Kavanoz
Hikayesine Yorum
İnternette
dolaşan meşhur Kavanoz hikayesini duymuşsunuzdur. Zamanı iyi ve üretken
kullanmanın yönteminin ipucunu veriyor hani... Önce hikayeyi okuyalım.
Hikayenin
sonunda ise naçizane yorumumuzu okursanız seviniriz.
Hikaye: KAVANOZ
Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman
zaman kurslar düzenleniyormuş.
İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen,
çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine: “Hadi, küçük bir sınav yapalım”
demiş.
Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir
torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun
içine yerleştirmiş.
Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş: “Kavanoz
doldu mu” Sınıftaki herkes, “Evet, doldu” yanıtını vermiş.
“Demek doldu ha” demiş hoca. Hemen eğilip bir koca küçük
çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış,
küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler.
Yeniden sormuş öğrencilerine: “Kavanoz doldu mu?” İşin
sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, “Hayır, tam da dolmuş
sayılmaz” demişler.
“Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu
kez de bir koca dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların
arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş.
Ve sormuş yeniden: “Kavanoz doldu mu?” “Hayır dolmadı!”
diye bağırmış öğrenciler. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp
kavanozun içine dökmeye başlamış.
Sormuş: “Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?”
Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış:
“Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu
olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.”
“Hayır” demiş öğretmen. “Çıkartılması gereken asıl ders şu:
Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha
sonra asla koyamazsınız.
******
O
kavanoz, hergün bize verilen yirmidört saattir. Kavanoza öncelikle
konacak büyük kaya parçalarının eş,
çocuklar gibi ailemiz olması gerektiğini belirtiyorlar bazı sitelerdeki
yorumlarda...
Doğrudur
fakat Naçizane bu fakirin de büyük kaya parçaları beş vakit namazdır. Önce namazımı
kılarım, diğer işlerimi ona göre ayarlarım. Önce namaz, sonra internet, maç,
yazı, ...
Dışarıya gideceksem namaz
saatlerine göre plan yaparım. Cumayı şu camide, ikindiyi AVM’nin mescidinde
kılarım, akşam ezanı okunmadan eve dönelim gibi...
Namaza
öncelik vermeyenlere bakıyorum. Facebook, maç, AVM, dizi gibi çakıl taşlarıyla
kavanozlarını dolduruyorlar. Sonra da namaz gibi kaya parçalarına yer kalmıyor.
Ve tabii, herkesin kendi kendisine
sorması gereken soruyu şu:
“Hayatımızdaki büyük taş parçaları
hangileri?
Onları ilk iş olarak kavanozumuza
koyuyor muyuz?
Yoksa kavanozumuzu çakıllarla, kumlarla
ve suyla doldurup büyük parçalarını dışarıda mı bırakıyoruz?”
Celalin
Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder