Ölümü
Hatırlamak İlacı
Bu yazıyı önceden yazdığım için
değiştirmedim, sadece başa şunu eklemek istiyorum:
***
13 Kasım 2015'te Fransa’da kanlı terör
hadisesi oldu. 130’a yakın insan öldü.
Öncelikle söylemek istiyorum, bu olayı yapan
ve azmettirenlerin İslam’la, müslümanlıkla yakından, uzaktan en küçük alakaları
olduğunu sanmıyorum. Delilim de şu ayettir:
“…Kim bir insanı (suçsuz yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş
gibidir. Kim de (suçsuz) bir insanı
ölümden kurtarırsa, sanki bütün insanları ölümden kurtarmış gibidir!..” (Maide suresi, 32. ayet)
Müslüman sadece sulhün, barışın ve huzurun
sembolüdür ve hep öyle olmalıdır. Bu sebeple hiçbir teröristin Müslüman olması
mümkün olmadığı gibi, hakiki bir Müslümanın da terörist olması söz konusu
olamaz.
İslam güzel ahlaktır. Peygamber Efendimiz SAV
Mekke’nin fethine giderken ordunun güzergahını S şeklinde değiştiriyor. Sebebi
ne biliyor musunuz?
Bir köpek yavrularını emziriyor. Haberi alan
Efendimiz SAV, o köpeğin başına bir sahabiyi görevlendiriyor. Ve ordu sırf o
köpeği rahatsız etmemek için yolunu değiştiriyor. (eş-Şâmî, Sübülü`l-hüda ve`r-reşâd, VII,51.)
Savaşta bile çocuk, kadın, yaşlıları öldürmeyi, hatta ağaçlara zarar vermeyi yasaklayan İslam dini, nasıl olur da terörle özdeşleştiriliyor.
Evet ben onların ölülerine yas tutalım,
demiyorum. Güya bu eylem Hz. Muhammed’i SAV korumak için yapılmış. Fakat islam
barış, sevgi, hoşgörü dinidir.
Şimdi şunlardan korkuyorum. Allah, ümmet-i Muhammed'e rahmetini indirsin:
*** Nefret, kin nefreti doğurur. Adamlar şimdi intikam alacaz
diye, tüm Ortadoğuyu kan gölüne çevirebilirler. Binlerce masum müslüman
kardeşimiz ölebilir. (11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak'ta yüzbinlerce müslüman öldü.)
*** Avrupa tamamen mültecilere kapılarını
kapatabilir, açlık ve soğuğa terkedebilir.
*** Avrupa’da ve tüm dünyada müslümanlar toplumdan
dışlanabilir, özellikle gurbetçilerimiz.
Allah aklımızı nefretle değil, basiretle
kullanmamızı nasip etsin.
Sanıyorum bütün dünyanın toptan rehabiliteye ihtiyacı
var, ben de dahil. Acizane bütün televizyon kanallarında dünya, bütün
cazibesiyle kendine çekiyor.
Sosyal yaşantımızda da sinema, AVM, park,
piknik, plaj, TV, internet ile dünya sevgisi o kadar içimize işlemiş ki..
Duyduğumuz vefat haberleri,
kaybettiğimiz sevdiklerimiz bile bizi gaflet uykusundan uyandıramıyor. Bir süre
sonra tekrar eski aktif sosyal hayatımıza dönüyoruz.
Baba veya annesini
kaybettikten sonra bile tövbe edip namaza başlayan insana çok az rastladım.
Oysa hepimiz birgün öleceğimizi biliyoruz. Ama
dünya sevgisi bunu unutturuyor.
İnsanlığın İftihar Tablosu, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem bir Hadis-i
Şerif’lerinde şöyle buyuruyor:
“Lezzetleri
kesip atan ölümü çokça anınız.” (Tirmizî)
Hz. Ömer’in şu meşhur
kıssasını duymuşşunuzdur:
Halife
Hazreti Ömer (r.a.) Hilâfeti zamanında belki birgün olur da bir haksızlık
yaparım korkusuyla kendisine hergün ölümü hatırlatması için kendi kesesinden
bir memur tutmuştu.
Bu memur
hergün Halifenin yanına gelir: «Ölüm var ya Ömer!» der giderdi.
Hatta birçok kerre Hazreti Ömer, bu memuru gittiği yerlere yanında götürür, günde birkaç defa memur aynı kelimeyi tekrarlayarak Hazreti Ömer'e ölümü hatırlatırdı.
Yine bir gün memur Halifenin huzuruna çıkıp: «Ölüm var ya Ömer!..» diye ikaz ettikten sonra Hazreti Ömer:
— Artık seni bu vazifeden azlediyorum, dedi. Memur:
— Ya Ömer bu güzel huyundan vaz mı geçiyorsun? Halbuki sen bunu âdet haline getirmiştin. Seni bundan vazgeçiren cebeb nedir? diye sordu.
Hazreti Ömer (r.a.):
— Artık sakalıma ak düştü. Ölümü bana haber veren, şimdi her zaman benimle beraber olduğu için, senin ikazına lüzum kalmadı, buyurdu.
Hatta birçok kerre Hazreti Ömer, bu memuru gittiği yerlere yanında götürür, günde birkaç defa memur aynı kelimeyi tekrarlayarak Hazreti Ömer'e ölümü hatırlatırdı.
Yine bir gün memur Halifenin huzuruna çıkıp: «Ölüm var ya Ömer!..» diye ikaz ettikten sonra Hazreti Ömer:
— Artık seni bu vazifeden azlediyorum, dedi. Memur:
— Ya Ömer bu güzel huyundan vaz mı geçiyorsun? Halbuki sen bunu âdet haline getirmiştin. Seni bundan vazgeçiren cebeb nedir? diye sordu.
Hazreti Ömer (r.a.):
— Artık sakalıma ak düştü. Ölümü bana haber veren, şimdi her zaman benimle beraber olduğu için, senin ikazına lüzum kalmadı, buyurdu.
***
Eskiden mezarlıklar şehrin
tam ortasına yaptırıldı ki, hergün önünden geçenler ibret alsın.
Sanırım 10-15 yıl önce bir
tanıdığın babası ölmüştü. Cenaze için kasabalarına gittik.
Şehrin ortasındaki camide
cenaze namazı kılındı. Sonra cenaze, birkaç kilometre ilerdeki mezarlığa kasaba
sokaklarında kalabalığın omuzlarında götürüldü. Neden diye sordum.
Tüm esnaflar ve kasabalılar tabutu görsün,
ölümü hatırlasın, birgün kendilerinin de o tabutta mezarlığa götürüleceğini
düşünsünler, gaflete dalmasınlar diye, imiş…
Evet ölümü unuttuk, hiç
ölmeyecek gibi yaşıyoruz. Kuzenim bu yüzden çok sık mezarlığa gidiyor ve ölmüş
yakınlarını ziyaret ediyor…
Ölümü hatırlamak bizi dünyanın fani olduğunu
unutturmayan bir ilaçtır.
Allah hepimizi Sırat-ı Müstakim’de sabit
eylesin…
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder