Bunun cevabı aslında çok basit; Benden
geriye faydalı bir eser kalması için, böylelikle ölünce amel defterimin
kapanmaması için, bu kitabı yazıyorum.
Buna,
şu anlatacaklarımı öğrendikten sonra karar verdim.
Ebu
Hureyre (ra)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu:
"İnsanoğlu öldüğü zaman,
bütün amellerinin sevabı da sona erer.
Şu üç şey bundan müstesnadır:
1-
Sadaka-i câriye, (okul, cami, hastane, köprü,
aşevi, vs… yaptıran)
2-
istifade edilen ilim, (faydalı kitap yazan, buluş, icat,
öğrenci yetiştirmek, vs… )
3-
kendisine dua eden hayırlı evlat."
(Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi,
Nesâî)
***
Evet ben zengin değilim ki, cami,
okul, hastane, vs. yaptırayım.
Artık evlenemem, şimdi yatalağım, çocuğum da olamaz.
Evet
ben bu hadisi belki on yıl önce okudum, nedenlerden biri buydu, ama kitap yazma
kararını vermemi sağlayan asıl şey şuydu:
***
Hastalığımın
adı Friedreich Ataksisi. 1860
yılında keşfeden alman doktorun adıyla anılıyor. Bu hastalığın nedeni bilinmiyor, sürekli ilerliyor ve dolayısıyla bir
tedavi de yok.
Beyincikteki hücreler yaşlanıyormuş. Öyle
demişti doktor. Beyincik, beynin alt bölümünde vücudun güç ve denge koordinasyonunu
sağlayan bir organımız…
Yani, his
ve görünüm olarak normal insanlardan farkımız yok. Ama beyincik hücreleri
sürekli yaşlandığı için sanki yüz-yüzelli
yaşındaki insan gibi güçsüz ve dengesiziz. Belki daha yaşlı…
Yani biz
Friedreich Ataksisi (FA) hastaları, hızlandırmalı eğitim derler ya, hızlı
yaşamış ve çabucak yaşlanmış oluyoruz. O yüzden kendimi ölüme yakın
hissederdim.
Tabi ölüm
saatini ancak Allah bilir. Bazı ülkelerde 60 yaşını aşkın FA hastaları var.
Bunları öğrendikten sonra, yukarıdaki
hadisi hatırladım ve yazının girişinde belirttiğim gibi, benden geriye faydalı
bir eser kalması ve ölünce amel defterimin kapanmaması için, bu kitabı yazmaya
karar verdim.
Aslında
bu bilgileri 7-8 yıl önce öğrendiğim için hayatımı anlattığım minik bir
kitapçık yazmıştım, hatta sayfamda da paylaşmıştım. Faydalıydı, yazılarını okudukça namaza başladım, diye mesajlar
alıyordum çünkü.
Zaten
bu yüzden blog sayfama yazılar yazıyorum. Şimdi ise, böyle bir kitabı yazıların
özetini de hayat hikayemle harmanlayarak yazma kararı verdim, çünkü 40’lı
yaşlardayım.
***
Şİmdİ
YAZMAKTA OLDUĞUM kitabımIN hakkında bİr duyurum olacak!
Şu
an kitabı bitirdim sayılır. Fakat birkaç ay düzetmelerle uğraşacağım. Allah
ömür verirse, kitabı yayınevlerine basılabilirliğini sormak için göndermeden
önce sizlerle paylaşmak niyetindeyim...
Kitabı rahat okunması için üç
kısıma ayırdım. Giriş, gelişme, sonuç.
Bu üç kısmı da kendi içlerinde
bölümlere böldüm. Mesela, giriş kısmı 13 bölümden oluşmaktadır. Her bölüm de
alt başlıklar halindedir. Yani okuması gayet kolaydır.
Kitap 41 bölümdür. Her hafta
Pazartesi, Çarşamba, Cuma olmak üzere haftada üç bölüm yayınlayacağız Allah
nasip ederse…
Facebook,
Twitter ve 252 kişilik email listemdekilerle; blog sayfamda kitabımın o gün
yayınladığım bölümünün linkini paylaşacağım.
Yılbaşından sonra, Ocak 2016’da
başlayacağız, Nisan ortasında bitecek inşallah…
***
"Ölüleri diriltecek olan
Biziz ve insanların ölünceye kadar işleyip Âhiret hayatları için gönderdikleri (sevap
ve günahları) da, (öldükten sonra) arkalarında kalan (ama Kıyamet’e kadar
hesaplarına işlenmeye devam edecek)
iyilik ve kötülüklerini de yazıyoruz. Biz, esasen her şeyi Apaçık bir Öncü
Kitap’ta tek tek kaydetmiş bulunuyoruz."
(Yasin suresi, 12. ayet)
Allah hepimize öldükten sonra amel
defterimizin kapanmaması için bu üç şeyi yapmamızı nasip etsin. Tabi bu üç şey,
imanlı ölenler içindır.
Yoksa, Kuran’ın ifadesiyle
amellerimiz boşa gitmiştir. Belki benim gibi aklınıza gelmiştir. İnşallah
Edison imanlı ölmüştür de hala sevap yazılıyordur defterine…
Celalin Penceresinden
Merhabalar Celal Bey.
YanıtlaSilMilliyet Blog'da ki yazınızla tanıdım sizi. Burada da blog sayfanızın olduğunu profil bilgilerinizden öğrendim. Ben de yıllardır burada blog yazıyorum ama, hiç karşılaşmadık. Nasip değilmiş. 2007 yılından beri buradayım. Eski hesabımı ve sayfalarımı bir kaç kez sildim. Şu anda en son yeniden oluşturduğum sayfamla yayın hayatına devam ediyorum. Ama yine buraya kızarak Milliyet Blog'a yönelmiştim. İşte bazen burada, bazen Milliyet Blog'da oyalanıp duruyoruz.
Rahatsızlığınız için size Cenab-ı Allah'tan acil şifalar dilerim. Allah'tan ümit kesilmez, mucize de olsa beklenir. Her şeye rağmen O'na şükretmek kulluğumuzun bir gereğidir.
Kitabınızla ilgili Milliyet Blog'da bilgi edinmiştim. Zannedersem aynı uygulamayı bu blog sayfanızda da yapacaksınız. Size başarılar dilerim. İnşAllah en kısa zamanda son rütuşlarınızı tamamlayıp, kitabınızı okuyucularınızla buluşturursunuz.
Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.
Merhabalar Recep bey,
Silgüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
amin hastalığım bana Allah'ın hediyesidir, çok şükür...
Kitabı, yazıda belirttiğim gibi inşallah Ocak 2016'da yayınlamaya başlayacağım
Allah size de yayın hayatınızda başarılar versin.
Sevgilerimle
Celal