27 Kasım 2017 Pazartesi

Seni Çok Seviyoruz Efendimiz SAV


Seni Çok Seviyoruz Efendimiz SAV

 

Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…  

 

Allah'ın ve Resulünün SAV selam ve bereketi üzerinize olsun.

 


Bu haftaki yazımızda Peygamber Efendimizle SAV ilgili güzel bir yazı paylaşmak istiyoruz. Çünkü Çarşamba gecesi Efendimizin SAV doğum günü, Mevlid kandilidir.

 

Hürriyet Habere gore;

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan resmi açıklamaya göre 2017 yılı dini takviminde Mevlid Kandili Gecesi 29 Kasım çarşamba gününü 30 Kasım perşembe gününe bağlayan gece olarak belirlenmiştir.

 

Mevlid gecesi, İslam dininde önemli bir yere sahip olan bir gündür. Mevlid, Arapça kökenli bir kelimedir. Manası ise doğum zamanıdır. Yani Mevlit Kandili, Peygamber Efendimizin SAV dünyaya teşrif ettiği gündür.

 

Peygamber Efendimizin SAV doğumunu ve doğum gününde yaşananları anlatan yapıtlara da mevlit denir. Peygamber Efendimiz SAV Hicri 12 Rebiülevvel’de dünyaya gelmiştir. Miladi olarak Peygamberimizin doğum tarihi 20 Nisan 571’dir.

        

Şimdi Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabının ilk bölümünden enfes bilgilerin olduğu kısa bir alıntıyı paylaşmak istiyoruz.

 


Sonrasında fakir size SALAVAT ile ilgili öğrendiğim bilgiyle ilginizi çekecek bir tespitimi paylaşmak istiyorum.

 

İLK YARATILAN PEYGAMBERİMİZİN NURUDUR

 

Dünyevî akıl, fikir, şuur, kelam ve düşüncenin ötesindeki bir muhabbetle Cenâb-ı Hakk’ın âli övgüsüne mazhar olan Peygamber Efendimiz(sav) her fânî gibi yüzyıllar önce dünyamızı şereflendirmiş olsa da, hepimiz biliriz ki kâinatta ilk yaratılan Hz. Muhammed’in(sav) nurudur. O nurdan da tüm âlemler yaratılmıştır.

 

Cenâb-ı Allah’ın nurundan bir nur ile yaratılan Efendimiz(sav) de evvel, ahir, zâhir ve bâtındır. Şu bir hakikat ki yüce Peygamberimiz(sav) ne doğmuştur ne de bu âlemi terk edip gitmiştir. Onun nuru daha âlemler yaratılmadan vardı. Bundan sonra da ilâhî varlığıyla hep bâki olacaktır.

 

On sekiz bin âlemin Mustafası; “Levlâke levlâk, lemâ halak-tul eflâk” hitabının sahibi olan Peygamber Efendimiz(sav) bir kudsî hadis-i şerîfte; “Cenâb-ı Allah’ın ilk yarattığı şey benim nurumdur. Âdem çamurla balçık arasındayken ben Peygamberdim” diye buyurmuştur.

 

Hz. Mevlana-Mesnevî, cilt 4, 525:

“Peygamber Efendimiz(sav) buyurmuştur ki: Ben görünüşte maddi olarak Âdem’in neslinden gelmiş olsam da, mânâ bakımından Âdem’in atasının atasıyım. Meleklerin Âdem’e secde etmeleri benim yüzümdendir.”

 

“Hakk yarattı âlemi, aşkına Muhammed’in

Ay-ü günü yarattı, şevkine Muhammed’in”  Yunus Emre

 

Şems-i Tebrizî, Makâlât, cilt 1, sayfa 217-149:

“Bütün Peygamberlerin ‘Yâ Rabbi, beni Onun ümmetinden kıl’ dedikleri Hz. Muhammed Mustafa’ya(sav) söz gelince hiçbir şey söyleyemem. Çünkü Onun işi pek yücedir. Şüphe yok ki Allah, Onu kerem denizine batırıp çıkarırken mübarek bedeninden serpilen nur damlacıklarının her birinden bir nebi, bir peygamber yaratılmıştır. Geri kalan damlalardan da Allah velîleri, evliyalar yaratılmıştır. Öyle ise onları birbirinden nasıl ayırabilirim? Ancak en son gelen Peygamber, evvelkilerin hepsinden çok daha üstün derim.”

 

HERKESTE MUHAMMEDİ NUR VARDIR

 

Yaratılış olarak Hz. Âdem insanların atası kabul edilse de, ruh ve mânâ olarak Hz. Peygamberimiz(sav) tüm insanlık âleminin atasıdır. Mevlîd-i Şerîf ’te bu durumu beyan eden çok güzel bir kıta bulunmaktadır:

 

“Hak Teâlâ çün yarattı Âdemi

Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi

Mustafa nurunu alnına kodu

Bil habîbim nurudur bu dedi.”

 

Hakk Teâlâ insanı yarattı. Onunla bu âlemi süsledi, güzelleştirdi. Alnına da Habîbinin nurunu koydu. İşte bu nur sebebiyle ki insan eşref-i mahlûkat, yani yaratılmışların en şereflisi olma bahtiyarlığına erişti. “Bil Habîbim nurudur bu dedi.” Bu mısra manevi bir gerçeği ifade ederken, aynı zamanda çok da ciddi bir uyarı niteliğindedir.

 

“Ey insan, gafil olma! Alnında Habîbim dediğim kâinatın efendisinin nurunu taşıyorsun, sende ilâhî bir emanet var. Bunun şuuru ve idraki içersinde ol, eşref-i mahlûkat olduğunu hiçbir zaman unutma!”

 


Hz. Mevlânâ “Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun herkeste Muhammedî nur var. Meleklerin âdeme secde edişi de yine bu Muhammedî nur sebebiyledir. Mademki herkeste Onun nuru var, hiç kimseye kâfir deme, hiç kimseye hor, hakir bakma. Çünkü bir kişinin son nefesini nasıl vereceğini sen bilemezsin” diye buyurmuştur.

 

İnsanın alnında olduğu düşünülen bu ilâhî nura inanış, insanlık tarihi kadar eskidir. Çok kadim zamanlardan beri ezoterik düşünceler içerisinde gelişen birbirinden oldukça farklı inanışlar, bu ilâhî nuru kendi idrakleri, görüşleri ve düşünceleri doğrultusunda sembolize etmişlerdir.

 

Budistlerin “üçüncü göz,” Yahudi-Siyonist düşüncenin “her şeyi gören göz” dediği; Hıristiyanlıkta ise “Aydınlık ruh, sonsuzlaşma, tanrının her şeyi bilmesi” mânâsını ifade eden göz figürleri, aynı temel düşüncenin çeşitli inanışlarda dışa yansıyan çok farklı şekilleridir.

 

Sonuç itibariyle, yaratılmış her insanda Muhammedî nur vardır. İslamî mistik düşüncede ise iki kaşın ortası bu nurun merkezi kabul edilip “gönül gözü” olarak da tasvir edilmiştir.

 

Çeşitli düşünce ve inanışlar bunu kendi içlerinde çok farklı şekillerde yorumlasa da gerçek olan şu ki kâinatta yaratılan her şey Muhammedî nurun hâyy sırrıyla bu âlemdeki varlığını sürdürebilmektedir. Hiç şüphesiz gerçek görüş ve manevi tekâmül de ancak o nurun tecellisiyle mümkün olacaktır.

 

“Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilâhî nurun olmazsa

Söner âlem, nefes kalmaz felek manzurun olmazsa” Yaman Dede

 

Hayat nur Artıran – Aşk Bir Davaya Benzer kitabından alınmıştır.

 

SENİ ÇOK SEVİYORUM YA RESULLULLAH

 

Yaklaşık üç yıldan fazla zamandır bir zikir yapıyorum. Efendim zikir deyince o kafaları sallayan insanlar aklınıza gelmesin. Zikir anmak hatırlamak demektir aslında.

 

Bu zikirde, her sabah ve akşam Salavat ve Tevhid çekiyoruz.

 

Ben tüm vesveselerimden kurtuldum. İçime tarifsiz bir HUZUR ve SEVGİ geldi. Çünkü sabah akşam Rabbimizi ve Şanlı Resulumüzü SAV anıyorum. Biliyorsunuz pekçok Kuran ayetinde, “sabah akşam Rabbinizi zikredin” , diye emir var.

 


Sizde içinizde bir boşluk var ve huzuru arıyorsanız ve gerçek sevgiyi hissetmek istiyorsanız, bu zikri yapmanızı öneririm, sabah akşam 15dk sürmüyor, isterseniz burdan inceleyin, özellikle ziyaretçi defterine göz atın:

 


 

Bu üveys zikrinde okuduğumuz Salavat ve La ilahe illallah’ın ne anlama geldiğini Youtubedaki videolardan öğrendim ve içime sindi, kalbim bu zikre mutmain oldu.

 

Zikirdeki La ilahe illallah = Seni çok seviyorum Allah’ım, demekmiş.

 

Zikirdeki Salavat ise = Seni çok seviyorum Efendim, demekmiş.

 

Şimdi bu öğrendiğim bilgi ile aklıma bir ayet geldi.

 

“Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzab suresi, 56. ayet)

 

Bu ayetteki SALAT kelimesi yerine ÇOK SEVMEK fiilini koyup öyle okuyalım, bakın:

 

“Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri peygamberi çok sevmektedirler. Ey iman edenler, siz de onu çok sevin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.”

 

Başta dediğim acizane ilginizi çekecek tespitim buydu, belki de ilk kez duydunuz.

 



Peygamber Efendimiz SAV “Seven sevdiğine sevdiğini söylesin” buyurur.


O halde bir salavatla sevdiğimizi ifade edelim:
 
 
 

ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED

 

Seni çok seviyoruz Efendimiz

Doğum gününüz kutlu olsun.

 

Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;

Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.

Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet...

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.

 

Mehmet Akif Ersoy

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder