İyi ki Her Duamız Kabul Olmuyor
Hayırlı Pazartesiler sevgili gönül dostlarımız,
Allah
işlerinizde kolaylık ve başarı, yuvanızda huzur versin, çocuklarınızı nazardan,
kötü arkadaş ve alışkanlıklardan korusun.
Günler,
haftalar, aylar, yıllar hızla geçiyor. Her sabah uyandığımızda keşke dün şunu
yapsaydım da bugün rahat etseydim, diyoruz. Hızla bize özel kıyametimiz ölüme
yaklaşıyoruz.
Kuran'da
bildirildiğine göre, Allah bizi yeniden diriltip kabirden kaldırdığında
mahşerde çok pişman olacağız. Ve keşke dünyadayken vaktimi boşa geçirmeyip
ibadet etseydim, diyeceğiz.
Henüz
dünyada yaşıyoruz elhamdülillah…. Buyrun
bu başlığın nedenini öğrenelim:
Dua etmek ibadettir ve çok sevaptır. İbadetin özü dua etmektir. Biliyorsunuz Rabbimiz, “Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?” (Furkan suresi, 77. Ayet) buyuruyor.
Rabbim bana bu hastalığı vermiş ki, her namazımda şifa için dua
ediyorum.
Çünkü acizliğimizi, fakirliğimizi, güçsüzlüğümüzü itiraf ederek
yüce dergaha el açıyoruz.
Her duamız kabul edilir ama duada istediğimiz şeyin olması Allah’ın
hikmetine tabidir.
Yani mesela hasta bir çocuk doktora dese ki, bana şu ilacı ver.
Doktor, hastanın isteğini kabul eder, engin tıp bilgisiyle ya aynen
istediğini verir, ya daha iyi bir ilaç verir, ya da hastalığına zararı olur
diye hiç vermez.
İşte Rabbimiz her duamızı kabul ediyor ve sevap veriyor. Mahşerde
bakacağız ki, gemilerle sevap geliyor. Kul utanacak, Rabbim benim bu kadar
ibadetim yok, diyecek.
Cenab-ı Hak şöyle buyuracak:
“Kulum, sen kabul olmadı duam, Rabbim dua ettiğim şeyi vermedi
dedin, ama bunlar senin dünyada yaptığın o dualara verdiğim sevapların.”
Bunu bir radyo sohbetinde değerli bir hocadan dinlemiştim.
Devamında dedi ki: “İnsan o zaman, keşke ettiğim dualar kabul edilmesiydi de,
daha çok dua etseydim, diyecek.”
Allah beni seviyor, dua edip çok sevap kazanmam için bana hemen
şifa vermiyor.
Çünkü belki iyileşsem duayı bırakacağım.
HİÇBİR ŞEY GÖRMEDİM
Adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına
gidermiş.
Dönüşünde sorarlarmış:
- Ne gördün?
- Dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş
taraklarla tarıyorlardı, dermiş hep.
Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya
güzeli deniz kızları görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış.
Döndüğünde yine sormuşlar:
- Ne gördün?
- Hiç demiş… hiç bir şey…
***
Oscar Wilde'ın bu harika öyküsü Haldun Taner’in bir sözünü
hatırlattı ve ne demek istediğini çok çarpıcı bir şekilde gösterdi. Şöyleydi söz:
“Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur.”
ASLINDA BİZİ YAŞAMA BAĞLAYAN ŞEY HAYALLERİMİZİN GERÇEKLEŞMEMESİ
Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun (1947-…) meşhur romanı
Simyacı’nın bir yerinde de bu konu geçmektedir. (Simyacı aslında Mesnevi’de geçen bir hikayenin romanlaştırılmış
haliymiş. Belki yazar Mesnevi’den etkilenmiştir kimbilir.)
Orada bütün yaşamı boyunca, tek hayali para biriktirip Mekke’ye
hacca gitmek olan bir dükkan sahibi varmış.
Adam; artık gerekli parayı fazlasıyla biriktirmiş olduğu halde bir
türlü gitmiyormuş.
Bu hayalin kendisini yaşama bağlayan çok önemli bağ olduğunu
düşünüyor ve onun gerçekleşmesi halinde bu önemli bağı yitireceğinden
korkuyormuş. Haklıydı aslında.
Düşünüyorum da… Hepimizin böyle hayalleri var, mutluluğumuzu bağladığımız,
gerçekleşene kadar yaşamı sanki ertelediğimiz…
Acaba hiç düşünüyor muyuz; bu istediğimiz her neyse,
gerçekleştiğinde iyi mi olacak?
Bir telefon, eşya, araba, ev hayali kurarız. Ama ulaşınca hemen
alışkanlık yapar.
Bir düşünür’ün hep aklımda tuttuğum bir sözü vardır:
“Bütün dualarımı kabul etmediği için ALLAH'a şükrediyorum” diye.
Belki de daha az üzülmeliyiz gerçekleşmeyen hayallerimiz için.
Sevinmemiz, mutlu olmamız gereken bir şey için gözyaşları
döküyoruzdur belki de…
Belki de olaylara bir de bu açıdan bakmayı artık öğrenmeliyiz…
Yalnız, hakkınızda hayırlı olan hayallerinizin gerçekleşmesi
dileğiyle…
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder