28 Aralık 2016 Çarşamba

2016 Yazılarından Seçmeler-3


2016 Yazılarından Seçmeler-3

 

Bu 2016 yılındaki son yazımız. Bu yazıda, önce kısa bir bu yılı değerlendirmemiz, sonrasında da bu yılki bazı yazılardan derleme bir kolaj yapmak istiyoruz izninizle…

 

2016 yılı ömrüm boyunca yaşadığım en acı yıldır. Kendi adıma söylemiyorum. Ben yatalağım ama emekli maaşım var, sıcacık evdeyim elhamdülillah. Milletçe zor bir yıl geçirdik. Kaç kez bu son olsun dedik, bit artık 2016 dedik.

 

Bendeniz özelde sevdiklerim sağlıklı ve mutlu olduklarında mutlu oluyorum. Fakat gerçek anlamda ülkemiz huzurlu olduğunda, herkes gibi çok huzurlu oluyorum.

 

Bütün yıl boyunca güzel ülkemizde 20’den fazla patlama ve terör eylemlerinde yüzlerce şehit verdik. Sırf hain darbe girişiminde ise, 250’den fazla insan şehit oldu.

 

2016 hem islam alemi, hem Türkiye’miz için çok zor geçti. İnşallah 2017 güzel geçer.


 

Bu yıl 53 yazı yazdık, Her pazartesi yeni yazı yayınlamaya Allah ömür verdiğince devam etmek istiyoruz. Bu yılın son yazısını dörde böldük sıkılmadan okunsun diye…

 

Pazartesiden Perşembeye yayınlayacağız. Şimdi, bu 53 yazının sadece bazılarından yaptığımız kısa kısa alıntıların 3. bölümünü paylaşmak istiyoruz, Buyrun:

 

İNSANI DEĞERLİ YAPAN ŞEY (5 Eylül 2016)

 

Böyle bir gecekonduda altı yıl yaşadık. Yükseliş Kolej’inde okurken de bu gecekonduda oturuyorduk. Kolejde çok zengin ve yüksek kademe insanların çocukları okuyordu.

 

Şimdi utanarak hatırlıyorum ki, o zamanlar gecekonduda oturmaktan; babamın köylü olmasından, annemin başörtüsünden utanıyordum...

 

Mesela, kürklü kadınların katıldığı veli toplantısında başörtülü annemden utanmıştım.

 

Ama o zamanlar birisi bana şu hikayeyi anlatsaydı, eminim bakış açımı değiştirirdim.

 

***

 

Zengin bir baba küçük oğlunu insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürür.

 

Çok fakir bir aile, baba ve oğlunu bir gün boyunca kerpiç evinde ağırlar.

 

Yolculuktan dönerken arabada baba oğluna sorar;

 

-İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?

-Evet! Gördüm baba.

-Ne öğrendin peki? Anlat bakalım.

 

-Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri.

 

Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün ufku görüyorlar.

 

Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür ederim baba.

 


 

BAKLAVA (29 Ağustos 2016)

 

Dünya ağlamalı bir hüzün dünyasıdır. Bir yanda savaşlar... Bir yanda ölümler... Afrika’da aç çocuklar... Yurdumuzun terör belası... Yetim kalan şehit çocukları...

 

Bu dünya hep ayrılıklarla dolu. Büyük kavuşmalar inşallah mahşerde olacakmış Allah’ın lütfuyla... 

 

Her zaman sanat müziği ve tasavvuf müziği dinliyorum. Ve aşkla kalbim rikkate geliyor. Çoğu zaman duygulanıp ağlıyorum. Gözyaşlarım şıpır şıpır damlıyor.

 

Ağlamak bana baklavadan çok daha lezzetli geliyor.

 

İçim sevgiyle dolu…  Allah aşkıyla… Bendeniz onüç yıldır asla karşı cinsi düşünüp hüzünlenmiyorum.

 

“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” Ayeti bize şu sözün haklılığını gösteriyor: Müzik ruhun gıdasıdır; çünkü müzik nağmeleri Allah’ın sesidir.

 


 

ASLINDA HUZUR NEYDİ (15 Ağustos 2016)

 

Bir Cuma günü param bitti. Babam maaşını haftaya alacaktı. Metin’in de parası bitmişti.

 

O Cuma ikimiz öğleden sonra açlıktan derse girmedik.

 

Yurda gidip yatalım, akşam Erkan’dan yemek parası alırız, dedik.

 




Yurda geldiğimizde bir arkadaş bana, Seni anons ettiler, danışmaya çağırdılar, galiba bir posta gelmiş, dediler.

 

Heyecanlandım, acaba Gönül mü gönderdi, diye merak ederek danışmaya gittim. Sana posta havalesi ile para gelmiş, PTT’ye uğra al, dediler.

 

Çok sevindim, ilaç gibi gelecekti. Postanenin kapanmasına daha vardı. Metin’le kampüsten şehre indik.

 

Bir gurbetçi akrabamız Abitler Özdemir İsviçre’den 50 Frank göndermişti. Nasıl sevindim, anlatamam. Metin’le ilk iş lokantaya gidip etliekmek yemiştik.

 

Sonra telefonda durumu anneme anlattım.

 

Sonradan O iyiliksever gurbetçi akrabamız da duymuş, çok mutlu olmuş. Ben okuyan öğrenciyi çok severim, demiş. Üniversitede okuyan birçok akraba genci desteklemişti.

 

Ben şimdi bunu babamın yaptığı iyilikleri bağlıyorum. Ben ortaokulda okurken babamın şunu yaptığını hatırlıyorum mesela.

 

Üniversitede okuyan bir akraba genç, babasından bir şifreli çanta istiyor ama babası, durumum yok alamam, diyor.

 

Babam bu olayı bir şekilde duymuş ve o şifreli çantayı aldı ve o zamanlar kargo olmadığı için otobüsle göndermişti.

 

O gurbetçi akrabamız daha sonra bana birkaç kez daha para göndermişti.

 

Aslında mutluluk ve huzur nedir biliyor musunuz? Çaresiz bir insana çare olmaktır.

 

Abitler Özdemir enişte 1999’da İsviçre’de öldü ama unutulmadı. Ben on yıldır namazlarımda ona dua ederim. Allah ondan razı olsun, rahmet eylesin.

 


 

FANTASTİK SORU (22 Ağustos 2016)

 

Kızlar, birde şu yazımdan nasihat alacaksınız inşallah… Okuyunca hepsi, Celal abi, kadın doğum doktoru olursak, asla hastalarımıza böyle bir teklif yapmayız, dediler.

 

Sizlere fantastik bir soru soracağım.

 

Mesela annem bana hamileyken doktor babama deseydi ki:

 

“Oğlunuzun yavaş ilerleyen bir hastalıgı var. Önce sarhoş gibi yürüyecek ve sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olacak. Ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç olacak... Hatta ileride yatalak olacak.“

 

Babama, annemi kürtaj yaptırmasını tavsiye eder miydiniz?

 

Cevabınız olumlu ise ben olmayacaktım.

 

Ben bebeği engelli olacak diye kürtaj yaptıranlara çok üzülüyorum. O bebeğin nasıl bir insan olacağını asla bilemeyiz. Allah’ın takdirine rıza göstermeliyiz.

 

Cenab-ı Allah’ın en hoşuna giden şey, kulunun takdirine rıza göstermesidir.

 


Eğer böyle bir günah işlemişsek af talep etmeliyiz. Allah gaffar-u rahimdir.

 


 

3-) TARIK AKAN ÖLDÜ (26 Eylül 2016)

 

Ben haber izlemiyorum. Hergün şehit haberi, ortadoğu’daki zulüm gören müslümanlar…

 

16 Eylül Cuma sabahı uyandığımda radyodan duyduğum haber ve Face’den okuduğum paylaşımlarla değişik duygular hissettim.

 

Üzüldüm. Tarık Akan vefat etmişti.
 

Tarık Akan hakkında ölümünün ardından iyi ve kötü çok söz söylendi. Güzel yürekli insan güle güle ve islam düşmanı adam öldü, vs. deniyordu.

 

Bendeniz hakkında internetten epey araştırdım, videolar izledim.

 

Tarık Akan gerçekten çok güzel yürekliydi. Çok nazik ve mütevaziydi. Bilenler azdı, O, okul yaptırdı, kitap yazdı, kendi cebinden belgeseller çekiyor ve hiç dokunmadan gelirini derneğe bağışlıyordu.

 

Müslüman daima Hüsn-ü Zan ile olaylara bakmalıdır, yani hep olumlu düşünmelidir.

 

O, Şimdikiler gibi topluma şehvet ve kötü alışkanlık, suça teşvik gibi, bilinçaltımıza gizli mesajlar veren filmlerde asla oynamadı. Özellikle 1980 sonrası -şimdilerde TV’lerde pek oynamıyor- toplumsal sorunlara parmak basan güzel mesajlar veren filmler çekti.

 

Evet güzel gönüllü insanın ölüm sebebi akciğer kanseriydi. Allah kalbine bakmıştı.

 

"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz.

Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar."

 

(Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)

 

İmanlı kullar için Hastalık, sabun gibi günah kirlerini yıkar, temizler. İnşallah Allah’a imanı vardır ve günahları temizlenmiş olarak Rabbimize kavuşmuştur.

 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

 


 


***

Evet 2016 hem islam alemi, hem Türkiye için çok zor geçti. İnşallah 2017 güzel geçer.

 

Allah hepimize sağlık huzur başarı versin.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder