6 Ağustos 2014 Çarşamba

Eğer bize bakıp özenenler yoksa


Eğer bize bakıp özenenler yoksa


 

Fakirinizin, gençlerin ahlakını bozulmasında tespit ettiğim en büyük eksiklik şudur. Gençlerin örnek alacağı doğru insanların yok denecek kadar az olmasıdır.

 

Ankara Sincan’da evimizin arkasındaki parkta pencereden görüyorum. Liseli, hatta ortaokullu gençler, mahalle ortamında, parkta, kucak kucağa oturmalar, öpüşmeler... Bunlar ne yazık ki, dizilerdeki aşk sahnelerine özenmekten oluyor.

 


Kendi zamanımı hatırlıyorum. Benim de kız arkadaşım oldu ama biz yalnızken bile elele tutuşmaya utanırdık. (19 yaşında hastalandım) Çünkü birtek TRT vardı ve özentimiz sadece saç modelineydi...

 

Evet televizyon öyle bir silahtır ki, bu ahir zamanın en büyük fitnelerinden biridir. Birinci ve ikinci dünya savaşlarındaki kullanılan silahlardan milyonlarca insan can verdi.

 

Ama ya bugünkü üçüncü dünya savaşının silahı televizyondan... Evet madden ölen yok fakat ya manen... Televizyon imanımızı yok ediyor, gençleri zinaya düşürüyor, ahlakı öldürüyor.  

 

Silahla ölsek 70-80 yıllık hayattan oluruz. Ya bir de imansız ölürsek, sonsuz gençlik yurdu cenneti kaybederiz. Böylece durumu anlattıktan sonra, ne yapalım televizyon izlemeyelim mi?

 

Yazılarımı okuyan gençler zaten bilinçli gençler.. Bu uyarım yeğenlerime... Uyanık olun. İzleyeceğiniz programı doğru seçin, dine, ahlaka, geleneklere aykırı dizi ve filmler izlemeyin...

 


Evet Facebook’tan pekçok arkadaşım ve yazılarımı takip eden dostlardan şunu duydum: Seni kendime örnek alıyorum. Evet örnek olmalıyız ve hareket ve davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.

 

O yüzden yine örnek olayım diye bunu tekrar hatırlatıyorum:

 

Benim hayatımın dönüm noktası çalıştığım 2003 yılında aldığım bir emaildi. Stresli çalışma ortamında çalışırken bir e-mail aldım. Birtakım sorular vardı ve cevapları Kuran-ı Kerim'de bulabilirsiniz diyordu.

 

“Yaşamın gayesi nedir? Ölen insanlar nereye gidiyor? Cennet, cehenneme kimler, nasıl gider? Dünya hayatının değersizliği... Kalpten yapılan bir tövbe ile günahsız yaşama başlanacağı... vs...” gibi sorulardı.

 

Ramazana bir hafta vardı.  Gecelerce düşündüm. Hayatıma bir yeni sayfa açtım, tövbe-istiğfar edip Kuran okumaya karar verdim. Zaten Ağustos 2002 de tövbe etmiş sigarayı da bırakmıştım. (Yaptığım bir hesaba göre on bin dolar civarı parayı yıllarca sigaraya yatırmışım... Sağlığıma yaptığı zararı saymıyorum bile... )

 

Ramazan da bir ay orucu sadece ve sadece Allah benden razı olsun diye tuttum... Aslında oruç tutmakta zorlanıyorum. Çünkü şimdilerde sıcakta oruç tutunca hiç can kalmıyor. Patates çuvalı gibi oluyorum.

 

Ama 2003 yılında ramazan kış günlerindeydi. Oruç çok zor gelmemişti.

 

Elhamdülillah Allah bana İslamın kapılarını açtı. Çünkü Allah, kendisine adım atana yürüyerek gelirmiş. Yürüyene koşarak gelirmiş. Evet Efendimiz SAV  öyle diyor. Aslında Allah herkese hidayet vermek istiyor.

 

Sadece kendisini (c.c) hatırlamamızı, sevmemizi ve önemlisi O’na samimi ihlaslı olmamızı istiyor. Yeter ki O’nun kapısına gelip tokmağa dokunalım.

 

Kuran-ı Kerim'i yedi ayda bitirdim. Evet Türkçe mealini.. Akşamları işten gelince 10-15 ayet okuyordum ama defalarca okuyup, konu üzerinde düşüncelere dalıyordum. Ve hayatımda tatbik etmeye başladım.

 

Mesela, “Mü’min erkekler ve kadınlar gözlerini haramdan korurlar” (Nur suresi 30. 31. ayetler) ayetini okuyunca sokakta veya televizyonda olsun, çıplaklık içeren hiç bir şeye bakmama, yönümü çevirme, televizyonda kanal çevirme kararı aldım.

 

O zamanlar aksiyon filmleri izlemeyi seviyordum. Genelde bütün filmlerde bir müstehcen sahne oluyordu. Mesela birileriyle birlikte aynı filme bakarken kanalı değiştirmiyordum. Ama gözlerimi kapatıyordum.

 

Ve o sahneye bakmadığım için filmin konusunda kaçırdığım bir nokta olmuyordu. Şimdilerde 2003 öncesi hayatım için “Cahiliye dönemim” diyorum.

 

Şu günlerde bilgisayardan arapça Kur’an okumayı da öğreniyorum. Ama o zamanlar manasını çok merak ediyordum acaba Allah Kur’an’da ne anlatmış diye…

 

İnsanların benim dönüm noktamdan almaları gereken ders “Türkçe Kuran meali” ni okumalarıdır.

 

Ben, Kuran’ın Türkçe mealini günlük yarım saat okumayla düşüne düşüne altı yedi ayda bitirdim. Kuru kuru okumadım, uyguladım da… Sonuçta Rabbim samimiyetimi gördü, hidayet nasip etti.

 
Yeğenim İrem ve ben Temmuz 2014

Elhamdülillah şimdi teyemmümle sırtüstü yatarak veya babam oturtturunca, oturarak beş vakit namazımı kılıyorum. Namazlarımdan sonra baklava yiyerek dua ediyorum. Yani ağlayarak :)

 

Sevgili dostlar yazıyı bir Hadis-i Şerif açıklaması ve bir yaşanmış hikaye ile bitiriyorum...

 

“Size bakıp Müslümanlığa özenen insanlar yoksa imânınızı gözden geçirin!” sözü hadis midir? Bu ifadeyi kaynaklarda bulamadık. Bir kelam-ı kibar olabilir. (sorularlaislamiyet.com)

“İmânınızı gözden geçirin” ifadesi, imansızlığa değil, imanının yansıtması gereken güzellikleri yansıtamadığından zayıf bir konumda olduğuna işarettir.

 

Ancak soruda geçen sözün manası sahihtir. Çünkü bu manayı destekleyen değişik hadis rivayetleri vardır:

 

“Birlikte oturduğunuz dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah’ı hatırlatan, sohbetiyle sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle/güzel fiil ve davranışlarıyla size ahireti hatırlatan kimsedir”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/14). Suyutî, İbn Abbas’tan rivayet edilen bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir(a.g.y).

"Dostun hayırlısı; Allah'ı zikrettiğinde sana yardım eden, Onu unuttuğunda sana hatırlatandır”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/11). İbn Ebî’d-dünya’nın Hasan-ı Basrî’den rivayet ettiği bu hadis mürseldir(bk. a.g.y).

“Bazı insanlar Zikrullahın anahtarlarıdır. Bunlar görülünce, Allah zikredilir /hatırlanır /anılır.” (Mecmau’z-Zevaid, 10/78).

Bu hadislerdeki ortak tema şudur: İnsanların en büyük görevi Allah’ı tanımak, ona kulluk etmek, onu sevmek onu saymaktır. Bunların yerine getirilmesi de için sık sık Allah’ı hatırlamakla mümkündür.

Allah’ı hatırlatan, onu zikretmeye vesile olan şeyler güzel unsurlardır. O halde, Allah’ı hatırlatanlar da insanların en hayırlısıdır.

Allah’ı hatırlatmak, tevhit inancını, onun azamet ve yüceliğini, manevi cemal ve kemalini, Allah’ın kitabını, emir ve yasaklarını hatırlatmakla olur.

Buna göre, söz ve ifadeleriyle, fiil ve davranışlarıyla, emir ve yasaklara riayet ettiğini gösteren duruşuyla insanlara Allah’ı hatırlatan kimseler, gerçekten çok önemli insanlardır.

 

Hadislerde, sözlü, fiili-kavli, ameli olarak Allah’a kul olduğunu göstermenin değerine işaret edilmiştir.  (sorularlaislamiyet.com) 

 


20 KURUŞ

 

Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş.

 

Kendi kendine "20 kuruşu geri versem mi şöföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz."

 

Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi... İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz."

 

Şöför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."

 

İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki:

"Allahım az daha İslamı 20 kuruşa satıyordum!. .." 

 

Unutmayin ki siz belki de müslüman olmayan insanlar için dinimizi tanıtan kişilerdensiniz, bu yüzden hareketlerinize dikkat edin.

 

Maalesef insanlar sizinle birlikte dinimizi de yargılayacaklardır!

 

 


 

 

1 yorum:

  1. Ve.. sabah namazının arkasından herkese şevk olacak harika bir yazı .. yüreğine sağlık ihlaslı kardeşim.. Selam ve sevgiyle..

    YanıtlaSil