1 Mart 2016 Salı

İlahi Aşk’ımın Başladığı Hikaye


İlahi Aşk’ımın Başladığı Hikaye

 

Bugün, Hayat serüvenimizi roman tadında hikayeleştirdiğimiz “İçimdeki Bitmeyen Özlem” isimli kitabımızdan 19. Bölümde ilahi aşkımın başlangıcı olan hikayeyi paylaşmak istedik.

http://icimdekibitmeyenozlem.blogspot.com.tr/
 

 

İnşallah bu hikaye benim gibi hayatınızı sorgulayıp hayırlı kararlar vermenizi sağlar.

 

 

İnsan, ancak dönüp ardına baktığında zamanın nasıl hızla geçtiğini anlıyor. Ve insan daha dünyaya niçin geldiğini, hayatın gayesini anlayamadan bir bakmışsın ömür bitiyor.

 

***

 

İnsan, ezelde ruhlar aleminde Rabbine seni seviyorum, sana aşığım, demişti. Cenab-ı Allah, mademki öyle, o halde aşkını ispatla, diye bizi bu dünyaya sabır ve şükür imtihanına gönderdi. Giriş yazısında anlatmıştık.

 

Şu bir gerçek ki; söz ile ifade edilen sevgiden, hâl ile ortaya koyulan sevgi, saygı elbet çok daha derin ve gerçektir.

 

Ama biz insanlar, nefsin arzu ve isteklerinin peşinde koşmaktan geldiğimiz yeri, verdiğimiz sözü, gideceğimiz yeri, aslında Allah’ı unuturuz.

 

Ama Rabbimiz öylesine merhametlli ki… Kusurlarımıza bakmadan, unutkanlığımızı, gafletimizi, cehaletimizi hoşgörür, yine de merhamet eder.

 

Bu merhamet neticesinde, kendisini hatırlatmak için, yani Kıblemizi Zat’ına çevirmemiz için şahsımıza özel peygamberler gönderir.

 

Bu elçiler aklını kullananlar için Dön Rabbine diyen uyarıcılardır.

 

Önceki peygamberlerin adı Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz İsa AS, vs. idi. Bize özel gelen elçilerin adı ise, acı, keder, ızdırap, bela, hastalıktır…  

 

“Gönüle gamdan kederden bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail de gönüle iner. Düşünce, Meryem gibi yüzlerce İsa’ya gebe kalır.”

 

(Hz. Mevlana: Divan-ı Kebir, cilt 3,1159)

 

Allah kusurlarıma bakmadan, merhametinden hastalık peygamberini bana özel gönderdi. Gafletten uyandırdı, bu hastalık sayesinde doğruyu buldum.

 

Engelli olmak bana Alah’ın hediyesidir.

 

 

***

 

 


 

Yaşım otuz olmuştu.

 

Hayatımın en önemli dönüm noktası 2003 yılında aldığım bir E-mail’dir.

 

Biliyorsunuz E-mail ingilizce bir kelimedir ve elektronik mektup demektir.

 

Stresli çalışma ortamında çalışırken bir e-mail aldım. Mailde bir hikaye vardı. Hikayede anlatılan şeyleri düşünmemiz isteniyordu ve konuyla ilgili çarpıcı sorular soruluyordu.

 

Öncelikle hikaye şöyleydi;

 

Çok fakir ve aciz bir genç kız/erkek, dünyanın en zengin, en cömert, en merhametli ve en güzel kız/oğlan’ına aşık oluyor ve bir şekilde huzuruna çıkıyor ve O’nu çok sevdiğini söylüyor.

 

O zengin ve merhametli kişi, Peki madem beni sevdiğini iddia ediyorsun, öyleyse seni bir takım zorlu şeylerle imtihan edeceğim. Bakalım sabredebilecek misin? , diyor.

 

Adamlarım seni şimdi narkozla derince uyutup dev bir gemiye bindirecekler. Eğer sınavı geçebilirsen, yani beni sevdiğini ispat edersen, geminin varacağı limanda bana kavuşacaksın.

 

Böylece dünyanın en güzel ve zengin kişisinin sevgisini kazanmış olacaksın ve hayal edemediğin mutluluğa kavuşacaksın, tamam mı, diyor.

 

Aylar sonra narkozun etkisi yavaş yavaş geçiyor ama çevresindekiler ona gemiye neden bindirildiğini unutturuyor. Kimi eğlenceyle, kimisi oyunla, kimisi para kazanmakla meşguller…

 

O da bunlara dalıp gidiyor, yani bu seferde gaflet uykusuna geçiyor.

 

Sonra, birgün güvertede gökyüzünü seyrederken, neden bu gemiye getirildiğini hatırlıyor.

 

Aslında kendisini meşgul eden para, oyun ve eğlenceler hep bu imtihanın unsurlarıymış.

 

Gemide O’nun bir elçisi olduğunu da hatırlıyor. Bunları O açıklıyor. O seni heryerden duyar, heryerde mikrofonu var, durumunu arzet, af dile, mutlaka affeder, diyor. Ve genç af diliyor.

 

Elçiye, O sevgili benden neler istiyor, ne yaparsam bu imtihanı kazanırım, diye soruyor.

 

O da, sevgilinin yazdığı kitabı oku, uygula, orada açıkladı, diyor ve bir de benim yaptıklarımı yaparak bana benzemeye çalış. Çünkü ben onun en sevdiği insanım.

 

Mesela, Sabah erken kalk, dişlerini fırçala, dört dakika spor yap; insanlarla tebessümle selamlaş, geminin alt katındaki fakirlere ikram et.

 

Mailde, Şimdi bu hikayenin üzerinde biraz düşünelim, yazıyordu. 

 

Mesela, bunun gibi sizi narkozla bir hafta uyutuyorlar. Bir hafta sonra uyandığınızda kendinizi okyanusun ortasında gitmekte olan bir gemide buldunuz.

 

Uyandığınızda ilk ne yaparsınız; Ben bu gemiye nasıl ve neden bindirildim, beni kim getirdi, gemi nereye gidiyor, bu geminin sahibi, kaptanı kim, diye sorgularsınız değil mi?

 

Acıkmak duygusunu içimize yerleştiren Allah, merak etmek duygusunu da yerleştirmiş ki, “Nereden geldim, nereye gideceğim, cennet nedir, cehennem nedir, Peygamber kimdir, …

 

‘Allah kadirdir' ne demektir, acaba Enfal Sûresi neden bahseder, öldükten sonra dirilmek nasıl olur?”; insanın vazifesi, İslamiyet'i öğrenmek, anlamak ve yaşamaktır.

 

İşte merak da insana bunun için verilmiştir; kendisine lazım olanı arayıp bulsun diye.

 

Mail, insan, aynen hikayedeki gemiye bindirilen genç gibi, Allah’ı sevdiğini ispat etmesi için dünyaya sabır imtihanına gönderildi, diye devam ediyordu.

 


Bizler de, gaflet uykusundan uyandığımızda, yani dünyamızın, uzay denen okyanusta yüzen bir gemi olduğunun şuuruna vardığımız o an, hepimiz mantıken şöyle sorgulamayız:

 

Biz dünyaya nereden geldik, Yaşamın gayesi nedir, Ölüm nedir, öldükten sonra başımıza neler gelecek, Ölen insanlar nereye gidiyor? , vs. …

 

Mailde, bu gibi soruların cevaplarını Kuran-ı Kerim'de bulabilirsiniz, diyordu.  

 

Ve Dünya hayatının değersizliği... Kalpten yapılan bir tövbe ile günahsız yaşama başlanacağı... vs. gibi konularla ilgili ayetleri de, Kuran-ı Kerim'de bulabileceğimizi belirtiyordu.

 

Ve e-mail yani mektup, insan bu soruların cevabını bulamazsa kalpten huzuru, mutluluğu asla yakalayamaz, diye bitiyordu.

 

***

 

Evet, işim, evimiz, arabamız vardı, sevdiklerim sağlıklı ve yanımdaydı ama huzurlu değildim. Çünkü niye yaşadığımızı ve Allah’ın neden beni engelli yaptığını bilmiyordum. 

 

Ramazana bir hafta vardı. Güzdüzleri işyerimde ve gecelerce yatağımda, bu hikaye ışığında dünya ve geçmiş hayatım hakkında uzun uzun düşündüm.

 

Allah nasip etti, Bu soruların cevabını öğrenerek huzur bulmak ve hayatıma yepyeni bir sayfa açmak için, tövbe-istiğfar ettim ve Kuran-ı Kerim’i okumaya karar verdim hamdolsun.

 

 

İnşallah bu hikaye benim gibi hayatınızı sorgulayıp hayırlı kararlar vermenizi sağlar.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

2 yorum:

  1. Ne mutlu sanaki senin için şer gibi gözüken ama senin için hayır olan rahatsızlığın sayesinde hidayeti bulmuşsun. Allah çektiğin sıkıntıları günahlarına keffaret kılsın Cennette Cemaliyle müşerref kılsın yüreği güzel adam!

    YanıtlaSil
  2. ilham verici bir hikaye. teşekkürler paylaştığınız için.

    YanıtlaSil