H. Nur
Artıran - Allah hikmetsiz iş yapmaz
Bugünkü yazımızda, başımıza gelen her olayın bir hikmeti
olduğunu düşünmemize vesile olacak, yaşanmış bir hikayeden bahsedeceğiz.
Bu hikayeyi bu kış (mart 2014) Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran hocamızın Cine5 televizyonundaki Ab-ı Hayat
programında dinlemiştim.
H. Nur Artıran hocamız
yıllarca, rahmetli Mesnevihan Şefik
Can (1909-2005) hocanın yanında
bulunmuş. Ondan dinlediği şu anıyı seyircilere aktardı.
Erzurum’da, sanırım
cumhuriyetten önce, Osmanlı zamanında yaşanmış bir olay...
Şefik
Can hocamızın babası türbedar Müftü Tevfik Efendi’nin bizatihi başından geçen
yaşanmış bir olay… Erzurum’un bir mahallesinde evliya bir zatın türbesi varmış. (Erzurum’daki olayın geçtiği yeri ve evliya
zatın ismini unuttum)
Türbeyi ziyarete gelenler
sandukanın üzerine tülbent (başörtüsü)
hediye getirip sandukanın üzerine seriyorlarmış. Çünkü biliyorlar ki evliya
zatlar Hayy’dır. (diridir)
Türbeye hizmet eden türbedar
Tevfik Efendi şöyle düşünmüş. Mahallelerinde kocası
ölen dul bir kadın varmış, çok fakirmiş, üstelik yetişkin üç yetim kızıyla yaşıyormuş.
Ben
bu tülbentlerin dört tanesini sandukanın üzerinden alıp, o fakirlere hediye
edeyim, diye düşünmüş. Biri anne, üçü de kızlar için... Götürmüş
vermiş.
Ertesi gün sabah,
Tevfik Efendi uyanınca bir bakmış, sağ eli ve
parmakları felç olmuş, oynamıyor. Üstelik diğer eliyle bile parmaklarını
oynatamıyor, kaskatı kesilmiş...
Anıyı anlatmaya devam
ederken muhterem H. Nur Artıran hocamız burada şu yorumu ekledi:
Biz
olsak naparız? Doktor doktor gezeriz, fizik tedavi, kaplıca, tavsiye
ilaçlar, kremler vs... Ama türbedar öyle
yapmamış. Allah bana bunu neden vermiş olabilir, diye başlamış düşünmeye...
Çünkü biliyormuş ki, sebepler perdedir. Herşeyin bir maddi
sebebi, bir de manevi sebebi vardır. Yani hikmeti, gizli nedeni... Allah hikmetsiz hiçbir şey yapmaz.
Türbedar son birkaç gün
içinde yaptığı herşeyi düşünmüş ve elinin taş kesilmesine bir neden bulamamış. Aklına takılan tek şey, sandukadan alıp
götürdüğü tülbentlermiş.
Tülbentleri verdiği fakir
aileye gidip, utana sıkıla o tülbentleri
geri istemiş. Ben size yenisini kendi cebimden alacağım. Onlar o evliya
zata hediye edilmişti, izinsiz aldım, demiş.
Tülbentleri
geri getirip sandukanın üzerine sermiş. Ertesi gün uyandığında
ise eli eski haline gelmiş. Bu sefer başlamış evliya zatın -Allah’ın izniyle- neden
böyle birşey yaptığını düşünmeye...
Mahallede bir araştırma
yapmış. Tülbentleri verdiği kadın ve
kızlarının, o türbeyi hiç ziyaret etmediklerini öğrenmiş. Bir de, evliya
zatın hakkında şöyle dediklerini aktarmışlar:
“Millet
ne anlıyor o türbeyi ziyaretten.... Akılsızlar sandukaya yüzlerce tülbent
sermişler.“
Evet evliyalar diridir.
Çevrelerinde olan bitenden Allah’ın izniyle haberdardırlar. Günümüzde bazıları
diyorlar ki, Hz Muhammed SAV, 1400 sene
önce yaşadı ve öldü...
Bir
evliyanın bile öldükten sonra tasarrufu devam ederken, bir şehide bile ölü
denmezken, peygamberlere nasıl öldü deriz? Konu dağılmasın, Herneyse,
...
Bizler,
başımıza gelen olaylar hakkında çoğunlukla maddi sebeplere takılıyor ve
olayların hikmetini düşünmüyoruz.
Çukur varmış, görmedim,
düştüm, ayağım incindi diyoruz mesela...
Halbuki işlediğimiz bir günahın ya cezası, ya kefareti yada bize bir ikaz
olabilir.
Geçen yıl bu konuda
yazdığımız şu yazımız çok ilgi
görmüştü. İnşallah tekrar okuyunuz:
Evet sonuç olarak, biliyorsunuz ayette Rabbimiz, ”… Allah izin vermeden bir
tek yaprak bile düşmez...“ (Enam suresi 59. ayet) buyuruyor.
Her
başımıza gelen iyi yada kötü her olayın hikmetini, yani Allah’ın bunu neden vermiş
olabileceğini düşünüp varsa günahımıza tövbe etmeli, hak yemişsek helallik
almalıyız.
Rızkımız mı bollaştı, bu
belki şükür imtihanıdır diye düşünmeliyiz...
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Celal Kardeş; gönlünüze sağlık; işiniz gücünüz rast gitsin ; şükranla nice yazıda buluşmak üzere
YanıtlaSilCelal Bey, çok teşekkür ederiz. Bizler sebepler perdesine takılıp arkasındaki nedenleri tefekkür etmeyi unutuyoruz. Yazınız ile bu konuda hassas olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlamış olduk.
YanıtlaSilMuhterem H. Nur Artıran Hanımefendi'nin Ab-ı Hayat programında anlattığı bu hadiseyi bendeniz de çok etkilenerek dinlemiştim. Yazınız vesilesiyle içimizde tazelendi.
Kalbi şükran ile...
Sevcan Vatansever
Celal Bey, bu hikaye hatırlattırdığınız için çok teşekkürler. Tam iyi geldi... sizin derin ve samimi düşüncelerinizi için Allaha şükürler olsun. Selam,sevgiler. Sylvie Güvenek
YanıtlaSilDeğerli Celal bey kardeşimiz. Bu kıymetli sohbeti hatırlamamıza vesile olan yazınızdan dolayı sonsuz teşekkürler ederim.
YanıtlaSilHer işde ganîmet var
Her nesnede zinet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Celal BEY,
YanıtlaSilPaylaşımınız için çok teşekkür ederiz. Gerçekten görünenin arkasındaki görünmeyeni görmek niyazıyla Rabbimizden feraset niyaz ediyoruz. Sevgiler..
Eralp KÜÇÜK
Allah razı olsun kardeşim.MübarekRecep ayın nurla dolsun kardeşim.
YanıtlaSil