 

Her sabah güneşin doğuşuyla, Nefsin ve şeytanın vesvesesinden korunmak için, 41’er kez Ayet-el Kürsi, Felak, Nas okuyorum; akşamları ise 7’şer kez…

 

Güneşin doğumundan 45 dk geçince bu sureler bitiyor ve hemencecik tam bir hac ve umre kadar sevabı olan iki rekat işrak namazı kılıyorum.

 

Ayrıca hergece ve gündüz okuduğum 132 salavatın ve 11 ihlas+1fatihanın sevabını Efendimizin SAV, ehlibeytin ve ashabın ruhuna hediye ederim.

 

Artı maddi manevi rızklarının artması için 25 kişinin ruhuna da hediye ediyorum.

 

Sevgili ​dostlar, akşam ezanı ile gün biter benim için. Akşam ezanı ile adeta uzlete çekiliyorum. Yani yalnız kalıyorum. Rahat ağlamak için. Yoksa konsantre olamıyorum. Annem, hem benim, hemde oturma odasının kapısını kapatıyor.

 

Çünkü, dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir, Az gülün, çok ağlayın, der Efendimiz SAV.

 

Akşam namazı olan 5 rekat sonrasında 6 rekat evvabin namazı kılıyorum.

 

Normalde 22-22:30 gibi yatıyorum, fakat şeker olduğu için ayaklarım yanıyor. Gözlerimi açamıyorum ama uykuya geçmem bazen 12’yi buluyor.

 

Bu yüzden, Sabah namazı, dua, sureler, işrak namazı sonrası bir saat uyuyup sabah 9’da kuşluk namazı alarmıyla uyanıyorum.

 

2+2 rekat Kuşluk namazını kılıp kısa sabah duası ediyorum. Kahvaltı sonrası, güzel, kısa bir yazıyı sayfamda yayınlayıp email grubumuza mail atıyoruz.

 

Bunlar, yani işrak, kuşluk, evvabin namazları sevabı çok olan nafile namazlardır.

 

Kılıyorum, Çünkü Allah’ın ilahi ipuçları ile beni sevdiğini anlıyorum.

 

Her Perşembe yavaşta olsa arapça Yasin suresi okurum.

 

MAÇTA ZAMANI BOŞA GEÇİRMİYORUM

 

Mutasavvuf Yazar Osman Nuri Topbaş Hocaefendi şöyle der:

 

“Hakikati idrak etmiş bir insanın bu dünyada boşa geçirecek bir an’ı yoktur.”

 

Vaktim boşa geçmesin diye bolca sohbet dinliyor ve süzülen bilgileri hayat tecrübelerimle harmanlayıp blog sayfam için yazılar yazıyorum.

 

Önceden (2003) Ligtv’ye üyeydim, israf diye kapattırdım, kitaptan okumuşsunuzdur.

 

Maç izlemeyi severim ama Şimdilerde maç izlerken şunları yapıyorum.

 

1-) Maç izlerken Sesi kısıp akıllı telefonumdan youtube yada radyo sohbeti açıp dinlerim.

 

2-) İzlerken sesi kısıp zikir yaparım. Salavat, La ilahe illallah, Tevbe Estağfirullah…

 

Dostlar, dünyaya birkez geliyoruz, ölüm yaklaştı, biraz sevap biriktireyim.

 

Nasılsa kabirde bol bol uyuyacağım inşallah.

 


Sevgili Dostlar, eğer tatmadıysanız, NAMAZA başlamanızı ve gerçek huzura kavuşmanızı çok içten niyaz etmekteyiz. Çünkü herkesi çok seviyorum.

 

Elbette, Ahirette mükafatı çoook fazladır, ama inşallah dünyada da, O kadar çok huzur bulacaksınız ki, tatmış biri olarak, inanın bana…

 

Ama nefis ve şeytan namazı bıraktırmak çok uğraşacaktır. Onlarla inatlaşın.

 

Zaten inat duygusu, haram ve günahlara girmeme, ibadetten uzaklaştırmak isteyen nefis ve şeytana karşı inat edelim, diye verilmiştir.

 

Şeytan ve nefsimize mağlup olmamak için şimdi hemen namaza başlayalım.

Başlayalım ki namazın manevi zevkini tadalım...

 

Eğer namaz kılmasını bilmiyorsanız, internetten  "abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, beş vakit namazın kılınışı" konularını inceleyebilirsiniz....

 


Haydi bunca nimet veren Cenab-ı Allah’a teşekkür için namaza başlamaya ..... 

Allah hepimizi cennetine koysun İnşallah. (Amin) 

 

 

Celalin Penceresinden