13 Mayıs 2015 Çarşamba

İyi ki Engelliyim


İyi ki Engelliyim


 

Sanırım bu başlığa şaşırdınız. Engelli olmayı kim ister ki, dediniz. Bin kez dünyaya gelsem yine engelli olmayı isterdim. Okuyunca anlayacaksınız. 

 

10-16 Mayıs Engelliler Haftası içinde olduğumuzdan bugün bu konudan bahsedeceğiz.

 


Öncelikle bir yanlışı düzeltelim. Allah’ın engelli insanları yaratması, -Tevbe Haşa!- bir yaratılış hatası değildir.

 

Bu dünya imtihanındaki zor sınavlardan birisidir. Sanıyor musunuz ki sağlıklı insanlar çok mutlu bir hayat sürüyor. Biz engelliler hastalıkla, sağlıklı insanlar da, parayla, evlatla, eşle, makamla, akraba, dostlarıyla vs imtihan oluyorlar.  

 

Eğer gerçekten değerini anlayabilirsek ve aktif sabrı (tedavi yollarını aramak) ve aktif şükrü (ibadet) gösterebilirsek, engelli olmak bizi manevi olarak sıçratan bir yükselme rampasıdır.

 



Kainattaki hassas dengeyi biliyor musunuz?

 

Sadece Yerküreyi bile incelediğimizde, neredeyse bitmeyecekmiş gibi duran çok daha büyük “yaşam için gerekli dengeler” listesi oluşturabiliriz. Örneğin Amerikalı astronom Hugh Ross, Dünya’nın yaşam için uygunluğuyla ilgili bazı maddeleri şöyle sıralamaktadır:

 

Yerçekimi;

- Eğer daha güçlü olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da yaşam için çok olumsuz olurdu.

 

- Eğer daha zayıf olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı.

 

Güneş’e uzaklık;

- Eğer daha fazla olsaydı: Gezegen çok soğur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, gezegen buzul çağına girerdi.

 

- Eğer daha yakın olsaydı: Gezegen kavrulur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, yaşam imkansızlaşırdı.

 

Dünya’nın Kendi Çevresindeki Dönme Hızı;

- Eğer daha yavaş olsaydı: Gece gündüz arası ısı farkları çok yüksek olurdu.

 

- Eğer daha hızlı olsaydı: Atmosfer rüzgarları çok çok büyük hızlara ulaşır, kasırgalar ve tufanlar hayatı imkansızlaştırırdı.

 

Dünya’nın Manyetik Alanı;

- Eğer daha güçlü olsaydı: Çok sert elektromanyetik fırtınalar olurdu.

 

- Eğer daha zayıf olsaydı: Güneş Rüzgarı denilen ve Güneş’ten fırlatılan zararlı partiküllere karşı Dünya’nın koruması kalkardı. Her iki durumda da yaşam imkansız olurdu.

 

Atmosferdeki Oksijen ve Azot Oranı:

- %78 azot ve % 21 oksijen… Eğer oksijen daha fazla olsaydı: Bir kibritle dünya alevlenirdi.

 

- Eğer daha az olsaydı: Çok zor nefes alırdık.

 

Atmosferdeki Karbondioksit ve Su Oranı:

- Eğer daha fazla olsaydı: Atmosfer çok fazla ısınırdı.

- Eğer daha az olsaydı: Atmosfer ısısı düşerdi.

 

Dünya’nın Ekseninin Eğikliği:

- Dünya’nın ekseni yörüngesine 23 derecelik bir açıyla eğim yapar. Mevsimler bu eğim sayesinde oluşur. Bu eğim şimdiki değerinden daha fazla ya da daha az olsaydı, mevsimler  arasındaki sıcaklık farkı aşırı boyutlara ulaşacağından yeryüzü üzerinde dayanılmaz sıcaklıkta yazlar ve aşırı soğuk kışlar yaşanırdı.

 


Tabi ki bu sayılanlar denizde damladır. Belgesellerden bilirsiniz, hayvanlardaki, bitkilerdeki harikulade yaratılış mucizeleri apaçık kusursuz bir yaratıcıyı gösterir. (Arılar, kuşlar, çiçekler)

 

Elbette insan bedeni de, çok hassas dengelerle yaratılmıştır. Sayısız örnek verilebilir. Örneğin, saçın uzaması, kaşın uzamaması… Yutkunurken nefes borusunun kapanması… vs.

 

Böylesine mükemmel bir denge kuran Rabbimizin Haşa bazı insanları yaratırken hata yapması hiç mümkün müdür? Elbette imkansızdır. Allah Sübhan’dır.

 

Binlerce yıldır her toplumun % 10-12 si engellidir. Allah, diğer % 90 a bakın ibret alın, şükredin, ibadet edin, demek istiyor. Biz engellilere ise sabreder, şükredersek büyük mükafatlar vadediyor.  

 

Kaç yaşındasınız? Şöyle bir geriye dönüp baksanız, ömür çok hızlı geçmiş dersiniz, değil mi?. Aslında benim de sizden bir farkım yok. Öyle de böyle de ömür bitiyor.

 

Evet, Farkımız yok aslında. Hepimiz AVM’lerde yemek yiyoruz. Aynı diziyi, maçı seyrediyoruz. Hepimiz Face’e takılıyoruz. Ama sadece farkım, ben engelli olarak sizin yaptıklarınızı yapmak için yardıma muhtacım, hepsi bu.

 

Ama sağlıklı olsak ta, engelli olsak ta, zengin olsak ta bir gün ölecek ve o kabire gireceğiz.

 

İşte orada bize lazım olan şey sevaplardır. Engellilerin sabretmelerine öyle çok sevaplar yazılıyor ki. Bunu, defalarca okuduğum büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin “Hastalar Risalesi” kitabından biliyorum.

 

Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekvâ (şikayet) etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha vardır. ( Doğru Hadis rivayetleri - el-Elbânî, Sahîhu Câmii's-Sağîr, 256.)

 

Hattâ bazı sâbir (sabreden) ve şâkir (şükreden) hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve keşfiyat- ı sadıka (doğru keşifler) ile sabittir.

 

Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî (şikayet) değil, teşekkür et.

 

Bediüzzaman Said Nursi / Hastalar Risalesi - İkinci Deva.

 


Hayat fanidir. İnsan sağlıklı da olsa, engelli de madem öleceğiz. Madem ebedi, sonsuz bir hayat bizi bekliyor. Eğer Allah’ın lütfuyla cennete girersek, ebedi sağlıklı, mutlu ve genç olacağız.

 


Bence ebedi hayat varken, geçici dünya hayatına takılmamalı. Ben bunun için iyi ki engelliyim diyorum.
 

 

Evet engelli annesi, babası ve bakanlar için zor bir sabır imtihanı fakat sonsuz gençlik diyarı cennetteki sürpriz nimetler için kısacık dünyada sabretmeye değmez mi ?

 

Engellilere bakan insanlar, onların kıymetini bilmeliler. Engelliler, onları manevi olarak yükselten rampadır çünkü... 

 
Annem Babam beni birgün darıltmadan sevgiyle hizmet ediyorlar. Allah’ım onları Firdevs cennetinin en yüksek makamlarıyla sevindir.  Amin.


 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder