İyi ki Engelliyim
Sanırım bu
başlığa şaşırdınız. Engelli olmayı kim ister ki, dediniz. Bin kez dünyaya
gelsem yine engelli olmayı isterdim. Okuyunca anlayacaksınız.
10-16
Mayıs Engelliler Haftası içinde olduğumuzdan bugün bu konudan bahsedeceğiz.
Öncelikle
bir yanlışı düzeltelim. Allah’ın engelli insanları yaratması, -Tevbe Haşa!- bir
yaratılış hatası değildir.
Bu dünya
imtihanındaki zor sınavlardan birisidir. Sanıyor musunuz ki sağlıklı insanlar
çok mutlu bir hayat sürüyor. Biz engelliler hastalıkla, sağlıklı insanlar da,
parayla, evlatla, eşle, makamla, akraba, dostlarıyla vs imtihan oluyorlar.
Eğer
gerçekten değerini anlayabilirsek ve aktif sabrı (tedavi yollarını aramak) ve aktif
şükrü (ibadet) gösterebilirsek, engelli olmak bizi manevi olarak sıçratan bir
yükselme rampasıdır.
Kainattaki hassas dengeyi biliyor musunuz?
Sadece Yerküreyi bile incelediğimizde, neredeyse
bitmeyecekmiş gibi duran çok daha büyük “yaşam için gerekli dengeler” listesi
oluşturabiliriz. Örneğin Amerikalı astronom Hugh Ross, Dünya’nın yaşam için
uygunluğuyla ilgili bazı maddeleri şöyle sıralamaktadır:
Yerçekimi;
- Eğer daha güçlü olsaydı: Dünya atmosferi çok
fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da yaşam için çok olumsuz olurdu.
- Eğer daha zayıf olsaydı: Dünya atmosferi çok
fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı.
Güneş’e uzaklık;
- Eğer daha fazla olsaydı: Gezegen çok soğur,
atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, gezegen buzul çağına girerdi.
- Eğer daha yakın olsaydı: Gezegen kavrulur,
atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, yaşam imkansızlaşırdı.
Dünya’nın Kendi Çevresindeki Dönme Hızı;
- Eğer daha yavaş olsaydı: Gece gündüz arası ısı
farkları çok yüksek olurdu.
- Eğer daha hızlı olsaydı: Atmosfer rüzgarları çok
çok büyük hızlara ulaşır, kasırgalar ve tufanlar hayatı imkansızlaştırırdı.
Dünya’nın Manyetik Alanı;
- Eğer daha güçlü olsaydı: Çok sert
elektromanyetik fırtınalar olurdu.
- Eğer daha zayıf olsaydı: Güneş Rüzgarı denilen
ve Güneş’ten fırlatılan zararlı partiküllere karşı Dünya’nın koruması kalkardı.
Her iki durumda da yaşam imkansız olurdu.
Atmosferdeki Oksijen ve Azot Oranı:
- %78 azot ve % 21 oksijen… Eğer oksijen daha
fazla olsaydı: Bir kibritle dünya alevlenirdi.
- Eğer daha az olsaydı: Çok zor nefes alırdık.
Atmosferdeki Karbondioksit ve Su Oranı:
- Eğer daha fazla olsaydı: Atmosfer çok fazla
ısınırdı.
- Eğer daha az olsaydı: Atmosfer ısısı düşerdi.
Dünya’nın Ekseninin Eğikliği:
- Dünya’nın ekseni yörüngesine 23 derecelik bir
açıyla eğim yapar. Mevsimler bu eğim sayesinde oluşur. Bu eğim şimdiki
değerinden daha fazla ya da daha az olsaydı, mevsimler arasındaki sıcaklık farkı aşırı boyutlara
ulaşacağından yeryüzü üzerinde dayanılmaz sıcaklıkta yazlar ve aşırı soğuk
kışlar yaşanırdı.
Tabi ki bu sayılanlar denizde damladır. Belgesellerden
bilirsiniz, hayvanlardaki, bitkilerdeki harikulade yaratılış mucizeleri apaçık
kusursuz bir yaratıcıyı gösterir. (Arılar, kuşlar, çiçekler)
Elbette insan bedeni de, çok hassas dengelerle
yaratılmıştır. Sayısız örnek verilebilir. Örneğin, saçın uzaması, kaşın
uzamaması… Yutkunurken nefes borusunun kapanması… vs.
Böylesine
mükemmel bir denge kuran Rabbimizin Haşa bazı insanları yaratırken hata yapması
hiç mümkün müdür? Elbette imkansızdır. Allah Sübhan’dır.
Binlerce
yıldır her toplumun % 10-12 si engellidir. Allah, diğer % 90 a bakın ibret
alın, şükredin, ibadet edin, demek istiyor. Biz engellilere ise sabreder,
şükredersek büyük mükafatlar vadediyor.
Kaç
yaşındasınız? Şöyle bir geriye dönüp baksanız, ömür çok hızlı geçmiş dersiniz, değil
mi?. Aslında benim de sizden bir farkım yok. Öyle de böyle de ömür bitiyor.
Evet, Farkımız yok aslında. Hepimiz AVM’lerde yemek yiyoruz. Aynı
diziyi, maçı seyrediyoruz. Hepimiz Face’e takılıyoruz. Ama sadece farkım, ben engelli olarak sizin yaptıklarınızı yapmak için
yardıma muhtacım, hepsi bu.
Ama
sağlıklı olsak ta, engelli olsak ta, zengin olsak ta bir gün ölecek ve o kabire
gireceğiz.
İşte orada
bize lazım olan şey sevaplardır. Engellilerin sabretmelerine öyle çok sevaplar
yazılıyor ki. Bunu, defalarca okuduğum büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi
hazretlerinin “Hastalar Risalesi” kitabından biliyorum.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekvâ
(şikayet) etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha
vardır. ( Doğru Hadis rivayetleri - el-Elbânî, Sahîhu Câmii's-Sağîr, 256.)
Hattâ bazı sâbir (sabreden) ve şâkir (şükreden)
hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı
kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve
keşfiyat- ı sadıka (doğru keşifler) ile sabittir.
Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne
getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî (şikayet) değil,
teşekkür et.
Bediüzzaman Said Nursi / Hastalar Risalesi - İkinci Deva.
Hayat fanidir. İnsan sağlıklı da olsa, engelli de madem öleceğiz. Madem
ebedi, sonsuz bir hayat bizi bekliyor. Eğer Allah’ın lütfuyla cennete girersek,
ebedi sağlıklı, mutlu ve genç olacağız.
Bence
ebedi hayat varken, geçici dünya hayatına takılmamalı. Ben bunun için iyi ki
engelliyim diyorum.
Evet
engelli annesi, babası ve bakanlar için zor bir sabır imtihanı fakat sonsuz
gençlik diyarı cennetteki sürpriz nimetler için kısacık dünyada sabretmeye
değmez mi ?
Engellilere
bakan insanlar, onların kıymetini bilmeliler. Engelliler, onları manevi olarak
yükselten rampadır çünkü...
Annem Babam beni birgün darıltmadan sevgiyle hizmet ediyorlar. Allah’ım
onları Firdevs cennetinin en yüksek makamlarıyla sevindir. Amin.
Celalin
Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder