Günah işlemek
ne zaman caiz olur?
Kısa bir yorum yaparak
paylaştığım hikaye ve anektodlar çok beğenildi. İşte bitanesi daha...
Bugünkü yazıda yıllar
önce okuduğum ve etkilendiğim bir kıssayı paylaşmak istiyorum. Öncelikle bu
hikayede soruya cevap veren İbrahim Edhem hazretleri hakkında minik bilgi
paylaşmak istiyorum.
İktidarı-saltanatı bırakıp
“devleti” bulan adam İBRAHİM
ETHEM HAZRETLERİ (K.S)
Allah
dostlarından olan İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri taç ve tahtını terk
etmeden evvel Belh hükümdarı ve yeryüzünün en zengin şahsiyeti idi. Otuz adet
paşasıyla sarayına girip çıkardı, mizacı da hayli sert ve haşin idi. (Belh: Afganistan'ın kuzeyinde yer alan eski bir yerleşim
yeridir.)
Bir gece
sarayında atlastan yapılmış yatak, yastık ve yorgan örtüleri arasında muhteşem
yatağında uyuyordu. Sarayın tavanından gelen bir gürültüyle birden tatlı
uykusundan uyandı. Dinledi, tavandan tıkır tıkır sesler geliyordu. Sanki damda
biri vardı ve yürüyor gibiydi.
Hiddetle
kalktı yatağından ve seslendi!
- Hey, kim var orada?
Bir ses geldi ve;
- Ben varım! dedi.
- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.
- Devemi kaybettim de onu arıyorum.
- Hey, kim var orada?
Bir ses geldi ve;
- Ben varım! dedi.
- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.
- Devemi kaybettim de onu arıyorum.
Garip birisiydi
konuşan. İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin kan beynine sıçradı,
şiddetle bağırarak azarladı, tersledi o kişiyi.
- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın tavanında deve mi aranır?
Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;
- Ya siz hükümdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Söylesene bakayım bana, o atlas yataklarda Allah-u Teâlâ aranır mı hiç? Orada Allah-u Teâlâ bulunur mu?dedi.
- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın tavanında deve mi aranır?
Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;
- Ya siz hükümdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Söylesene bakayım bana, o atlas yataklarda Allah-u Teâlâ aranır mı hiç? Orada Allah-u Teâlâ bulunur mu?dedi.
İbrahim Ethem
-kuddise sırruh-Hazretleri bundan büyük bir ders almıştı, işin hikmetini
anlamıştı.
Ertesi gün
ceylan avına gider. Bir ceylanı avlamak üzere peşine düşer. Fakat bir müddet
koşturduktan sonra derinden bir ses, “Sen bu dünyaya av
için mi geldin?” diye seslenir. Pek önemsemez. Av peşinde koşmaya devam
eder. Bu sefer ses daha yakından gelir, “Uyan uyan,
uyandırılmadan evvel uyan, sen bu dünyaya av için mi geldin?” der. Biraz
irkilir ama avın heyecanından devam eder, çünkü ceylana çok yaklaşmıştır. Fakat
titretircesine sesi şiddetli bir şekilde yine duyar;
“Ey İbrahim uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan. Sen bu dünyaya av için mi
geldin?”
Avın peşini bırakır, bütün debdebeli hayatını da bırakır, yolda
gördüğü çobana da padişahlık kaftanını ve tacını giydirir, çeker gider. Saraya
bir daha dönmez, sade bir hayat içinde ibadet ve taat ile meşgul olur.
Allah-u Teâlâ, dostlarını böyle ayıklar
ve kendine döndürmeyi murad ettiği kullarının kalbine nurunu akıtır. Herkes yatarken,
sen kalkacaksın, herkes uykudayken sen uyanık olacaksın, herkes gülerken, sen
ağlayacaksın. Yaratanın rahmetiyle af ve mağfiretini dileyeceksin ki O Sultan
da bizleri affetsin.
GÜNAH İŞLEMEK NE ZAMAN CAİZ OLUR?
Belh'in gönül sultanı İbrahim (bin) Edhem'e gelen
biri, halinden şikayette bulunarak der ki:
- Efendim, nefsimden şikayetçiyim. Günah işlememe konusunda
karar alıyorum, ama yine de kararımda duramıyor günaha giriyorum. Sonra da
içimden feryatlarım arşa yükseliyor, vicdan azabı çekiyorum. Bana birazcık
nasihatte bulunsanız da şu vicdan azabı çektiğim günahlarımdan kurtulsam, bir
daha girmesem bana azap veren bu günahlara..
İbrahim Edhem günaha girmemesi için adamı düşündürmek
ister. Ancak bu düşünceyi sağlamak için şöyle bir yöntemi tercih eder, der ki:
- Fazla üzülmene gerek yoktur. Şartlarını yerine
getirirsen günah ta işleyebilirsin, bir sakınca olmaz. Yeter ki şartlarını
yerine getir, ondan sonra işle günahlarını!..
Adam şaşırır. O güne kadar kimseden duymadığı bir söz.
Hayretle sorar:
- Ne demek günah işlemenin şartlarını yerine getirmek?
Böyle şart olur mu? Şartlarını yerine getireceksin, sonra günah işleyeceksin,
olabilir mi böyle bir kolaylık? İbrahim Edhem tebessüm ederek garanti verir:
- Sen şartlarını yerine getir, gerisine karışma.
İşleyeceğin günahın vebalini ben üzerime alıyorum. Yeter ki şartlarını yerine
getir.
Adam iyice heyecanlanır, sormadan edemez:
- Neymiş günah işlemenin şartları? Şunu bir anlat ta
öğrenelim, ondan sonra rahatça işleyelim günahlarımızı öyleyse.
İbrahim Edhem de anlatır günah işlemenin vazgeçilmez
üç şartını. Der ki:
- İçinde günah işleme duygusu başlayınca iyice düşün:
Kendisine karşı günaha gireceğin Zatın bana verdiği rızkı da yemeyeceğim, de!
Adam düşünmeye başlar:
- Bu mümkün mü? Ben Allah'ın ihsan ettiği rızkı
yemezsem neyle yaşayacağım?
- Öyleyse, der İbrahim Edhem, hem verdiği rızkı
yiyeceksin hem de rızkını yediğin Zata karşı gelerek günah işleyeceksin, reva
mı bu?
Adam acı bir tebessümle söylenir:
- Sen öteki günah işleme şartını da söyle öyleyse der,
bu şartı yerine getirmem mümkün değil. İbrahim de anlatır:
- İçinden günah işleme duygusunu geçirirken O'nun
mülkünden dışarıya çıkıp ta günahı orada işlemeyi düşün. Sonra O'nun mülküne
dön.
Adam:
- Bu mümkün mü? der. Her yer O'nun mülküdür. Dışarısı
yoktur ki! İbrahim de hatırlatma yapar:
- Öyle ise, hem verdiği rızkı yiyeceksin, hem mülkünde
oturacaksın, hem de rızkını yiyip mülkünde oturduğun Zata karşı gelecek, isyan
edeceksin, mert adama yakışır mı bu?
Adam başını sallayarak:
- Sen, der, öteki şartı söyle de, bir de ona bakalım.
O da söyler:
- İçinden günaha yönelme arzusu geçirirken hemen düşün
ve O'nun görmediği yere gitmeli, bu günahı görmediği yerde işlemeliyim, de!
Adam, ümitsizce dudaklarını büküp omuzlarını silker:
- Bu, der, ötekilerden farksız bir şart. O'nun
görmediği bir yer var mı ki gidip te günahı orada işleyeyim de sonra dönüp
O'nun mülküne geleyim..
İbrahim de sorularını şöyle sıralar:
- Peki, hem verdiği rızkı yemeden yaşayamayacaksın,
hem mülkünden dışarıya çıkamayacaksın, hem de görmediği bir yer bulamayacaksın!
Bütün bunlara rağmen yine de ona karşı gelerek günah işleyip, isyan etmekten vazgeçmeyeceksin,
mert adama yakışır mı bu? Söyle bakalım?
Adam daha fazla bekleyemez iki elini birden yukarı
kaldırarak yüksek sesle:
- Teslim oldum ey İbrahim, teslim! der. Ben bu günah
işleme şartlarının hiç birini yerine getiremem. Öyle ise günaha hiç
niyetlenmemeli, böyle bir nankörlüğe girmemeliyim. Vazgeçiyorum işlediğim bunca
günahlardan. Tevbe estağfirullah! diyerek başlar tevbe, istiğfara..
Siz ne dersiniz? Bu şartları düşününce, daha sık
tevbe-istiğfar etmeliyiz, değil mi?
Günah işlememek meleklerin özelliği. Ancak elimizden
geldiğince günahsız olmaya gayret etmeli, işlediğimiz günahlardan ötürü
pişmanlık duymalı ve Allah'a (c.c), bizleri affetmesi için dua etmeli,
yalvarmalıyız.
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder