Hikaye: Habib Baba
Her devirde Allah’ın
sevdiği kulları vardır. Zaten büyüklerimiz, Allah, dünyayı sevdiği kulları
hatırına döndürüyor, derler. Bu doğrudur.
Eğer kimse ibadet etmese, ahlaksızlık ve inançsızlık dünyayı
kaplasa, Allah o zaman kıyameti gerçekleştirir. Nitekim Efendimiz SAV kıyametin böyle durumda kopacağını söylemiştir.
Aşağıda Osmanlı zamanında
yaşanmış bir hikayeyi paylaşmadan önce bilgilenelim.
Sual: Allah’ın
sevdiği bir kul olmak için ne yapmak lazımdır?
CEVAP: İtikadı doğru
olup, dinin emir ve yasaklarına riayet eden her Müslümanı Allahü teâlâ sever.
Aşağıdaki vasıflarda olan Müslümanları da, o huylarından dolayı sever.
Peygamber Efendimiz SAV
Hadis-i şeriflerde buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, güler
yüzlü olanı sever.) [Beyhekî]
(Allah muhsindir,
muhsinleri [iyilik edenleri] sever.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, güzeldir,
güzeli [güzel işleri] sever. Cömerttir, cömertliği sever. Temizdir, temizliği
sever.) [İ. Adiy]
(Allahü teâlâ, yumuşak
davrananı sever.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, çok
affedicidir, affetmeyi sever.) [Hâkim]
(Allahü teâlâ, tektir,
teke riayet edeni sever.) [İbni Nasr]
(Allahü teâlâ, yaptığı
işi hakkıyla [temiz, güzel] yapanı sever.) [Beyhekî]
(Allahü teâlâ, tevbekâr
genci sever.) [Ebu-ş-Şeyh]
(Allahü teâlâ, gençliğini
Allah’a itaat yolunda geçiren genci sever.)
[Ebu Nuaym]
(Allahü teâlâ, meslek
sahibi olan ve mesleğinde maharetli mümini sever.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, eski
dostluğunu devam ettireni sever.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ, mazlumun
ve darda kalanın yardımına koşanı sever.) [Beyhekî]
(Allahü teâlâ, ısrarla
dua edenleri sever.) [Beyhekî]
Habib Baba - Hikaye ...
Habib Baba, 4.Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği
Allah dostlarındandır. Yaşlıdır,fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da
alemlere denk bir değerin sahibidir.
Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda
İstanbul'a gelmiştir.Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama
gider... Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna
denk kılmaktır.
Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez. 'Bugün'
der, 'Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri
alamıyoruz.'
Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır... 'Ne
olursun' der, 'kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu
tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum. Binbir dil döker. Hamamcı
ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder...
Hamamın en sonundaki odayı göstererek 'Baba şu odada hızla
yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.' Habib
baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar...
Ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir.
Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama
sadece görünümü... İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin
topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.
'Hele bir bakalım' demiştir, 'bizim vezirler, hamamda
benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?' Ve bu merak
padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir.
Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.. . Hamamcı
vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah
galip gelir... Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın
kulağına fısıldar:
'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline
gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler: 'Aman
ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler. '
Sonra 4.Murad da Habib babanın yanına süzülür. Beraber
sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek,
şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır. ..
Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır.
Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i
kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir...
Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir
delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur: 'Evladım' der, 'Sırtın
fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir
keseleyivereyim. '
Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve bü yük
bir haz duyar... Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden,
sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif
etmektedir.
Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken: 'Buyur
baba' der, ‘ellerin dert görmesin' Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı
çınlatmaya devam etmektedir.
Habib baba, 4.Murad'ın sırtını bir güzel keseler... Fakat
padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her
insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. 'Baba' der, 'gel bende senin
sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.'
Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle;
'Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese
yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar...
'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a
vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde tef,dümbelek hamamı inletiyorlar, sen
ve ben ise burada iki hırsız gibi...'
Habib baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat
bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler... Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları,
ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir:
"Be evladım" der, Habib baba, "Sultan Murad
dediğin kimdir?
Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki,
O seni sevince sırtını Sultan Murad'a bile keselettirir. ..
"
Celalin
Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder