24 Mayıs 2015 Pazar

Baba ve On Evladı


Baba ve On Evladı


 

Bu yazıda, geçen yaz yeğenimle yaptığım sohbetten bahsetmek istiyorum.

 

Hergün yattığım yerde uzunca gözyaşıyla dua ederek namaz kıldığımı gören oniki yaşındaki yeğenim İrem bana sordu;

 


İREM: Amca, neden sürekli ağlayarak namaz kılıyorsun?

 

BEN: Verdiği nimetlere teşekkür edip, Allah’ın rızasını kazanmak için İrem.

 

İREM: Amca Allah’ın rızası ne demek?

 

BEN: Yani Allah’ın sevgisini kazanmak için İrem.

 

İREM: Namaz kılanlar Allah’ın sevgisini kazanırlar yani, amca.

 

BEN: Evet ama Allah’ın sevgisini, ihlas ve samimiyetle kılanlar gerçekten kazanırlar.

 

İREM: Amca kafam karıştı.

BEN: İrem, sana bunu bir örnekle anlatayım bak, daha iyi anlarsın.

İREM: Tamam amca dinliyorum.

 

BEN: Bir baba düşün, on tane oğlu var, tamam mı?

İREM: Evet.

 


BEN: On çocuğunun hepsini büyütüyor, okutuyor, iş sahibi yapıyor ve hepsi çeşitli vilayetlere gidip çalışıyorlar, çocukları oluyor ve kendilerine bir düzen kuruyorlar.

 

İREM: Hani biz de ŞanlıUrfa’dayız ya, onun gibi amca dimi?

BEN: Evet, Şimdi en önemli kısımdayız. Bu on evladın dört tanesi hayırsız çıkıyor. Ana babalarını ne arıyor, ne soruyor, ne ilgileniyor, adeta yok kabul ediyorlar.

 

İREM: Ben asla anne, babamı bırakmayacağım, Evlensem de beraber otururuz amca.

 

Gülümsedim ve devam ettim.

BEN: Diğer altı evlat aralarında sözleşiyorlar, ihtiyacı olmasa da babalarını memnun etmek için, her ay babalarının hesabına bir miktar para yatırıyorlar.

 

BEN: Bu altı oğlundan üç tanesi, hergün defalarca babasını telefonla arayıp hal hatır soruyorlar. Fakat diğer üç oğlu ise sadece haftada bir arayıp kısa bir hal hatır soruyorlar.

 

BEN: İrem şimdi esas kritik noktaya geldik. Babasını hergün defalarca arayan üç oğlundan sadece birtanesi samimiyetle sohbet ediyor.

 

BEN: Diğer ikisi; Nasılsın baba, inşallah iyisindir, kendine iyi bak, gibi sözlerle sohbet ederken,

 

O, babacığım nasılsın, ilaçlarını içtin mi, üstünü sıkı giyin, üşütürsün, anneciğime selam söyle, haydi ellerinden öperim babacığım, Allah’a emanet olun, gibi içten konuşuyor.

 

İREM: Amca örneği anladım şimdi, hergün defalarca babasını arayanlar, beş vakit namazını kılanlar dimi?

 

BEN: Doğru İrem, babasıyla içten konuşan ise, ihlasla namazını kılanlara örnektir.

İREM: Yani amca, namaz Allah’la konuşmak mı oluyor?

 

BEN: Bir bakıma İrem öyledir. Tâbiûndan bir zat diyor ki: 'Kur'an okuyan bir kimse, ben Allah ile konuştum derse yalan söylemiş olmaz.'

 



BEN: İstersen konu fazla dağılmadan örneğin manasını ben sana özetleyeyim:

 

BEN: On oğlundan dört tanesi babasıyla ilgiyi kesti ya, onlar Allah’a inanmayan ateist ve kafirlere örnektir.

 

BEN: Altısı babayı memnun etmek için çabalıyor, yani bunlar Allah’a iman eden kullardır.

 

BEN: O altının üç tanesi babasını haftada bir arıyor, bunlar imanlı olmasına rağmen sadece Cuma namazına gitmeyi yeterli görüyorlar.

 

BEN: Diğer üçü söylediğin gibi beş vakit namaz kılanlardır.

En sonuncusu ise samimiyetle, ihlasla namazını kılanlardır.

 

BEN: Şimdi o baba bu on evladın altısını da sever, dimi? Bu altının üçünü ise hergün aradığı için daha çok sever.

 

BEN: Fakat İrem, Allah en çok kimi sever?

İREM: Tabi ki hergün tatlı diliyle arayanı sever. Yani ihlasla namazını kılanları, değil mi, amcacım?

 

BEN: Tamam işte İrem, anladın mı şimdi, benim neden gözyaşıyla namaz kıldığımı?

 

İREM: Anladım amcacım, daha samimi olmak için ve sonuçta Allah’ın seni sevmesi için…

 

Yazıya yorum yapmaya sanırım gerek yok. Bu yazıyı sevgili ilahiyatçı Din Kültürü öğretmeni dostum Efkan Vural hocama okuttum ve onay aldım:

 

Celal, teşbihte hata olmazmış derler, güzel bir benzetme olmuş. Yayınlayabilirsin, etkileyici güzel bir yazı olmuş, dedi.

 

 

Celalin Penceresinden

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder