31 Ağustos 2014 Pazar

Acele etmesek helal yoldan gelir


Acele etmesek helal yoldan gelir


 

Geçenlerde radyodan acelecilik hakkında bir sohbet dinledim. Sonra o konu hakkında araştırma yaptım ve sohbetteki kıssa yazısını kopyalayarak bu yazıyı hazırladım...

 


Sual: Acele etmek uygun mu? Daha çok hangi işlerde acele etmek gerekir?

 

CEVAP: İnsanın fıtratında acelecilik vardır. İki âyet-i kerime meali:


(İnsan aceleci [tabiatta] yaratıldı.) [Enbiya 37]
(İnsan pek acelecidir.) [İsra 11]

Acele işe şeytan karışır. İki hadis-i şerif meali:


(Acele şeytandan, teenni Rahmandandır.) [Tirmizi]
(Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.) [Beyheki] (Teenni, acelenin zıttıdır.)

O hâlde, işlerde acele etmemeli ve hemen karar vermemeli! Aceleyle verilen kararlara şeytan karışır. Nefsin istediği bir şey hatıra gelince şeytan, (Fırsatı kaçırma, hemen yap!) der.

 

Onun için kalbe gelen şeyi yapmadan önce, bu işten Allahü teâlâ razı mı, sevab mı, günah mı diye düşünmeli! Günah değilse yapmalı! Böylece teenni edilmiş, yani acele edilmemiş olur.

Yalnız 5 yerde acele gerekir:
1- Misafir gelince, hemen yemek vermeli,
2- Günah işleyince, hemen tevbe etmeli,
3- Namazı vakti girince, hemen kılmalı,
4- Defin işini acele yapmalı,
5- Kız veya oğlan çocuklara din bilgilerini ve namaz kılmayı öğrettikten sonra, büluğa erip de dengi çıkınca, hemen evlendirilmelidir.

 

Eşiat-ül-lemeat kitabındaki hadis-i şerifte, (Ya Ali, üç şeyi geciktirme! Namazı vakti girince hemen kıl, cenaze namazını hemen kıl! Dul veya kızı, küfvü isteyince, hemen evlendir!) buyuruldu. (Tirmizi) 


İbadetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmeli. Birkaç hadis-i şerif meali:


(Ölmeden önce tevbe edin! Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele edin! Allahü teâlâyı çok hatırlayın! Zekât ve sadaka vermekte acele edin! Böylece Rabbinizin rızklarına ve yardımına kavuşun!) [İbni Mace]

(Sadaka vermekte acele edin, çünkü bela sadakayı geçemez.)
[Beyheki]

(Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz:

 Ölmeden önce hayatın kıymetini,

 hastalıktan önce sıhhatin kıymetini,

 dünyada ahireti kazanmanın kıymetini,

 ihtiyarlamadan gençliğin kıymetini,

 fakirlikten önce zenginliğin kıymetini.) [Hakim]

Zekâtını vermeyen ve malını ahiret yolunda sarf etmeyen kimse, fakir olunca çok pişman olur. Bir hadis-i şerif meali: (Tesvif eden helak olur.) [Berika] (Tesvif, hayırlı iş yapmayı sonraya bırakmaktır.)

 

Yazının başlığını aldığım tarihten bir kıssa var. Birçok defalar Akra FM’de merhum Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendinin sohbetinden dinlemiştim. Kıssa işte bu:

Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001)
 

************************************************

 

Yusuf AS peygamberin kıssasını biliyorsunuz. Azizin karısı Züleyha kölesi Yusufa gel yanıma diye çirkin teklif yaptı. Nefsi istemesine rağmen Yusuf AS, ben Rabbimden korkarım diye red edince, Züleyha iftira atıp zindana attırdı. Kuran’da Yusuf suresi bu kıssayı anlatır.

 

Nitekim Allah, Yusuf (as)'ı da taltif eyledi, hapisten çıkarttı da vezir eyledi. Ondan sonra da yine kaderde varmış, Zelîha Valideyle evlendirdi. Helâl yoldan oldu. Nikâhla, düğünle dernekle, normal bir şekilde oldu. Kaderde varmış, günahla olmadı, sevaplı yoldan oldu.

 

Söz sözü açıyor. Bir kitapta okumuştum, çok hoşuma gitti, size de anlatayım: Hz. Ali RA namaz kılmağa Kûfe mescidine gelmiş, atı var yanında... Hizmetçisi de var... İkisi beraber namaz kılacaklar. Orda birisini görmüşler, "Mübarek şunu tutuver!" demişler. Hayvanın yularını eline tutuşturmuş Hz. Ali Efendimiz...

 

İçeri girmişler. Namazı kılmışlar. Çıkarken kesesini çıkarmış, beş dirhem bahşiş ayırmış. Tutuverdi ya adam; eh onu taltif etmek için beş dirhem avucuna ayırmış. Verecek çıkınca...

Ama dışarıda bakmış, adam yok... Hayvan da yok... Allah Allah...

 

Biraz bakınmışlar, hayvanı bulmuşlar; öbür tarafta duruyor ama yular takımının dizginini çalmış adam, almış götürmüş. Hayvanı çalamamış ama yularını çalmış. Bu sefer elindeki parayı hizmetçisine vermiş, "Git çarşıdan bir yular al!" demiş.

 

Biraz sonra hizmetçisi bir yularla gelmiş. Aaa, bakmışlar, kendi malları olan yular... "Ne oldu?" demiş. "Yularcıya gittim almak için... Ondan aldım." demiş.

 

Az önce birisi getirmiş bunu, ona satmış. Kaça satmış? Beş dirheme satmış. "Yahu bu bizim malımız!" deyince de, "Hadi kârımı almayayım, bari hırsıza verdiğimi ver!" demiş. Beş dirhemi dükkâncıya vermiş. Dükkâncı da çalıntı malı kâr etmeden sahibine iade etmiş.

 

Beş dirhem meselesi böyle denk düşünce, Hz. Ali Efendimiz demiş ki: -Toplanmış herkes, meraklı taifesi her zaman böyle toplanır.

 

- "Ey cemaat, bakın burada büyük bir ibret var! Şimdi ben bu hırsıza cebimden beş dirhemi çıkartıp bahşiş olarak, helâlinden, gönlüm razı olarak verecektim. Sabretseydi beş dirhemi alacaktı. Ama sabretmedi, ne aldı? Gene beş dirhem aldı. Helâlinden almadı, haramından aldı. Çaldı, götürdü sattı, beş dirhemi aldı, kaçtı. Neticede beş dirhem alacaktı, beş dirhem aldı. Allah beş dirhem almasını yazmış, beş dirhem aldı.

 

Yalnız, iki yol göstermiş Allah: Bir helâl yol, bir haram yol... Sabretseydi helâlinden beş dirhem alacaktı. Sabretmedi, hırsızlık yaptı, gene beş dirhem aldı. Rızkı, nasibi beş dirhem... O günkü rızkı geldi ama helâlden gelmedi haramdan geldi. Yol iki tane ama sonuç aynı, sonuç değişmiyor." demiş.

 


Hz. Ali Efendimizin kesesine bakacak olursak, Hz. Ali Efendimizin kesesinde de değişen bir şey yok: O beş dirhemi çıkarttı, zaten bahşiş olarak verecekti. Ama niyetine göre sevap aldı.

 

Beş dirhem onun kesesinden çıktı, dükkâncının eline verilmiş oldu. Dükkâncıda da değişen bir şey yok: Ötekisine beş dirhemi verdi, satın aldı; berikisine beş dirheme sattı. Ama ne oluyor; insanlar yaptıkları işlerle ya sevap kazanıyorlar, ya günah kazanıyorlar.

 

Kader değişmiyor ama kazancın cinsine göre günah veya sevap alıyor; cennet veya cehennem oluyor, aziz ve muhterem kardeşlerim!

 

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder