Üç Büyük Günah
Günaydın
sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Allah'ın
ve Resulünün SAV selam ve bereketi üzerinize olsun.
(18 Kasım 2017 Cumartesi bilgisayarım masadan düştü, harddiski görmedi, açılmadı. Aydın Kaynarca bey dostumun fikri ve vesilesiyle, emekli olduğum şirketten arkadaşımız Uğur Tek beye bilgisayarı verdik. O da hemen 1 günde halletti ve Pazartesi akşam bilgisayarı teslim etti. Her iki dostumdan da Allah binlerce kez razı olsun. Evet, bilgisayar arızası sebebiyle bu haftanın yazısını yayınlamak bugüne kısmet oldu. 22.11.2017 Çarşamba )
Kıymetli
dostlar, yazının başlığındaki o üç büyük günahın ne olduğunu açıklamadan önce,
bu başlık nerden çıktı kısaca anlatmak istiyorum inşallah.
Efendim
biliyorsunuz bu dünya hayatı geçici ve önümüzde ebedi bir alem var. Naçizane
yazılarımızla bunu hep gündemimizde tutmak için, sürekli dinden bahseden
yazılar yazıyoruz. Çünkü insan unutkan bir varlıktır.
“İmân
namazdan daha üstündür !
Çünkü
namaz günde 5 vakit, imân her an farzdır.
Ayrıca
namazsız imân olur ama imânsız namaz olmaz !”
Hz.Mevlânâ
İşte bu
sebeple namazdan önce günahtan korunmalıyız. Çevremizde sıkça gördüğümüz,
kolayca işlenen ve çok büyük günah, Suizan etmek günahı hakkında yazmak
istedik.
Bu konuda
dinlediğim sohbetlerden süzdüğüm bilgileri zihnimde topladım. Zihnimde
yankılanan “Suizan zinadan beterdir” hadisinin kaynağını internetten
araştırırken aşağıdaki kısa yazıyı buldum.
Yazının
başında bir ayet vardı ve üç büyük günah aynı ayette geçiyordu; Yazının başlığı
ilgi çeksin diye bu isme karar verdik. Günahların birisi şudur: Suizan veya
ÖNYARGI
Önyargı,
bir şeyin dış görüntüsüne bakıp yanlış bir karara varmaktır. Yani öyle olduğunu
zannetmektir. Ve yanlış düşüncesinin doğruluğuna kalpten inanırsa, suizan etmiş
olur.
Önyargılı
davranmak iki türlüdür. İyi ve kötü önyargı. Kuran’da buna Hüsnüzan ve Suizan
etmek deniyor. Kötü önyargı, yani suizan çok günahtır. Kanserden tehlikelidir.
Yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamız bir TV programında Suizan,
kanserden tehlikelidir, demiştir.
Çünkü Kanserden vefat eden kişi ortalama yetmiş yıllık hayatını
kaybeder...
Fakat Suizan ederek, yani karşımızdaki muhatabımız hakkında kötü
önyargıyla olayları, içimizden kötüye yorumlarsak; sonsuz cennet hayatımız
tehlikeye girer, -Allah korusun- ...
(Günümüzde Yaşayan Son Mesnevihan
Hayat Nur Artıran Hocamızın “Aşk bir Davaya Benzer” isimli kitabından Suizan’ın
zararları konusundaki alıntıyla yazımızı bitireceğiz.)
Peygamber
Efendimize SAV göre ise Suizan günahı, zinadan tehlikelidir.
Bu hadisi
kıymetli bir alimden radyoda dinlemiştim. Hadisi Şerifin kaynağını internetten
araştırırken aşağıdaki güzel yazıyı bulduk, aynen kopyalamak istiyoruz.
3 BÜYÜK GÜNAH: SÛ-İ ZAN, TECESSÜS, GIYBET
Rabbimiz
celle şânühû buyuruyor ki,
”Ey iman
edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini
araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin)..." (Hucurât, suresi, 12. ayet)
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır:
“Gıybet,
zinadan daha şiddetlidir.” (Kenzü'l-Ummal, 3,
589, No: 8043)
"Gıybet,
katil gibidir." (Müsnedü'l-Firdevs
3, 116,117)
Gıybet, Başkasının arkasından
çekiştirmek, yani dedikodu yapmak demektir.
Tecessüs etmek ise,
birbirimizin gizli yönlerini araştırmaktır. Gizlice dinlemek gibi…
Ancak tabiiki her gıybet cinayetten veya zinadan kötü değildir... Ama
sonuçları dikkate alındığında, yerine-zamanına ve biçimine göre, bunlardan daha
ağır bir günah ve kabahat hâline gelebilir gıybet...
Gıybetin en ürkütücü yönlerinden birisi, yol açabileceği felaketlerin
potansiyel büyüklüğüdür. Gıybet hem ferde hem de topluma saldırır, zararı
umumidir.
Zinayı, cinayeti işlemek nisbeten zordur. Failini bulmak ve
cezalandırmak mümkün ve gıybete nazaran kolaydır. Halbuki gıybeti işlemek
kaş-göz işareti kadar kolaydır.
Bir kere ağızdan çıktı mı mantar gibi ürer, kanser gibi dağılır toplum
denilen bünyeye... Onlar-yüzler-binler-onbinler-milyonlar... hatta milyarlarca
insanın arasında dalga dalga yayılma ve inanılmaz fitne-fesat-kargaşa ve
katliamlara yol açma potansiyeline sahiptir gıybet...
Gıybetin, insanlar tarafından kaynağında tespit edilip cezalandırılması
çok zordur... İlerlemesini, iftiraya dönüşmesini önleyebilmekse neredeyse
imkânsızdır...
***
Büyük bilim
adamı Einstein kötü önyargı karşısında şu meşhur sözünü söylemiştir:
“Bir
önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur.”
Yazımıza
güzel bir menkıbe ile devam ediyoruz:
SUİZAN EDEN ALİME
RABBİMİZ HATASINI GÖSTERDİ
Allâh’ın bir mahlûkunu rencide eden bir muâmelenin, o
mahlûktan önce Cenâb-ı Hakk’ın gadabını tevlîd edeceğini düşünmek gerekir.
Çünkü Allâh, mahlûkâtına muhabbette harîstir.
Bundan dolayıdır ki, günahkâr, yani Rabbine âsî olan
bir kulun bile günah ve kusurunun zikredilip şüyû bulmasını menetmiş ve bunu
“gıybet” nâmıyla, ağır günahlardan biri olarak ilân buyurmuştur.
Cenâb-ı Hak, “…Ona rûhumdan (kudretimden) üfledim…”
(el-Hicr, 29; Sâd, 72) buyurarak kendisine yaklaşmak için insana istidât vermiş
ve onu en güzel şekilde “ahsen-i takvîm” sırrıyla yaratmıştır.
Bu yüzden Rabbimiz, kulunun istihkar edilmesinden
küçük görülüp incitilmesinden bile râzı olmaz.
Rİvâyet edİLİr kİ:
Muhyiddin-i Arabî hazretleri bir sahilden geçerken,
testiyi başına dikip şarap içen bir genç gördü. Aynı genç bir yandan da
yanındaki bir kadına taşkınlık ediyordu. Muhyiddin-i Arabî içinden şöyle
geçirdi:
“–İnsan, mahlûkât içinde kendisini en aşağı bilmeli,
mütevâzî olmalı; ama ben herhalde şu günahkâr gençten daha üstünüm. Şarap da
içmiyorum, laubâli hareketler ve ahlâksızlıklar da yapmıyorum.”
Tam o sırada denizden bir feryad duyuldu:
“–Batıyoruz, İmdâd!..”
Bu sesi duyan genç, elinden testiyi atarak kaşla göz
arasında denize fırladı ve birkaç dakika içinde boğulmak üzere olan dört kişiyi
kurtararak sahile taşıdı.
Sonra da olan biteni hayretler içinde izleyen İbn-i
Arabî hazretleri, biraz önce aklından geçen tereddütlerine cevap buldu ve:
“–Bak,
o küçümsediğin, günahkâr ve hakîr gördüğün genç, dört kişiyi birden kurtardı.
Ya sen ne yaptın!? Bir kişi bile kurtaramadın!..”
Bu kıssada da anlatıldığı üzere, zâhirî davranışlarını
gördüğümüz birtakım kişilerde, göremediğimiz bazı kabiliyet ve cevherler
olabilir.
Peygamberlerin dışında, hiç bir kimsenin son nefes
garantisi yoktur. Bu bakımdan tasavvuf ehli, Allâh’ın kullarını istihkarı,
kalbin cinâyeti olarak kabul etmişlerdir.
Kaynak:
Osman Nuri Topbaş, Âb-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
SON SÖZ:
Günümüzde
Yaşayan Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın “Aşk bir Davaya Benzer” isimli
kitabından Suizan’ın zararları konusundaki alıntıyla yazımızı bitiriyoruz:
“ Bakara sûresi, 284. Ayet :
“İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allah ondan
ötürü sizi hesaba çeker.”
İçimizde kalan gizli bir duygu ve düşüncenin kime
zararı var ki Allah bizi hesaba çekip yargılasın? Öncelikle kendimize, sonra da
çevremize zararı var.
Varsayımlara dayanarak çeşitli vehimlerle hayatımıza
yön vermeye çalışmak elbette hem bizi hem de çevremizi olumsuz etkileyecektir.
Gerçekte hiç olmayan bir şeyi çeşitli vehimler
neticesinde olmuş gibi algılayıp, sonucu depresyona varan vakaları yaşamak
elbette son derece tehlikelidir.
Hem kendimize hem de çevremize zarar verir. Tıbbın
depresyon dediği şey genellikle vehimlerimiz neticesinde ortaya çıkan bir
rahatsızlıktır.
Vehim, olmayan bir şeyi olmuş gibi algılayıp öylece
kabul etmek, ona göre düşünmek, duymak, görmek ve karar vermek demektir.
Bu da insanı kördüğüm yapıp dipsiz, karanlık bir
kuyuya atar. Olmayan bir şey vehimlerle yani negatif duygu, düşüncelerimizle
gerçeğe dönüşür.”
İsrâ sûresi, 36. Ayet :
“Emin olmadığın bir şeyin ardına düşme, tüm duyguların
ondan sorumlu olur.”
******
Allah hepimizin Kuran ahlakıyla ahlaklanmamızı nasip etsin...
Suizan kul hakkına girer. Suizan etmeyelim.
“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet
alır.” (Bediüzzaman
Said Nursi)
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder