Allah’ın Varlığının İspatı
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Bu hafta
size 2017’de Egemen Yayınlarından çıkan “İçimdeki Bitmeyen Özlem” isimli
kitabımızdan bir bölüm paylaşmak istiyoruz.
2003 yılında Kuranı Kerimin Türkçe mealini okumam
ve uygulamam sonucunda Allah hidayete erdirdi. 2006’da ise Allah beş vakit
namazla huzuruna kabul etti.
Sonrasını kitaptan kopyalıyoruz, buyrun okuyalım:
Evet 2006’da, Allah günde beş kez huzuruna aldı. Beş vakit namaza
başlamadan önce, 2004-2005’te ara ara namaz kılarken sürekli aklıma çeşitli
sorular takılmaya başlamıştı.
Mesela; (Tövbe Haşa!) Allah var mıdır, neden göremiyoruz?
Tamam insanları Allah yarattı, peki Allah’ı kim yarattı? (Tövbe
Haşa!) , Kuran, Allah’ın sözü müdür, onu
Hz. Muhammed SAV uydurmuş olamaz mı? Vs… Bunun gibi şüphelerdi…
Yıllar
içinde pekçok kitap okudum, birçok dini radyolardan “Ehl-i sünnet vel cemaat” (Peygamber Efendimizin SAV ve Onun Eshabının
gittiği yolda yürüyenlerdir.) alimlerden sohbetler dinledim, internetten
yazılar okudum, Youtube’dan sohbetler izledim.
Bu sorularımın hepsine tatmin eden cevaplar buldum. Şüpheler yerini
tevekküle bıraktı.
Evet şimdi bunları çok kısa anlatmak istiyorum. Çünkü eminim benim
gibi kafasında bu tür şüpheler olan engelli veya sağlıklı gençler çoktur. İsteyen
nefsimle beraber dinlesin!
Ey Nefsim! Öncelikle bu şüpheleri aklımıza getiren şeytandır, bunu iyi
bil, sakın unutma!. Şeytanın amacı, bu tür vesveselerle insanları ibadetten
uzaklaştırmaktır.
Öncelikle belirtmek isterimki, bu bilgiler benim değil, ben acizane
bir ilim taşıyıcısıyım. Bunlar değerli ehl-i sünnet alimlerin kitap ve
sohbetlerinden öğrendiklerimdir.
Bize Rabbimizi tarif eden üç büyük Tanıtıcı var. Birincisi
Kainat Kitabı (Canlı, cansız evrende var olan her şey) , ikincisi Kur’an-ı Kerim ve üçüncüsü Efendimiz Hz. Muhammed SAV.
Diğer
ikisine vesvese ile şüphe geldiği için, sadece Kainat Kitabından birkaç örnek
vermek istiyorum:
Dinle ey
nefsim! Allah, insanlara akıl denen cihazı kendisini bulmamız için vermiştir.
Şimdi, Kainatın içindekileri düşünelim.
Milyarlarca galaksi var, herbirinde milyarlarca gezegen var, birbirine
çarpmadan milyonlarca yıldır çok hassas hesaplarla dönerek ilerliyorlar.
Allah,
dünyayı geceyi ve gündüzü oluşturmak için, saatte 1670 km hızla kendi etrafında
basket topu gibi döndürüyor. Mevsimleri oluşturmak için ise, dünyayı aynı anda
güneşin etrafında saatte 75 bin km hızla döndürüyor. Çok ince hesaplarla…
Belgesellerden izliyoruz. Zehirli bir uçan böcek milyonlarca yıldır
bal yapıyor. Elsiz bir böcek ipek yapıyor. Tavuğun tornası yok, tezgahı yok,
okula gitmedi, milyonlarca yıldır protein deposu aynı yumurtayı çıkarıyor.
Bizim
ağzımızın tadını bilen birisi olmalı ki, salataya, çorbaya sıksınlar diye
limonu yaratmış. İhtiyacımız olan vitaminleri bilen birisi olmalı ki, portakalı
yaratmış.
