Mesnevi Okumaları - 14
Sevgili gönül dostlarımız,
Ocak 2017’de başladığımız Mesnevi yazılarının ondördüncüsünü
yazıyoruz. Birkaç gün önce birinci cildi bitirdik. Mesnevi altı cilttir. Şimdi
ikinci ciltten bazı güzel beyitler paylaşmak istiyoruz:
GÖNÜL AYNASI
Gönül aynası dünya sevgisi tozundan, nefsânî arzulardan
temizlenir, pâk ve sâf bir hâle getirilirse, orada su ve toprak nakışlardan
başka şeyler görürsün.
Kendi kendime dedim ki, eğer ben güzel isem, bu güzelliğim ondan,
onun lûtfundandır. Güzel değilsem, zâten çirkinler bile bana gülerler.
Bunun çâresi, kendime bakmamdır. Ona lâyık değilsem, ben seni hiç
alır mıyım? diye bana güler.
Sertarik Mesnevihan Şefik Can’ın (1909-2005) bu beyiti dipnotunda şöyle
açıklamış:
Bir kimse Hakk'ın nazarında
makbul bir kişi olup olmadığını anlamak için kendine bakmalı ve gönlüne
danışmalıdır. Eğer kalbinde Allah'a karşı bir hayranlık, bir sevgi duyuyorsa,
kendisinin de Allah tarafından sevildiğini anlamalıdır. Gönlüne o hayranlığı, o
sevgiyi veren kimdir? O sevgiyi uyandıran Allah'tır. Çünkü bir hadis-i şerifte
aynen şöyle buyrulmaktadır:
"Bir kimse, Allah
tarafından sevilip sevilmedi ğini anlamak için, kendi gönül durumuna baksın. Eğer,
o kul Allah'ı gönlünde manen buluyorsa, hissediyorsa, Allah'ın yarattığı
eserlerde onun güzelliğini, yaratma gücünü görüp de hayran oluyorsa, Allah da
onu sevmektedir. Çünkü, kul Allah'ı ne kadar severse, Allah'da o kulu, o kadar
sever." {Mesnevi Şerhi, Ankaravî
Hazretleri, c. II, s. 35, 1289).
ALLAH BAZEN DUAMIZI NEDEN KABUL ETMEZ?
Bir yılancının başka bir yılancıdan yılan çalması
Bir
hırsız, bir yılancıdan bir yılan çaldı, ahmaklığından onu ganimet saydı.
Yılancı,
bir baş belâsından, zehirli yılandan kurtuldu. Yılan da, kendini çalanı inlete
inlete öldürdü.
Sonra
yılanın sahibi, hırsızın zehirlenip öldüğünü görünce; "Bizim yılan onu
temizlemiş." dedi.
"Canım
onu bulmayı, yılanı ondan almayı istiyordu. 'Yılancıyı bulayım da yılanımı geri
alayım.' diye duâ ediyordum.
Allah'a şükürler olsun ki, o duâ kabul edilmedi. Yılanımın
çalınmasını ben ziyan sanıyordum, hâlbuki o bana kâr oldu."
Nice
dualar vardır ki, duâ edenin aleyhinedir. Onun ziyanına ve helakine sebeb
olacak bu duaları, pâk ve mukaddes olan Allah, kereminden, merhametinden dolayı
kabul etmez.
İNSAN ÖNCE KENDİ ÖLÜSÜNÜ DİRİLTMEYİ İSTEMELİ
îsâ (a.s.)'ın yol arkadaşının ondan kemikleri diriltmesini istemesi
Ahmakın
biri Hz. îsâ'ya yol arkadaşı oldu. O, yolda yürürlerken derin bir çukur içinde
kemikleri görünce;
"Ey
yol arkadaşım!" dedi. "Ölüleri diriltmek için okuduğun o mübarek, o
yüce adı...
Bana da
öğret de, ben de yararlı bir insan olayım, ben de ölülerin kemiklerini
dirilteyim."
Hz. îsâ;
"Sus!" dedi. "O iş senin yapacağın iş değildir. O ad senin
nefeslerine, senin sözüne lâyık bir ad değildir.
îsim-i
a'zamı okuyup ölü diriltmek için, yağmurlardan daha temiz bir nefes sahibi,
kullukta meleklerden daha anlayışlı bir kişi olmak gerek.
Hz.
îsâ'nın yol arkadaşı; "Benim o sırları okumak harcım değilse, o mübarek
adı sen oku." dedi.
Hz. îsâ;
"Yâ Rabbi!" dedi. "Bu sırlar nedir? Bu ahmakın bu husustaki
ısrarı nedendir?
Nasıl
oluyor da bu hasta adam kendi derdine düşmüyor? Nasıl oluyor da bu münasebetsiz
adam kendi canı derdi ile uğraşmıyor?
Bu aptal
kişi kendi ölüsünü, manen ölmüş olan gönlünü bırakmış da, yabancı bir ölüye
derman aramakta, onu diriltmeye uğraşmakta."
ARSLANA YEM OLDU (Bu kıssayı kısalttım.)
Hz. îsâ o
gencin dileğine uydu, kemiklere Allah'ın ismini okudu.
Allah'ın
hükmü, buyruğu da o ham adam için o kemikleri diriltti.
Dirilen
kemiklerin arasından siyah bir arslan sıçrayıp çıktı. Adama bir pençe vurup
öldürdü.
Çabucak
başını kopardı, ezdi, beynini akıttı, ceviz içi kadar bir beyni vardı. Aslında
onun başı, içi yok bir ceviz gibi idi.
Eğer onun
beyni olsaydı, o kırılmakla dökülmekle yalnız bedeni yok olurdu.
îsâ
(a.s.) arslana; "Neden bu adamı hemen öldürdün?" diye sorunca,
arslan; "Sen ondan sıkılmış, perişan bir hâle gelmiştin de onun
için." cevabını verdi.
Yine îsâ;
"Adamın kanını niçin içmedin?" diye sordu. Arslan da; "Onun kanı
rızıklar dağıtılırken bana verilmemişti." dedi.
Nice
kişiler vardır ki, o kükremiş arslan gibi, avladığını yiyemeden dünyadan geçmiş
gitmişlerdir.
Onların
kısmeti, payı saman çöpü kadardır. Fakat hırsları dağ gibidir. Onların Allah'ın
huzuruna çıkacak yüzleri yoktur. Ama insanlar arasında üstün görünürler,
şereflidirler.
Ey bize
dünyadaki zor işleri kolaylaştıran Allah! Dünyada olmayacak şeylerden, faydasız
işlerden bizi kurtar.
Bize
rızık diye gösterdiğin meğer tuzakmış; Allah'ım her şeyi nasılsa bize öyle
göster.
O arslan;
"Ey îsâ, bu avlanma yemek için değil, ibret içindi." dedi.
"Eğer
dünyada benim rızkım olsaydı, ölülerle benim ne işim vardı? Hiç ölüp de çürür
mü idim?"
O aptal
kişi, îsâ (a.s.) gibi bir peygamberi ve hayat bağışlayan bir suyun sahibi olan
Rûhullah hazretlerini bulmuş iken...
Fırsatı
kaçırdı da, onun önünde olarak; "Ey âb-ı hayat sahibi 'kün' (=ol) emri ile
beni dirilt!" diye yalvarmadı.
AĞLAKİ GÖNLÜN AYDINLANSIN
Ey Hakk
âşıkı! Aklını başına al da, senin köpek nefsinin dirilmesini sakın isteme,
çünkü o nefs çoktan beri senin can düşmanındır.
Köpek
nefsin sembolü olan kemiğin, yâni bedenin başına toprak dökülsün. Çürüsün;
çünkü nefs-i emmâre köpeği seni can evinden, manevî zevkler peşinde koşmaktan
alıkoymaktadır.
Köpek
değil isen, neden kemiğe âşıksın? Neden sülük gibi kan emmeyi seviyorsun?
Manen kör
olan, önünü göremeyen, Hakk'tan gelen imtihanlarda başarıya ulaşamayan ve perdeli
olan göz nasıl gözdür?
Zaman
zaman zanlar insanı aldatır. Sendeki zan nasıl bir zandır ki yolu görmüyor?
Ey
başkalarına ağlayan göz, bir müddet otur da kendin için ağla.
Ağaç
dalı, ağlayan bulutun yüzünden yeşerir, tazelenir. Mum, ağlayıp gözyaşı dökünce
daha da aydın bir hâl alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder