21 Aralık 2015 Pazartesi

Peygamber Efendimizin (SAV) Affediciliği




(Yarın, 22 Aralık 2015 Salı Mevlid kandilidir. Efendimizin doğum günü)


Hepimiz küçük, büyük pekçok günah işlemişizdir. İnsanız, hiçkimse peygamber ya da melek değildir.


Bir zaman, bir kimse samimi bularak bana dedi ki;


Ben tövbe etmek istiyorum, senin gibi namazımı kılmak istiyorum, fakat öyle günahlarım var ki, Rabbimden utanıyorum. Hem tövbe etsem nefsime tekrar yenik düşmekten korkuyorum, dedi.


Ben, korkma azimli ol, tövbe et, içinden günah işlemek duygusu gelirse nefsinle inatlaş, ki inat duygusu haram ve günahlara karşı şeytanla inatlaşalım diye verilmiştir, dedim.


Ona, Zümer suresi 53. ayeti söyleyip asla umutsuz olma dedim. Sonra Hayat Nur Artıran’ın “Aşk Bir Davaya Benzer” kitabından Peygamber Efendimizin SAV Mekke’nin fethinde amcası Hz. Hamza’nın katilini affedişini okuttum.


Sonra da, o katilin ilerde ne yaptığını anlattım, gözleri yaşlarla doldu. Önce o yazıyı okuyalım, devamında anlattıklarımı paylaşacağım. (Yeri, zamanı, kim olduğu önemli değil, verilmek istenen mesajdır mühim olan.)




Hz. Mevlana Mecalis-i Sab’a isimli eserinin 28. Sayfasında şöyle der:


“Vahşi, Hz. Hamza’yı şehit ettikten sonra çok pişman oldu. Umutsuz, perişan bir hale geldi. ‘Lanetlenmiş İblis’in bütün soyuyla sopuyla tövbesi kabul edilir de benim tövbem kabul edilmez.


Ben öyle bir iş işledim ki; bütün peygamberlerin en iyisinin, en üstünün, gökteki bütün meleklerin gönül verdikleri zatın mübarek gönlü benim bu işim yüzünden öyle bir kırıldı ki Nuh’un (as) ömrü kadar yaşasam, bu ömre on kez daha Nuh’un (as) ömrü katılsa, bütün ömrünce sabreden Eyüp (as) gibi bile sabretsem tövbemin kabul edileceğini sanmam diyerek ah eder, dumanı göklere kadar ağardı.


Bundan sonra ‘Şüphe yok ki Allah, kendisine eş tanıyanları yarlığamaz, ondan başka dilediğini bağışlar’ ayeti indi. Vahşi’ye böyle bir ayet geldiğini haber verdiler. Bunun üzerine Vahşi, ‘Bana şirk koşmayanın, eş koşmayanın yaptığı bütün suçları bağışlarım diyorsun ama dilediğim kulumun da diyorsun. Biliyorum ki Sen Vahşi’yi bağışlamayı dilemezsin’ diyerek, gözünden kanlı yaşlar akıtmaya başladı.


Rahmet denizi coştu, köpürdü. Melekler, bu acıyış, bu merhamet kıyıya hangi incileri atacak, diye kanatlarını açıp beklediler. Ezelden ebede kadar tüm düşkünlerin elini tutan, onlara sayısız bağışlarda bulunan Allah’ın sevgilisi Muhammed Mustafa’ya (sav) vahiy geldi: 


‘De ki: Ey nefislerine uyup haddini aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O mutlak Gafur’dur, mutlak Rahim’dir. (O çok bağışlayan, çok esirgeyendir) ’ (Zümer suresi, 53. ayet)


Vahşi, ‘Dilersem…  Dilediğimin…’ tarzında bir şart koşmayan bu ‘Bütün suçları bağışlarım’ sesini işitince sabır elbisesini yırtıp koşa koşa, secde ede ede, nara ata ata, mescide, Hz. Peygamber’in (sav) huzuruna geldi. Binlerce özür ve pişmanlık sözünden sonra, ‘Sen yaratılmışların en iyisisin, ben de en kötüsüyüm’ dedi. ‘Ölüyü İsa’nın (as) nefesi diriltir. Demiri Davud’un (as) eli yumuşatır. Şeytanı ancak Süleyman’ın (as) buyruğu bağlar. Ey her şeyin canı, ışığı olan Peygamber! Böylesine bir suçu da, ancak böylesine bir bağışlayış sahibi olan bağışlar’ diyerek Efendimizin (sav) eline ayağına kapandı.”


Hz. Mevlanamız, Vahşi olayıyla birlikte zikredilen Zümer Suresi 53. ayeti açıklarken şöyle der:


“Ey benim kullarım! Ey benim yanıp yıkılan kullarım! Ey benim harmanı yanmış kullarım! Ey dertlere batmış, gussalara gark olmuş kullarım! Zindanlara düşmüş, pişmanlık ateşiyle yanmış; bilgisizlikle evini, barkını, harmanını yakıp kül etmiş kullarım! Ey ateşler yiyen, kan ağlayan, haddi aşan, umutsuz olan kullarım! Umutsuzluğa düşmeyin. Sonsuz rahmetimizden; kulu okşayan, tüm işleri başaran efendiliğimizden umudunuzu kesmeyin.”


Kıssadan hisse şudur ki, Aziz Peygamberimiz (sav) “Sonsuz rahmetimizden; kulu okşayan, tüm işleri başaran efendiliğimizden umudunuzu kesmeyin” diye buyurmuştur.


Efendimizin “Bi-nihaye Rahmetellil Alemin” olması, Vahşi’ye “Allah onların kötülüklerini iyiliklere tebdil eder” ayetini tecelli ettirmiştir. Sadece Kainatın Efendisi’ne (sav) mahsus olan böylesine büyük bir rabbani şefkat ve merhamet, Vahşi gibi birinin affedilmesine vesile olmuş; onun pişmanlık ateşine karşılık tüm insanlık alemine de bağışlanma ümidini doğurmuştur.


Hiç şüphesiz, Hz. Peygamberimizin (sav) bağışlayıp ümmet olarak kabul etmediği bir kişiyi, Cenab-ı Hakk da bağışlayıp kul olarak kabul etmez. Efendimiz (sav), Hatemü’l-Enbiyadır. Bu söz “Hem ulvi varlığıyla peygamberlik makamını mühürleyip kapatan, hem de mühürleri açmada tek ve eşsiz olan ulu zat” manasına gelir.


Kur’an’da sözü edilen tüm mühürler ancak Onun (sav) ilahi varlığıyla açılır. O nedenle ki Hz. Hamza’yı şehit edecek kadar can gözü kapalı olan Vahşi’nin gönlündeki ve gözündeki mühürler de bizatihi Efendimizin (sav) kudret eliyle açılmıştır.


    “Sultan-ı rüsul, şah-ı mümeccedsin Efendim!...

     Biçarelere devlet-i sermedsin Efendim!...

     Divan-ı ilahide ser-amedsin Efendim!...

     Menşur-ı le’amrüke mü’eyyedsin Efendim!...


     Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin Efendim!

     Hak’dan bize sultan-ı mü’eyyedsin Efendim!...”

   

     Şeyh Galib

(Bu yazıyı kitaptan word belgesine dostum İbrahim Oğuz aktardı. Üstelik çalışan tek kası başparmağı ile ekran klavyesinden tek tek harflere tıklayarak… Allah razı olsun.)




Sonra kardeşim, Vahşi samimi tövbesiyle Hz. Vahşi oldu. Radyoda kıymetli bir hocamız demişti ki, Hz. Vahşi sürekli en arka safta namaz kıldı. Çünkü Efendimiz SAV ona, gözüme pek görünme, demişti, dedim.


Görürse amcasını hatırlayıp ağlıyordu Efendimiz SAV.  Ona hiç görünmedi. Dolayısıyla gül cemalini doya doya seyredemedi.


Peygamber Efendimize SAV yaşattığı derin gam ile, içindeki üzüntü ölene kadar dinmedi. Ama ne zaman hafifledi biliyor musun?


Efendimiz’den SAV yıllar sonra Müseyleme adında bir yalancı peygamber çıktı. Günlerce Hz. Vahşi hazırlık yaptı. O hainle mücadele için çıkılan sefere Hz. Vahşi’de katıldı.


Ve o yalancı peygamberi öldürdü, hem de Hz. Hamza’yı şehit ettiği aynı mızrakla…


Evet Allah Afüvv, Gafur’du. Efendimiz de Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmıştı.


Biz de mahşerde affedilmek istiyorsak affedici olmalıyız.




Celalin Penceresinden


 

1 yorum:

  1. Hak razi olsun bu samimi ve derin sözleriniz için Celal Bey. Gerçekten gönlümüz tazeleniyor.. Insallah affedici oluruz.Sevim hanim

    YanıtlaSil