Ayrıca,
bizi de çok seviyor olmalı. Yarattığı portakalın rengi gözümüzün, kokusu
burnumuzun hoşuna gidiyor. Bizi seviyor ki, portakalı da elma gibi yaratmamış,
dilim dilim ambalajlamış ki, kabuğunu soyunca üstümüzü batırmayalım…
İnsan, kendi yaratılışındaki ve kainattaki
mükemmel tasarımı düşününce, herşeyin bir hikmetle yaratıldığını keşfeder.
Mesela bir
telefon veya kitap bile kendi kendine olamaz ise, nasıl oluyor da bu harika
düzen, muhteşem varlıklar tesadüfen kendi kendine olur.
Mesela hiç düşündük mü? Herşeyin katı halinin
kütlesi ağırdır. Neden suyun katı halinin yani buzun kütlesi hafiftir.
Eğer buz ağır olsaydı dibe çökerdi. Bütün okyanus
buz tutardı. Bir kışta bütün balıklar ölürdü. Engin merhametli Cenab-ı Allah
buzu yukarı kaldırıyor ki, aşağıda yaşam devam etsin.
Biz herşeyi başımızdaki gözümüzle göremeyiz.
Mesela telefondaki sesi kulak gözümüzle, yemeğin tuzunu dil gözümüzle, çiçeğin
kokusunu burun gözümüzle görürüz.
Allah’ın
varlığını ise akıl ve kalp gözü ile anlıyoruz. Başağrısını, elektriği, havadaki
ses dalgalarını, mikropları vs. gözle göremediğimiz gibi…
Allah tüm dünyayı insan için yarattı. Yeryüzü
sanki bir sofradır. Odunlar , (meyve ağaçları) tabaklarında (dallarıyla), üzüm,
elma, kiraz, şeftali, karpuz, muz uzatıyorlar.
Bir ağaç çamurlu su içer, bal gibi muz, kavun vs.
verir. Mesela bir inek ot yer, su içer, vitaminli süt veriyor...
Ayrıca eti, sütü, derisi, faydalı ; dışkısı gübre
oluyor, köylerde tezek olup sobada yanıyor.
Peki insan ne için yaratıldı? İnsanın eti yenmez,
sütü yok, derisi işe yaramaz, saçından çorap örülmez, kereste olmaz.
Mesela
vücudumuz. Sindirim sisteminden boşaltım sistemine, kan dolaşım sistemine,
sinir sisteminden kas sistemine…
İncelediğimizde bunun gibi çok ince hesaplarla kurulan karmaşık
sistemler onu yapan üstün bir aklı gösterir.
İşte, O yaratıcıya Allah diyoruz.
Diyorlar
ki, kendi kendine oldu. Mesela ben, bu cep telefonu kendi kendine oluştu, desem
inanır mısınız?
Şimdi
diyelim ki, yapan mühendis insanlar bu cep telefonuna düşünme kabiliyeti
ekledi.
Yani
gerçekten akıllı bir telefon oldu farzedelim…
Telefon düşünür der ki;
Beni
yaratanın tuşları olmalı, beni yaratanın şarj kablosu olmalı, mikrofonu,
hoparlörü, tuş kilidi olmalı, der.
Biz insanlar da bize düşünme kabiliyeti veren zata karşı edepsizce
sözler söylüyoruz.
Küçücük aklımızla diyoruz ki, Allah’ı kim yarattı.
Allah bizim böyle düşünmemizi istemiyor. Diyor ki: “La ilahe
illallah” Yani Allah’tan başka ilah yoktur.
Çünkü, Allah’ın cemalini ancak cennette göreceğiz inşallah, cennete
layık olursak…
Biz zaten Allah’ın içindeyiz. Balık okyanusu görebilir mi? İnşallah
anladın ey nefsim!
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder