18 Mayıs 2017 Perşembe

Mesnevi Okumaları - 17


Mesnevi Okumaları - 17

 

Sevgili gönül dostlarımız,

 

Hz. Mevlana Mesnevi’de, pekçok hikayede konuyu rahat anlamamızı sağlamak için, bazı semboller vermektedir. Ve hikaye içinde o sembolün manasını açıklamaktadır.

 

Bu yazıda, Hz. Mevlana içimizdeki en büyük düşmanımız, yani sürekli gezmek, yemek, içmek, uyumak, eğlence, zevk, şehvet isteyen NEFSİMİZDEN bahsedecektir.

 


Geçen hafta okuyup bizi etkileyen bazı bölümlerden kısa alıntılar yapmak istiyoruz:

 

KAZA VE KADERDEN KAÇAN FİRAVUNUN ARADIĞI DÜŞMAN İÇİNDEYDİ

 

Saray kahinleri Firavuna; Yeni doğacak bir erkek bebek saltanatını yıkacak, demişlerdi.

 

Halbuki kaza ve kader, Hakk'ın takdirinin önünden kaçmaya çalışan o hileci Firavun'un bıyığına gülüyor, yâni onunla alay ediyordu.

 

O, Allah'ın takdiri bozulsun diye, yüzbinlerce suçsuz çocuk öldürttü.

 

Hz. Şefik Can bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu düşmüş:

 

Kasas Sûresi'nin 6-13. âyetlerinde bu konuya temas edilir: Firavun'un, İsrail oğullarından korktuğu için, yeni doğan çocukları öldürttüğü;. Hz. Musa'nın annesinin de oğlunu öldürmelerinden korkarak Musa'yı bir sepete koyup Allah'ın emri ile Nil nehrine attığı; Firavun'un karısının da, bu çocuğu bulup saraya götürdüğü; Musa'nın hiç bir kadının memesini emmeyip, annesinin süt anne olarak saraya müracaat ettiği, bu suretle Firavun'un saltanatını yıkan Hz. Musa'nın, Firavun'un sarayında yetişip, büyüdüğü anlatılmaktadır.

 

Böylece, Mûsâ peygamberin meydana çıkmaması için binlerce kişiye zulmetti. Binlerce vebal aldı. Binlerce kan döktü.

 

O kadar kan döktüğü hâlde Hz. Mûsâ doğdu ve onu kahr etmeye hazırlandı.

 

Eğer Firavun, Allah'ın sanatını ve kaza kader tezgâhını görmüş olsaydı, eli ayağı kurur da, hileye ve düzene girişemezdi.

 

Hz. Mûsâ, Firavun'ın sarayında rahatça yaşadığı hâlde, Firavun boş yere çocukları öldürüyordu.

 

Firavun, hislerine uyarak tenini besleyen en büyük düşman nefsini kuvvetlendirdiği hâlde; "Dışarda bir kimsenin bana düşmanlığı vardır. Bana haset ediyor." diye vehme kapılan bir kişiye benziyordu.

 

"Bu adam benim düşmanımdır, bana haset etmektedir" der. Hâlbuki, kendisine asıl haset eden, asıl düşman olan, o beslediği bedendir. Yâni nefsidir.

 


O benlik, o nefis sahibi olan kişi Firavun'a, bedeni de Musa'ya benzer. Firavun; "Düşman nerede?" diye dışarlarda dolaşır durur. Dışarlarda düşman arar.

 

Duygularının esiri olan kişinin nefsi, beden evinde nazla çeşitli nimetlerle beslenmektedir. Hâlbuki, kendisi başkalarına, kendi dışında bulunan kimselere kin güderek elini ısırmaktadır.

 

Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

Hisleri ile yaşayan, duygularının esiri olan kişi, düşmanını kendi dışında arar durur. Halbuki, onun en büyük düşmanı, onun kendi içinde olan nefsidir. Nitekim sevgili Peygamber efendimiz; "Senin en çetin, en korkunç düşmanın kendi içindeki nefsin dir." diye buyurmuştur.

 

Firavun da düşmanı olacak Musa'yı hep dışarlarda aradı durdu. O yüzden çok da kan döktürdü. Halbuki, düşmanı, kendi sarayı içinde beslenmekte idi. Yusuf Sûresi'nin 53. âyetinin anlamını dikkatle okursak, konuyu daha iyi anlarız:

"Ben, nefsimi suçsuz çıkaramam, çünkü nefs hakîkaten kötülüğü şiddetle emr eder. Ancak, Allah'ım acıya da, insan nefs elinden kurtula.”

 


NEFSİNİN İSTEKLERİNDEN KURTULURSAN DÜŞMANIN KALMAZ

 

Halkın bir suç yüzünden anasını öldüren kişiyi kınaması

 

Adamın birisi öfkeye kapıldı da, hem yumrukla döve döve, hem de hançerle annesini öldürdü.

 

Birisi ona; "Yaratılışının kötülüğü yüzünden analık hakkını hatırına getirmedin mi?" dedi.

 

"O çirkin huylu anneni neden öldürdün? Söylemiyorsun. O sana ne yapmıştı? Neylemisti?"

 

Adam; "Annem çok kötü, utanılacak bir iş işledi. Ben de dayanamadım, onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün." diye cevap verdi.

 

Annesini öldüreni kınayan kişi; "Anneni öldüreceğine, annenle kötü iş yapan adamı öldüreydin." deyince, suçlu oğul; "Her gün başka birisini mi öldüreydim." diye cevap verdi.

 

"Onu öldürmekle, halkın kanını dökmekten kurtuldum. Bir çok insanın boğazını kesmekten onun boğazını kesmek hayırlıdır."

 

Ey Hakk âşıkı! Bu hikâyede geçen kötü huylu anne, senin nefsindir. Senin nefsinin sembolüdür. Onun kötülükleri, fesadı her tarafa yayılmıştır.

 


Aklını başına al da, o kötü nefsi öldür. Çünkü o kötü nefs yüzünden, her an bir aziz varlığa kast ediyorsun.

 

Hz. Şefik Can bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

Kaside-i Bürde'nin şu beyti ne güzeldir.

 

(Nesf, memedeki çocuk gibidir. Onu ihmâl edersen, yâni, zamanı gelince memeden kesmezsen, büyür gider de, yine meme emmek ister. Fakat zamanı gelince memeden kesersen, o da süt emmekten vazgeçer.)

 

Onun yüzünden bu güzelim dünya sana dar geliyor. Onun yüzünden Hakk ile de, halk ile de savaşıyorsun.

 

Yine rahmetli Hz. Şefik Can, Mesnevi tercümesinde sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

Hakk ile savaşmak: Allah'ın emirlerini dinlememek, onun yapma dediğini yapmak. adetâ onunla savaşa girişmektir. Onun kaza ve kaderine razı olmamaktır.

 

Halk ile savaşmak ise: İnsanlarla hoş geçinmemek, elinden dilinden herkesi bıktırmaktır. Peygamber efendimiz; "Elinden, dilinden müslümanların selâmette kaldıkları kimse, gerçek müslürnandır" diye buyurmuştur.

 

Nefsini öldürür, yâni onun isteklerini hiçe sayar, onun sözünü dinlemezsen, yaptığın hatalardan dolayı şundan, bundan özür dilemekten kurtulursun. Yaşadığın memlekette hiç bir düşman kalmaz.

 


***

 

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.

Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder