Mesnevi Okumaları - 13
Biz bu Mesnevi yazılarında o manevi Mesnevi denizinden birkaç damla
serpiyoruz.
Sözü kısa kesmek gerek vesselam. Buyrun birkaç katre (damla) :
HZ ALİ DÜŞMANI NEDEN AFFETTİ?
Düşmanın Hz. Ali'nin yüzüne tükürmesi üzerine Hz. Ali'nin onu
affetmesi.
İbâdetteki ihlâsı, gönül temizliğini, Hakk'a bağlanışı Hz. Ali'den
öğren. O Allah arslanını, hileden temizlenmiş bil.
Savaşta bir yiğidi alt etti. Hemen kılıcını çekti. Onu öldürmek
istedi.
O yiğit, her peygamberin, her velînin övündüğü Hz. Ali'nin yüzüne
tükürdü.
Öyle bir yüze tükürdü ki, "Ay" bile onun huzurunda
yüzünü, yerlere sürer, secdeye varırdı.
O anda Hz. Ali kılıcını yere attı, onu öldürmekten vaz geçti.
O savaşçı düşman, bu işe, bu beklenmedik acımaya, bu yersiz
bağışlanmaya şaşırdı kaldı.
Dedi ki: "Bana keskin kılıcını çekmiştin, beni öldürecektin;
sonra neden kılıcı yere attın, beni bıraktın?
Benimle savaşmaktan daha iyi ne gördün de beni avlamaktan vaz geçtin?
Ne gördün de böyle öfken yatıştı? Öyle bir şimşek çaktı da hemen
sönüverdi.
Hz. Mevlana uzun uzun anlatır. Yazı uzamasın. Birkaç beyiti versem
nedeni anlaşılır.
Hz. Ali buyurdu ki: "Ben kılıcı, Allah rızası için vururum.
Ben Allah'ın kuluyum. Nefsimin, bedenimin kulu'değilim.
Emîrü'l-müminîn Ali, o gence dedi ki: "Ey yiğit, savaşırken
sen yüzüme tükürünce, nefsime ağır geldi. Benim huyum değişti.
Yapacağım savaşın yarısı Allah rızası için, yarısı da öfkem zoru
ile nefsim için, intikam almak için olacaktı. Halbuki, Allah'a ait işlerde
ortaklık uygun değildir.
HİLİM KILICI, ÇELİK KILIÇTAN KESKİNDİR
Hz. Ali'nin düşmanı, bu sözleri işitince, gönlünde Hakk nuru
parladı, imana geldi.
Dedi ki: "Ya Ali, meğer ben seni fena huylu kişilerle kıyas ederek,
hata etmişim, cefalara düşmüşüm ve seni başka türlü insan sanmışım.
Halbuki sen, adalette, bir Hakk terazisi imişsin; hatta doğru
tartar her terazinin ibresi imişsin.
Meğer sen benim soyum, sopummuşsun, yakınımmışsın. Meğer, sen
benim dinimin, imanımın ışığı imişsin.
Ben gerçekleri gören göz arayan, o Hakk çerağının, Hz. Muhammed'in
kulu, kölesiyim. Zâten senin çerağm da, ondan nûrlanmış, aydınlanmıştır.
Ben o nûr deryasına, yâni Hz. Muhammed'e kul, kurban olayım ki, senin
gibi bir inciyi meydana getirmiştir.
Ya Ali, bana kelime-i şehâdeti öğret ki, seni zamanın en üstün,
eri yücesi olarak gördüm."
O yiğidin kabilesinden, en yakınlarından elli kadar kişi, bu vak'a
üzerine şevkle, aşkla dine yöneldiler, müslüman oldular.
Hz. Ali böylece, hilim kılıcı ile bunca halkı, bunca insanı
kılıçtan kurtardı.
Hilim kılıcı, çelik kılıçtan daha keskindir. Belki, yüzlerce
ordudan daha fazla üstünlükler elde ettirir.
(Rabbimiz hilim sahibidir,
kullarına son derece yumuşak davranır, kullarının hatâ ve kusurlarına karşı
hemen gazaplanmak yerine büyük bir sabır ve tahammül gösterir. Yine Rabbimiz bu
ahlâkının, kulları tarafından sergilenmesinden de râzı olur.)
KATİLLİK YAZILMIŞSA BİLE İRADEYLE KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
Hz. Peygamber Efendimizin, Hz. Ali'nin seyisinin kulağına;
"Ali'nin şehid edilmesi senin elinle olacak Bunu sana haber
veriyorum." diye buyurması.
Resûl-i
Ekrem Efendimiz, ilâhî vahiy ile ölümümün onun elinden olacağını haber
vermişti.
O (İbn-i
Mülcem) da; 'Ya Ali, önce beni öldür de, bu kötü iş, bu çirkin hareket benden
meydana gelmesin.' der, dururdu.
Ben de
diyordum ki: Mademki ölümüm senin elinden olacaktır. Kaza ve kaderden nasıl
kaçabilirim?
O benim
önüme düşerek diyordu ki: 'Ey kerim olan Ali, Allah rızası için beni iki parça
et ki...
Bu kötü
takdir başıma gelmesin. Canım, senin yüzünden yanıp yakılmasın.'
Ben de
daima; 'Kader kalemi bunu yazdı. Yazının mürekkebi de kurudu. Olan oldu. Kader
kaleminden nice bayraklar aşağı düşmüş, nice ordular bozulmuş, nice devletler
yıkılmıştır.
İçimde
sana karşı hiç bir nefret, hiç bir kötü niyet yoktur. Çünkü ben bunu senden
bilmiyorum ki..
Sen
Hakk'ın âletisin, işi yapan da Hakk'ın eli. Hakk'ın âletini nasıl
kınayabilirim? Ona nasıl karşı gelebilirim?'
İbn-i
Mülcem; "Öyle ise, kısas niçin gerekiyor?" diye sordu. Hz. Ali de;
"O da Hakk'tandır, o da Hakk'ın gizli bir sırrıdır." diye cevap
verdi.
Eğer
Hakk, kendi yaptığı işi beğenmezse, itiraz ederse, kendi takdirine karşı
gelirse, bunda da bizim aklımızın ermediği hikmetler vardır. Bu itiraz yüzünden
nice sır bağları ve bahçeleri yeşerir.
Kendi
işine itiraz etmesi, kendi takdirine karşı gelmesi, ancak O'na yakışır, kendi
takdirine vasıta olan katili kısasla öldürmek de O'nun takdiridir. Kahır da,
lütuf da birdir.
Bu
hadiseler şehri olan dünyada, hâkim olan, ülkelerde düzenler kuran, işler
başaran mülk sahibi O'dur.
Kendi
âletini kırarsa, kırdığım yine onarır, sağlam bir hale getirir.
ŞEFİK CAN DEDE DİPNOTTA DER Kİ:
(Hakk'ın kendi takdirine
itiraz etmesi yanlış anlaşılmamalıdır: Allah bir kimsenin alın yazısını katil
olarak yazmışsa, hâşâ onu muhakkak katil olmaya zorlamamıştır. Katil namzedinin
aklını, cüz'î iradesini kullanarak kendini kurtarması, kaderin önünden kaçması
imkânını da muhabbeti icabı kuluna lütfetmiştir.
Kul isterse, ilâhî
takdirden, yine ilâhî takdire sığınarak kendini kurtarır. "Ya ilâhî,
takdir ettiğin kötülükleri bizden gider" diye yalvarır. Bu sebepledir ki
katilin cezalandırılmasında, ilâhî adalet gizlidir. Çünkü kul, cüz'î iradesini
kullanarak kendini kurtarmamıştır, cezayı hak etmiştir.
Aslında kulun kendini
kurtarma gayreti Hakk'tan gelmektedir. Her şey Hakkın yed-i kudretindedir. Şunu
da hatırlamalıyız ki: İlâhî takdirin de değişen bazı yönleri var. Sadaka
vermenin ezelde takdir buyurulan ömrü uzattığını Resûl-i Ekrem Efendimiz
müjdelemiştir.
Bu sebeple: "Ezelî
takdir, gayrete âşıktır" demişlerdir. Ayrıca ilâhî takdirin yerine
gelmesinde de ne hikmetler gizlidir, bilemeyiz ki. Bir katilin öldürmesinde, o
katil için yarar bulunduğuna aklımız erer mi?)
***
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip
etsin.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder