Mesnevi Okumaları - 17
Sevgili gönül dostlarımız,
Hz. Mevlana Mesnevi’de, pekçok hikayede konuyu rahat anlamamızı
sağlamak için, bazı semboller vermektedir. Ve hikaye içinde o sembolün manasını
açıklamaktadır.
Bu yazıda, Hz. Mevlana içimizdeki en büyük düşmanımız, yani sürekli
gezmek, yemek, içmek, uyumak, eğlence, zevk, şehvet isteyen NEFSİMİZDEN
bahsedecektir.
Geçen hafta okuyup bizi etkileyen bazı bölümlerden kısa alıntılar
yapmak istiyoruz:
KAZA VE KADERDEN KAÇAN FİRAVUNUN ARADIĞI DÜŞMAN İÇİNDEYDİ
Saray kahinleri Firavuna; Yeni doğacak bir erkek bebek saltanatını
yıkacak, demişlerdi.
Halbuki kaza ve kader, Hakk'ın takdirinin önünden kaçmaya çalışan
o hileci Firavun'un bıyığına gülüyor, yâni onunla alay ediyordu.
O, Allah'ın takdiri bozulsun diye, yüzbinlerce suçsuz çocuk
öldürttü.
Hz. Şefik Can bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu düşmüş:
Kasas Sûresi'nin 6-13. âyetlerinde bu konuya temas edilir:
Firavun'un, İsrail oğullarından korktuğu için, yeni doğan çocukları
öldürttüğü;. Hz. Musa'nın annesinin de oğlunu öldürmelerinden korkarak Musa'yı
bir sepete koyup Allah'ın emri ile Nil nehrine attığı; Firavun'un karısının da,
bu çocuğu bulup saraya götürdüğü; Musa'nın hiç bir kadının memesini emmeyip,
annesinin süt anne olarak saraya müracaat ettiği, bu suretle Firavun'un
saltanatını yıkan Hz. Musa'nın, Firavun'un sarayında yetişip, büyüdüğü
anlatılmaktadır.
Böylece, Mûsâ peygamberin meydana çıkmaması için binlerce kişiye
zulmetti. Binlerce vebal aldı. Binlerce kan döktü.
O kadar kan döktüğü hâlde Hz. Mûsâ doğdu ve onu kahr etmeye
hazırlandı.
Eğer Firavun, Allah'ın sanatını ve kaza kader tezgâhını görmüş
olsaydı, eli ayağı kurur da, hileye ve düzene girişemezdi.
Hz. Mûsâ, Firavun'ın sarayında rahatça yaşadığı hâlde, Firavun boş
yere çocukları öldürüyordu.
Firavun, hislerine uyarak tenini besleyen en büyük düşman nefsini
kuvvetlendirdiği hâlde; "Dışarda bir kimsenin bana düşmanlığı vardır. Bana
haset ediyor." diye vehme kapılan bir kişiye benziyordu.
"Bu adam benim düşmanımdır, bana haset etmektedir" der.
Hâlbuki, kendisine asıl haset eden, asıl düşman olan, o beslediği bedendir.
Yâni nefsidir.
O benlik, o nefis sahibi olan kişi Firavun'a, bedeni de Musa'ya
benzer. Firavun; "Düşman nerede?" diye dışarlarda dolaşır durur.
Dışarlarda düşman arar.
Duygularının esiri olan kişinin nefsi, beden evinde nazla çeşitli
nimetlerle beslenmektedir. Hâlbuki, kendisi başkalarına, kendi dışında bulunan
kimselere kin güderek elini ısırmaktadır.
Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu
yazmış:
Hisleri ile yaşayan, duygularının esiri olan kişi, düşmanını kendi
dışında arar durur. Halbuki, onun en büyük düşmanı, onun kendi içinde olan
nefsidir. Nitekim sevgili Peygamber efendimiz; "Senin en çetin, en korkunç
düşmanın kendi içindeki nefsin dir." diye buyurmuştur.
Firavun da düşmanı olacak Musa'yı hep dışarlarda aradı durdu. O
yüzden çok da kan döktürdü. Halbuki, düşmanı, kendi sarayı içinde beslenmekte
idi. Yusuf Sûresi'nin 53. âyetinin anlamını dikkatle okursak, konuyu daha iyi anlarız:
"Ben, nefsimi suçsuz çıkaramam, çünkü nefs hakîkaten kötülüğü
şiddetle emr eder. Ancak, Allah'ım acıya da, insan nefs elinden kurtula.”
NEFSİNİN İSTEKLERİNDEN KURTULURSAN DÜŞMANIN KALMAZ
Halkın bir suç yüzünden anasını öldüren kişiyi kınaması
Adamın birisi öfkeye kapıldı da, hem yumrukla döve döve, hem de
hançerle annesini öldürdü.
Birisi ona; "Yaratılışının kötülüğü yüzünden analık hakkını hatırına
getirmedin mi?" dedi.
"O çirkin huylu anneni neden öldürdün? Söylemiyorsun. O sana
ne yapmıştı? Neylemisti?"
Adam; "Annem çok kötü, utanılacak bir iş işledi. Ben de
dayanamadım, onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün." diye cevap verdi.
Annesini öldüreni kınayan kişi; "Anneni öldüreceğine, annenle
kötü iş yapan adamı öldüreydin." deyince, suçlu oğul; "Her gün başka
birisini mi öldüreydim." diye cevap verdi.
"Onu öldürmekle, halkın kanını dökmekten kurtuldum. Bir çok
insanın boğazını kesmekten onun boğazını kesmek hayırlıdır."
Ey Hakk âşıkı! Bu hikâyede geçen kötü huylu anne, senin nefsindir.
Senin nefsinin sembolüdür. Onun kötülükleri, fesadı her tarafa yayılmıştır.
Aklını başına al da, o kötü nefsi öldür. Çünkü o kötü nefs
yüzünden, her an bir aziz varlığa kast ediyorsun.
Hz. Şefik Can bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
Kaside-i Bürde'nin şu beyti ne güzeldir.
(Nesf, memedeki çocuk gibidir. Onu ihmâl edersen, yâni, zamanı
gelince memeden kesmezsen, büyür gider de, yine meme emmek ister. Fakat zamanı
gelince memeden kesersen, o da süt emmekten vazgeçer.)
Onun yüzünden bu güzelim dünya sana dar geliyor. Onun yüzünden
Hakk ile de, halk ile de savaşıyorsun.
Yine rahmetli Hz. Şefik Can, Mesnevi tercümesinde sayfanın altına
şu dipnotu yazmış:
Hakk ile savaşmak: Allah'ın emirlerini dinlememek, onun yapma
dediğini yapmak. adetâ onunla savaşa girişmektir. Onun kaza ve kaderine razı
olmamaktır.
Halk ile savaşmak ise: İnsanlarla hoş geçinmemek, elinden dilinden
herkesi bıktırmaktır. Peygamber efendimiz; "Elinden, dilinden
müslümanların selâmette kaldıkları kimse, gerçek müslürnandır" diye buyurmuştur.
Nefsini öldürür, yâni onun isteklerini hiçe sayar, onun sözünü
dinlemezsen, yaptığın hatalardan dolayı şundan, bundan özür dilemekten
kurtulursun. Yaşadığın memlekette hiç bir düşman kalmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder