İyi ki Trafik
Var
Birkaç
hafta önce kıymeti bilinmeyen iki şey diye bir hadisi şerifin ışığında bir yazı
yazmıştık. Hatırladınız sanırım. Bunlar sağlık ve boş vakitti.
Bu yazıda
trafikte geçen zamanların doğru değerlendirilmesi hakkında yazacağız.
Youtube’da bir televizyon programından minik bir
bölüm paylaşmışlardı. Programda konuşulan mevzu tasavvuftu. Sunucu trafikten şöyle bahsetti ki,
işte bu yazıya konu oldu.
İyi ki
trafik var, dedi. Yoğun stresli bir iş gününün ardından araba kullanarak
dinleniyorum. Kendimle başbaşa kalıp bol bol düşünüyorum…
Hem de dinlemeye fırsat bulamadığım sizin
tasavvuf sohbetlerinizi flaştan
dinliyorum. Bazen de radyodaki güzel bir müzikle duygulanıp ağlıyorum. Stresim
anında sıfırlanıyor, dedi.
Evet, büyükşehirlerde trafik büyük problemdir.
Ama bakış açımızı değiştirirsek biz de iyi ki trafik var diyebiliriz.
Acizane emekli olmadan önce işyerimiz taşındı ve
son altı sene Sincan’dan Bilkent’e gittik geldik. Babam arabaya yaptırdığı
asansörle beni tekerlekli sandalyemle götürdü getirdi.
Otuz
kilometre mesafeyi yoğun trafikten 45-50 dk da alırdık. Ben trafikteki bu
süreyi en iyi şekilde değerlendirirdim. Onbeş dakika zikir ve duam olurdu.
Sonra
babamdan bir radyodan dini bir sohbet açmasını isterdim. Sohbeti dinlerken
gözümü kapar, başımı eğerdim. Bu hastalığım sebebiyle 42 yıldır yorgunluğum
geçmedi.
Evet her
şeyde olduğu gibi trafiğe de bakışımızı değiştirirsek problem olarak görmeyi
bırakın, iyi ki trafik var, deriz. Şu ayetin pekçok hikmetinden birisi de budur
bence…
"Olur
ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey
de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216. ayet)
Mesela bir
öğrenci o gün derste öğrendiği bir konuyu serviste tekrar edebilir. Namaza
başlayan bir kimse, namazda okuyacağı dua ve sureleri işe gidip gelirken
serviste ezberleyebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder