Herkes O’na SAV Hayran
Dün bir seçimi daha geride bıraktık. İnşallah artık gerilim bitip normal hayata başlarız.
Geçen nette bir araştırma yaparken Peygamber Efendimizi SAV öven bazı gayrı müslimlere rastladık. Bugünkü yazımızda Peygamber Efendimizden SAV bahsetmek istiyoruz. Zira içinde bulunduğumuz hafta kutlu doğum haftasıdır. ( 13-20 Nisan )
Babacım yaşlandığı için çok zorlanıyor, Cuma namazlarına götüremiyor.
Cuma’nın zirvesi Cuma Hutbesini evde TRT Diyanet TV’de canlı izliyoruz. Bu
hafta hutbe konusu kutlu doğumdu. (14.04.2017)
Geçenki
bir yazıda yine belirtmiştik. Biliyorsunuz hidayet yolculuğumuz 2003’te
Kuran’ın Türkçe Mealini okumamızla başlamıştı. Her ayeti defalarca okuyarak
altı ayda bitirmiştik. Ve dine susuzluğumuz iyice artmıştı.
Okuma
yazma bilmeyen bir ümmi olan Hz. Muhammed’in SAV hayat öyküsünü çok merak
ettim. Tanımak istedim. Piyasada o kadar çok çeşit kitap vardıki, şaşırıp
kaldım.
İlahiyatçı
komşum Efkan Vural hocamdan yardım istedim. Celal, ehli sünnet alimlerinin
kitaplarını okumalısın, diyerek iki cilt ansiklopedi verdi, bir ayda okudum.
“Celal,
öncelikle Kuran’ı ve hadisleri iyi okuyup öğrenmelisin ki, Peygamber
Efendimizin SAV yolu demek olan ehli sünnet çizgisini kavrayasın ve kimler bu
yolda anlayabilesin.
Celal, her
yazar kendi görüşünden Peygamberimizi SAV anlatır. Eğer bir konuda kesin kaynak
vermemişse, demek bu yazar böyle düşünüyormuş, diye okumalısın.” , demişti.
Yıllarca
Efendimizle ilgili onlarca kitap okuduk ve TV programları izledik.
Biz
engellilerin empati yeteneğimiz çok gelişmiştir. Empati yaparak yani
Efendimizin SAV yerine kendimizi koyarak, ağladığımız Efendimizin SAV mübarek
hayatından birkaç kesitten bahsetmek istiyoruz:
Allah’ın
en sevdiği kulu ve elçisi Hz. Muhammed Mustafa SAV miladi 20 Nisan 571 Pazarı
Pazartesiye bağlayan gece sabaha karşı dünyayı şereflendirmiştir.
Efendimiz SAV dünyaya yetim gelmiştir. Allah, annesi Amine ona
hamileyken babası Abdullah’ı yanına almıştır. Efendimiz SAV altı yaşındayken
annesi, iki yıl sonra da ona bakan dedesi Abdülmuttalip Hakk’a yürümüştür.
Empati yapmam kolay oldu. Zira annem altı ayllıkken annesi ölmüş, annem
ilkokuldayken de babasını kaybetmiş. Babannesinin koynunda çok uyumuş. O da
ölünce çok ağlamış. Annemin hali Efendimizi SAV düşündürür ve her defasında
ağlarım.
Efendimiz Mekke’de islamı tebliğ etme şansı kalmayınca yüz km
doğudaki Taif şehrine gidiyor. Taif’liler tarafından taşa tutulan Efendimiz SAV
ve evlatlığı Zeyd yara bere içinde kanlar içinde Taif’ten çıkıyorlar.
İnsanları cennete götürmek istemekten başka ve bunun için islama
gir, kurtul demekten başka suçu olmayan Efendimize SAV dağlardan sorumlu melek
geliyor ve diyor ki:
-Ya Resulallah! Yüce Allah der ki, Muhammed’ime sor, eğer isterse
şu iki dağı birbirine çarp, Taif helak olsun.
Efendimiz cevaben: “Allah’ım onları affet, onlar bilmiyor, bilseler
yapmazlardı.” Buyurmuştur. Ne merhametli bir Peygamberimiz var.
Hz. Mevlana, o kabul olunan dua hürmetineki Efendimize dil
uzatanların dili anında kurumuyor, der.
Yazıyı
uzatmamak için burada kesiyoruz, tekrar hatırlamak isterseniz müsait olduğunuzda
Efendimizin SAV mübarek hayatını burdan okuyabilirsiniz:
Şimdi başlıkta
geçen Efendimize SAV hayran olan ünlü gayrı müslimlerden (müslüman olmayan) birkaçının söylediklerini
aktaracağız:
PROF. CARLYLE
Dünyanın tanıdığı en büyük ilim adamlarından biri olan İskoçyalı
Thomas Carlyle (1795-1881) diyor ki:
“Hazret-i Muhammed aleyhisselâm gelmeden evvel, Arapların
bulundukları yerlere kocaman bir ateş parçası sıçramış olsaydı, kuru kum
üzerinde kaybolup gidecek ve hiç iz bırakmayacaktı.
Fakat Hazret-i Muhammed aleyhisselâm gelince bu kuru kum dolu çöl,
sanki bir barut fıçısına döndü. Delhi’den Granada’ya kadar bütün yerler
birdenbire semâya yükselen alevler hâline geldi. Bu büyük zât sanki bir
şimşekti. O’nun etrafındaki bütün insanlar, O’ndan ateş alan parlayıcı maddeler
hâline dönüştüler.”
MAHATMA GANDHİ
Hindistan’ı İngiliz sömürgesi olmaktan kurtaran Hintli lider
Mahatma Gandhi (1869-1948), İslâm dinini ve Kur’ân-ı kerîmi inceledikten
sonra şunları söylemiştir:
“İslâm dîni yalancı bir din değildir. Hintlilerin bu dîni saygı
ile incelemelerini isterim. Onlar da İslâmiyet’i benim gibi seveceklerdir. Ben,
İslâm dininin Peygamberinin ve O’nun yakınında bulunanların nasıl hayat
sürdüklerini bildiren kitapları okudum.
Bunlar beni o kadar ilgilendirdi ki, kitaplar bittiği zaman
bunlardan daha fazla olmamasına üzüldüm. Ben şu kanaate vardım ki, İslâmiyet’in
çok süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır.
Aksine herşeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve peygamberinin
büyük tevazuu, (alçak gönüllülüğü) sözünü dâima tutması, yakınlarına ve
müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlığı yüzünden İslâm dîni birçok insanlar
tarafından seve seve kabul edilmiştir.”
LAMARTİNE
Dünyaca tanınmış büyük Fransız edibi ve devlet adamı Alphonse De
Lamartine (1790-1869) Türkiye Tarihi adlı eserinde Muhammed
aleyhisselâm için şöyle diyor:
“Hazret-i Muhammed bir yalancı peygamber miydi? O’nun eserlerini
ve tarihini inceledikten sonra bunu düşünemeyiz. Çünkü yalancı peygamberlik iki
yüzlülüktür. İki yüzlülükte inandırma kuvveti yoktur; yalanda da doğruluğun
kudreti bulunmaz.
Mekanikte bir cisim atıldığı zaman onun varabileceği yer, fırlatma
gücü ile orantılıdır. Bir manevî ilhamın gücü de onun meydana getirdiği eser
ile orantılıdır. Bu kadar çok şey taşıyan, bu kadar uzaklara kadar yayılan ve
bu kadar uzun zaman aynı kudrette devam eden bir “Fikir” (Yani İslâmiyet) yalan
olamaz. Bunun çok samimi ve çok inandırıcı olması gerekir.
O’nun hayatı, uğraşmaları, memleketininin hurafelerine ve
putlarına kahramanca saldırıp onları parçalaması, puta tapan çoğunluğun
hiddetlerine karşı koymak ataklığı, kendine saldırdıkları hâlde, 13 sene
Mekke’de buna dayanması, hemşehrileri arasında türlü hâdiseler çıkartmak ve
kendini adetâ kurban yerine koymak gibi hâllere tahammül etmesi, Medine’ye
hicreti, durmadan yaptığı teşvikler ve verdiği vaazlar, çok üstün düşman
kuvvetleriyle yaptığı savaşlar, kazanacağına olan itimadı, en büyük felâket
zamanında bile duyduğu insan üstü güvence, zaferde bile gösterdiği sabır ve
tevekkül, sözlerini kabul ettirme hırsı, sonsuz ibâdeti, Allah’la mukaddes
konuşmaları, ölümü, ölümünden sonra da devam eden şan ve şerefi, zaferleri
O’nun hiçbir zaman bir yalancı peygamber olmadığını, tam aksine büyük bir imâna
sahip bulunduğunu gösterir.
Filozof, Hâtip, peygamber, kanun koyucu, cenkçi, insan
düşüncelerini etkileyici, yeni doğmalar koyan ve yirmi büyük dünyâ
İmparatorluğu ile bir büyük İslâm devleti kuran kişi: İşte Muhammed (sallâllâhü
aleyhi ve sellem) budur!
İnsanların büyüklüğü ölçmek için kullandıkları bütün mikyaslarla
ölçülsün; acaba O’ndan daha büyük bir şahıs var mıdır? Olamaz!” Bu arada son
yıllarda Avrupa ve Amerikalı çeşitli araştırıcılar tarafından yapılan tarih
boyunca en büyük insan kimdir, en mükemmel insan kimdir, gibi araştırmalarında,
gerek insan zihni vasıtasıyla ve gerekse kompüterlerle yapılsın daima “Hazret-i
Muhammed’dir (sallâllâhü aleyhi ve sellem)” hükmü ile neticelendiğini de
unutmamak gerekir.”
Yazımızı Efendimizin SAV kısa 40 hadisiyle bitirmek istiyoruz:
1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti
unutmaktır.
2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi
altındadır.
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk
anındakidir.
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin
evidir.
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.
35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi,
arkadaşının dini üzeredir.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder