İyiliğin ve
kötülüğün küçüğü olmaz
Merhaba dostlarım,
biliyorsunuz şu an yaz tatilinin en hararetli dönemindeyiz. (Ağustos 2014) Şu an kardeşlerim ve
yeğenlerim Ereğli’de bize ziyaretteler...
Yeni yazı yazmaya fırsat
bulamadım. Ne zamandır aklımda olan şu hadisi paylaşmak istiyorum. Ve yazıyı
internette beğenerek okuduğum yaşanmış bir hikaye ile bitireceğim.
Evet
önümüze çıkan her iyilik fırsatını değerlendirmeli, nolacak küçük bişey bu,
boşver diyen nefsimizi dinlememeliyiz. Tabi aynı şey kötülük içinde geçerlidir.
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:
"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu
arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca
susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine:
'Bu köpek de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile
doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu
davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."
Resûlullah'ın yanındakilerden bazıları:
"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a
yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?" dediler.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Evet! Her 'yaş
ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır." buyurdu." [Buhârî, Şirb 9, Vudû 33, Mezâlim
23, Edeb 27; Müslim, Selâm 153, (2244); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 23, (2,
929-930); Ebû Dâvud, Cihâd 47, (2550)]
2. Bir diğer rivâyette
şöyle denmiştir:
"Fâhişe bir
kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü,
susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak (onunla su
çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu." [Müslim, Tövbe 155,
(2245)]
3. İbnu Ömer
(radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm)
buyurdular ki:
"Bir kadın, eve
hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek
vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı." [Buhârî,
Bed'ü'l-Halk 17, Şirb 9, Enbiya 50; Müslim, Birr 151, (2242)]
AÇIKLAMA:
Yukarıdaki
hadislerde Peygamberimiz (asm) bir kadının bir köpeğe su vermesinden dolayı
aldığı mükafat ile bir kadının kediye verdiği zarardan dolayı aldığı cezayı
ifade etmektedir. Bu da gösteriyor ki küçük gördüğümüz bir amel dahi insanın
kurtuluşuna vesile olabilir. Hiç bir günahı da küçük görmemek gerekir. Bir
günah da insanın cehenneme gitmesine sebep olabilir.
Bu da
bizlere gösteriyor ki hiç bir amelimizi hafife almamalıyız. Ancak her köpeğe su
verenin cennete gidecek veya her kediyi öldüren cehenneme gidecektir gibi bir
kayıt yoktur. Allah insanın tüm amellerini birlikte değerlendirecektir.
Belki köpeğe su veren kadın bu ameliyle sevapları günahlarından ziyade
olmuştur. Diğer kadının da bu seyyiatıyla günahları sevaplarını geçtiği için
cehenneme gitmiş olabilir.
Batılıların
yaşam tarzını benimseyerek islamın özü olan muhabbetten uzaklaşıyoruz. Aslında
insanımız muhabbet istiyor, ilgi istiyor. Yazıyı bu hikaye ile bitiriyorum...
HİKAYE BİR KÜÇÜK
İYİLİK NELER YAPIYOR ?
Kış günü, hava soğuk ve rüzgârlı... Yağmur
bardaktan bosalırcasına yağıyor. Bir iş için Altındağ (Ankara'da) semtine
gidiyorum. Yolun karşı tarafinda, sırılsıklam kenarda bekleyen bir insan
dikkatimi çekiyor. Gelip geçen taksilere, minibüslere el kaldırıyor, kimse
aldırmıyor. Hareketlerinden alkollü olduğu anlaşılıyor.
Altındağ'da işimi bitirip döndüm. Baktım bu
zavallı insan soğukta hâlâ bekliyor, üstü başı ıslak. Arabamla önünde durdum ;
-- “Kardeşim, buyur seni evine gotureyim”, dedim.
Şöyle camdan yüzüme baktı, biraz mahcup bir
hâlde;
-- “Ağabey, senin arabana binmeyeyim, alkollüyüm”
dedi. "Hayır bineceksin,
bilerek durdum buyur" dedim. "Arabana
istifra ederim, kirletirim, binmeyeyim" dedi. "Soğukta
öleceksin" dedim ve zorla arabama bindirdim. Yağmurda sırılsıklam ıslanmış
ve tir tir titriyordu.
Bir marketin önünden geçiyorken, “Küçük
çocukların var mı?” dedim. “Var” dedi. Arabadan inerek çocuklara çikolata,
bisküvi alarak; "Eve varınca çocuklara ikram edersin. Benim hediyem
olsun" dedim.
-- "Ağabey, küçük çocuklarım var ama ben eve
varınca hiç yanıma gelmezler, kaçarlar" dedi. Niçin kaçarlar?” dedim. "Çünkü her gün
böyle içip eve sarhoş giderim, bağırır, cağırır, döverim. Onun için benim eve
geldiğimi görünce hepsi odalarına çekilir, yataklarına saklanır, korkudan
yanıma yaklaşmazlar. "
Bunları duyunca çok üzüldüm ve kendisine şöyle
dedim : “Bak evlâdım herkes yanlış yapabilir, hata yapabilir. Önemli olan
yanlışta ısrar etmemektir. O yavrucaklar Allah'ın sana bir emaneti. Sen onların
babasısın, nasıl öyle davranabilirsin? Onların, senin şefkat ve merhametine,
havadan ve sudan çok ihtiyacı var.
Sevgi, şefkat ve merhamet onları besleyen ve
büyüten en büyük gıdalarıdır. Bana söz vereceksin. Bu gün evine varınca
yavrularını kucağına alacak onları sevip okşayacak, bu çikolataları kendi
ellerinle yedireceksin. Tamam mı, söz mü?'” dedim.
-- “Tamam söz veriyorum, dediklerini yapacağım.”
dedi.
Nihayet onun tarifiyle mahallelerden, sokaklardan
geçerek kenar semtteki evine geldik. Hanımı çıkıp karşıladı, böyle bir davranış
karşısında duygulandı, teşekkür etti, ısrarla eve girip çay içmemi istedi.
Benim işim olduğu icin kartımı bırakıp müsaade istedim ve ayrıldım.
Zavallı adamcağız evine varıyor, yavrucaklar
korkudan kaçacak delik arıyorlar. Baba üstünü başını değiştirip, odaya geçip
oturuyor. Küçük kızcağızı kapıdan çıkarken ona sesleniyor :
-- “Kızım! Gel yavrum, otur yanıma.” Kızcağız
saşırıp kaliyor, bu güne kadar hiç duymadığı ton ve sıcaklıkta babasının sesi.
Kapıda durup kalıyor ürkek bir tavırla. Gitse mi, gitmese mi? Acaba yine
bağırıp döver mi? Yatağına kaçsa mı? Derken baba tekrar yumuşak bir sesle:
“Haydi yavrum gelsene, bak sana neler getirdim. Al bunları.” diyerek
çikolataları gösteriyor.
Çocuk yavaş yavaş, korkarak babasına yaklaşıyor.
Baba, yavrusunu dizine oturtuyor ve saçlarını öperek, okşamaya başlıyor. Kızcağızın
ruh dunyası allak bullak oluyor. Baba sevgisi, babanın okşaması ne güzel bir
şeymiş. Babanın yavrusunu öpmesi, onu yavrum diye sevmesi ne tatlı, ne sıcak şeymiş,
bu şaşkınlığı yaşıyor.
Kim bilir ne zamandan beri böyle sıcak bir
sevgiyi tatmamıştı. Hep onun hasretiyle yanıp kavrulmuştu. Bak şimdi babası ona
“yavrum” diyordu, saclarını okşuyordu, bağrına basıyordu. Ne tatlı ne sıcak bir
yermiş baba kucağı...
Bu yakınlık ve sevgiden cesaret alan kızcağız,
ayağa kalkıyor, kollarını makas gibi açarak, bütün hasret ve heyecanıyla
babasının boynuna sarılıyor. Bulduğumu kaybeder miyim endişesiyle “Babammm...
babam... babacığımmmm. .. “ diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor. O
çikolatayı çoktan unutmuş, her şeyden daha tatlı babasını bulmuş, gözyaşları
içerisinde ona sarılıyor, yılların açlığını gidermeye calışıyordu.
Zavallı adam, hüngür hüngür ağlıyor, baba kız
gözyaşı seline boğuluyorlar. Bir tarafta da hıçkırıklara boğulan anne gözlerine
inanamıyordu. Allah'ım sana şükürler olsun diyordu. Sonra baba ayağa kalkıyor,
evdeki tüm içki şişelerini bir daha içmeme azim ve kararlılığıyla, kırıyor.
Bir gün mağazamda otururken, tezgahtar: “Efendim
ziyaretçileriniz var”, dedi. “Gelsinler” dedim. Baktım o aile birlikte gelmişler.
Kadıncağızın iki gözü iki ceşme. "Ağabey! Sen melek misin, Hızır mısın,
nesin? O gün seni Allah gönderdi. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
O yağmurlu günde sen beyimi sarhoş haliyle yoldan
alıp eve getirdin. O günden sonra dünyamız değişti. Kocam içkiyi bıraktı,
Allah'a yöneldi, yavrularım baba sevgisine kavuştu, evimiz bir cennet köşesine
döndü, korkularımız bitti. Buna vesile olduğunuz için Allah sizden razı
olsun" diyor, gözyaşlarına boğuluyordu.
Bir güzel davranış, bir
yudum sefkat ve merhamet, samimiyetle uzanan bir el, samimi bir yardım, bazen
en sihirli kilitleri açıyor, sihirli bir anahtar oluyor, bir insanin
hidayetine, bir dünyanın değismesine vesile olabiliyor.
Kalbler Allah'ın elinde.
Keşke her zaman çevremizdeki insanlara birer şefkat meleği gibi davranabilsek,
rahmet yüklü bulutlar gibi olabilsek. Kim bilir aynı vaziyette uzanacak bir
eli, bir yudum samimiyet ve sıcaklığı bekleyen, soğukta titreyen nice gönüller
vardır.
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Celal Bey, Sizin güzel yazılar beni hala çok etkileniyor.. "hiç bir amelimizi hafife almamalıyız" derken yolumuzdaki her ademin maksadı gösteriyor . Çok teşekkür ederim. Selam sevgiler. Silvie hanım
YanıtlaSil