27 Ağustos 2014 Çarşamba

Günah işlemek ne zaman caiz olur?


Günah işlemek ne zaman caiz olur?


 

Kısa bir yorum yaparak paylaştığım hikaye ve anektodlar çok beğenildi. İşte bitanesi daha...

 

Bugünkü yazıda yıllar önce okuduğum ve etkilendiğim bir kıssayı paylaşmak istiyorum. Öncelikle bu hikayede soruya cevap veren İbrahim Edhem hazretleri hakkında minik bilgi paylaşmak istiyorum.

 

İktidarı-saltanatı bırakıp “devleti”  bulan  adam  İBRAHİM ETHEM HAZRETLERİ (K.S) 

 


Allah dostlarından olan İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri taç ve tahtını terk etmeden evvel Belh hükümdarı ve yeryüzünün en zengin şahsiyeti idi. Otuz adet paşasıyla sarayına girip çıkardı, mizacı da hayli sert ve haşin idi. (Belh: Afganistan'ın kuzeyinde yer alan eski bir yerleşim yeridir.)


Bir gece sarayında atlastan yapılmış yatak, yastık ve yorgan örtüleri arasında muhteşem yatağında uyuyordu. Sarayın tavanından gelen bir gürültüyle birden tatlı uykusundan uyandı. Dinledi, tavandan tıkır tıkır sesler geliyordu. Sanki damda biri vardı ve yürüyor gibiydi.

 

Hiddetle kalktı yatağından ve seslendi!
- Hey, kim var orada?
Bir ses geldi ve;
- Ben varım! dedi.
- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.
- Devemi kaybettim de onu arıyorum.


Garip birisiydi konuşan. İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin kan beynine sıçradı, şiddetle bağırarak azarladı, tersledi o kişiyi.
- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın tavanında deve mi aranır?
Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;
- Ya siz hükümdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Söylesene bakayım bana, o atlas yataklarda Allah-u Teâlâ aranır mı hiç? Orada Allah-u Teâlâ bulunur mu?dedi.

 

İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri bundan büyük bir ders almıştı, işin hikmetini anlamıştı.


Ertesi gün ceylan avına gider. Bir ceylanı avlamak üzere peşine düşer. Fakat bir müddet koşturduktan sonra derinden bir ses, “Sen bu dünyaya av için mi geldin?” diye seslenir. Pek önemsemez. Av peşinde koşmaya devam eder. Bu sefer ses daha yakından gelir, “Uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan, sen bu dünyaya av için mi geldin?” der. Biraz irkilir ama avın heyecanından devam eder, çünkü ceylana çok yaklaşmıştır. Fakat titretircesine sesi şiddetli bir şekilde yine duyar; “Ey İbrahim uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan. Sen bu dünyaya av için mi geldin?”

 


Avın peşini bırakır, bütün debdebeli hayatını da bırakır, yolda gördüğü çobana da padişahlık kaftanını ve tacını giydirir, çeker gider. Saraya bir daha dönmez, sade bir hayat içinde ibadet ve taat ile meşgul olur.


 Allah-u Teâlâ, dostlarını böyle ayıklar ve kendine döndürmeyi murad ettiği kullarının kalbine nurunu akıtır. Herkes yatarken, sen kalkacaksın, herkes uykudayken sen uyanık olacaksın, herkes gülerken, sen ağlayacaksın. Yaratanın rahmetiyle af ve mağfiretini dileyeceksin ki O Sultan da bizleri affetsin.

 

 

GÜNAH İŞLEMEK NE ZAMAN CAİZ OLUR?

 

Belh'in gönül sultanı İbrahim (bin) Edhem'e gelen biri, halinden şikayette bulunarak der ki:

 

- Efendim, nefsimden şikayetçiyim. Günah işlememe konusunda karar alıyorum, ama yine de kararımda duramıyor günaha giriyorum. Sonra da içimden feryatlarım arşa yükseliyor, vicdan azabı çekiyorum. Bana birazcık nasihatte bulunsanız da şu vicdan azabı çektiğim günahlarımdan kurtulsam, bir daha girmesem bana azap veren bu günahlara..

 



İbrahim Edhem günaha girmemesi için adamı düşündürmek ister. Ancak bu düşünceyi sağlamak için şöyle bir yöntemi tercih eder, der ki:

 

- Fazla üzülmene gerek yoktur. Şartlarını yerine getirirsen günah ta işleyebilirsin, bir sakınca olmaz. Yeter ki şartlarını yerine getir, ondan sonra işle günahlarını!..

 

Adam şaşırır. O güne kadar kimseden duymadığı bir söz. Hayretle sorar:

 

- Ne demek günah işlemenin şartlarını yerine getirmek? Böyle şart olur mu? Şartlarını yerine getireceksin, sonra günah işleyeceksin, olabilir mi böyle bir kolaylık? İbrahim Edhem tebessüm ederek garanti verir:

 

- Sen şartlarını yerine getir, gerisine karışma. İşleyeceğin günahın vebalini ben üzerime alıyorum. Yeter ki şartlarını yerine getir.

 

Adam iyice heyecanlanır, sormadan edemez:

 

- Neymiş günah işlemenin şartları? Şunu bir anlat ta öğrenelim, ondan sonra rahatça işleyelim günahlarımızı öyleyse.

 

İbrahim Edhem de anlatır günah işlemenin vazgeçilmez üç şartını. Der ki:

 

- İçinde günah işleme duygusu başlayınca iyice düşün: Kendisine karşı günaha gireceğin Zatın bana verdiği rızkı da yemeyeceğim, de!

 


Adam düşünmeye başlar:

- Bu mümkün mü? Ben Allah'ın ihsan ettiği rızkı yemezsem neyle yaşayacağım?

 

- Öyleyse, der İbrahim Edhem, hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de rızkını yediğin Zata karşı gelerek günah işleyeceksin, reva mı bu?

 

Adam acı bir tebessümle söylenir:

 

- Sen öteki günah işleme şartını da söyle öyleyse der, bu şartı yerine getirmem mümkün değil. İbrahim de anlatır:

 

- İçinden günah işleme duygusunu geçirirken O'nun mülkünden dışarıya çıkıp ta günahı orada işlemeyi düşün. Sonra O'nun mülküne dön.

 

 

Adam:

- Bu mümkün mü? der. Her yer O'nun mülküdür. Dışarısı yoktur ki! İbrahim de hatırlatma yapar:

 

- Öyle ise, hem verdiği rızkı yiyeceksin, hem mülkünde oturacaksın, hem de rızkını yiyip mülkünde oturduğun Zata karşı gelecek, isyan edeceksin, mert adama yakışır mı bu?

 

Adam başını sallayarak:

- Sen, der, öteki şartı söyle de, bir de ona bakalım. O da söyler:

 

- İçinden günaha yönelme arzusu geçirirken hemen düşün ve O'nun görmediği yere gitmeli, bu günahı görmediği yerde işlemeliyim, de!

 

Adam, ümitsizce dudaklarını büküp omuzlarını silker:

 

- Bu, der, ötekilerden farksız bir şart. O'nun görmediği bir yer var mı ki gidip te günahı orada işleyeyim de sonra dönüp O'nun mülküne geleyim..

 

İbrahim de sorularını şöyle sıralar:

 

- Peki, hem verdiği rızkı yemeden yaşayamayacaksın, hem mülkünden dışarıya çıkamayacaksın, hem de görmediği bir yer bulamayacaksın! Bütün bunlara rağmen yine de ona karşı gelerek günah işleyip, isyan etmekten vazgeçmeyeceksin, mert adama yakışır mı bu? Söyle bakalım?

 

Adam daha fazla bekleyemez iki elini birden yukarı kaldırarak yüksek sesle:

 

- Teslim oldum ey İbrahim, teslim! der. Ben bu günah işleme şartlarının hiç birini yerine getiremem. Öyle ise günaha hiç niyetlenmemeli, böyle bir nankörlüğe girmemeliyim. Vazgeçiyorum işlediğim bunca günahlardan. Tevbe estağfirullah! diyerek başlar tevbe, istiğfara..

 

 

Siz ne dersiniz? Bu şartları düşününce, daha sık tevbe-istiğfar etmeliyiz, değil mi?

 

Günah işlememek meleklerin özelliği. Ancak elimizden geldiğince günahsız olmaya gayret etmeli, işlediğimiz günahlardan ötürü pişmanlık duymalı ve Allah'a (c.c), bizleri affetmesi için dua etmeli, yalvarmalıyız.

 

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder