Eğer bize
bakıp özenenler yoksa
Fakirinizin, gençlerin ahlakını bozulmasında tespit
ettiğim en büyük eksiklik şudur. Gençlerin
örnek alacağı doğru insanların yok denecek kadar az olmasıdır.
Ankara Sincan’da evimizin
arkasındaki parkta pencereden görüyorum. Liseli,
hatta ortaokullu gençler, mahalle ortamında, parkta, kucak kucağa
oturmalar, öpüşmeler... Bunlar ne yazık
ki, dizilerdeki aşk sahnelerine özenmekten oluyor.
Kendi zamanımı
hatırlıyorum. Benim de kız arkadaşım oldu ama biz yalnızken bile elele tutuşmaya utanırdık. (19 yaşında hastalandım) Çünkü birtek TRT vardı ve özentimiz sadece saç modelineydi...
Evet televizyon öyle bir
silahtır ki, bu ahir zamanın en büyük
fitnelerinden biridir. Birinci ve ikinci dünya savaşlarındaki kullanılan
silahlardan milyonlarca insan can verdi.
Ama
ya bugünkü üçüncü dünya savaşının silahı televizyondan... Evet
madden ölen yok fakat ya manen... Televizyon
imanımızı yok ediyor, gençleri zinaya düşürüyor, ahlakı öldürüyor.
Silahla
ölsek 70-80 yıllık hayattan oluruz. Ya bir de imansız ölürsek, sonsuz gençlik
yurdu cenneti kaybederiz. Böylece durumu anlattıktan sonra, ne yapalım
televizyon izlemeyelim mi?
Yazılarımı okuyan gençler
zaten bilinçli gençler.. Bu uyarım
yeğenlerime... Uyanık
olun. İzleyeceğiniz programı
doğru seçin, dine, ahlaka, geleneklere aykırı dizi ve filmler izlemeyin...
Evet Facebook’tan pekçok
arkadaşım ve yazılarımı takip eden dostlardan şunu duydum: Seni kendime örnek alıyorum. Evet örnek olmalıyız ve hareket ve
davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.
O
yüzden yine örnek olayım diye bunu tekrar hatırlatıyorum:
Benim hayatımın dönüm noktası
çalıştığım 2003 yılında aldığım bir emaildi. Stresli çalışma ortamında
çalışırken bir e-mail aldım. Birtakım sorular vardı ve cevapları Kuran-ı
Kerim'de bulabilirsiniz diyordu.
“Yaşamın gayesi nedir? Ölen
insanlar nereye gidiyor? Cennet, cehenneme kimler, nasıl gider? Dünya hayatının
değersizliği... Kalpten yapılan bir tövbe ile günahsız yaşama başlanacağı...
vs...” gibi sorulardı.
Ramazana bir hafta vardı. Gecelerce düşündüm. Hayatıma bir yeni sayfa
açtım, tövbe-istiğfar edip Kuran okumaya karar
verdim. Zaten Ağustos 2002 de tövbe etmiş sigarayı da bırakmıştım. (Yaptığım bir hesaba göre on bin dolar
civarı parayı yıllarca sigaraya yatırmışım... Sağlığıma yaptığı zararı
saymıyorum bile... )
Ramazan da bir ay orucu sadece ve sadece Allah
benden razı olsun diye tuttum... Aslında oruç tutmakta zorlanıyorum.
Çünkü şimdilerde sıcakta oruç tutunca hiç can kalmıyor. Patates çuvalı gibi
oluyorum.
Ama 2003
yılında ramazan kış günlerindeydi. Oruç çok zor gelmemişti.
Elhamdülillah Allah bana İslamın
kapılarını açtı. Çünkü Allah, kendisine adım atana yürüyerek gelirmiş. Yürüyene
koşarak gelirmiş. Evet Efendimiz SAV öyle diyor. Aslında Allah herkese hidayet
vermek istiyor.
Sadece
kendisini (c.c) hatırlamamızı, sevmemizi ve önemlisi O’na samimi ihlaslı
olmamızı istiyor. Yeter ki O’nun kapısına gelip tokmağa dokunalım.
Kuran-ı Kerim'i yedi ayda bitirdim. Evet Türkçe mealini.. Akşamları
işten gelince 10-15 ayet okuyordum ama defalarca okuyup, konu üzerinde
düşüncelere dalıyordum. Ve hayatımda tatbik etmeye başladım.
Mesela, “Mü’min erkekler ve kadınlar gözlerini
haramdan korurlar” (Nur suresi 30.
31. ayetler) ayetini okuyunca sokakta veya televizyonda olsun, çıplaklık
içeren hiç bir şeye bakmama, yönümü çevirme, televizyonda kanal çevirme kararı
aldım.
O zamanlar
aksiyon filmleri izlemeyi seviyordum. Genelde bütün filmlerde bir müstehcen sahne
oluyordu. Mesela birileriyle birlikte aynı filme bakarken kanalı
değiştirmiyordum. Ama gözlerimi
kapatıyordum.
Ve o sahneye
bakmadığım için filmin konusunda kaçırdığım bir nokta olmuyordu. Şimdilerde 2003 öncesi hayatım için “Cahiliye dönemim”
diyorum.
Şu günlerde bilgisayardan arapça
Kur’an okumayı da öğreniyorum. Ama o zamanlar manasını çok merak ediyordum
acaba Allah Kur’an’da ne anlatmış diye…
İnsanların
benim dönüm noktamdan almaları gereken ders “Türkçe Kuran meali” ni
okumalarıdır.
Ben, Kuran’ın Türkçe mealini
günlük yarım saat okumayla düşüne düşüne altı yedi ayda bitirdim. Kuru kuru
okumadım, uyguladım da… Sonuçta Rabbim samimiyetimi gördü, hidayet nasip etti.
Elhamdülillah şimdi teyemmümle
sırtüstü yatarak veya babam oturtturunca, oturarak beş vakit namazımı
kılıyorum. Namazlarımdan sonra baklava yiyerek dua ediyorum. Yani ağlayarak :)
Sevgili dostlar yazıyı
bir Hadis-i Şerif açıklaması ve bir yaşanmış hikaye ile bitiriyorum...
“Size bakıp Müslümanlığa özenen insanlar yoksa imânınızı
gözden geçirin!” sözü hadis midir? Bu ifadeyi kaynaklarda bulamadık.
Bir kelam-ı kibar olabilir. (sorularlaislamiyet.com)
“İmânınızı gözden geçirin” ifadesi, imansızlığa değil, imanının yansıtması gereken güzellikleri yansıtamadığından zayıf bir konumda olduğuna işarettir.
“İmânınızı gözden geçirin” ifadesi, imansızlığa değil, imanının yansıtması gereken güzellikleri yansıtamadığından zayıf bir konumda olduğuna işarettir.
Ancak soruda geçen sözün manası
sahihtir. Çünkü bu manayı destekleyen değişik hadis rivayetleri vardır:
“Birlikte oturduğunuz
dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah’ı hatırlatan, sohbetiyle
sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle/güzel fiil ve davranışlarıyla
size ahireti hatırlatan kimsedir”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/14).
Suyutî, İbn Abbas’tan rivayet edilen bu hadisin sahih olduğunu
belirtmiştir(a.g.y).
"Dostun hayırlısı; Allah'ı zikrettiğinde sana yardım eden, Onu unuttuğunda sana hatırlatandır”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/11). İbn Ebî’d-dünya’nın Hasan-ı Basrî’den rivayet ettiği bu hadis mürseldir(bk. a.g.y).
“Bazı insanlar Zikrullahın anahtarlarıdır. Bunlar görülünce, Allah zikredilir /hatırlanır /anılır.” (Mecmau’z-Zevaid, 10/78).
Bu hadislerdeki ortak tema şudur: İnsanların en büyük görevi Allah’ı tanımak, ona kulluk etmek, onu sevmek onu saymaktır. Bunların yerine getirilmesi de için sık sık Allah’ı hatırlamakla mümkündür.
Allah’ı hatırlatan, onu zikretmeye vesile olan şeyler güzel unsurlardır. O halde, Allah’ı hatırlatanlar da insanların en hayırlısıdır.
Allah’ı hatırlatmak, tevhit inancını, onun azamet ve yüceliğini, manevi cemal ve kemalini, Allah’ın kitabını, emir ve yasaklarını hatırlatmakla olur.
Buna göre, söz ve ifadeleriyle, fiil ve davranışlarıyla, emir ve yasaklara riayet ettiğini gösteren duruşuyla insanlara Allah’ı hatırlatan kimseler, gerçekten çok önemli insanlardır.
"Dostun hayırlısı; Allah'ı zikrettiğinde sana yardım eden, Onu unuttuğunda sana hatırlatandır”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/11). İbn Ebî’d-dünya’nın Hasan-ı Basrî’den rivayet ettiği bu hadis mürseldir(bk. a.g.y).
“Bazı insanlar Zikrullahın anahtarlarıdır. Bunlar görülünce, Allah zikredilir /hatırlanır /anılır.” (Mecmau’z-Zevaid, 10/78).
Bu hadislerdeki ortak tema şudur: İnsanların en büyük görevi Allah’ı tanımak, ona kulluk etmek, onu sevmek onu saymaktır. Bunların yerine getirilmesi de için sık sık Allah’ı hatırlamakla mümkündür.
Allah’ı hatırlatan, onu zikretmeye vesile olan şeyler güzel unsurlardır. O halde, Allah’ı hatırlatanlar da insanların en hayırlısıdır.
Allah’ı hatırlatmak, tevhit inancını, onun azamet ve yüceliğini, manevi cemal ve kemalini, Allah’ın kitabını, emir ve yasaklarını hatırlatmakla olur.
Buna göre, söz ve ifadeleriyle, fiil ve davranışlarıyla, emir ve yasaklara riayet ettiğini gösteren duruşuyla insanlara Allah’ı hatırlatan kimseler, gerçekten çok önemli insanlardır.
Hadislerde, sözlü, fiili-kavli,
ameli olarak Allah’a kul olduğunu göstermenin değerine işaret edilmiştir. (sorularlaislamiyet.com)
20 KURUŞ
Londra'daki camii'ye yeni bir
imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman
da aynı söföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş
fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş.
Kendi kendine "20 kuruşu
geri versem mi şöföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki
"çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor
zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz."
Bu parayı saklayabilirim diye
düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi... İnecegi durağa gelince, imam
kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu
geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz."
Şöför gülümsemiş ve demiş ki
: "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi
caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size
fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."
İnerken imam artık
bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve
kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki:
"Allahım az daha İslamı
20 kuruşa satıyordum!. .."
Unutmayin ki siz belki de müslüman olmayan
insanlar için dinimizi tanıtan kişilerdensiniz, bu yüzden hareketlerinize
dikkat edin.
Maalesef insanlar sizinle birlikte dinimizi
de yargılayacaklardır!
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Ve.. sabah namazının arkasından herkese şevk olacak harika bir yazı .. yüreğine sağlık ihlaslı kardeşim.. Selam ve sevgiyle..
YanıtlaSil