(Yarın, 22 Aralık 2015 Salı Mevlid kandilidir.
Efendimizin doğum günü)
Hepimiz
küçük, büyük pekçok günah işlemişizdir. İnsanız, hiçkimse peygamber ya da melek
değildir.
Bir zaman, bir kimse samimi bularak bana dedi ki;
Ben tövbe etmek istiyorum, senin gibi namazımı
kılmak istiyorum, fakat öyle günahlarım var ki, Rabbimden utanıyorum. Hem tövbe
etsem nefsime tekrar yenik düşmekten korkuyorum, dedi.
Ben,
korkma azimli ol, tövbe et, içinden günah işlemek duygusu gelirse nefsinle
inatlaş, ki inat duygusu haram ve günahlara karşı şeytanla inatlaşalım diye
verilmiştir, dedim.
Ona, Zümer suresi 53. ayeti söyleyip asla umutsuz
olma dedim. Sonra Hayat Nur Artıran’ın “Aşk
Bir Davaya Benzer” kitabından Peygamber
Efendimizin SAV Mekke’nin fethinde amcası Hz. Hamza’nın katilini affedişini
okuttum.
Sonra da,
o katilin ilerde ne yaptığını anlattım, gözleri yaşlarla doldu. Önce o yazıyı okuyalım, devamında anlattıklarımı paylaşacağım. (Yeri, zamanı, kim olduğu önemli değil,
verilmek istenen mesajdır mühim olan.)
Hz.
Mevlana Mecalis-i Sab’a isimli eserinin 28. Sayfasında şöyle der:
“Vahşi, Hz. Hamza’yı şehit ettikten sonra çok pişman oldu.
Umutsuz, perişan bir hale geldi. ‘Lanetlenmiş İblis’in bütün soyuyla sopuyla
tövbesi kabul edilir de benim tövbem kabul edilmez.
Ben öyle bir iş işledim ki; bütün peygamberlerin en iyisinin, en
üstünün, gökteki bütün meleklerin gönül verdikleri zatın mübarek gönlü benim bu
işim yüzünden öyle bir kırıldı ki Nuh’un (as) ömrü kadar yaşasam, bu ömre on
kez daha Nuh’un (as) ömrü katılsa, bütün ömrünce sabreden Eyüp (as) gibi bile
sabretsem tövbemin kabul edileceğini sanmam diyerek ah eder, dumanı göklere
kadar ağardı.
Bundan sonra ‘Şüphe yok ki Allah, kendisine eş tanıyanları
yarlığamaz, ondan başka dilediğini bağışlar’ ayeti indi. Vahşi’ye böyle bir
ayet geldiğini haber verdiler. Bunun üzerine Vahşi, ‘Bana şirk koşmayanın, eş
koşmayanın yaptığı bütün suçları bağışlarım diyorsun ama dilediğim kulumun da
diyorsun. Biliyorum ki Sen Vahşi’yi bağışlamayı dilemezsin’ diyerek, gözünden
kanlı yaşlar akıtmaya başladı.
Rahmet denizi coştu, köpürdü. Melekler, bu acıyış, bu merhamet
kıyıya hangi incileri atacak, diye kanatlarını açıp beklediler. Ezelden ebede
kadar tüm düşkünlerin elini tutan, onlara sayısız bağışlarda bulunan Allah’ın
sevgilisi Muhammed Mustafa’ya (sav) vahiy geldi:
‘De ki: Ey nefislerine uyup haddini aşan kullarım! Allah’ın
rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O mutlak
Gafur’dur, mutlak Rahim’dir. (O çok bağışlayan, çok esirgeyendir) ’ (Zümer suresi, 53. ayet)
Vahşi, ‘Dilersem…
Dilediğimin…’ tarzında bir şart koşmayan bu ‘Bütün suçları bağışlarım’
sesini işitince sabır elbisesini yırtıp koşa koşa, secde ede ede, nara ata ata,
mescide, Hz. Peygamber’in (sav) huzuruna geldi. Binlerce özür ve pişmanlık
sözünden sonra, ‘Sen yaratılmışların en iyisisin, ben de en kötüsüyüm’ dedi.
‘Ölüyü İsa’nın (as) nefesi diriltir. Demiri Davud’un (as) eli yumuşatır.
Şeytanı ancak Süleyman’ın (as) buyruğu bağlar. Ey her şeyin canı, ışığı olan
Peygamber! Böylesine bir suçu da, ancak böylesine bir bağışlayış sahibi olan
bağışlar’ diyerek Efendimizin (sav) eline ayağına kapandı.”
Hz. Mevlanamız, Vahşi olayıyla birlikte
zikredilen Zümer Suresi 53. ayeti açıklarken şöyle der:
“Ey benim kullarım! Ey benim yanıp yıkılan kullarım! Ey benim
harmanı yanmış kullarım! Ey dertlere batmış, gussalara gark olmuş kullarım!
Zindanlara düşmüş, pişmanlık ateşiyle yanmış; bilgisizlikle evini, barkını,
harmanını yakıp kül etmiş kullarım! Ey ateşler yiyen, kan ağlayan, haddi aşan,
umutsuz olan kullarım! Umutsuzluğa düşmeyin. Sonsuz rahmetimizden; kulu
okşayan, tüm işleri başaran efendiliğimizden umudunuzu kesmeyin.”
Kıssadan hisse şudur ki, Aziz Peygamberimiz (sav) “Sonsuz
rahmetimizden; kulu okşayan, tüm işleri başaran efendiliğimizden umudunuzu
kesmeyin” diye buyurmuştur.
Efendimizin “Bi-nihaye Rahmetellil Alemin” olması, Vahşi’ye
“Allah onların kötülüklerini iyiliklere tebdil eder” ayetini tecelli
ettirmiştir. Sadece Kainatın Efendisi’ne (sav) mahsus olan böylesine büyük bir
rabbani şefkat ve merhamet, Vahşi gibi birinin affedilmesine vesile olmuş; onun
pişmanlık ateşine karşılık tüm insanlık alemine de bağışlanma ümidini
doğurmuştur.
Hiç şüphesiz, Hz. Peygamberimizin (sav) bağışlayıp ümmet olarak
kabul etmediği bir kişiyi, Cenab-ı Hakk da bağışlayıp kul olarak kabul etmez.
Efendimiz (sav), Hatemü’l-Enbiyadır. Bu söz “Hem ulvi varlığıyla peygamberlik
makamını mühürleyip kapatan, hem de mühürleri açmada tek ve eşsiz olan ulu zat”
manasına gelir.
Kur’an’da sözü edilen tüm mühürler ancak Onun (sav) ilahi
varlığıyla açılır. O nedenle ki Hz. Hamza’yı şehit edecek kadar can gözü kapalı
olan Vahşi’nin gönlündeki ve gözündeki mühürler de bizatihi Efendimizin (sav)
kudret eliyle açılmıştır.
“Sultan-ı rüsul, şah-ı mümeccedsin
Efendim!...
Biçarelere devlet-i sermedsin Efendim!...
Divan-ı ilahide ser-amedsin Efendim!...
Menşur-ı le’amrüke mü’eyyedsin Efendim!...
Sen
Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin Efendim!
Hak’dan
bize sultan-ı mü’eyyedsin Efendim!...”
Şeyh
Galib
(Bu yazıyı kitaptan word belgesine dostum İbrahim Oğuz aktardı. Üstelik çalışan tek kası başparmağı ile ekran klavyesinden tek tek harflere tıklayarak… Allah razı olsun.)
Sonra
kardeşim, Vahşi samimi tövbesiyle Hz. Vahşi oldu. Radyoda kıymetli bir hocamız
demişti ki, Hz. Vahşi sürekli en arka safta namaz kıldı. Çünkü Efendimiz SAV
ona, gözüme pek görünme, demişti, dedim.
Görürse
amcasını hatırlayıp ağlıyordu Efendimiz SAV.
Ona hiç görünmedi. Dolayısıyla gül cemalini doya doya seyredemedi.
Peygamber
Efendimize SAV yaşattığı derin gam ile, içindeki üzüntü ölene kadar dinmedi.
Ama ne zaman hafifledi biliyor musun?
Efendimiz’den
SAV yıllar sonra Müseyleme adında bir yalancı peygamber çıktı. Günlerce Hz.
Vahşi hazırlık yaptı. O hainle mücadele için çıkılan sefere Hz. Vahşi’de
katıldı.
Ve o yalancı
peygamberi öldürdü, hem de Hz. Hamza’yı şehit ettiği aynı mızrakla…
Evet Allah
Afüvv, Gafur’du. Efendimiz de Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmıştı.
Biz de
mahşerde affedilmek istiyorsak affedici olmalıyız.
Celalin Penceresinden
Hak razi olsun bu samimi ve derin sözleriniz için Celal Bey. Gerçekten gönlümüz tazeleniyor.. Insallah affedici oluruz.Sevim hanim
YanıtlaSil