13 Nisan 2014 Pazar

Dokunmatik ekrandan daha hassas


Dokunmatik ekrandan daha hassas

 

Geçen sabah namazı kılarken aklımızdan bir düşünce geçti. Sabah kahvaltıdan sonra, dokunmatik akıllı telefonların ekranının nasıl çalıştığını Google’dan araştırdık:

 


 

Nasıl çalıştığının teknik detaylarını burdan okuyabilirsiniz. Herkes elektronik bilemez. Kısaca basit bir dille anladıklarımızı aktaracağız izninizle. Ve tabi konuyu sabah namazındaki düşünceye bağlayacağız.

 


Akıllı telefonların ekranını bildiğimiz bir kareli kağıda benzetebiliriz. Yani X ve Y paralellerinde çizgilerden oluşuyor. Parmağın dokunduğu nokta X ve Y iletkenlerindeki voltajı değiştiriyor.

 


Öncelikle, parmak X ve Y, hangi noktada dokunmuş, o koordinatları belirleyen bir sistem var. Sistem o bilgiyi işletim sistemine bildiriyor ve ilgili koordinatlardaki program çalıştırılıyor.

 


Şimdi geldik sabah namazındaki düşünceye... Akıllı telefon veya tabletlerden daha hassas olan bir şey var ki, oda insan derisi, dokunma hissi ...

 

Gözünüzü kapatınca, vücudunuzun hangi noktasına bir sinek konsa hissedersiniz. Bu noktanın koordinatlarını hangi sistem tespit ediyor, beynimize nasıl ulaşıyor ve işlem yapılıyor.

 

Annem karanlıkta bir yerine sinek konsa, tek hamlede sineği yakalayabiliyor.

 

Bu akıllı telefonun ekranı bir tasarım harikası da, insan derisi tesadüf, öyle mi?

 


 
İnsan derisi acıyı, soğuğu, sıcağı, sertliği, yumusaklığı vs. hissediyor. Yaralansa, yıltılsa kendini yeniliyor. Siz hiç kırık bir ekranın kendi kendine tamir olduğunu gördünüz mü?

 
 

Rabbimiz Kur’an’da buyuruyor ki:

 

“Âyetlerimizi inkâr edenleri yarın cehenneme sokacağız. Derileri kızarıp yandıkça, yerine taze deri yaratacağız, ta ki cezaları olan azabı iyice tatsınlar. Şüphesiz ki Allah azîz ve hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).”  (NİSÂ suresi – 56. ayet) 

 

Dilimiz ise daha da hassas bir deridir. Öyle bir et parçası ki, tad alıyor. Hele burun koku alıyor. Böyle mucizeleri görmeyip, dokunmatik ekrana hayran olmak, denizi seyrederek bir havuza hayranlığa benzer.

 

Allah’ın bize doğuştan verdiği bütün bu nimetlere şükür etmek için, bir ömür secde etsek bile, yine de şükür borcumuzu ödemiş sayılmayız..

 

Ki, onlar gibi daha nice nimetlere sahibiz. Allah’ım! aciz ve fakir Celal kuluna, gören göz, konuşan dil, duyan kulak, seven ve şükreden kalp verdin.

 

SANA SONSUZ HAMDOLSUN ALLAH’ım...

 



Sana ömrüm boyunca hiçbir gün hakkıyla kulluk yapamadım. Cehennemini hakedecek günahlar işledim. Fakat tövbe ettim, affet Allah’ım...

 

Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin, hepimizi affet. Bizi ateş azabından koru. Sana hakkıyla şükredebilmemiz için bize yardım et.

 




 

Celalcelik@gmail.com Ankara ( Konya-Ereğli )

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder