17 Nisan 2017 Pazartesi

Herkes O’na SAV Hayran


Herkes O’na SAV Hayran

 


Dün bir seçimi daha geride bıraktık. İnşallah artık gerilim bitip normal hayata başlarız.  

 
Güzel ülkemiz için bu referandum sonucunun tüm ülkemize huzûr selâmet birlik beraberlik getirmesini, hakkımızda hayırlı olmasını niyâz ederiz.

Akülü sandalyeye binip oy kullandıktan sonra havada güzel olunca annem ve yeğenim Nuriye İrem ve İsa'yla (resmi o çekti) birlikte evimize yakın, Sincan Fatih semtinde bulunan dünyanın 6. büyük parkı Harikalar Diyarı'ında dolaştık. (16 Nisan 2017)


Geçen nette bir araştırma yaparken Peygamber Efendimizi SAV öven bazı gayrı müslimlere rastladık. Bugünkü yazımızda Peygamber Efendimizden SAV bahsetmek istiyoruz. Zira içinde bulunduğumuz hafta kutlu doğum haftasıdır. ( 13-20 Nisan )

 

Babacım yaşlandığı için çok zorlanıyor, Cuma namazlarına götüremiyor. Cuma’nın zirvesi Cuma Hutbesini evde TRT Diyanet TV’de canlı izliyoruz. Bu hafta hutbe konusu kutlu doğumdu. (14.04.2017)

 


Geçenki bir yazıda yine belirtmiştik. Biliyorsunuz hidayet yolculuğumuz 2003’te Kuran’ın Türkçe Mealini okumamızla başlamıştı. Her ayeti defalarca okuyarak altı ayda bitirmiştik. Ve dine susuzluğumuz iyice artmıştı.

 

Okuma yazma bilmeyen bir ümmi olan Hz. Muhammed’in SAV hayat öyküsünü çok merak ettim. Tanımak istedim. Piyasada o kadar çok çeşit kitap vardıki, şaşırıp kaldım.

 

İlahiyatçı komşum Efkan Vural hocamdan yardım istedim. Celal, ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okumalısın, diyerek iki cilt ansiklopedi verdi, bir ayda okudum.

 

“Celal, öncelikle Kuran’ı ve hadisleri iyi okuyup öğrenmelisin ki, Peygamber Efendimizin SAV yolu demek olan ehli sünnet çizgisini kavrayasın ve kimler bu yolda anlayabilesin.

 

Celal, her yazar kendi görüşünden Peygamberimizi SAV anlatır. Eğer bir konuda kesin kaynak vermemişse, demek bu yazar böyle düşünüyormuş, diye okumalısın.” , demişti.

 

Yıllarca Efendimizle ilgili onlarca kitap okuduk ve TV programları izledik.

 

Biz engellilerin empati yeteneğimiz çok gelişmiştir. Empati yaparak yani Efendimizin SAV yerine kendimizi koyarak, ağladığımız Efendimizin SAV mübarek hayatından birkaç kesitten bahsetmek istiyoruz:

 

Allah’ın en sevdiği kulu ve elçisi Hz. Muhammed Mustafa SAV miladi 20 Nisan 571 Pazarı Pazartesiye bağlayan gece sabaha karşı dünyayı şereflendirmiştir.

 


Efendimiz SAV dünyaya yetim gelmiştir. Allah, annesi Amine ona hamileyken babası Abdullah’ı yanına almıştır. Efendimiz SAV altı yaşındayken annesi, iki yıl sonra da ona bakan dedesi Abdülmuttalip Hakk’a yürümüştür.

 

Empati yapmam kolay oldu. Zira annem altı ayllıkken annesi ölmüş, annem ilkokuldayken de babasını kaybetmiş. Babannesinin koynunda çok uyumuş. O da ölünce çok ağlamış. Annemin hali Efendimizi SAV düşündürür ve her defasında ağlarım.

 

Efendimiz Mekke’de islamı tebliğ etme şansı kalmayınca yüz km doğudaki Taif şehrine gidiyor. Taif’liler tarafından taşa tutulan Efendimiz SAV ve evlatlığı Zeyd yara bere içinde kanlar içinde Taif’ten çıkıyorlar.

 

İnsanları cennete götürmek istemekten başka ve bunun için islama gir, kurtul demekten başka suçu olmayan Efendimize SAV dağlardan sorumlu melek geliyor ve diyor ki:

 

-Ya Resulallah! Yüce Allah der ki, Muhammed’ime sor, eğer isterse şu iki dağı birbirine çarp, Taif helak olsun.

 

Efendimiz cevaben: “Allah’ım onları affet, onlar bilmiyor, bilseler yapmazlardı.” Buyurmuştur. Ne merhametli bir Peygamberimiz var.

 

Hz. Mevlana, o kabul olunan dua hürmetineki Efendimize dil uzatanların dili anında kurumuyor, der.

 


Yazıyı uzatmamak için burada kesiyoruz, tekrar hatırlamak isterseniz müsait olduğunuzda Efendimizin SAV mübarek hayatını burdan okuyabilirsiniz:

 


 

Şimdi başlıkta geçen Efendimize SAV hayran olan ünlü gayrı müslimlerden (müslüman olmayan) birkaçının söylediklerini aktaracağız:

 

PROF. CARLYLE

 

Dünyanın tanıdığı en büyük ilim adamlarından biri olan İskoçyalı Thomas Carlyle (1795-1881) diyor ki:

 

“Hazret-i Muhammed aleyhisselâm gelmeden evvel, Arapların bulundukları yerlere kocaman bir ateş parçası sıçramış olsaydı, kuru kum üzerinde kaybolup gidecek ve hiç iz bırakmayacaktı.

 

Fakat Hazret-i Muhammed aleyhisselâm gelince bu kuru kum dolu çöl, sanki bir barut fıçısına döndü. Delhi’den Granada’ya kadar bütün yerler birdenbire semâya yükselen alevler hâline geldi. Bu büyük zât sanki bir şimşekti. O’nun etrafındaki bütün insanlar, O’ndan ateş alan parlayıcı maddeler hâline dönüştüler.”

 

MAHATMA GANDHİ

 

Hindistan’ı İngiliz sömürgesi olmaktan kurtaran Hintli lider Mahatma Gandhi (1869-1948), İslâm dinini ve Kur’ân-ı kerîmi inceledikten sonra şunları söylemiştir:

 

“İslâm dîni yalancı bir din değildir. Hintlilerin bu dîni saygı ile incelemelerini isterim. Onlar da İslâmiyet’i benim gibi seveceklerdir. Ben, İslâm dininin Peygamberinin ve O’nun yakınında bulunanların nasıl hayat sürdüklerini bildiren kitapları okudum.

 

Bunlar beni o kadar ilgilendirdi ki, kitaplar bittiği zaman bunlardan daha fazla olmamasına üzüldüm. Ben şu kanaate vardım ki, İslâmiyet’in çok süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır.

 

Aksine herşeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve peygamberinin büyük tevazuu, (alçak gönüllülüğü) sözünü dâima tutması, yakınlarına ve müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlığı yüzünden İslâm dîni birçok insanlar tarafından seve seve kabul edilmiştir.”

 

LAMARTİNE

 

Dünyaca tanınmış büyük Fransız edibi ve devlet adamı Alphonse De Lamartine (1790-1869) Türkiye Tarihi adlı eserinde Muhammed aleyhisselâm için şöyle diyor:

 

“Hazret-i Muhammed bir yalancı peygamber miydi? O’nun eserlerini ve tarihini inceledikten sonra bunu düşünemeyiz. Çünkü yalancı peygamberlik iki yüzlülüktür. İki yüzlülükte inandırma kuvveti yoktur; yalanda da doğruluğun kudreti bulunmaz.

 

Mekanikte bir cisim atıldığı zaman onun varabileceği yer, fırlatma gücü ile orantılıdır. Bir manevî ilhamın gücü de onun meydana getirdiği eser ile orantılıdır. Bu kadar çok şey taşıyan, bu kadar uzaklara kadar yayılan ve bu kadar uzun zaman aynı kudrette devam eden bir “Fikir” (Yani İslâmiyet) yalan olamaz. Bunun çok samimi ve çok inandırıcı olması gerekir.

 

O’nun hayatı, uğraşmaları, memleketininin hurafelerine ve putlarına kahramanca saldırıp onları parçalaması, puta tapan çoğunluğun hiddetlerine karşı koymak ataklığı, kendine saldırdıkları hâlde, 13 sene Mekke’de buna dayanması, hemşehrileri arasında türlü hâdiseler çıkartmak ve kendini adetâ kurban yerine koymak gibi hâllere tahammül etmesi, Medine’ye hicreti, durmadan yaptığı teşvikler ve verdiği vaazlar, çok üstün düşman kuvvetleriyle yaptığı savaşlar, kazanacağına olan itimadı, en büyük felâket zamanında bile duyduğu insan üstü güvence, zaferde bile gösterdiği sabır ve tevekkül, sözlerini kabul ettirme hırsı, sonsuz ibâdeti, Allah’la mukaddes konuşmaları, ölümü, ölümünden sonra da devam eden şan ve şerefi, zaferleri O’nun hiçbir zaman bir yalancı peygamber olmadığını, tam aksine büyük bir imâna sahip bulunduğunu gösterir.

 

Filozof, Hâtip, peygamber, kanun koyucu, cenkçi, insan düşüncelerini etkileyici, yeni doğmalar koyan ve yirmi büyük dünyâ İmparatorluğu ile bir büyük İslâm devleti kuran kişi: İşte Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) budur!

 

İnsanların büyüklüğü ölçmek için kullandıkları bütün mikyaslarla ölçülsün; acaba O’ndan daha büyük bir şahıs var mıdır? Olamaz!” Bu arada son yıllarda Avrupa ve Amerikalı çeşitli araştırıcılar tarafından yapılan tarih boyunca en büyük insan kimdir, en mükemmel insan kimdir, gibi araştırmalarında, gerek insan zihni vasıtasıyla ve gerekse kompüterlerle yapılsın daima “Hazret-i Muhammed’dir (sallâllâhü aleyhi ve sellem)” hükmü ile neticelendiğini de unutmamak gerekir.”

 


Yazımızı Efendimizin SAV kısa 40 hadisiyle bitirmek istiyoruz:

 

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.

2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.

3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.

4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.

5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.

6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.

7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.

8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.

9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.

10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.

11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.

12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.

13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.

14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.

16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk  anındakidir.

17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.

18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.

19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.

20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.

21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.

22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.

23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.

24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.

25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.

26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.

27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.

28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.

30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.

31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.

32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.

33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.

34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.

36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.

37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.

38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.

39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.

40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder