Sarp Yokuşu Aşmak
Tasavvuf
yolunda beraber yürüdüğümüz Antalya’da yaşayan Allah dostu güzel insan Hülya
Keleş hanımla ilahi aşk konusunda sık sık yazışırız. Geçenlerde şunu sordu:
Bir
Youtube linki gönderdi. 1.5 dk’lık Beled suresi meali idi. Ve soruyordu:
“Bu sureyi
çok severim. Allah yemin ediyor. İnsanı zorluk içinde yarattığına. Yani imtihan
için. Sarp yokuşu çıkan kazanıyor, diyor. Celal kardeşim peki nedir sarp
yokuş?”
Öncelikle
Beled Suresi meali şöyledir:
90-el-BELED
Mekke'de Kaf sûresinden sonra inmiştir. 20
(yirmi) âyettir. Adını, ilk âyette geçen, Mekke'yi anlatan ve "şehir"
anlamına gelen "beled" kelimesinden almaktadır. Bu sûrede insanın
yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün vasıflardan, o
vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden, iyiye kullananların da mutlu
geleceklerinden söz edilir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Andolsun bu beldeye ,
2. Ki sen bu beldedesin ,
3. Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen
çocuğa,
4. Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice )
zorluklar içinde yarattık.
5. İnsan, hiç kimsenin kendisine güç
yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. " Pek çok mal harcadım " diyor.
7. Kimse onu görmedi mi sanıyor?
8. Biz ona iki göz vermedik mi?
9. Bir dil ve iki dudak ,
10. Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik
.
11. Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.
12. O sarp yokuş nedir bilir misin?
13. Köle azat etmek, (boynunu [günah
zincirinden] kurtarmaktır.)
14. Veya açlık gününde yemek yedirmektir,
15. Yakınlığı olan bir yetime.
16. Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
17. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı
tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.
18. İşte bunlar sağdakilerdir.
19. Ayetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar
soldakilerdir,
20. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı
kapatılmış bir ateştir.
YOKUŞU AŞANLAR
NEFSİYLE MÜCADELEYİ KAZANANLARDIR
Evet bence
nefisle yapılan mücadeleyi kazananlar yokuşu tırmanmış olurlar Hülya hanım, dedim,
zira 13. Ayette köle azat etmek eskidendi, ki acaba şimdi nasıl anlamalıyız,
diye yaptığım araştırmada şunu buldum:
“13.
ayetteki köle azat etmek, insanın kendisini nefsinin köleliğinden,
kapitalizmin, materyalizmin, sebeplerin köleliğinden azad etmek demek olsa
gerek. Zaten 13. ayetten önceki ayetler de bu yorumlara uygun görünüyor.”
Öncelikle
bir insan, nefisle mücadele edip zor gelen şeylere sabrederse ve nefsin
cimriliğinden kurtularak yetim ve yoksullara maddi yardımlar yapar, cömert
olursa, evet o zaman nefsin boyunduruğundan kurtulup özgür olur, yani köle azad
etmiş olur.
Evet böyle
nefsini yenip iyilikler yapan insanları Allah, imanla şereflendirir. Tıpkı
geçtiğimiz aylardaki şu yazımdaki gibi;
Allah Neden Beni
Hidayete Erdirdi?
Evet, sonuçta
17. ayetteki iman edenlerden olur ve o imanın neticesi onu müslümanlara hizmet
etmeye sevkeder. Böylece o sarp yokuşu tırmanmış olurlar ve yokuşun ardında güzelliklerle
dolu cennete kavuşurlar inşallah.
KÖLE AZAD ETMEYİ
BÖYLEDE DÜŞÜNEBİLİRİZ
2016
ramazanında çok sevdiğim Ereğli müftüsü
Yusuf Eseroğlu hocamı iftara davet ettik. Yoğun işlerinin arasında kırmadı,
evimizi şereflendirdi. Onu çok seviyorum. Allah razı olsun.
Yemekten
sonra çay sohbeti sırasında Yusuf hocama yeni yazdığım kitabı gösterdim. Hocam
bu kitabın gelirini Ereğli Engelsiz
Yarınlar derneğine bağışlayacağım inşallah, dedim.
Kitabın geliriyle ihtiyaç sahiplerine akülü sandalyeler alınacak,
diye ekledim.
Yusuf hocam, ne kadar güzel düşünmüşsün Celal’ciğim, inşallah köle
ȃzȃd etmiş gibi sevap alacaksın, dedi.
Hocam
dedim, nasıl köle ȃzȃd etme
anlayamadım.
*Celal’ciğim islamda köle ȃzȃd etme çok sevaptır. İslamda hürriyet
esastır; islam, insanlara özgürlük vermek için her bahane ile köle ȃzȃd etmeyi
tavsiye etmiştir.
Yemini
bozdun mu, köle ȃzȃd ederek günahtan
kurtulursun mesela.
Peygamberimiz SAV, bir köleyi ȃzȃd edip özgürlüğüne kavuşturmak iki
ay oruca bedeldir, buyurmuştur.
Şimdi köle
yok ama engelliler var. Evden çıkamayan, adeta eve hapis fakir engellilere akülü
sandalye hediye etmek, yatağa mahkum engellinin ailesini rahatlatacak araçlar
almak, onları özgürlüğüne kavuşturmaktır, köle ȃzȃd etmek gibi sevaptır, dedi.
Evet hocam
ben de akülü sandalyeme özgürlük arabam
diyorum, dedim.
Yusuf hocam, Celal’ciğim
akülü sandalye ile evinden sokağa çıkan engelli, çarşıya, pazara, parka, AVM’ye
giderek gerçek özgürlüğü hisseder, dedi.
YOKUŞUN ARDI
Geçen
hafta, hergün Radyo Akra FM’de 15’te yayınlanan rahmetli Prof. Dr. Mahmud Esad
Coşan Hocaefendinin (1938-2001) hadis sohbetlerinin birinde, bir anısını dinledim.
Hocaefendi
bir kış günü, bir grup dostuyla kara yoluyla hacca gitmeye karar vermişler. (80’ler sanırım) Adana Pozantı’da yol
kardan kapanmış, gidememişler.
Onlarda
Karaman Mut Silifke üzerinden Toros dağlarını aşmak istemişler. Hocaefendi
diyor ki; Sertavul geçidini geçtik, Göksu vadisinden inmeye başlarken karşımıza
masmavi deniz, yemyeşil ormanlar, rengarenk çiçekler çıktı kış günü… Sonra dedi
ki:
“İşte
sevgili dinleyiciler bunun gibi, şu kısacık dünyada Allah’ın emir ve
yasaklarına uygun ömür geçirirsek, bu yokuşun arkası da ebedi cennet yurdudur.”
Hülya
Keleş hanıma bu yazıyı gönderdiğimde çok memnun oldu ve “Celal kardeşim daha güzel
anlatılamazdı, tebrik ederim çok güzel yazmışsın”, dedi.
Allah
hepimizi nefsini yenen, o sarp yokuşu aşanlardan eylesin…
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder