5 Aralık 2016 Pazartesi

Kainattaki Rububiyeti Bir Anlasak


Kainattaki Rububiyeti Bir Anlasak

 

Haftaiçi hergün sabah 8:10-8:50 arası, uydudan yayın yapan Dost TV’de sevgili Ali Çetinkaya beyin güzel anlatımıyla “Hikmet Arayışları” canlı programı var.

 

Aynı yayın Dost FM radyosundan da veriliyor. Uzun yıllardır devam eden bu programı babam işe götürürken bazen arabanın radyosundan dinlerdik. (Dost FM Ankara 89.2)

 



Geçen Pazartesi (28 Kasım 2016) ise açtığımda, Allah’ın kainattaki Rububiyetinden bahsediyordu. Bu yazıda programda dinlediğimiz bilgilerden bahsetmek istiyoruz:

 

RUBUBİYET NEDİR?

 

Öncelikle Kainat ve Rububiyet kelimelerini öğrenelim.

 

Kainat ne demektir? 1. Yaratılmış varolan şeyle­rin tamamı, bütün âlemler, mevcudat (uyd. evren). 2. Bir bütün teşkil eden kültür, İnsan ve ülke kümesi. 3. Herkes.

 

Yani dünyadaki herşey, güneş, ay, yıldızlar, yaratılmış herşey kainatın içindedir.

 

RUBUBİYET: Cenab-ı Hakk'ın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve mâlikiyyeti ve besleyiciliği keyfiyyetidir.

 

Allah’ın “Rabb” ismi celîline nisbettir. Rububiyet kelimesi lügat itibariyle, terbiye edici, yardımcı, mâlik, islah eden, efendi, vali gibi anlamlara gelmektedir.

 


Terim itibariyle de, Allah’ın insanları yarattığına, onlara rızık verdiğine, diriltip öldürdüğüne, Allah’ın kazâ, kaderine ve de zatında vahdâniyetine, birliğine iman etmektir.

 

Yine Dost TV’de Kavram Atölyesi programında Kenan Demirtaş hoca , Cenab-ı Allah’ın kainatı terbiye, rızık verme, koruma, idare etme faaliyetlerine Rububiyet diyoruz deyip ilginç bir benzetme yapmıştı.

 

Tabiri caizse, Kainatın yönetilme rejiminin adı Rububiyet’tir ve Allah’ın Esmaül Hüsnasındaki 99 isim ise bakanlar kuruludur, demişti. Rızık verme bakanı Rezzak gibi…

 

Her yönetim biçiminin kanunları olur. Rububiyetinde kanunları vardır. Yerçekimi, suyun kaldırma, belli sıcaklıkta kaynama veya donma, rüzgarın cisimler uçurması.. gibi.

 

YILANLAR OLMASA FARELER ÇOĞALIR

 

Kainat, Allah’ın izniyle her an bi faaliyet halindedir.. Güneş, Ay, Bitkiler, Hayvanların hepsinin vazifesi vardır ve dolaylı da olsa, hepsi eşrefi mahluk olan insana hizmet etmekteler.

 

Mesela, yılanlar ve tilkiler temizlik işçisidir. Eğer yılan ve tilki olmasa heryeri fare basardı. Fareler zararlı böcekleri yer, o böcekler sinek yer, sinek mikrop yer gibi uzar gider, yani hepsi insana hizmet ediyorlar.

 

Babam İsa Çelik anlatmıştı; Doksanlarda Trakya’nın bir köyünde yılanlar azalmış. Babam ve arkadaşları Sondaj kuyusu açmak için gittiği köylerde karavanda kalırlardı. Bir gün kahvaltı bezini silkemek için karavandan çıkmış.  

 

Sofra bezini çırpmamla birlikte düşen kırıntıları kapmak için yüzlerce fareler üşüşüverdi, dedi. Yetkililer araştırmışlar ve olayın kaynağını bulmuşlar: Anız yakmak.    

 

Çiftçiler tarlada ekini biçtikten sonra kalan sapları yakınca, yani anız yakınca, tarladaki bütün uğur böcekleri de yanmış. O uğur böcekleri ürüne zarar veren süneleri yerlermiş.

 


Bu sefer süneler çoğalmış, mahsule çok zarar vermiş. Sonuçta ziraat uçağıyla ilaçlama yapmışlar. Zehirli ilaç bazı kuşları da öldürmüş. Ölü kuşları yiyen tilki ve yılanlar ölmüş. Doğanın dengesi bozulmuş ve fareler çoğalmış.

 

Babam 6 ay sonra aynı köye gidince ortalıkta hiç fare görememiş ve sormuş. Bir sabah köye sis çöktü ve bütün fareler öldü, demişler. Çünkü sis’te fareler nefes alamıyormuş.

 

İnsan, doğanın dengesini bozuyor ama Allah yine de merhamet edip düzeltiyor.

 


HER YER LEŞ KOKARDI

 

İnek süt verir, ama ot yer, yonca otunun büyümesi için bahar lazım. İnsan domates yer, o domatesin kızarması için güneş lazım. Domatesi zararlı haşarattan korumak için başka haşarat lazım.

 

Geçen bir yerli belgesel izledim; Her ormanda çürüyen bir ağaç türü varmış, Artvin’deki bir ormanda çürümemiş. Yetkililer araştırmışlar, o ağacın üzerinde yaşayan bir böcek türü tespit etmişler.

 

Orman bakanlığı laboratuvarda o böcekleri çoğaltmışlar, diğer ormanlara da götürmüşler ve böylece, çürüyen o ağaç türünü kurtarmışlar.  

 

Eğer böcek, karınca, atmaca, kartal, aslan, kaplan gibi temizlik işçileri olmasaydı, kokudan duramazdık. Ölen hayvanların cesetleri kaldırılmasa, her yer leş kokardı.


Ve o temizlik işçisi hayvanlarında ihtiyaçları da karşılanıyor. Bunu bilmek insan ruhunu rahatlatıyor.

 

Cenabı Allah’ın Rububiyet faaliyetlerini görmeli ve çok tefekkür etmeliyiz, ki imanımız kök salsın. Böylece imanda derinleşirsek, şeytan vesveselerle imanımızı çalamaz inşallah.

 

Rızık verici Rezzak Cenabı Allah Rububiyetinin gereği olarak her canlıya ayrı ayrı özel rızık gönderir. Karıncaya buğday tanesi, aslana et, tavşana havuç veriyor.

 

Allah Rububiyetinin gereği olarak ihtiyaçlı her insana da rızkını özel gönderir.

 

DEMEKKİ RABBİMİZDEN İSTEMİŞ

 

Bu anısını Antalya’da yaşayan Ziraat müh arkadaşım Hülya Keleş hanım anlattı.




Hülya hanım Bursa’ya görevli gitmiş. Orada otelde kalıyormuş. Otele üçyüz metre ilerisinde bir lokantada ramazan olduğu için iftarlarını açmaktadır.

 

Lokantanın önünde hergün birçok sokak çocuğu oluyordur. Bir akşam otelde annesi telefonla Hülya hanıma, “Kızım ramazan çıkmadan fitre zekatını unutma, yarın ver” der.

 

Hesaplar ve lokantanın önündeki sokak çocuklarına yarın veririm, diye düşünür.

 

Ertesi gün hiç sokak çocuğunun olmadığını görür. Iftardan sonra büfeye sorar, ‘Evet hergün burdalardı ama bu akşam nedense gelmediler’ cevabını alır.

 

Tertemiz kalbi olan arkadaşım Hülya hanım, otele doğru yürürken “Allah’ım ben hazırladım, bu parayı vereceğim muhtaç birini karşıma çıkar, diye sürekli sesli dua eder.

 

Otele on metre kalmıştır, hala dua etmektedir, Rabbim sen ol dersin, herşey oluverir,      der.

 

Kapıya iki metre kala arkasından bir ses duymuş:

 

“Çok ihtiyaçlıyım yardım eder misiniz”

 

Elindeki parayı arkasına dönmüş ve uzatmış. Aniden bir tomar parayı gören adam çok şaşırmış ve sevinçle “Allah sizden razı olsun” demiş.

 

Eminim o adam çok ihtiyaçlıydı. Ve ihtiyacını Rabbinden istemişti Celal, dedi.  

 

Rabbimiz ona nasip ettirmek için sokak çocuklarının o akşam gelmesine mani olmuştu. Belkide parayı onlar alsalardı, uyuşturucu falan alacaklardı.

 



Yaşamin asıl gayesi Allah’ı tanımak ve iman etmektir, bunun için Kainattaki Rububiyet faaliyetlerini geniş açıdan tefekkür etmeliyiz.

 

Öyle anlatmasalar bile belgeselleri Allah’ın Rububiyet faaliyetlerini tanıma niyetiyle izleyip tefekkür edebiliriz, ki imanımız kök salsın.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder