2016 Yazılarından Seçmeler-2
Bu 2016 yılındaki son yazımız. Bu yazıda, önce kısa bir bu yılı
değerlendirmemiz, sonrasında da bu yılki bazı yazılardan derleme bir kolaj
yapmak istiyoruz izninizle…
2016 yılı ömrüm boyunca yaşadığım en acı yıldır. Kendi adıma
söylemiyorum. Ben yatalağım ama emekli maaşım var, sıcacık evdeyim
elhamdülillah. Milletçe zor bir yıl geçirdik. Kaç kez bu son olsun dedik, bit
artık 2016 dedik.
Bendeniz özelde sevdiklerim sağlıklı ve mutlu olduklarında mutlu
oluyorum. Fakat gerçek anlamda ülkemiz huzurlu olduğunda, herkes gibi çok huzurlu
oluyorum.
Bütün yıl boyunca güzel ülkemizde 20’den fazla patlama ve terör
eylemlerinde yüzlerce şehit verdik. Sırf hain darbe girişiminde ise, 250’den
fazla insan şehit oldu.
2016 hem islam alemi, hem Türkiye’miz için çok zor geçti. İnşallah
2017 güzel geçer.
Bu yıl 53 yazı yazdık, Her pazartesi yeni yazı yayınlamaya Allah
ömür verdiğince devam etmek istiyoruz. Bu yılın son yazısını dörde böldük
sıkılmadan okunsun diye…
Pazartesiden Perşembeye yayınlayacağız. Şimdi, bu 53 yazının sadece
bazılarından yaptığımız kısa kısa alıntıların 2. bölümünü paylaşmak istiyoruz,
Buyrun:
ALLAH RAHMET EYLESİN (6 Haziran 2016)
Düğünden üç gün önce 16 Mayıs 2016 Pazartesi kuzenimin kızı Nisa
Tekin’in vefat haberini aldık. Şubatta Lösemi tedavisi başlamış, dört ay sonra
Hakk’a yürümüştü.
Annemin ablası Fadimana teyzemin torunuydu Nisa… 15-16 yaşındaydı.
Birkaç yıl önce Karaman Ayrancı’da teyzemgile gittiğimiz bir bayram ziyaretinde
görmüştüm.
Kuzenim Kadriye’nin kızı Nisa hayat doluydu. Kuzenleriyle bahçede
koşturuyordu.
İstanbul’da yaşıyorlardı. Çokta zekiymiş, geçen sene Teog sınavında
başarılı olmuş ve Denizcilik Lisesini kazanmış, orada okuyordu, şimdi ikiye
geçecekti.
Hep gülümserdi. Kuzenim hastanedeyken Facebook’ta paylaştığı
resimlerde hep gülümsüyordu. Zaten vefat ettiği ana kadar bilincini hiç
kaybetmemiş.
Kuzenim Kadriye başında ağlarken gözünü açamıyor, konuşamıyor ama
annesinin yüzünü okşuyor, adeta teselli veriyormuş. Doktorlar Nisa fenalaşınca
odadan çıkarmışlar ve az sonra son nefesini vermiş.
Allah rahmet etsin. Daha onun imtihanı başlamamıştı. İnşallah
şehittir, ailesine mahşerde şefaat eder ve cennetteki makamı yüksek olur.
Buraya göndermeden önce, cenazeyi İstanbul’daki evlerinin önüne
getirmişler. Denizcilik lisesinden sınıf arkadaşları beyaz kıyafetleriyle evin
önüne gelmişler.
Kuzenim o ȃnı telefonda annesine
anlatıp ağlamış. Cenaze gelmeden annemgil Ayrancı’ya teyzemgile gittiler, orda
teyzem bunu anneme ağlayarak anlatmış.
Kuzenim: “Anne beyaz güvercinler geldi, içinde benim güvercinim yok
anneee…” :(
18 Mayıs 2016 Çarşamba Ambar köyünde toprağa verildi. Dayım kına
gecesini iptal etti.
HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADI (13 Haziran 2016)
Bu haftanın yazısını 10 Haziran 2016 Cuma günü fakiri ziyaret eden
ilkokul öğrencilerinden bahsederek bitirmek istiyoruz.
Karşı komşumuz öğretmen Hatice Keleş hanım, öğretmen arkadaşı
Nesrin Özelakça Hanıma bendeniz fakirden çok güzel bahsetmiş. Cuma günü yirmiye
yakın öğrencisi ile ziyarete geldiler. Allah razı olsun.
Hediye getirdikleri yeşil tişörtü hemen anneciğim giydirdi. Güzel
bir sohbet oldu. Öğrenciler hepberaber izci marşlarını söylediler, çok mutlu
oldum.
Öğrencilere hepbirlikte ayağa kalkın ve oturun dedim. Şu olay bir
saniyenizi aldı. Ben yirmi yıldır hasretim buna, çok çok şükredin, dedim.
Babacım, Celal abinizin göğsüne kemer bağlıyorum, şu vinç ile ayağa
kaldırıyorum, klozete oturtuyorum, diye banyodaki vinçi gösterirken bir çocuk
ağlamaya başladı.
Meğer anne ve babasında yürüme güçlüğü olan on yaşındaki Yusuf,
hünhür hüngür ağladı. Annem ve öğretmeni Nesrin Özelakça hanım da ağladı ve
sarılıp teselli verdi.
Anne ve babası engelli olan Yusuf, maşallah empati (kendini karşısındakinin yerine koyma) duyguları çok gelişmiş bir çocuk, Allah
yardımcısı olsun.
Bazen hiç tanımadığımız insanlarla biraraya geldiğimizde paylaşacak
çok şeyin olduğunu farkediyor insan. Yaşamak herşeye rağmen sevilince çok
güzel…
(Soldan) Yusuf, Nesrin hanım, babam, annem ve en üstte Hatice hanım |
Allah’ım, Yusuf’a ve ziyaretime gelen tüm öğrencilere güzel bir
kader çiz. Amin…
ALLAH’A SÖZ VERDİ (21 Haziran 2016)
Babacığım
yirmi yıldır deliksiz bir uyku çekemedi. Geceleri birkaç defa uyandırırım,
(Babamın cep telefonunu uyanana kadar çaldırırım.) lazımlık ördekle tuvaletimi yaptırır. Ya
Sabır!
Babacığım
ve anneciğim benim kıldığım namazların ve oruçlarımın sevabını aynen alıyorlar
inanıyorum. Banyo, tuvalet, giyecek, yemek, çay olmadan ibadet edilmez çünkü…
Babacım hayatı boyunca hep sabretti. Ve hastalığımın
teşhisi koyulup asla tedavisi yok, yatalak duruma kadar ilerleyecek
denildiğinde 1993’te bir söz verdi.
Allah’a verdiği sözü tuttu; engelli evladına sonuna
kadar bakma sözünü tuttu. Yiğit oğlu yiğit aslan babacım… Allah razı olsun
babacım.
Bu
saydığım şeylerin hepsini kendi hastalıklarıyla beraber şikayet etmeden
yapıyor. Babamda nefes darlığı astım, kalp, tansiyon, şeker, kolesterol, fıtık
var.
Ya sabır! On yıldır berbere gidemiyoruz. Banyo
yaptırırken saçımı sakalımı traş eder, -astım olduğu için- maraton koşucusu
gibi nefes nefese kalıyor ve sırılsıklam terliyor.
Annem ve
babam, kardeş, anne, baba acısına sabrettiler. Sakat bir evlada sadece sabırla
değil, aşk ve sevgiyle kenetlendiler... Ya sabır!
Milyarlarca
insanın içinden beni, Nuriye – İsa Çelik’in oğlu olarak, üstelik güzel
Türkiye’mizin cennet diyarı Ereğli’de dünyaya gönderen Rabbimize binlerce
hamdolsun.
ÖNYARGI (18 Temmuz 2016)
Fakat genlerimizdeki bu merhamet hissimizi önyargı ile
kaybediyoruz. Dikkat edelim.
Hemşehrilerim kızmasın, kendilerini gözden geçirsin diye bir anımı
anlatmak istiyorum:
Geçen sene ramazanda Ulu Cami’de Cuma namazını kıldıktan sonra
çarşıya geldim. İftardan sonra çayla içeyim diye Ereğli’nin meşhur Tahinli
Çörek’ini almak için bir fırının kapısına yanaştım.
Akülü sandalyemle fırına giremezdim. Giren çıkan epey kalabalıktı.
Beklemeye başladım. Fırıncı beni görüyor, fakat görmezden geliyordu.
Fırına girenlerin hiçbiri buyur yardımcı olalım, ne alacaksan biz
getirelim demedi. Hepsi fırının kapısına gelen dilenci sandı. Ah bu önyargı,
genlerimizdeki merhameti bastırıyor.
Kaldıki dilenci olsam bile 3 TL’ye bir Tahinli Çörek alıp ramazanda
sevap kazanırlardı.
Yirmi dakika sonra sırt çantalı bir turist yanıma geldi. Yarım
türkçesiyle sana Tahinli Çörek alayım mı, dedi. Evet dedim ve parasını verdim.
İsviçre’li turiste teşekkür ettim.
DARBE (25 Temmuz 2016)
Arabeskten zevk almaz oldum ve sanat müziğine meylettim. Artık Türk
Sanat Müziği dinliyorum. Yine ağlıyorum ama bu kez merhametten…
anlatacağım.
İmanın kalbe yerleşmesi için önce kalpteki putları kırmak ve temizlemek
gerekir.
Para,
kadın, şehvet, masiva (günah işlemek) , malayani (faydasız işler) gibi…
Ben öncelikle samimi tövbe-istiğfar ederek kalbimi gözyaşlarıyla
yıkadım, sevgiyle boyadım ve artık kalbimin zirvesİne Allah’ı
yerleştirdim.
Bu yaptığım işi, konuştuğum sözü Allah beğenir mi diye hep teyakkuz
halindeyim. Çünkü Allah herşeyi görür, duyar, bize şah damarımızdan yakındır.
Yani 2003’te darbe yaptım ve kalbimin idaresini nefis ve şeytandan
geri aldım.
(Nefis vücutta hakim olursa kalp kuyudadır. Ve Kuran’ın ipiyle
kuyudan çıkar. )
Kuran’ın
Türkçe mealini bitirdikten sonra, Peygamber Efendimizin SAV hayatını merak
ettim. Allah’ın en sevdiği kulu O’ydu ama ne çok çileler çekmiş.
Efendimizin
SAV ve sahabelerin hayatını empati yaparak okudum ve gözlerim yaşlarla doldu.
Kainata iman gözlüğüyle bakınca her şey farklı görünüyor. Bu
hastalığımda benim kusurum yokmuş. Bu hastalık bana Rabbimin bir hediyesiymiş.
Mesela,
önceden görmezden geldiğim bir engelli çocuğun yerine kendimi koyarak (empati)
onun duygu ve düşüncelerini hissetmeyi öğrendim.
Rabbim
istediği için namaz kılıyorum, ibadet ediyorum. Allah sevdiği için Efendimizi
SAV ve sahabeleri çok seviyorum.
Anne,
baba, akraba, eş, dost, komşu sevgisini Allah istediği için daha bir içten
seviyorum. Hatta bilirsiniz ki Allah, ana babaya öf! bile demeyin, diyor.
Namazla,
iman kalbimde gitgide pekişiyor. Allah’ın yarattığı tüm kullarına sevgi, şefkat
ve merhamet besliyorum.
Namazlarımda
sadece ailem değil 250 kişiye ismen –bazen- ağlayarak dua ediyorum. Allah
affedip bizi cennetine alırsa hiç ayrılmayalım istiyorum.
Dinden,
oruç, namazdan uzak yaşayan sevdiklerime fırsatını bulunca yumuşak dille
bildiklerimi anlatıyorum. Ama cehennemle korkutmadan sevdirerek…
İçimde herkese öyle SEVGİM var ki, inşallah hep beraber direk
cennete girelim, o alevli ateşe hiç uğramayalım, istiyorum. Bunun için
çabalıyorum.
İşte ilahi aşk buna diyorlar. O kıza duyduğum aşk ilahi aşka
yükseldi. Önceden herkese ondan bahsederken şimdi sözü hep sohbeti Canan’a
bağlıyorum. Yani, Allah’a…
***
Evet 2016 hem islam alemi, hem Türkiye için çok zor geçti. İnşallah
2017 güzel geçer.
Allah hepimize sağlık huzur başarı versin.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder