2016 Ereğli Yaz Dönemi Hüzünlü Başladı
Bu yıl yaz dönemini erken başlattık. 14 Mayıs 2016’da Ankara’dan memleketimiz
Konya Ereğli’ye geldik. Erken geldik çünkü 19 Mayısta dayımın kızının düğünü
vardı.
Ereğli’ye geldikten sonra yaşadıklarımı ayrıntılara girmeden kısaca
yazmak istiyorum çünkü burası bir blog (günlük) sayfası…
Allah rahmetiyle muamele
eylesin
Düğünden üç gün önce 16 Mayıs 2016 Pazartesi kuzenimin kızı Nisa
Tekin’in vefat haberini aldık. Şubatta Lösemi tedavisi başlamış, dört ay sonra
Hakk’a yürümüştü.
Annemin ablası Fadimana teyzemin torunuydu Nisa… 15-16 yaşındaydı.
Birkaç yıl önce Karaman Ayrancı’da teyzemgile gittiğimiz bir bayram ziyaretinde
görmüştüm.
Kuzenim Kadriye’nin kızı Nisa hayat doluydu. Kuzenleriyle bahçede
koşturuyordu.
İstanbul’da yaşıyorlardı. Çokta zekiymiş, geçen sene Teog sınavında
başarılı olmuş ve Denizcilik Lisesini kazanmış, orada okuyordu, şimdi ikiye
geçecekti.
Hep gülümserdi. Kuzenim hastanedeyken Facebook’ta paylaştığı
resimlerde hep gülümsüyordu. Zaten vefat ettiği ana kadar bilincini hiç
kaybetmemiş.
Kuzenim Kadriye başında ağlarken gözünü açamıyor, konuşamıyor ama
annesinin yüzünü okşuyor, adeta teselli veriyormuş. Doktorlar Nisa fenalaşınca
odadan çıkarmışlar ve az sonra son nefesini vermiş.
Allah rahmet etsin. Daha onun imtihanı başlamamıştı. İnşallah şehittir,
ailesine mahşerde şefaat eder ve cennetteki makamı yüksek olur.
Buraya göndermeden önce, cenazeyi İstanbul’daki evlerinin önüne
getirmişler. Denizcilik lisesinden sınıf arkadaşları beyaz kıyafetleriyle evin
önüne gelmişler.
Kuzenim o ȃnı telefonda annesine
anlatıp ağlamış. Cenaze gelmeden annemgil Ayrancı’ya teyzemgile gittiler, orda teyzem bunu
anneme ağlayarak anlatmış.
Kuzenim: “Anne beyaz güvercinler geldi, içinde benim güvercinim yok
anneee…” :(
18 Mayıs 2016 Çarşamba Ambar köyünde toprağa verildi. Dayım kına
gecesini iptal etti.
Ereğli’de gezdim
2016 Ereğli günleri böyle hüzünle başladı.
Cuma günü akülü yani özgürlük arabamla Ulu camiye gidip yine minare
gölgesinde Cuma namazını ve sonra yine cami avlusundaki üç cenaze namazını
kıldım.
İçimden, inşallah en yakın zamanda vuslatım olurda, bu tabuta bende
girerim ve cenaze namazım burda Ulu Cami’de kılınır, diye geçirdim.
Namaz sonrası Ulu Cami avlusunda Facebook’tan arkadaşım Ahmet Türk
isimli gençle karşılaştık. 21 yaşındaki Ahmet çok olgun bir gençti, müsaitsen
beraber gezelim, dedim.
Ahmet’le beraber halaoğlum, kuzen öğretmen Burak Serpek’a uğradık
ve sonra Park Site isimli AVM’ye geldik. Yemek ve çay sohbeti sonrası Ahmet müsade
istedi.
Bende kışın Facebook’tan aşina olduğum Engelsiz Yarınlar derneğine
gittim. Eski Sümer karakolunun orda, Down Cafe’nin yanında müstakil ağaçlık
şirin bir yer…
Derneğe geldiğimde kimse yoktu. Sonra içerden akülü sandalyede bir
genç çıktı. Kendisi derneğin sekreteri imiş. İbrahim Ercan isimli genç hoş
sohbetiyle beni kendine çekti.
Hemen çay getirdi. Dernek avlusundaki masaya koydu. Sohbete
başladığımızda akülü arabama göz gezdiriyordu. Arabanın far camı kırıktı. Abi
bi dk, dedi.
Akülü arabasıyla gidip ilerdeki çantadan tornavida aldı, bina yan
tarafına gitti. Ben çayımı yudumlarken bir eli akülü araba kumandasında, öbür
ölünde yeni far camıyla döndü.
Kendisi de akülü arabasında olan İbrahim kardeşim, eğilerek far
camımı vidaladı, üstelik yeni ampülde taktı. Allah razı olsun. Parçaları nerede
buldun diye merak ettim.
Üzerine römork devrilip ölen bir engellinin hurdacıya satılan akülü
aracını satın almış. Sağlam parçalarını kullanıyormuş, bana da nasipmiş.
İbrahim ise 2006’da ağaç keserken üzerine ağaç devrilmesi sonucu
felç olmuş.
İbrahim akülü arabamı tamir edince gurbetçi Çetin kardeşim aklıma
geldi.
Hastalığım iyice ilerleyince, iş dışında dışarı çıkamıyor,
haftasonları sürekli evdeydim.
Ereğli
belediyesi ihtiyaç sahiplerini belirleyip ücretsiz akülü tekerlekli sandalyeler
veriyormuş.
2003
yılında amcam belediyedeki tanıdıklarından bir akülü araba ayarlamış. Amcam
bizi çağırdı. İşten izin alarak Ankara’dan Ereğli’ye gittik.
Oradaki
yetkili otomobille geldiğimizi görünce akülü arabayı vermek istemedi. Zengin
zannetti bizi herhalde... Haklıydı. Ben o arabayı iki, üç yıl para biriktirip
alabilirdim.
Sonradan adının Çetin olduğunu öğrendiğim, kalbi insan sevgisiyle
dolu olduğu yüzünden belli olan hayırsever genç:
“Benim hakkım helal olsun. Engelli kardeşimi sevindirelim. Akülü
arabayı ona verelim” dedi.
Akülü arabayı alarak mutlu şekilde Ankara’ya döndük.
Emekli olana kadar yazları haftasonunda özgürce dolaştım ve
dostlarla Harikalar Diyarı parkındaki çay bahçelerine gidip sohbet edip mutlu
oldum. Şimdi ise Ereğli’de…
Sonradan
öğrendiğime göre, bu akülü arabalar Hollanda’dan geliyormuş. Hollanda’da
yaşayan üç gurbetçi vatandaşımız bir şey görmüşler ve çok üzülmüşler.
Hollanda
devleti ihtiyacı olan her engelliye akülü araba veriyormuş. Üstelik sanırım
üç-beş yılda bir bu arabaları yeniliyormuş. Eski akülü arabalar ise hurdalığa
atılıyormuş.
Bu üç vatandaşımız düşünmüşler, ülkemizde sokağa çıkamayan pek çok
engelli var.
Bu
arabaları toplayarak, tamir edip, bakım yaptıktan sonra, öncelikle kendi
memleketlerine, daha sonra da çeşitli belediyelere göndermeye karar vermişler.
Bildiğim
kadarıyla Ereğli, Karaman, Konya ve Kayseri’de bu akülü arabalar ihtiyaçlı
engellilere ulaştırılmış.
Bu üç
gurbetçi kardeşim elele verip bu arabaları Türkiye’ye göndermişler.
Birisi,
çalıştığı iş gereği, yurtdışı gümrük ve nakliyat tırları işini üstlenmiş.
Diğeri,
akülü arabalarını tamir bakım yapmış, akülerini yenilemiş, şarj cihazı ayarlamış.
Sonuncusu,
Hollanda’da hayırsever bir lokanta işletmecisiymiş. Bu işler için gerekli olan
maddi desteği o sağlamış. Allah onlardan razı olsun.
İşte Hollanda’da akülü arabaları tamir eden ve Ereğli’de bana akülü
arabayı verip sevindiren o merhametli kişi, Çetin kardeşimmiş. Hollanda’da
elektrik teknisyeniymiş.
2006’da bir trafik kazası geçirmiş ve felç olmuş. Yıllardır her
namazımda ona da dua ediyorum.
İnşallah hastalık ona eminim ilahi hediyedir ki, cennette makamı
yükselsin.
Aydın Kaynarca Bey Uğradı
Birkaç gün sonra Haymana’da görev yapan astsubay kardeşim Faik
aradı. Yengemin ameliyat tarihi belli olmuş, okula giden yeğenlerime bakması için
annemi çağırıyordu.
Beş gün sonra da dostum Aydın Kaynarca bey Anamur’dan dönerken
Ereğli’ye uğradı. Karşı komşumuz Yaşar Keleş Bey’den aldığım projeksiyon cihazı
ile Türkiye kupası finalini odamın duvarına yansıtarak izledik.
Neyseki bir Fenerbahçeli olarak dostum Aydın Bey’le kupayı ezeli
rakibimize kaptırmanın üzüntüsü çabuk geçti. Cuma namazı sonrası Ereğli’de
parklarda gezdik.
Ereğli’de de Ankara gibi harika komşularımız var. Karşı komşumuz
öğretmen Yaşar – Hatice Keleş Hocamgil dostum Aydın beyle beraber bizi yemeğe
davet etti.
Hatice hanım, lezzetli yemekleri ile Yaşar bey hoş sohbetiyle çok
güzel misafir ettiler. Onları çok seviyorum. Allah razı olsun, cennette de
ebedi komşu etsin.
Ertesi gün cumartesi öğlen Aydın Kaynarca bey dostum Ereğli’den
Ankara’ya döndü. Tabi ki annemi de götürüp bizim eve bıraktı. Allah razı olsun canım
dostum.
Yengem Değer Çelik 30 Mayıs 2016 pazartesi günü ameliyat oldu, çok
iyi geçmiş şükür.
Annem Ankara’ya gittikten sonra altkat komşumuz Birgül hanım ve
Hatice hanım gönderdiği lezzetli yemeklerle güzel komşuluk örneği sergilediler.
2010’da engelli kadrosundan emekli oldum. Yıllardır çalışırken
biriktirdiklerimle ve emekli ikramiyemi değerlendirip memleketimizde bu evi
aldık.
Atasözünün
haklılığı birkez daha ortaya çıktı, Elhamdülillah… “Ev
alma, komşu al.”
ENGELSİZ YARINLAR DERNEĞİNDE SIKMA
BÖREK YEDİK
3 Haziran 2016 Cuma günü Ulu Cami’de Cuma namazı kıldıktan sonra
Engelsiz Yarınlar Derneği’ne geldim. Zira o gün açılış vardı. Üç ay sürecek
kermesin açılışı…
Dernek Başkanı Songül Vural hanımla tanıştık. Herkesle tektek şefkatle
ilgilenen, kendisi de bir engelli annesi olan Songül hanım yaşadıklarını
anlatırken gözleri yaşardı.
O gün sadece sıkma börek ikramı vardı. Facebook’tan davet
gönderdiklerimden sevgili Öğretmen Serpil Kasapçopur hocam, okuldan yorgun
çıkmasına rağmen kırmayıp geldi.
Bana börek ısmarladı. Hocam ben ödeyim dedim ama parasını o verdi. Kermesin geliri ile ihtiyacı
olanlara tekerlekli sandalye alınacakmış ya, benim de katkım olsun, dedi.
Hikmet dayınla arada geliriz haftasonu, çorbada tuzumuz olur, diye
ekledi.
Oradaki engellilerin hepsinin ilginç birer hikayesi var. Cuma
günleri gidince dinlediğim hikayelerden de ilerki yazılarda yazmama izin
verirlerse bahsetmek isterim.
Songül Vural hanım, oradaki engelliler ve yakınlarının hepsi çok
merhametli, melek gibi insanlar, beni de güzel misafir ettiler, Allah razı
olsun. Allah yardımcıları olsun.
Mucize isimli filmde köylü bir baba, vefa borcu olarak sağlıklı
kızını vermek istiyor. Oğlanın babası, ama benim oğlum sakattır, deyince kızın
babası diyor ki:
“Kalbi sakat olmasın.”
Evet, engelli insanlar kötülük yapmaz, yapamaz, kalbinde sevgi,
şefkat, merhamet vardır, saftır, temizdir, inşallah cennete yakindir. Yani
kalbi sakat değildir.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder