30 Nisan 2014 Çarşamba

Bu gece tövbe etmenin tam zamanı


Bu gece tövbe etmenin tam zamanı

 

Bu Perşembe gecesi (1 Mayıs 2014) mübarek üç ayların ilk Cuma gecesi olan Regaip kandilidir. Regaip, rağbet edilen demektir.

 

Yani, mesela bu sene mavi renkler rağbet görüyor, deriz. Bu, insanların çoğu mavi renkli elbise alıyor, demektir. Regaip gecesi ise, Allah’ın duaları en çok kabul ettiği gecelerdendir.

 


Yazıyı okuyanlardan bazısı, sanırım içinden, Celal sen alim misin, hoca mısın, diye geçirmiştir. Acizane bu hissimizi kıymetli ilahiyatçı Efkan Vural hocama anlattık. Şöyle söyledi:

 

Celal, merak etme, geçen Peygamberimizin SAV şu hadisini okuyunca seni düşündüm. “Ümmetimden bazı kimseler vardır ki, onlar alim değillerdir fakat ilim taşırlar” ........

 

Bu gece tövbe etmeli, hayatımıza yeni kararlar almalıyız. Günahları bir daha yapmayacağımıza Allah’a söz vermeliyiz. Mesela, Kuran’ın Türkçe mealini okuma kararı almalıyız.

 

“Hayatımı Anlattığım Kitabım”’ı okuyanlar anımsarlar. 2002 ramazanında Kuran mealini okumaya başlamamızla Allah kalbimizdeki iman ışığını yaktı, demiştik.

 

Nerden geldik, ne için yaşıyoruz, nereye gideceğiz gibi soruların cevabını Kuran’da bulabilirsiniz yazan bir email aldığımızı anlatmıştık. Bu mail üzerinde düşünerek Kuran’ın Türkçe mealini okuma kararını aldığımızı anlatmıştık.

 


İşte 2002 yılında o maili işyerinde Regaip kandilinin gündüzü almıştık. Akşam evde Regaip gecesi çocukluğumuzdan o güne geçmişi düşündük. Bazı günahlara tövbe edip Kuran meali okumaya karar verdik.

 

Yani bir Regaip kandili gecesi hidayet yolculuğumuz başladı. Namazla, radyodan sohbet dinleyerek ve faydalı  kitaplar okuyarak, Allah iman ışığımızı arttırıyor, hamdolsun.

 

Gelin bu kandilde karar alalım, namaza başlayalım inşallah. Geçenlerde Facebookta ayaklara masajın önemi hakkında paylaşılan bir yazıdan şu alıntıyı yaptık:

 

Sağlığınız İçin Ayaklarınıza Dokunmayı Öğrenin! Örnek: Namaz kılanlar tahiyyatta ayak sağ baş parmağını bükmelerinin çok faydası vardır.


Parmak ucundaki burun boşlukları çalışır, sol ve sağ beyin maksimum durumda alarma geçer, damar yumakları bedeni arındırmak için en üst düzeyde görev başı yapar, vücuttaki kan akışı ve besin taşıma mükemmel yapıya ulaşır.

 

Ayrıca şu anektod hatırımıza geldi. Akra Fm’de rahmetli Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendi bir hadis sohbetinde şunu anlatmıştı.

 

İngiltere’de gurbetçi bir kardeşimiz, dizlerindeki romatizmalı ağrılar artınca doktora gitmiş. Muayene sonunda Prof tıp doktoru şöyle demiş:

 

Geceleri çok uyumayın, gece yarısı kalkın, ayaklarınızı soğuk suyla yıkayın, biraz kültür fizik yapın, sürekli oturmayın, demiş. Esad hoca şöyle yorum yaptı: 

Ayakları yıka dediği şey abdesttir. En iyi kültür fizik hareketleri ise namazda vardır. O doktor, kardeşimize aslında bilmeden, teheccüd namazı kılmasını, söylemiş.

 


Peygamber Efendimizin SAV namaz hakkındaki birkaç Hadis-i Şerifini paylaşıyorum:

 

"Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı? Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder." (Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283)

 

"Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı ise abdesttir." (Taberani, el-Mu'cemü'l-Evsat, 5/186, hadis no: 4361)

 

“Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen küçük günahlara keffârettir.” (Müslim, Tahâret 14)

 

 

 


 

 

29 Nisan 2014 Salı

Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği) şarkısı - 9


Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği) şarkısı - 9

 
(SAYFAYI AÇINCA OTOMATİK ÇALMAYA BAŞLAYAN
ENSTRUMENTAL MÜZİKLERİ DİNLEYEREK
YAZILARI  OKUMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
PENCERENİN ALTINDAKİ  MUSIC PLAYER İLE DURDURUP AÇABİLİRSİNİZ.
İNŞALLAH PARÇALARIN HEPSİNE  HAYRAN OLACAKSINIZ.
DEFALARCA DİNLEMEK İSTEYECEKSİNİZ... ) 
 
 
 

Acıyla söylenmiş sözler ya da bestelenmiş ezgiler, bir de öyküsünü biliyorsak daha bir derinden etkiler insanı…

 

Türk Sanat Müziği şarkılarından hikayelerini bildiğimiz bazılarını sizler için araştırdık.

 

Ve inşallah bundan sonra her Salı “Haftanın (Türk Sanat Müziği) TSM şarkısı” diye bir şarkının mp3 dosyasını, youtube adresini ve o şarkının sözlerini paylaşacağım.

 

*** Bu haftanın (Türk Sanat Müziği)  şarkısı:  Ben gamlı hazan  

 

Haftanın şarkısını dinlerken aşağıdaki yazıyı da okuyabilirsiniz :

 


 

 

YOUTUBE KAPALI OLDUĞU İÇİN ŞİMDİLİK BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ:

 


 

 

Zuhal Olcay - Fatih Erkoç - Ben Gamlı Hazan

 

***

 

Evet 2003’te hayatımda yaptığım değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğim stresimi artıran arabesk müziğini tamamen bıraktım.

 

On yıldır sanat müziği dinliyorum hamdolsun. (2014) TSM dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.

 

Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor musunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Konya - Ereğli’ye giderdik. Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem, radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik. O nağmeler hem ruhuma, hem gönlüme işlendi. Lise ve üniversite yıllarında yabancı pop dinlerdim ama 2003 te aslıma döndüm hamdolsun...

 

TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir ülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi amaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makam ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.

 

   TSM dinleyicileri genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara karıştığı hiç görülmemiştir.

 

   İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bol bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, ama arabaya binince TRT Nağme’den veya CD’den bir TSM müziği açalım. Kulakları bu nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına rücu ederler inşallah.

 

***

 

*** Bu haftanın şarkısı:  Ben gamlı hazan

 

Ben gamlı hazan, sense bahar, dinle de vazgeç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Olmaz meleğim böyle bir aşk, bende vakit geç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç

 

Şarkının bestecisi Melahat Pars, söz yazarı Sıtkı Angınbaş’tan musîki dersleri almaktadır. Birlikte geçirdikleri vakitler arttıkça Melahat Hanım’ın gönlü Sıtkı Bey’e doğru engellenemez biçimde kayar. (Genç kız öğrenci, yaşça büyük erkek hocasına aşık olur. )

 

Bir müddet sonra hocası bu ilginin farkına varır; ancak aralarında büyük yaş farkı vardır ve Sıtkı Bey, bu aşkın imkansızlığını daha sonra Melahat Pars’ın bestelediği dizelerle, dile getirir.

 

Beste: Melahat Pars
Güfte: Sıtkı Angınbaş
Makam: Hicaz  




 

 

 

27 Nisan 2014 Pazar

Namaz usanç veriyor’a cevap


Namaz usanç veriyor’a cevap

   
 
(SAYFAYI AÇINCA OTOMATİK ÇALMAYA BAŞLAYAN
ENSTRUMENTAL MÜZİKLERİ DİNLEYEREK
YAZILARI  OKUMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
PENCERENİN ALTINDAKİ  MUSIC PLAYER İLE DURDURUP AÇABİLİRSİNİZ.
İNŞALLAH PARÇALARIN HEPSİNE  HAYRAN OLACAKSINIZ.
DEFALARCA DİNLEMEK İSTEYECEKSİNİZ... ) 



Geçenlerde, Facebookta gezinirken şöyle bir durum paylaşımı gördüm ve hemen altına yorumumu yazdım. Demişti ki:

 

“Ders calısmaktan bıktım usandım hıc normal bı hayatım yok ne zaman atanıp rahata erıcem benn ALLAHIMM SEN YARDIM ET BANA VE BENIM GIBI KULLLARINAAA AMINNNNN”

 


 
Evet üniversite sınavı çilesi bitti, üniversitede final stresi bitti ama hala ders çalışıyordu. Ben ne zaman atanacam da, normal hayatım olacak, diye sitem dolu bir mesaj

 

Benim yorumum: AMİN KARDEŞİM SANA BİR İPUCU... HERŞEY ALLAH'IN EMRİNDEDİR. SEN ALLAHA NAMAZLA KENDİNİ SEVDİR YETER… O SANA BİR İŞ NASİP EDER… O’NA YÖNEL, AĞLA, DUA ET.. BEN ŞAHİDİM, NİCE GÖZYAŞIYLA ETTİĞİM DUALAR KABUL OLDU olmuştu.

 

Cevabında aynen şunu yazdı ki, işte benim bu yazıyı yazmama sebep oldu. “namaz kılamıyorum cnku vaktım kalmıyor ne yazkkı :(“

 

Bu yazıda inşallah büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin, Sözler isimli eserindeki 21. Söz’deki namazın usandırması ile ilgili nefsine yaptığı beş ikazından yararlandım.

 


 



 
Birinci ikaz:

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir! Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. (hiç ölmeyeceğini sanmak)

 

Keyf için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır hem faidesiz gidiyor. Elbette onun yirmidörtten birisini, (5 vakit namaz, abdestle birlikte günde bir saatimizi alır)  hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak (sonsuz hayatın mutluluğuna sebep olacak) bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarfetmek (NAMAZA) ; usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebeb olur.

 

Bu ikaz kısa ve anlaşılır olduğu için açıklamadan aynen yazdım. Diğer ikazları özet yazacağım.

 


İkinci ikaz:

Ey şikem-perver nefsim! (sürekli şikayet eden nefsim) Acaba hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu? Madem vermiyor; çünki ihtiyaç tekerrür (tekrarlanma) ettiğinden, usanç değil belki telezzüz ediyorsun. (lezzet alıyorsun) Öyle ise: Hane-i cismimde (bedeninde) senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı (ruhun hayat suyu) ve latife-i Rabbaniyemin hava-yı nesimini cezb ve celbeden namaz dahi (ilahi his rüzgarını çeken namaz) , seni usandırmamak gerektir.

 

Bu ikazda hergün hergün beşer defa namaz kılmayı gözünde büyütenlere bir örnek veriyor. Yemek, içmek bedenin gıdası ise; namaz da kalbin ve ruhun gıdasıdır, deniyor.  


Yemek yemeyen insan, aç kalıp güçten düşüyorsa, namazsız insan da güçten düşüp nefis ve şeytanın telkinlerine karşı zayıflar ve stres, sıkılma, depresyon, mutsuzluk sürekli artar.

 

Üçüncü ikaz:

Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibadet yükünü ve namazın güçlüğünü ve musibet zahmetini, bugün düşünüp ızdırap çekmek, hem gelecek günlerdeki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini, bugün düşünüp sabırsızlık göstermek hiç akıl kârı mıdır?

 

Çünki geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete dönüşmüş; elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Yükü, keramete katılmış ve sıkıntısı ise sevaba dönüşmüş. Öyle ise namazdan usanmak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lâzımgelir.  

 

Gelecek günler ise madem gelmemişler. Şimdiden düşünüp usanmak; aynen gelecek günlerde açlığı ve susuzluğu bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir.

 

Madem hakikat böyledir. Gerçekten akıllı isen, ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün ve günün bir saatini, ücreti pek büyük, yükçe pek az, hoş ve güzel ve ulvî bir hizmete sarfediyorum, de.

 

İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: ibadet üstünde sabırdır. Birisi: günaha düşmemek sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, "Ya Sabur" de, üç sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk'ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan.

 


 
Dördüncü ikaz:

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet (kulluk vazifesi olan namaz) neticesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve usanmadan çalışırsın.

 

Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine gıda ve zenginlik ve elbette kabrinde gıda ve ışık ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat (kurtuluş diploması) ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

 

Bir adam sana yüzbin liralık bir hediye va'detse, yüz gün seni çalıştırır. Vaadini tutmama ihtimali vardır, o adama itimad edersin, usanmadan işlersin.

 

Acaba vaadinden dönmesi imkansız olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti, sonsuz mutluluk gibi bir hediyeyi sana va'd etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz ve usançla, yarım yamalak hizmetinle şunu demek istersin:

 

“Va'dinden şüpheliyim ve hediyeni hafife alıyorum” İşte o zaman pek şiddetli ceza alacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde bıkmadan hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir sonsuz hapsin korkusu, en hafif ve latif bir hizmet için (NAMAZ için) sana gayret vermiyor mu?

 


 
Beşinci ikaz:

Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki usancın ve namazdaki kusurun dünya işlerinin çokluğundan mıdır veyahut geçim derdiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun!

 

Asıl vazifen hayvan gibi çabalamak değil; belki hakikî bir insan gibi, hakikî bir hayat için çalışmaktır. Bununla beraber dünyalık işlerin, çoğu sana ait olmayan ve fuzuli bir surette karıştığın ve karıştırdığın boş meşgalelerdir. En lazım olan NAMAZI bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz malûmat ile vakit geçiriyorsun.

 

Meselâ: çoğunlukla vaktimizi maç, film, dizi, siyaset, dedikodu, oyun, facebook, twitter, yemek, tuvalet, uyumayla geçiriyoruz.

 

Eğer desen: "Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve usanç veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki geçimim için zarurî işleridir."

 

Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz liralık bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: "Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüzbin lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın." (Mesela ikindi namazı çay saatinde on dadikamızı alır)

 

Sen ona: "Yok, gelmem. Çünki on lira gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak" desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin.

 

Aynen onun gibi; sen şu işyerinde, nafakan için işliyorsun. Eğer farz namazı terketsen, bütün çalışman, yalnız dünyevî ve ehemmiyetsiz ve bereketsiz bir maaşla sınırlı kalır.

 

Eğer sen istirahat, öğle tatili, çay molası ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne sebep olan namaza sarfetsen; o vakit, o çalışman ibadet olur.

 

Sonuç olarak: Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı, gitti. Yarın ise senin elinde senet yok ki, Bakarsın yarın olurda sen olmazsın. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil.

 

Günün 24 saatinin bir saatini, SSK primi gibi, hakiki gelecek için yapılmış ahiret sandığı olan bir mescide veya bir seccadeye at.

 
Uçağın kaptan pilotu idareyi yardımcı pilota devrederek namazını kılıyor. Sanırım uçağı kıbleye çevirmiyor :))

Günde

7 saat uyku,

2 saat yemek,

yarım saat tuvalet,

3 saat lak lak,

4 saat TV,

4 saat internet ile meşgulüz!

 

Hergün bir saat; dünya nimetlerini hediye eden ZÂT'a teşekkür zor mu ?

 

Günde 5 vakit namaz abdest ile beraber günlük 1 saatimizi alır...

Vicdanınıza bir sorun.

 

*** Dün gitti yok, yarın daha gelmedi oda yok, tık şu an var.
Şu an ikindi namazını kıldım. Akşam namazına daha çok var.

Şeytan önceden çok vesvese verirdi.

Her gün 5 vakit, 5 vakit, of yine namaz... of biter mi diye... Çare bu söz :
Dün gitti yok, yarın daha gelmedi oda yok, tık şu an var. An bu an

 


 

 


23 Nisan 2014 Çarşamba

Muhabbeti arttıran şey


Muhabbeti arttıran şey


(SAYFAYI AÇINCA OTOMATİK ÇALMAYA BAŞLAYAN
ENSTRUMENTAL MÜZİKLERİ DİNLEYEREK
YAZILARI  OKUMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
PENCERENİN ALTINDAKİ  MUSIC PLAYER İLE DURDURUP AÇABİLİRSİNİZ.
İNŞALLAH PARÇALARIN HEPSİNE  HAYRAN OLACAKSINIZ.
DEFALARCA DİNLEMEK İSTEYECEKSİNİZ... ) 
  

Yazılara bazen geri dönüşler alıyoruz. Yazıları beğeniyle okuduklarını söylüyorlar, fakat biraz daha kısa olmasını tavsiye ediyorlar.

 

Yazıların hepsini düşüne düşüne özet bir halde yazıyoruz fakat yine de haklılar, çünkü günümüzde ayrıntıyı sevmiyoruz. Gazetenin bile sadece manşetlerini okuyoruz.

 

Bu yazıda sizlere aramızdaki muhabbeti arttıran şeyden, yani hediyeleşmekten bahsedeceğiz. İnşallah yine olabildiğince ayrıntıdan kaçınacağız.

 


Konuyla ilgili Efendimizin SAV oldukça çok hadisi vardır. Mesela:

 

“Müsafeha (selamlaşıp kucaklaşmak) edin, müsafeha kini, kırgınlığı giderir. Hediyeleşin, çünkü hediye, sevgiyi artırır, düşmanlığı giderir.”  [İbni Asakir]


“Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır.”  [Beyhekî]

 

Eşler, birbirine minik sürpriz hediyeler verip sevgilerini güçlendirmeliler. Bir tanıdığım var, işten evine dönerken hem çocuklarına, hem karısına çikolata götürüyor...

 

Geçen akşam yazı yazarken, hiç beklemediğimiz bir anda anneciğim, elinde çay ve börekle çıkageldi. Nasıl mutlu olduk anlatamam. Çünkü üşümüş ve acıkmıştık...

 

Binlerce şarkılık bir mp3 arşivi yaptık. Acizane bir zevkimiz var. Track ve mp3 CD’leri yapıp herkese hediye etmek... Her zaman masamızda yapılmış bir müzik CD’si hazır durur.

 

Çünkü bazen beklemediğimiz bir misafir aniden çıkageliyor. Geçen kuzenim ve kocası Ereğli’den İstanbul’a giderken, Ankara’da bize uğradılar.

 

Yolda arabada dinleyin diye bir CD hediye ettik. İstanbul’a varınca aradı, Celal abi, o kadar güzel şarkı ve türküler seçmişsin ki, yol bitmesin istedik, dedi. Çok mutlu olduk.

 

Bir hadiste Efendimiz SAV “Bir arkadaşınızı seviyorsanız, sevdiğinizi ona bildiriniz!”  [Hakim]  buyuruyor.


Bir arkadaşa (Seni seviyorum) demek zor olabilir. Sevgiyi, hediye ile bildirmek, dili ile bildirmekten daha kolay ve daha mühimdir.  

 


Babam, sürekli cebinde minik bayram şekerlerinden bulundurur. Sokakta çocuklar görünce, İsa dede bize şeker ver diye etrafını sarıyorlar ve hepsi babamı çok seviyorlar.

 

İnsanlar, sadece pahalı ve değerli hediyelerle mutlu olmaz. Hediyede mühim olan hatırlanmak, değer verildiğinizi hissetmenizdir. Minik bir hediye bile mutlu edebilir.

 

Bazen dostlarımız bize gelirken pasta, tatlı vesaire almak için vakit ve para kaybediyorlar. Evet onlar hediyesiz eli boş gelmekten utanıyorlar. İnanın beklediğimiz sadece güzel bir sözdür.

 

Bir şey getirmeyiniz, sadece siz gelin yeter, desem de her seferinde hediye getiriyorlar. Madem içiniz huzurlu olmuyor. O zaman bizi mutlu eden şey, bir kilo arjantin ekşi elma (şeker hastasıyım)  veya bir simittir. (Çünkü hep evdeyim)

 

Hediye, muhakkak bir mal vermekle olmaz. Selam vermek, gönül alıcı bir söz söylemek, duyduğu faydalı bir şeyi anlatmak da hediye olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:


“Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir.”  [İbni Mübarek]


“Bir arkadaşın hidayetinin artmasına vesile olacak veya onu tehlikeden kurtaracak bir söz söylemekten daha iyi hediye olmaz.”  [Ebu Yala]

 

Bu hadiste bu yazıyı okuyanlara hediyemiz olsun.


“Hediyenin, ihsanın en faziletlisi, hikmetli bir sözü öğrenip başkasına öğretmektir ki, bu da halis bir niyetle bir sene ibâdet etmekten daha sevabdır.”  [İbni Asakir]